Suriye ile Rusya’nın Hatay’ın hemen güneyindeki Bayırbucak Türkmenlerine yönelik havadan ve karadan başlattığı saldırı kafaları karıştırmış durumda.
“Türkmenler IŞİD’le birlikte mi ki, onlara operasyon yapılıyor?” diyenler…
“Türkmenler Suriye yönetimine karşı savaşıyorsa, rejimin de kendisini savunma hakkı vardır” görüşünü savunanlar…
“Herhalde Türkiye’den sadece o durdurulan TIR’la yardım gönderilmemiştir. Yardım gittiyse, Türkmenler niye bu halde?” tereddüdü yaşayanlar…
“Varlıklarını sürdürme dışında bir gayesi olmayan Türkmenlerin payına yine katliam, soykırım düştü” sonucunu çıkaranlar…
Evet herkes Türkmenlerin arkasında, onlara sahip çıkıyor, bölgede “devlerin oyunlarının” farkında, ama cevabı verilmeyen böyle bir yığın da soru var. Türkmenlerin konumu, cephesi merak ediliyor.
İktidar medyasının aktardığına göre, Ankara’daki “güvenlik zirvesinde” Suriye ve Rusya’nın Türkmen Dağı operasyonunun şu iki amacı olduğu sonucuna varılmış:
– Cerablus’ta DAEŞ’e karşı operasyon yapan muhaliflerin dikkatini dağıtıp, PYD’nin Cerablus’a girerek ilerlemesini sağlamak.
– Türkmenlerin 25 kilometre kadar yaklaştığı, Rusya’nın hava operasyonlarını yürüttüğü Lazkiye’deki Hmeimim hava üssünü güvence altına almak.
Birinci amaç üzerinde duralım; Rusya’nın PKK’nın Suriye kolu PYD’nin arkasında olduğu sonucu çıkıyor. İyi, ama Türkiye’nin tüm hava üslerini açtığı ABD ve koalisyon güçleri de PYD’yi, “kara gücü, müttefik” olarak nitelendirip, silah yardımı yapmıyor mu? Rusya ve ABD arasında Cerablus konusunda “gizli” bir anlaşma mı var? Ve bu durumda hep birlikte Türkmenler üzerinden Türkiye’yi dövmüş olmuyorlar mı?
Geçtiğimiz günlerde Yeniçağ Gazetesi’nden Ahmet Takan’a konuşan Suriye Bayırbucak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Onursal Başkanı MHP eski Grup Başkanvekili Mehmet Şandır’a göre, Rusya ve Suriye 1 Ocak 2016’da yapılacak ateşkes görüşmeleri öncesinde askeri sahasını genişletip, pozisyon kazanma çabasında, bunun için de Türkmenleri katlediyorlar.
Bazı MHP’lilerin değerlendirmesi ise şöyle:
“Bayırbucak Türk milliyetçiliğinin en örgütlü olduğu yer. Evet burada bir grup Çeçen de varmış, ama ayrılmışlar. Amaç bölgeden Türkleri çıkartıp, Türkiye’ye kadar dinsel bir homojenlik sağlamak. Kendinizi Türkmenlerin yerine koyun, etrafınızdaki herkes silahlı. Siz silahlanmaz mısınız? Bayır tarafı böyle. Bucak tarafı ise Şebiyaların kontrolünde. Bunlar Türkmenlere her türlü baskıyı yapıyor, tarlalarına, evlerine el koyuyor, imhayla tehdit ediyor. Aslında burası iç savaşta stratejik önemi olmayan bir nokta. Rusların da Suriye rejiminin de önceliği değil. Ama anlaşılan AKP’yi, Türkiye’yi cezalandırmak istiyorlar. Bedelini de Türkler ödüyor.”
Suriye’deki Türkmenler ve yaşananlara dair bu kafa karışıklığını IŞİD Uzmanı, eski Özel Kuvvetler mensubu Abdullah Ağar’a da sorduk; “Karışık bir konu. Oradaki Türkmenlerin hepsi çeşitli gruplara angaje. IŞİD, El Nusra, ÖSO ve rejim güçleri arasında Türkmenler var. Yani köprünün altından çok sular akmış durumda. Türkmen hassasiyetimiz tamam, ama temel sıkıntı bu” dedi.
-İktidarın Türkmen Tarifi-
Elbette en önemlisi iktidarın bakış açısı.
Irak’taki Türkmen varlığını ABD ve Barzani’ye feda eden, Türkiye’de Anayasa’dan “Türklüğü” çıkarmaya hazırlanan iktidarın, Suriye’de Türkmenleri sahiplenmesi dikkat çekiyor.
Peki iktidar Türkmenlerin hepsini sahipleniyor mu veya hangi Türkmenleri sahipleniyor?
