İçeriğe geç

Erdoğan’ın “Lawrence”ları Ortada

Erdoğan geçen ay Marmara Üniversitesi’nin eğitim öğretim yılı açılış töreninde, 1. Dünya Savaşının 100’üncü yılında olduğumuzu, savaş bittiği halde haritaların cetvelle çizilmesi nedeniyle bölgede etkilerinin hâlâ sürdüğünü anlattıktan sonra şu çarpıcı tespiti yaptı:

“100 yıl önce egemen güçlerden çil çil altın alarak şuursuzca Osmanlı’ya isyan edenler, bu coğrafyaya en büyü ihaneti yapanlar vardır. Bunlar bugün de var. Yüzyıl önce Arap çöllerinde Osmanlı’yı yıkmak için ajanlar vardı, bugün de var. Lawrence Arap görünümlü bir İngilizdi. Şu anda ajanlar bir hain olarak kendi halkları içinden çıkabiliyor. Din adamı, hizmet eri görünümünde, gazeteci görünümünde yeni Lawrence’ların bölgeyi ateşe atmak için çabaladığını görüyoruz. Gerek yakın coğrafyada, gerek Türkiye’de ‘hizmet’ diyerek, ‘basın özgürlüğü’ diyerek, ‘bağımsızlık savaşı’ ya da ‘cihat’ diyerek Sykes-Picot anlaşmalarının gereğini yapanlar maalesef var.”

David L. Phillips ve Peter W. Galbraith’ı Biliyor musunuz?

Erdoğan’ın söz ettiği o “modern Lawrence”lardan ikisi New York City Üniversitesi’nde ortaya çıktı. Üniversiteye bağlı City Kolej’de düzenlenen “Kobani” konulu 2 saatlik dersi David L. Phillips yönetti. Phillips yönetmekle kalmadı, şunları söyledi:

“ABD, PKK’yı terör örgütleri listesinden çıkarmalı, PYD ile ilişki geliştirmeli ve Irak Kürdistan bölgesinin bağımsızlığına destek vermeli. Irak Kürdistanı, dünyada bundan sonra ilân edilecek ilk bağımsız devlet olacak. Bu devlet de Rojava ile ilişki kurup, bölgedeki Kürtler’i birbirine bağlayacak. Bu da yeni bölgede yeni bir Kürt muhiti doğuracak.”

Phillips, “Kobani” sayesinde ABD’nin PYD’ye silah yardımı yapıp, onlarla görüştüğünü, ayrıca yine “Kobani” sayesinde Irak ve Suriye Kürtleri ile PKK’nın birliğinin sağlandığını anlattı.

“IŞİD neyse, PKK da odur” şeklindeki sözleri nedeniyle Erdoğan’ı da eleştiren Phillips, “Kürtleri IŞİD ile bir tutmak hakarettir” dedikten sonra Türkiye’nin 2012’den sonra IŞİD ve cihatçı gruplarla ilişkisi hakkında yeterince kanıt olduğunu iddia etti.

O konferansa telefonla bağlanıp, konuşan bir diğer isim ise ABD’li tanınmış diplomat ve yazar Peter W. Galbraith oldu. Başbakan Davutoğlu’nun Barzani’ye hitap ettiği gibi, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin başı Salih Müslim’e, “Kak Salih” diyen Galbraith, ABD yönetiminin bir an önce Salih Müslim’e vize vermesini istedi.

Çözüm Süreci “Milli” mi, “Modern Lawrence”ların mı?

“Büyük Kürdistan” projesinin “modern Lawrence”larından ikisi bu isimler. Önce bunun niyesini özetleyelim:

David L. Phillips 15 Ekim 2007’de Robert Shuman Vakfı için “Kürdistan İşçi Partisi’nin Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Entegre Edilmesi (Disarming, Demobilizing and Reintegrating The Kurdistan Worker’s Party)” başlıklı bir rapor hazırladı.

Başbakan Davutoğlu sık sık, “çözüm süreci milli, yerli ve özgün bir projedir” diyor ya, Phillips’in o raporuna bakın, TSK’nın etkisizleştirilmesinden PKK’yla görüşmelere, Kerkük’ün durumundan “Barzanistan”ın tanınmasına, reform paketlerinden Meclis’te kurulan komisyonlara, PKK’lıların adına “af” denmeden “özgürleştirilmeleri”nden topluma entegre planlarına, hatta “yol haritasının” adına kadar herşeyin bire bir aynı olduğunu göreceksiniz.

