Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Riyad’dan dönerken söylediği, “Sur Toledo gibi olacak” sözlerinin gazetelere yansıdığı gün Sur’dan 5 şehit haberi geldi.
Toledo benzetmesinin en çok PKK’yı sevindirmesi, PKK gazetesinin, “Evet, Sur Toledo’dur” manşeti atması çok şeyi anlatıyor. Acaba Davutoğlu, “Toledo” benzetmesini yaparken, işin buralara varacağının farkında mıydı?
Peki Toledo’yu bilen Davutoğlu Cizre’yi biliyor mu?
“Bu ne biçim soru?” demeden önce yine Riyad’dan dönerken yaptığı şu açıklamaya bakın:
“80’li yıllardan itibaren Cizre’de ilk kez mahallelere giriliyor. Bu çapta bir operasyon yapılıyor. Burada kararlı durmak gerekiyordu. Bütün şehirler temizleninceye kadar bu silahların tümü yakalanıncaya kadar bu mücadele sürecek.”
Bildiğimiz kadarıyla bölücü terör örgütü 80’li yıllarda değil Cizre’ye böylesine “hâkim” olmak, henüz kuruluş aşamasındaydı.
Davutoğlu da 80’lerde henüz üniversite öğrencisiydi.
Kastettiği 90’lı yıllar olmalı. O vakitler de Malezya’da çalışmaya başlamıştı.
Davutoğlu’nun, “90’lı yıllardan itibaren Cizre’de ilk kez mahallelere giriliyor” demek istediğini varsayalım.
Ama bu da doğru değil. 93-94 yıllarında hem de bugün adı geçen o mahallelerin tümüne girilmiş, Cizre PKK’dan temizlenmiş, göç etmek zorunda bırakılan vatandaşlar geri dönmüştü.
Başbakan Davutoğlu, Cemal Temizöz’ün Cizre’yi PKK’dan nasıl temizlediğini duymamış olabilir mi? Ya da Temizöz’ü “devletten” mi saymıyor?
Şimdilerde PKK hendeklerinin önünde pozlar veren Hasan Cemal bile 1994’te önceki Cizre’yle, sonraki Cizre’yi Milliyet’te şöyle anlatmamış mıydı?
“…Diyarbakır’da bir PKK yanlısının şu sözleri ilginçtir. Cizre bir yıl öncesine kadar gerilla hakimiyetindeydi. Gündüzleri bile anayolları gerilla tutardı. Gece ise tamamen… Bugün durum tümüyle değişti… Oysa tam bir yıl önce yine bu saatlerde K.Irak’tan giriş yapmıştım. Habur’dan Diyarbakır’a bir taksi ararken bize deli gözüyle bakmışlardı. Güvenlik güçleri geceyi burada geçirin, sabah gidersiniz demişlerdi. Ama yine yola koyulmuş çatışma altındaki Cizre’yi polis panzerleri eşliğinde geçmiştik…”
Hasan Cemal’in, “Güneydoğu’da Seçimin Koşulları” başlıklı bir başka yazısında ise şunlar yok muydu?
“Cizre girişinde bu hemen fark ediliyor, büyük bir hareketlilik var, tamirciler dükkânları açmıştı, kurşun delikleri kapatılıp izleri silinmiş… Cizre’de bir zamanlar yaşam cehennemdi. 27 Mart’tan bu yana tek bir silah sesi duyulmamış, PKK’nın kalesi olan bu kentte günlük yaşantının olağan akışı dikkat çekiyor. Göç edenlerin büyük bir bölümünün Cizre’ye geri döndükleri belirtiliyor. Bundan önceki gelişlerimde güvenlik güçleri çarşıdan ancak motorize geçerlerdi, başka türlü dolaşamazlardı. Buna kaç kez kendi gözlerimle tanık olmuştum. Şimdi durum değişmiş. PKK yok, büyük darbe yemiş ve buradakilerin deyişiyle dağa çekilmek zorunda bırakılmış. Geçen gün PKK imzalı bir bildiri dağıtılmış çarşıda ‘Ölmedik geri döneceğiz’ diye. Devlet büyük bir hata yapmadıkça, PKK buralara bir daha dönemez!..”
Hürriyet’ten Ferai Tınç da 1995 Nevruz’unda Cizre’deydi; “Cizre sokaklarında korku yoktu. Allı pullu elbiseleriyle güzel kızlar, önlüklü çocuklar, poşulu erkekler, papyon kravatlı Cizre Musiki Heyeti, korucu aşiretlerinin folklor ekipleri vardı” diye yazmıştı.
Bir de şu fotoğrafa bakın; 19 Mayıs 1994… Cizre’de Gençlik ve Spor Bayramı kutlanmıştı. Bayramları unutan Cizreli gençler koşu bile düzenlemişti. Cemal Temizöz dereceye giren gençleri kutlarken, neredeyse tüm Cizre oradaydı. Protokoldekiler de hakim ve savcılar…
Hani Hasan Cemal, “Devlet büyük bir hata yapmadıkça, PKK buralara bir daha dönemez” demişti ya…
“Toledo” benzetmelerinden, “80’li yıllardan itibaren Cizre’de ilk kez mahallelere giriliyor” sözlerinden önce milletin şu sorularına inandırıcı cevaplar verilmesi gerekmiyor mu?
“Nerede yanlış yapıldı da PKK geri döndü?.. Sokak sokak majino hattı gibi barikatları nasıl kurdu? Bu kadar silah nereden, nasıl ve ne zaman geldi?..” gibi!..
Müyesser Yıldız
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html