İçeriğe geç

Kıbrıs’ta Hiç İyi Şeyler Olmuyor!..

Başkan Yardımcısı Joe Biden 2014’te ABD Rum Ortodoks Başpiskoposluğu Ruhban Meclis’nde yaptığı konuşmada, “Kıbrıs’ı Erdoğan’la halledeceğiz” demişti.

Erdoğan’ın “yüklü” Washington programında, sırasıyla ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Başkan Yardımcısı Biden ve Başkan Obama ile yaptığı görüşmelerin gündeminde çok şey vardı. IŞİD, PYD, Suriye, mülteci sorunu… Bunların tamamıyla ilgili bilgi verildi, çeşitli açıklamalar yapıldı.

Bir konu hariç; Kıbrıs…

ABD, AB bu konuda tepemize çökmüşken, konuşulmaması mümkün mü? Galiba en azından Erdoğan’la konuşulmadı veya daha alt seviyede çoktan halledildi ki, Kıbrıs’ın adı yoktu!..

Bizimkilerin Washington seferinden 1 hafta önce Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken’ın temaslarında Suriye ve Irak’ın yanısıra “Kıbrıs’taki gelişmelerin” de ele alındığını hatırlatıp, devam edelim.

Erdoğan bir kez Brookings Enstitüsü’ndeki panelde Kıbrıs’tan söz edip, garantör ülke olarak Türkiye’nin kalıcı çözümden yana kararlılığının sürdüğünü belirtti ve “Kıbrıs Türk tarafı çözümden yana iradesini ortaya koymuştur. Rum tarafı buna samimi karşılık verirse, çözüme ulaşmak mümkün olabilecektir. Kıbrıs’ın tamamının su ihtiyacını karşılayacak projeden adanın her iki halkının da yararlanabilmesini arzu ederiz” dedi.

Bir de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ön görüşmeleri yapmak ve Erdoğan’ı karşılamak için önden Washington’a gitmişti ya, ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile buluşmasında terör saldırıları ve Suriye’nin yanısıra Kıbrıs’ın adı geçti. Ortak basın toplantısında Çavuşoğlu, şunları söyledi:

“Bazı iyi haberlerimiz de var… Kıbrıs’ta 2016’da bir çözüme ulaşabileceğimizi umuyoruz. Türk tarafı hazır. Güneydeki seçimler (Mayıs’taki parlamento seçimleri) nedeniyle biraz yavaşladı. Ama seçimden sonra çözüme ulaşılmasını umuyoruz.”

Kerry de yönetim olarak Kıbrıs meselesine önem verdiklerini vurgulayıp, “Bu meselenin çözümüne katkı sağlama taahhüdüne bağlıyız” demekle yetindi.

-Kıbrıslılar Tek Ulusmuş-

AB cephesine de bakalım. AB’nin Kıbrıs sorununun çözümünü Türkiye’nin üyeliği için ön şart saydığı ve “çözüm”den ne anladığı malûm. Rum kesimini Kıbrıs’ın tek temsilcisi sayacağız… Türk askerini Ada’dan çekeceğiz vs.

AB ile mülteci pazarlığında yerine getirmemiz gereken şartlar sıralanırken, “Tüm AB üyesi ülkeler” ifadesi kullanılarak, Rum kesimini tanımamız yolunda önemli bir adım atıldı, ama bunu Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak dışında pek de “dert” edinen çıkmadı.

Başbakan Davutoğlu’nun mülteci pazarlığı için Brüksel’e yaptığı ilk seyahatte Rum Lider Nikos Anastasiadis’le gizli bir görüşme gerçekleştirdiği, Anastasiadis’in vetoları kaldırmak için Türkiye’nin limanlarını Rumlara açmasını istediği, Davutoğlu’nun ise, “Siz de Ercan Havalimanı’nı açın, ayrıca Kıbrıs sorununun çözümüne yardım ederim” dediği, Rum liderin, Ercan havalimanının açılmasına şiddetle karşı çıktığı öne sürüldü. Yine ne yalanlayan, ne de ilgilenen oldu.

