Efsane Komutan Engin Alan yıllarca hapiste yattı. Hapisteyken MHP’den milletvekili seçildi. TBMM’de 1 yıldan az görev yapabildi ve yeniden aday olmadığı gibi, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin başdanışmanlığı görevini de bıraktı. Dün itibarıyla Meclis’teki odasını boşaltırken, oradaydık. Tesadüfen, adalet şehidi Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar ile Almanya’daki Sessiz Çığlık eylemlerini düzenleyen görme engelli Ahmet Gül geldi. Bir anlamda Alan’ı Meclis’ten bizler uğurladık.
Alan Meclis’teki son röportajını da bizimle yaptı. İşte Alan’ın TBMM hakkındaki izlenimlerinden yeniden aday olmamasına, HDP-PKK’dan Erdoğan’ın “terörle mücadelesine” ilişkin açıklamaları:
Soru : Meclis’ten ne anladınız?
Alan : Hayal kırıklığı. İnsanların birbirine karşı hoşgörüsüzlüğü, iktidarla muhalefet arasında diyalog eksikliği, iktidar ve muhalefetin oturup kalktığı yerlerin bile ayrı olması, insanların birbiriyle konuşmadığı, herkesin herkesten ve herşeyden şüphe duyduğu tuhaf bir ortam.
Soru : Ne umdunuz, ne buldunuz?
Alan : Düşündüğüm Meclis çok sesli, herkesin birbirinin kişiliğine ve fikrine saygı duyduğu, iktidarın, muhalefetin eleştiri ve önerilerini ciddiye alıp incelediği, çıkarılan yasaların bir siyasi hareketin değil, tüm milletin yararına olduğu, kısacası millete ait olan egemenliğin seçtiği vekiller eliyle tam olarak hayata geçirildiği bir topluluk bekliyordum.
Soru : Bunun olamamasının bir sebebi de siyasi partiler ve seçim kanununun, milletvekillerinin milletten çok lidere yakın durmasını gerektirmesi değil mi?
Alan : Parti ayırımı gözetmeksizin söylüyorum; Bugün Türk demokrasisinde sadece milletvekilleri için de değil, siyasi çerçevenin her kademesinde görev alabilmek için liderin tartışılmaz bir etkinliği ve ağırlığı var.
Soru : Yeniden aday olmadınız, ama ne siz, ne partiniz buna dair bir açıklama yapmadı. Seçmenlerinize bir izah borcunuz yok mu?
Alan : Bu aşamada söyleyeceğim çok fazla birşey olamaz. Çünkü Türkiye seçim sürecinde. Söyleyeceklerim farklı ve yanlış yorumlanabilir. Böyle bir karar verdim, sorumluluk da bana ait. Eğer siyasete devam etme gibi bir niyetim olsa, 19 Mart sabahından itibaren siyaseten başka yerlerde ve başka konumlarda da olabildim. Bunu da tercih etmedim.
Soru : Kızınızın MHP’de olmanızı istemediği, açıklamalarından rahatsızlık duyulduğu söylendi. Sebep bu mu?
Alan : Kızım 39 yaşında aydın, okumuş yazmış, ülkeyi ve dünyayı bilen, yurtdışında eğitim almış öz be öz bir Türk kızı. Fikirleri kendine aittir. Bir ailede babadan evlada, herkesin aynı konuda aynı şeyleri söylemesini beklemek abesle iştigâldir. Ailede demokrasi yoksa, ülkede nasıl olacak? Kızımın sözleri üzerinden benimle ilgili sonuçlar çıkarmak yanlışın en büyüğüdür. Siz aynı aile içinde sosyal demokrat, liberal, milliyetçi görüşte olan insanlar görmediniz mi? Kızımla ne âlakası var?
Soru : Bir de Meclis’i sevmediğiniz öne sürüldü. Öyle mi?
Alan : Meclis’i sevmedim diye birşey yok, bu yanlış. 1 seneyi Meclis’i, çalışma şeklini, sadece kendi partim değil, diğer partileri tanımak ve anlamak için kullanmayı planlamıştım. Sevmedi ifadesi palavradan ibaret.
Soru : Siyasete devam edecek misiniz?
