Haberi Erdoğan’ın gazetesi Akşam verdi; “Karargâhta 40 paralel Paşa var… Önemli bir kuvvet komutanı paralel yapıyla çok yönlü işbirliği içinde…” diye.
Başbakan sustu.
“Başkomutan” Abdullah Gül sert çıktı.
Genelkurmay’da dün hemen açıklama hazırlığı yapıldı. Ama o açıklama bugün yayınlandı. “Başkomutan’dan önce konuşmak ayıp olur” diye düşünüldü herhalde.
“Başkomutan” Gül adına yapılan açıklamada, “Bölgemizde olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, milli menfaatlerimizin teminatı olan TSK ile ilgili yayınlarda her zamankinden daha fazla titizlik gösterilmesi gerektiği” hatırlatılıp, şöyle denildi:
“TSK’nın komuta kademesi ve üst rütbeli subaylarıyla ilgili yapılan yayını Sayın Cumhurbaşkanımız büyük bir sorumsuzluk örneği olarak görmüş ve bundan derin üzüntü duymuştur.”
Genelkurmay Başkanlığı, “Başkomutan”dan daha sert çıkıp, bu haberlerin amacıyla ilgili şu hususlara dikkat çekti:
“TSK içinde hiyerarşi ve disiplin dışı oluşumların teşkilatlanabildiği imajı yaratılmak isteniyor… TSK’nın kurumsal kimliği ile mensupları hakkında olumsuz algı yaratma çabası var… Bu iddia ve yorumların hiçbir hukuki, insani ve vicdani dayanağı bulunmuyor…”
Genelkurmay’ın şu restinin de altını çizmek gerek:
“Her türlü yıkıcı, bölücü ve yasa dışı kişi ve oluşumlardan TSK’nın temizlenmesinin yasal bir görev ve sorumluluk olduğuna inanılmaktadır. TSK bu konu üzerinde önemle ve hassasiyetle durmuştur ve durmaya devam etmektedir. Ancak somut bilgi ve belgeye dayanmayan dedikodu mahiyetindeki maksatlı haber ve yorumlar ile TSK’nın ve mensuplarının yıpratılmaması ve ayrışmalara neden olunmaması için ülkesini ve milletini seven, ülkemizin birlik ve beraberliğine sözde değil özde önem veren her vatandaşımız tarafından azami hassasiyet gösterilmesi gerekliliğine inanılmaktadır. TSK’nın kurumsal kimliğini ve personelini ilgilendiren her türlü iddia, titizlikle araştırılmakla birlikte somut bilgi ve belgeye dayanmayan kişileri karalamaya matuf haber ve yorum yapan ve bunu kasıtlı olarak medyaya sızdıran kişiler hakkında da hukuki yollara başvurulmuştur ve başvurulmaya devam edilecektir.”
-Daha Önceleri Neredeydiniz?-
“Başkomutan” ve Genelkurmay Başkanlığı’nın TSK’ya böylesine sahip çıkmasından çok mutlu oldum, gözlerim yaşardı, göğsüm kabardı!..
Lâkin kafama takılan hususlar var:
TSK’ya “Balyoz” indirilmeden önce, “Cesur bir savcı arıyoruz” diyen dönemin Başbakan Yardımcısı Gül değil miydi?
TSK’nın seçkin mensupları yıllarca “kumpas” davalarla içerde kaldı. AYM’nin kararı ile tahliye edildiler.
Şimdi, “AYM’nin 17 üyesinden 11’ini ben atadım” diyen, bir anlamda “Onları ben bıraktırdım” mesajı veren kim; “Başkomutan” Gül.
“Kürdistan” ifadesini ilk kullanan, Talabani-Barzani’yi Çankaya’da kırmızı halıyla karşılayan, “Kürt sorununda güzel şeyler olacak” müjdesi(!) veren de Gül’dü.
Hapisteki askerler ise “PKK’ya karşı rehin alındık” diyordu.
AYM kararı ile çıktılar, haftasında PKK’yı devlete ortak edecek paket Meclis’e geldi.
Tahliyeleri sahiplenip, kendilerine pay çıkaran “Başkomutan” ve Genelkurmay bu utanç paketi karşısında sus-pus.
Ne manidar bir zamanlama ve duruş!..
Hemen aklıma gelenleri de sormak isterim:
– Askerler camileri bombalayacaktı dediklerinde, “Başkomutan” neredeydi? Niye üzülüp, “Bu ne sorumsuzluk” demedi?