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schultz geçenlerde, birleşmeden sonra Kıbrıs vatandaşlarını yalnız bırakmayacaklarını, AB’nin “en iyi garanti” olduğunu vurguladı.

Kıbrıs’a da giden Schultz Rum Meclisi’nde yaptığı konuşmada Berlin Duvanı’nın “tanksız, kansız yıkılmasını” örnek verip, şunları söyledi:

“Bir kaç yıl, hatta birkaç ay öncesine kadar Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi şansının bu kadar yakınlaşacağını kim hayal edebilirdi ki? Şimdi ise Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi artık gerçekçi bir olasılık haline geldi, bu da tarihi bir şansın yakalanabileceği anlamına geliyor. Çünkü Kıbrıs tek bir toprak, Kıbrıslılar tek bir ulustur.”

Bak sen!.. Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı etnik ve mezheplerle dilimleyen, Türkiye’den 40 millet çıkarmaya çalışanlar, dili, dini, tarihi, kültürü farklı Kıbrıslıları “tek bir ulus” sayıp, Kıbrıs’ı birleştirmek için nasıl da çırpınırmış!..

-2016 Kıbrıs Hellenizm Mücadelesinin Sonuçlanma Yılı-

Sırtını AB ve ABD’ye dayayan Rum kesiminin Kıbrıs konusuna bakışına dair de birkaç örnek verelim:

Rum Savunma Bakanı Fokaides 2016’ya girerken yayınladığı yeni yıl mesajında, Milli Muhafız Ordusu’nun vatana karşı herhangi bir tehdidin en önemli engelleyicisi olarak rolünün yükseltilmesi gerektiğini belirttikten sonra, “2016 yılı Kıbrıs için özgürlük ve Kıbrıs Hellenizmi’nin mücadelelerinin sonuçlanması yılı olsun” dileğinde bulundu.

Rum Lider Anastasiades Şubat ayında Meclis’te yaptığı Kıbrıs müzakereleriyle ilgili bilgilendirme konuşmasında, AB üyesi bir devletin “herhangi garantiler sistemine tabi olmasının kabul edilemeyeceğini” söyledi.

Kıbrıs müzakerelerinde kilit konu “garantörlük”… Bilindiği gibi, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör ülkeler.

Ancak son dönemde İngiltere ve Yunanistan “garantörlükten” vazgeçebileceklerini söylemeye başladı. Geriye Türkiye’nin iknası kaldı.

ABD ve AB’nin planı, BM veya AB’nin Kıbrıs’ın “garantörü” olması ki, bunun anlamı Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde artık hiç bir söz hakkının kalmaması ve Doğu Akdeniz’den atılmamızdır.

-Asker Çekiliyor Muamması-

Şimdi son dönemde KKTC’de meydana gelen “kritik” gelişmelere bakalım:

Türkiye Barolar Birliği ve Milli Merkez’in 20 Mart’ta Ankara’da düzenlediği “Kıbrıs’ta Son Söz Söylenmedi” başlıklı panele katılan KKTC eski Başbakan Yardımcısı, Demokrat Parti Genel Başkanı ve Kıbrıs Türklüğünün efsanevi lideri merhum Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş, son müzakerelerde bugüne kadar hiçbir şekilde tartıştırılmayan Türkiye’nin garantörlüğü konusunun konuşulmaya başlandığına dikkat çekip, Türkiye’den birilerinin Mersin’de bir Kıbrıs Tümeni oluşturmak için yoklama yaptığını öne sürmüştü. Denktaş, “Bu yoklamayı yapanlar, ‘Zaten Mersin-Kıbrıs yakın mesafe. Bir şey olursa hemen müdahale ederiz’ şeklinde konuşuyor. Hayır, çözümden sonra siz bir AB ülkesine müdahale edemezsiniz, ettirmezler, biter” demişti.