Alan : Bugünden geleceğe fal bakmak doğru değil. Zaman, zemin, ülke koşulları ne gösterir bilinmez. 24 saatte çok şey değişir. Ülkeye hizmetin yolu da sadece siyasetten geçmiyor.
Soru : Kendinizi nerede daha fazla özgür hissettiniz; Cezaevinde mi, Meclis’te mi?
Alan : Cezaevi birilerini çok korkutabilir, beni ise hiç mi hiç korkutmuyor. Çünkü onu da bir görev olarak kabul ettim, kendimi ona göre programladım. Benim için sevdiklerine özlem dışında, ki buna da görevim gereği alışkındık, cezaevinde beni olumsuz etkileyen hiçbir şey olmadı. Hatta daha da özgürdüm.
Soru : Yemin dışında Meclis kürsüsüne çıkmadınız. Neden?
Alan : Evet, 1 seneyi tanımaya ayırdım demiştim. Parti yönetiminden özellikle iç güvenlik paketi, TSK ile ilgili konularda konuşmam için istekler geldi. Milli Savunma Komisyonu üyeliğine seçildim. Ama bu bir alışma, tanıma dönemiydi. O nedenle bunu yapmadım.
Soru : Bağımsız milletvekili olsanız, daha mı farklı olurdu?
Alan : Bağımsız milletvekili olmam için de İstanbul’dan çok teklif aldım, ama şimdilik beklemek, izlemek, becerebilirsem yazmak, çok talep var belki konferanslar vermek ve becerebilirsem biraz da dinlenmek istiyorum.
Soru : Keşke Meclis’te olmasaydım dediğiniz anlar oldu mu?
Alan : Meclis’te keşke olmasaydım dediğim birden fazla olay yaşadım. En çok üzüldüğüm, bu son iç güvenlik paketi görüşmelerinde muhalefet ve iktidar milletvekilleri arasındaki kavga oldu. Yerlerde sürünen, orası burası kırılan milletvekillerini görünce benim burada ne işim var dedim.
Soru : HDP’lilerle ilk kez Meclis’te mi karşılaştınız? Diyaloğunuz oldu mu?
Alan : Evet ilk defa Meclis’te karşılaştım. Onlar demokrasiye sık sık vurgu yapmalarına rağmen, benim kendileri gibi bu milletin oylarıyla seçilmiş bir milletvekili olduğumu sanırım unutup, yemin törenime katılmadılar. Bu onların kendi bileceği iş. Onun dışında yaklaşık 1 yıllık süreçte kendileriyle herhangi bir diyaloğum olmadı. Ama içlerinden selam verenler oldu. Karşılık vermedim, vermem.
Soru : HDP barajı aşar mı?
Alan : Aşsa da aşmasa da netice değişmez. Eğer çizdikleri yol haritası doğru ve bunu uygulamakta kararlılarsa, barajı aşıp geldiklerinde bugüne kadar sürdürdükleri ulus devlete ve üniter yapıya karşı olan tavırlarını parlamentoda savunmaya devam ederler. Şayet aşamazlarsa yine kendilerinin ifade ettiği gibi, Diyarbakır’da sözde özerk bir parlamento kurmayı deneyip, ülkeyi daha da büyük bir çıkmaza sürükleyebilirler.
-Erdoğan, “Gel Engin Paşa Anlat” Dese-
Soru : Anayasa, Siyasi Partiler Kanunu böyle bir şeye cevaz vermemesine rağmen HDP’ye Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi, onların partisi gibi davranılıyor. Sizce HDP Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi midir?
Alan : HDP’liler asla Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi değildir. Uzun yıllar o bölgede görev yaptım. Bölge insanının büyük çoğunluğu ülkesine, milletine, devletine bağlıdır. Bunun da çok sayıda örneğini yaşadım. Bugünkü durum, bölge insanından değil, bölgede devlet otoritesi ve kamu güvenliği zaafından kaynaklanmaktadır.
Soru : İktidarın terörle mücadelede izlediği politikanın temelinde ne var; Bilgisizlik mi, acemilik mi, BOP projesinin gerekleri mi?
Alan: Bu, ulus ötesi bir proje. BOP’tan bahsediyorum. İktidarın yanlışı ise bu projenin bizi nereye götüreceğini çok geç fark etmesinden kaynaklanıyor. İktidardaki karar vericilerin etrafındaki kadroların bu işleri hiç bilmemesinden kaynaklanıyor.