Daha önemlisi David L. Phillips bu raporu hazırlamak için Eylül 2007’de ülkemize geldi. Peki kimin yardım ve desteğiyle Türkiye’deki siyasiler, medya mensupları ve iş adamlarıyla görüştü dersiniz? Dışişleri Bakanlığı’mızın!..

İkinci isim, ABD’li diplomat Peter W. Galbraith’a gelince; Barzani’nin danışmanlığını yaptığı, “Kürdistan anayasasını” hazırladığı ve “Kürt bağımsızlığını” savunduğu için adı zaten “Kürt Lawrence’ı”na çıkmış biri.

Kenya’da yakalanmadan kısa bir süre önce teröristbaşıyla görüşmek için Graham Fuller’le (Fetullah Gülen’in ABD’den yeşil kart almasına kefil olan CIA ajanı) beraber Roma’ya giden o.

Bunun üzerine teröristbaşının 16 Ocak 1999’da, “Sizlerle yapacağım ve çok önemli bulduğum görüşmeyi elimde olmayan nedenlerle gerçekleştiremeyeceğimi üzüntüyle sizlere belirtmek durumundayım. Bu dönemde böyle bir görüşme hayli öneme haizdir. İlerde koşullar elverirse gerçekleştirmek arzumdur. Ortadoğu’da önemli gelişmeler arefesinde diyalog birçok yanlışı önleyebilir ve bazı doğrulara uygulama şansı verebilir. Benim yerime sizlerle görüşecek arkadaşlara vereceğiniz mesaj ve yaklaşımları beklediğimi önemle belirtirim. Gelişiniz için teşekkürlerimi belirtir, saygıyla selamlarım” diye mektup gönderdiği o.

2006’da İngiliz Times gazetesine yazdığı makalede, “Türkiye’de derin devlet içinde de Kürdistan’a sıcak bakanlar var…Eskiden bağımsız bir Kürt devleti hayalinin önünde en büyük engel olarak görülen Türkiye’nin tutumu belirgin şekilde değişti. Türk strateji uzmanları ki, bunlara derin devlet, ordu ve istihbarat kurumları da dahil, Batı yanlısı ve laik bir Kürt devletini güneyindeki bir dinci Arap devletine tampon olarak görüyor” iddiasında bulunan o.

Kasım 2006’da Erbil’e gitmek üzere İstanbul’a geldiğinde, “2009’da Demokratlar iktidara gelecek, ABD buradan çekilecek ve iç savaş, bölünme yaşanacak… Kürdistan 5 yıl içinde kurulacak… Aslında kendi ordusu ve bayrağı var. Bir BM’nin tanıması eksik” diyen o.

2007’de yazdığı “The End Of Iraq- Irak’ın Sonu” isimli kitabında, “Irak’ın sonunun, ulus devletlerin çöküşü olacağını” anlatan, Kasım 2008’de, “Irak Şiiler, Kürtler ve Sünniler arasında üçe bölünmeli. Obama’nın yardımcısı Joe Biden’ın, Irak konusuyla ilgilenmesini sağlayacağım. Biden, üç parçalı Irak’ın baş savunucusu” açıklamasını yapan o.

2 Mayıs 2012’de Erbil Rudaw sitesinde yayınlanan, “Başkan Mesut Barzani ile Başbakan Neçirvan Barzani, tam bağımsızlık önündeki en önemli engelleri kaldırdılar. Türkiye ile sıkı bir siyasi ve ekonomik ilişki geliştirdiler. Kürdistan’da bağımsızlığın mali zeminini sağlayan bir petrol endüstrisi yarattılar ve çeşitli uluslararası yatırımları teşvik ettiler.” şeklindeki demeciyle, “Barzani’nin bağımsızlık güvencesi AKP iktidarıdır.” mesajını veren o.

“Kürdistan”ın Bağımsızlığını Kim İlân Edecek, Kimler Tanıyacak?

