İçeriğe geç

Genelkurmay’da ROK Fırtınası… Gerçekler ve Sorular…

Rasim Ozan Kütahyalı’nın Erdoğan’ın gazetesi Sabah’ta 14 gün önce, “F-16 pilotlarının bile en az yüzde 50’sinin Fethullahçı olduğuna dair çok sağlam raporlar var. 2016 yılında TSK’dan toplu şekilde atılacak bunlar. Hulusi Akar direnmeye kalkarsa da istifasını verir. Bu kadar basit” diye yazması niyeyse büyük memleket meselesi haline getirildi.

Kimileri ısrarla, “darbe açıklaması” yorumunu yapsa da Genelkurmay’ın 5 gün sonra yayınladığı e-bildiri ROK’a cevaptı.

Bunu nereden çıkarttık; Birincisi askeri kaynaklar, “Rasim Ozan Kütahyalı’nın yazısına cevap” olduğunu doğrulamıştı…. İkincisi Genelkurmay açıklamasının sonunda, “Hiçbir hukuki, insani, vicdani ve akli dayanağı olmayan, basın etiğinden ve üslubundan uzak, haddini aşan haber ve yorumları yapanlar hakkında hukuki işlemler başlatılmış ve suç duyurusunda bulunulmuştur” denilmişti.

Ayrıca Korkusuz Yazarı Can Ataklı, o bildirinin yayınlanmasının perde gerisinde olanlara ve Erdoğan-Akar arasında ROK’un yazısı üzerine yapılan görüşmelere dair pek çok iddiayı gündeme getirdi, kimse yalanlamadı.

-Sanıklık ve Tanıklık Niye Karıştırıldı?-

Sonra mesele bambaşka bir mecraya kaydı.

Rasim Ozan Kütahyalı’nın Genelkurmay Askeri Savcılığı’na “acil” koduyla ifade vermeye çağrıldığı, İstanbul’da talimatla ifade verme talebinin kabul edilmediği duyuruldu.

Ardından Cem Küçük, ROK’un ifade vermeye gideceği gün Genelkurmay’da tutuklanabileceğini öne sürüp, “Eğer bugün Kütahyalı tutuklanırsa, bu bir kamikaze saldırısı olur” uyarısında bulundu. Küçük o yazısında, “Askeri savcılık ve yargıda Fetullahçıların bol olduğunun bilindiğini ve onların Kütahyalı’dan nefret ettiğini” de yazdı.

Lâkin Rasim Ozan Kütahyalı’nın bugün köşesinde Genelkurmay’daki ifadesine ilişkin yazdıkları, meselenin “çarpıtıldığı” gibi olmadığını ortaya koydu.

Nedir onlar?

En önemlisi tanık olarak çağrılmış… Sonra “çok iyi, sıcak ve samimi” karşılanmış… Haberlere, Genelkurmay askeri savcıları da üzülmüş… O kadar ki, kendisi ifadedeyken “üzüntülerini” bildirmek üzere Genelkurmay’dan da üst düzey bir yetkili aramış, ancak telefonunu kapıda bıraktığı için ulaşamayınca eşi Nagehan Alçı’yla konuşmuş… Askeri savcılarla 4 saat boyunca çok verimli ve yararlı sohbetler etmiş, tanık olarak resmi ifadesini verip, “FETÖ”cüler hakkında bildiklerini anlatmış… Askeri Savcılık da “FETÖ”ye karşı yapılanlar hakkında ona kanıtlarıyla bilgi vermiş…

Önce şu gerçeğin altını çizelim:

Genelkurmay açıklamasında, “suç duyurusunda bulunuldu” denmişti ya, sivil bir şahısla ilgili sivil savcılıklara suç duyurusunda bulunulur… Nitekim daha önce Gazeteci Yazar Yavuz Selim Demirağ veya Akşam Gazetesi’nin “Karargâh’ta 40 Paralel Paşa” manşeti için suç duyurusu sivil savcılıklara yapıldı…

Gerçek bu iken, ROK’un Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından “acil kodla” çağrıldığı, talimatla ifade vermesinin reddedildiği, tutuklanabileceği nereden çıktı, kim, niye çıkardı?

Ya da Genelkurmay cenahında bir hafta içinde “fikir” değişikliği mi oldu?

Şayet Genelkurmay ROK hakkında gerçekten suç duyurusunda bulundu ise İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca şüpheli veya sanık olarak ifadesi ayrıca alınacaktır.

Sahi böyle bir suç duyurusu yapıldı mı? Yoksa, “Sivil savcılıklar nasılsa onlardan, bir şey çıkmaz” düşüncesiyle veya iktidarın “iknası” sonucu vazgeçildi de Askeri Savcılığın ROK’u “tanık” olarak çağırması, o yüzden mi böylesine dallanıp, budaklandırıldı?