Soru : Karar vericilerin kadroları bu işi bilmiyor dediniz. Öyleyse kişisel husumetinize rağmen bir gün Erdoğan, “Gel bakalım Engin Paşa bu işin doğrusu ne, anlat” derse, gider görüşür müsünüz?
Alan : Kişilerle işim ayrıdır, memleketimin, devletimin, milletimizin işleri ayrıdır. Ülke, millet, devlet sözkonusu olduğunda kişisel meseleler hiçbir kıymet ifade etmez. Bundan sonra da ülkem, devletim, milletim ne isterse onu yapmaya hazırım.
-Erdoğan Ülkenin Parçalanabileceğini Gördü-
Soru : Tutukluyken teröristbaşı için, “Bir gün ben İmralı’ya o Ankara’ya gelecek” demiştiniz. Olmadı. Vaz mı geçildi, proje ertelendi mi?
Alan : Bu çok önemli bir soru. Başta da söyledim. Bu projenin nereye gittiğini, bölücü örgütün ve siyasi uzantılarının niyet ve maksadın ne olduğunu bana göre ilk önce Cumhurbaşkanı Erdoğan gördü. Ve bunun, bu samimiyetsizliğin ülkeyi parçalanmaya götürebileceğini farketti. Maalesef böyle, ama dilerim çok geç olmuş olmasın.
Soru : İyi de Erdoğan bir yandan “silahlar betona gömülmeden olmaz” diyor, öte yandan görüşmeler sürüyor. Sizce bu sözden sonra yapılması gereken nedir?
Alan : Yapılması gereken müzakerelerin kesilmesidir. Keşke, silahlar gömülmeli sözünü masaya oturmadan önce söyleseydi. Geldiğimiz noktada değil betona gömmek, silah bırakmak için en ufak bir niyet yok. İstediklerini alana kadar da bırakmayacaklar. O yüzden çözüm süreci en hafif tabiriyle buzdolabındadır. Tabii teröristbaşının çıkartılması da…
Soru : Bölücü terör örgütünün bağımsız devlet hedefinden vazgeçtiği anlatılıyor. İnanıyor musunuz?
Alan : Kesinlikle inanmam, inanamam. Özerklik bir basamaktır ve burada kalmayacaktır. Örnek K. Irak’a bakın. Model, aynı model.
Soru : Kitabınızın adı “Bölünmeye Çeyrek Kala” . Tablo bu kadar ağır ise bizler mi anlatamıyoruz, millet mi anlamıyor?
Alan : Bana göre, halkta bilgi noksanlığı var. Medya bu konuda doğru, açık, net şekilde olanı biteni kamuoyuna aktarmıyor. Oysa bugün için Türkiye’nin en önemli sorunu bu. İktidarı, muhalefeti, medyası, sivil toplum örgütleriyle herkesin bu konuda üstüne düşeni doğru yapması gerekiyor. Aksi takdirde yaşanacakların faturası çok ağır olabilir.
Soru : Size milletvekilliğini bırakırken, kumpas davalarda yargılanan silah arkadaşlarınızdan bazıları milletvekili adayı oldu . Onlar için ne söylemek istersiniz?
Alan : Hepsine çıktıkları bu yolda başarılar diliyorum.
Soru : Sanık silah arkadaşlarınızın bu süreçteki duruşunu nasıl buldunuz?
Alan : Hepsi aslanlar gibi dimdik durdu. Haklılıklarının verdiği inançla hiç eğilip, bükülmediler.
Soru : Kumpas süreciyle ilgili olarak “Asla affetmem” dediğiniz kişi veya kurum var mı?
Alan : Yorum yok.
Son sorum yine kumpas sürecinde unutmayacağı, teşekkür ettiklerine dair oldu. Kalemi, kağıdı alıp, bizzat yazdıklarını aşağıda metnin orijinalinden okuyabilirsiniz.
Güle güle Engin Paşa… Ya da aramıza hoşgeldin…
Paşakapısı’na kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
17 Nisan 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/asla-affetmem-dediginiz-kisi-var-mi-sorusuna-ne-yanit-verdi-1704151200.html