Şunu belirtelim; Denktaş’ın, “yoklama yapan birilerinden” kastı Türk Dışişleri Bakanlığı’ydı.

Denktaş’ın bu iddiasından kısa bir süre sonra KKTC’deki bazı malum gazeteler, Kıbrıs’taki komando alayından bazı birliklerin Güneydoğu’ya gönderilme gerekçesiyle geri çekilmeye başlandığını yazdı.

İddiayı Serdar Denktaş’a sorduk. Araştırma yaptığını, yetkililerin bunu doğrulamadığını, ancak bu haberlerin kamuoyunu hazırlık amaçlı olabileceğini de söyledi.

Birlik çekme olayı sosyal medyada yaygın şekilde paylaşıldığı, hatta Yeni Mesaj Gazetesi manşetten kullandığı halde Genelkurmay’dan herhangi bir yalanlama olmadı.

Ardından Cumhuriyet Gazetesi, Kıbrıs’taki Komando Alayı’ndan Akdeniz Taburu’nun Şırnak’a kaydırıldığını yazdı. Yine ses çıkmadı.

Nihayetinde iddiaları sorduğumuz askeri kaynaklar, dönüşümlü şekilde bazı taburların Beytüşşebap’a gönderildiğini doğrularken, “Ancak kesinlikle bir çekilme sözkonusu değil. Görevi biten yeniden KKTC’ye dönecek” dedi. Askeri kaynaklar, Denktaş’ın gündeme getirdiği Dışişleri Bakanlığı’nın “yoklamalarından” ise haberdar olmadıklarını bildirdi.

-Barzani’ye Var, KKTC’ye Yok-

İkinci önemli gelişme;

Türkiye ile ekonomik protokol imzalanmadığı için KKTC’ye 3 aydır kaynak aktarılmadığı ve tarihinde ilk kez memur maaşlarının eksik ödeneceği ortaya çıktı.

Maliye Bakanı Birikim Özgür, Türkiye’den para gelmediği için adadaki askerlerin toplam 50 milyon liralık maaş ve elektrik giderini ilk kez KKTC’nin ödediğini açıkladı.

Nihayetinde bu “ekonomik kriz” yüzünden dün KKTC hükümeti yıkıldı.

Şimdi gel de Barzani’ye verilen ucuz elektriği, peşmerge maaşlarının ödenebilmesi için yapılan yardımları, petrol boru hatlarının tamiri bahanesiyle 200 milyon dolarlık kaynak aktarıldığı iddialarını hatırlayıp, KKTC’ye yapılan bu muameleyi sorgulama!..

Dünya güçleri “Kıbrıs sorununu” en geç bu yıl sonunda halletmeyi kafasına koymuş, KKTC’yi her yönden kuşatmış ve ablukaya almışken, bir de ekonomik kriz çıkması tesadüf olabilir mi?

Kıbrıs konusu Türkiye gündeminden neden ısrarla ve özenle kaçırılıyor?

Gerçekte kuşatılanın KKTC değil, Türkiye olduğunu ne zaman anlayacağız?

2003’te dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök bile Kıbrıs’ın Türkiye‘nin güvenliği açısından çok önemli olduğunu ve burada dost bir gücün bulunmasının muhtemel tehlikelere karşı ülkeyi koruyacağını belirtip, ‘‘Türkiye‘nin güvenliğini tehdit eden ve güvenlik ihtiyacını sağlamayan bir Kıbrıs çözümüyle ‘Türk’ün Anadolu‘ya hapsedilme süreci’ hemen hemen tamamlanmış olacaktır” dememiş miydi?

Tüm bunlardan sonra son sorumuzu da soralım:

Erdoğan’ın Washington seferinde Kıbrıs konusunda neler oldu?

Müyesser YILDIZ

3 Nisan 2016

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kibrista-hic-iyi-seyler-olmuyor-0304161200.html

Kategori:Uncategorized