Suç duyurusu yapılacağı açıklandığı halde yapılmadı veya vazgeçildiyse, söyleyeceğimiz şudur:

“Demek, Genelkurmay’ın o bildirisi sahiden ‘darbe” bildirisiymiş ve ROK değil, eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin veya eski ABD Büyükelçileri hakkında suç duyurusunda bulunulmuş…”

-Ben de Tanık Olarak Çağırıldım-

Genelkurmay Askeri Savcılığı’nca “tanık” sıfatıyla ifadeye çağırılma meselesine gelince;

O günlerde ilginç bir cenah sosyal, “Rasim Ozan Kütahyalı çağrılıyor da neden Fidel Okan ve Müyesser Yıldız çağrılmıyor?” kampanyası başlattı.

Şimdi cevap vereyim; Aylarca önce sadece ben, Fidel Okan değil, Yavuz Selim Demirağ, Abdurrahman Şimşek gibi onlarca gazetecinin yanısıra Sabri Uzun, Hanefi Avcı ve Balyoz kumpası mağduru askerlerin tamamı “tanık” olarak ifadeye çağrıldı. TSK’daki cemaatçi yapılanmaya dair “somut bilgi, belge ve isim” soruldu.

Kendi adıma söyleyeyim, ben de “sıcak” karşılandım, bana da “FETÖ” ile nasıl mücadele edildiği anlatıldı… Ama ne yazık ki, ROK gibi “Genelkurmay üst düzey yetkilisinin” ilgisine mazhar olamadım…

Aksine, anlatmak için terörle mücadelenin bitmesini beklediğim maalesef başka “muamelelere” maruz kaldım!..

-Kim Konuşsun, Kim Sussun?-

Bizzat devletin başı, “paralelle mücadeleyi” birinci gündem maddesi yapmış, MGK’dan bu yönde karar çıkmış…

Askeri ve sivil savcılar, “FETÖ”cülerin ismini istiyor…

Ama niyeyse birileri bu konunun yazılması ve konuşulmasından rahatsızlık duyuyor.

Gerekçe olarak da, “Terörle mücadele ederken, güvenlik güçlerinin moral ve motivasyonu olumsuz etkileniyor” deniliyor.

İyi de bizzat Erdoğan, “Şehit sayısındaki artışın, paralel yapıya yakın polis ve askerlerden kaynaklandığı, istihbarat paylaşımında sorun çıkarıp, yanılttıkları” gibi çok önemli ve ciddi bir iddiada bulunmadı mı?

Şuraya geleceğim;

Emekli Hakim Albay Zeki Üçok’u tanıyorsunuz… TSK’da “paralelle mücadeleyi” ilk başlatan, bu yüzden yıllarca hapis yatan, halen de Kumpas-Der Genel Başkanlığını yürüten bir isim.

3 gün önce bir televizyon programına katılmak üzere İstanbul’a gitti. Konu TSK’daki “FETÖ yapılanması ve Ahmet Hakan ile yaptığı röportajda isimleri yazılmayan kişiler” hakkındaydı. Sonrasında neler yaşadığını Üçok’un Kumpas-Der yöneticileri ile paylaştığı mesajından okuyalım:

“Tv kanalına gittiğimde Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir Generalin aradığını ve benim programda isimleri açıklamamın TSK’nın terör ile mücadelesini olumsuz etkileyeceğini söylediğini öğrendim. Başka şeyler de öğrendim, ancak televizyon çalışanlarına zarar gelmemesi için onları aktarmıyorum. Önce programa çıkmamayı düşündüm. Ancak daha sonra bu isimleri bir çok farklı kanalda nasılsa açıklayabilirim, burada en azından TSK’dan ilişiği kesilen yüzlerce arkadaşımızın ve spekülasyon konusu yapılan haksız tutuklamaya ilişkin bilgilendirme yapabilirim düşüncesiyle programa katıldım. Bu paylaşımı TSK’nın son durumunu bilgilerinize sunmak amacıyla yaptım. Hepimiz bu mücadelenin içinde yer almadığımız takdirde bir kaç kişinin sesini kesmenin ne kadar kolay olduğunu gözlerinizin önüne sermek istedim.”

Neyse lafı uzatmayalım, birilerini de daha fazla üzüp, kızdırmayalım;

Rasim Ozan Kütahyalı “FETÖ ile mücadelede” ikna oldu ya; Artık dağılabilir ve rahat rahat uyuyabiliriz!..

Müyesser YILDIZ

10 Nisan 2016

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/genelkurmaydaki-rok-firtinasinda-gercekler-ve-sorular…-1004161200.html

Kategori:Uncategorized