Ya da
– “Allah Allah diye taaruz eden ordu cami bombalamaz” diyerek TSK’ya sahip çıkmaya çalışan İlker Başbuğ “terörist, TSK’ya sızmış Ergenekoncu” iddiasıyla Silivri’ye atılırken,
– Askerler çoluk-çocuğu üzerinden şantaj, tehdide maruz kalırken,
– Yüzlerce asker isimsiz-imzasız ihbar mektupları, e-mailler, dijital sözde delillerle terörist, darbeci fuhuşçu, casus suçlamasıyla hapse konup, linç edilirken,
– Peşpeşe onur intiharları yaşanırken,
– Ve Murat Albay kahrından beyin kanaması geçirip ölürken,
NEREDEYDİLER?
Veya
– Görevini kötüye kullanan askeri savcı ve bilirkişiyi koruyup-kollayan, o bilirkişiyi İngiltere’ye tayin eden,
– 28 Şubat davasının sahte CD’cinin Genelkurmay’da üretilip, dışarı çıkarılmasının peşine düşmeyen,
– İzmir Askeri Casusluk davasında, “Bunlar gizli belgelerdir” raporu verip, yüzlerce subayın tutuklanmasına yol açtıktan sonra, “Pardon bunlar ders notuymuş” diyen,
– İzmir davasında ortada hiçbir somut bilgi ve belge yokken, sadece Başbakan Erdoğan’ın ifadesiyle “ayarlanmış savcıların” hazırladığı iddianameye dayanarak, savunmalarını almaya bile gerek duymadan onlarca genç askeri parasız-pulsuz kapının önüne koyan, mahkeme hüküm vermeden hükümlerini kesen, böylece “adil yargılamayı” alenen etkileyen,
– TSK’ya sahip çıkılmasını isteyenleri “provokatörlük yapmakla” suçlayan,
KİM VEYA KİMLERDİ?
Genelkurmay’ın, “Her türlü yıkıcı, bölücü ve yasa dışı kişi ve oluşumlardan TSK’nın temizlenmesi yasal bir görev ve sorumluluktur” ifadesinden kast edilen;
“Hak ihlâlleri ve dijital delillerle” yargılanıp, hapse konan bu insanlar da biz mi anlamıyoruz yoksa?
Erdoğan’ın gazetesi “TSK’da paralel yapı var” diye yazdı, “Başkomutan” ve Genelkurmay kıyameti kopardı.
Keşke Erdoğan, “Cumhurbaşkanım, Genelkurmay Başkanım da dinleniyor. Onların da şantaj kasetleri var” dediğinde de böyle kıyameti koparsalardı.
Galiba büyük savaş ve asıl kumpas şimdi başlıyor…
-Başbakanlık KimiYalanladı?-
Başbakanlığınkonuyla ilgili açıklaması yazımı bitirdikten sonra geldi. Yazımı değiştirmiyorum,çünkü;
Başbakanlık, CumhurbaşkanıGül ve Genelkurmay Başkanlığı gibi Akşam Gazetesi’nin haberinin tümünü değilsadece, “TSK’daki paralel yapıyı araştırmak üzere Başbakan Erdoğan’ıntalimatıyla özel bir ekip oluşturulduğu” iddiasını yalanlıyor.
“Özel ekipkurmak” suç olsa gerek ki, reddediliyor.
Gül veGenelkurmay, “Böyle bir yapılanma yok” derken Başbakanlık, “Demokratik birhukuk devleti olan ülkemizde, TSK da dâhil olmak üzere resmi kurumlara yönelikher türlü gizli yapılanma girişimlerinden… Devlet kurumlarının bu türgirişimlere karşı hukuk sınırları çerçevesinde gerekli hassasiyeti göstermekteolduğundan” söz ediyor. Yani “paralel yapılanmayı” kabul ediyor.
Tabii edecek; Birkaçay önce, “TSK’nın o nezih yapısı farklı, ama oraya da bunlar bu sızmalarını neyazık ki yapmış durumda” diyen Erdoğan değil miydi?
İyi de “devlet” kim ve millet kimin söylediğine inansın?
Başbakanlıkaçıklaması, “büyük savaş” tespitimi doğrulamış olmuyor mu?
Silivri, Mamak, Sincan, Şirinyer ve Eskişehir’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
28 Haziran 2014