Bizzat Davutoğlu’nun davetiyle Türkiye’de defalarca ağırlanan PYD yöneticilerine, “Esad’a karşı koalisyonda yer alması” şartının koşulduğunu, bugün PYD’ye karşı çıkılmasının asıl sebebinin PKK’yla bağı değil, bu teklifin kabul edilmemesi olduğunu hatırlatıp, Bayırbucak operasyonu üzerine toplanan güvenlik zirvesinin ardından Başbakan Davutoğlu’nun yaptığı açıklamalara geçelim.
Gelişmelerin an be an takip edildiğini, konunun BM’de gündeme getirileceğini, sınır güvenliğimize yönelik bir tehdit olursa anında mukabele edileceğini vs. anlatan Davutoğlu, bölge ve Türkmenlerle ilgili şu bilgileri verdi:
“Bayırbucak bölgesinde tek bir DAEŞ unsuru yoktur, tek bir terör unsuru yoktur. DAEŞ’e karşı operasyon yapılıyorsa, bu uluslararası anlamda bir koordinasyon içinde yürütülmeli ve DAEŞ’e operasyon yapılıyor görüntüsü altında masum Suriyeli sivillere ve özellikle bu bölgede Türkmenlere dönük bir katliama yol açılmamalıdır.”
Ama sözlerinin devamında, şunlar vardı:
“Türkmenler bir taraftan DAEŞ’e karşı savaşıyorlar, dün iki köyü aldılar. Diğer tarafta Bayırbucak hattında da rejime karşı savaşıyor.”
Davutoğlu’nun sözlerinden anlaşılan o ki; Türkmenler hem IŞİD’e, hem Esad’a karşı savaşıyor!..
Daha önemlisi; Bir yandan, “Melesemiz insani bir meseledir. Ecdaddan gelen bir emanettir” derken, öte yandan şunu vurgulamasıydı:
“Suriye’de Türkiye’ye müzahir gruplar, topluluklar; bunlar ister Arap, ister Kürt, ister Türkmen olsun saldırıya uğradıklarında onlara her türlü insani yardımı ve ayrıca onların bulundukları bölgelerde kalmasını temin edecek her türlü yardımı yaparız.”
“Türkiye’ye müzahir”in anlamı açık olduğuna göre, buradan tüm Türkmenler değil, sadece Türkiye’nin politikalarını destekleyenlere yardım edildiği/edileceği sonucu çıkmaz mı?
-Erdoğan, “Putin’le Mutabık Kaldık” Dedikten 24 Saat Sonra-
Türkmenlerle ilgili önemli bir başka ayrıntı da Erdoğan-Putin görüşmesinde gizli.
16 Kasım’da G-20 Zirvesi’nde biraraya geldiler.
Erdoğan 2 gün sonra bir televizyon programında, Rusya’nın Suriye’de IŞİD’e yönelik operasyonlarından ılımlı muhaliflerin ve Türkmenlerin de zarar gördüğünün hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
“Bunların hepsini konuştuk. Dedim; ‘Bakın siz Halep’e bomba attınız. Halep’te bir defa Türkiye ile akrabalık bağları olan insanlar yaşıyor. Batısında bizim Bayırbucak Türkmenleri var ve bu Bayırbucak Türkmenleri bizim soydaşlarımız ve burada şehit olanlar oldu. Siz DAEŞ’e saldıracağız derken, maalesef ılımlı muhalefetin olduğu bölgelere saldırıyorsunuz. Burada hassasiyet bekliyoruz’. Mutabık kaldık. Temenni ederim ki, bundan sonraki süreçte bu tür şeyler olmaz. Zaten onunla ilgili de özel bazı görüşmelerde iyi bir noktaya taşıdık, takipçisi olacağız.”
Erdoğan’ın Bayırbucak’ı “ılımlı muhalefet” yani, Suriye yönetimine karşı çıkanlar kapsamında sayması bir yana; Suriye-Rusya operasyonu, “Mutabık kaldık. Temenni ederim ki, bundan sonraki süreçte bu tür şeyler olmaz” açıklamasından tam 24 saat sonra başladı.
Putin’in hiç de “hassasiyet” göstermediği ortada. Acaba neden?
Erdoğan’ın, “İnşallah en kısa zamanda Şam’a gidecek, Emevi Camii’sinde namaz kılacağız” demesinin üzerinden 3 yıl 2 ay 18 gün geçti.
Bir MHP yöneticisinin dediği gibi; Emevi Camii’nde namaz kılamadılar, ama bu gidişle hep birlikte Türkmenlerin cenaze namazını kılmak zorunda kalmayız inşallah!..
Müyesser YILDIZ23 Kasım 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/bu-gidisle-turkmenlerin-cenaze-namazini-kilacak-2311151200.html