Ve sadece 1 ay önce El Cezire Türk Dergisi’ne şunları söyleyen de o :

“Son çeyrek yüzyılda Ortadoğu’daki en dikkat çekici değişiklik Türkiye’nin Kürt sorunu karşısındaki pozisyonunun geçirdiği evrimdi… Bugün Türkiye ve Kürdistan yakın müttefikler… Türk yetkililer kamuoyunun önünde Kürdistan’ın kendi kendini yönetme hakkı olduğunu kabul ettiler ve Kürdistan’ın Bağdat tarafından kontrol edilmeyen boru hattı ile petrol ihraç etmesini sağlayarak bölgenin ekonomik bağımsızlığına olanak sağladılar… Bu duruş, Türk hükümeti ile PKK arasındaki (Başkan Barzani’nin de desteklediği) geniş kapsamlı barış sürecine uyuyor… Türk liderler gün geçtikçe eskiden Irak toprakları olan bölgede kurulacak bağımsız Kürdistan’ı aynı değerleri paylaştığı bir ortak olarak görüyor… IŞİD Musul’u ele geçirdikten sonra ABD ve diğer batılı ülkeler, Irak’ın parçalandığını ve artık geri birleştirilemeyeceğini kabul etmiş görünüyordu. ABD’de Kongre üyeleri artık açıkça, bağımsız bir Kürdistanı desteklediklerini söylüyorlar. Obama hükümeti yetkilileri de gazetecilere haber yapılmamak kaydıyla yaptıkları açıklamalarda, Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan edeceğini söylüyor. Kısacası, ABD politikaları şu anda Kürtlerin bağımsızlığını birkaç ay ertelemeyi amaçlıyor, ama durdurmayı değil. Birçok Avrupa ülkesi bağımsız bir Kürdistan’ı destekliyor. İskoçya’nın bağımsızlık oylamasına daha yeni izin veren İngiltere’nin, vatandaşlarına tanıdığı bu hakkı Kürdistan halkının da kullanmasına karşı çıkması çok zor. Fransa ise Kürtlerin davasına uzun zamandır sempati duyuyor. Kabul etmeliyim ki, bağımsızlığını 1990’larda kazanan Doğu Avrupa ülkeleri de (Hırvatistan, Slovenya, Baltık devletleri) Kürdistan’ın bağımsızlığını tanıyanlar arasında yer alabilir. Öte yandan İspanya, Katalonya ve Bask bölgesine örnek teşkil edeceği korkusuyla Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkabilir. Bölgesel aktörler arasında en önemlileri ise İran ve Türkiye. İran, Kürdistan’ı Batı yanlısı ve Türkiye’ye yakın gördüğü için açık ve net Irak’tan ayrılmasına karşı. Aynı sebeplerden dolayı Türkiye ise Kürdistan’ın bağımsızlığına açık. Suriye hükümetinin görüşleriyse önemsiz.”

David L. Phillips’i Türkiye’de ağırlayıp, PKK raporuna katkıda bulundular. Kamuoyuna yansıyan bir görüşmeleri olmasa da “Kürt Lawrence” lakaplı Peter W. Galbraith, AKP’yi ve Kürt politikalarını yere göğe sığdıramadı. Ki bugün ABD’de iktidarda olan Demokrat Parti’nin Vermont Senatörü ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’e en yakın kişi. Hadi üçüncü bir isim daha ekleyelim; “açılımın yol haritalarını” adım adım Ankara’ya takdim eden Uluslararası Kriz Grubu (ICG)’nun Onursal Başkanı Martti Ahtisaari iki gün önce AK-Kondu’da kimin konuğuydu?

Erdoğan Marmara Üniversitesi’ndeki konuşmasında, “Terör örgütünün tuzağına düşen, Pensilvanya’nın tuzağına düşen modern Lawrence’ın peşinden gidenlere bunu tane tane anlatmak zorundayız.” dediği için onlardan birkaçını tane tane anlatmaya çalıştık. İnşallah Obama’nın, Biden’ın, Kerry’nin, Ahtisaari ve teröristbaşının peşinden gidenler de anlar.

Erdoğan o konuşmasını şöyle bitirmişti:

“Bu coğrafyada yaşanan her gerginlik yüzyıl önce tasarlanmıştır. Bu tasarımı bozmak bizim vazifemizdir.”

Acaba ve emin misiniz?

Mamak, Şirinyer, Eskişehir, Malatya ve Antalya’ya kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ
20 Kasım 2014

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/acikliyorum-2011141200.html

Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/yazarlar/muyesser-yildiz/acikliyorum-2011141200-67513

Kategori:Uncategorized