Rusya Devlet Başkanı Putin 9 yıl aradan sonra Yunanistan’a gitti. Daha gitmeden, “Yunanistan’ın Rusya için önemli bir ortak olduğunu” bildiren Putin, Atina’da Yunan Başbakan Çipras’la düzenlediği basın toplantısında da Türk-Rus krizine değinerek, “Türkiye’ye karşı hiçbir zaman savaş açmayı düşünmüyoruz. Hiçbir zaman da o noktaya gelmeyeceğini umuyorum. Ama olan oldu. Sadece uçağımız düşürülmedi. Uçağın pilotu da öldürüldü. Bu da uluslararası hukuka göre bir savaş suçu. Bu konuda açıklamalar aldık, ama hiçbir zaman bir özür gelmedi. Biz ilişkilerimizi düzeltmek istiyoruz. Bu ilişkiyi bozan biz değildik. Sözler yeterli değil. Bir şeyler yapmalılar. Belli başlı adımlar bekliyoruz. Ama şimdilik hiçbir adım yok” dedi.
Putin’in bu ziyaretinin anlam ve önemini yorumlamadan önce Yunanistan’la ilişkilerimizi özetleyelim:
AB ve NATO’da beraber olduğumuz halde Yunanistan’ın Türkiye’ye dair emellerinde milim değişiklik yok. Kıbrıs’ta Enosis’i savunmaya devam ediyor. 16 adamızı, yüzlerce adacık ve kayalığımızı işgâl etti. Lozan’a rağmen adaları silahlandırdı. Nihayet yeni Başbakan Binali Yıldırım’ın Ege’deki kendi adamıza pasaportala girebildiği ortaya çıktı. Batı Trakya’daki Türkler ve İstanbul’daki Patrikhane’yle ilgili bakış açısı vs. hepsi malûm.
Ege’de sadece deniz sahasını değil, hava sahasını da adım adım genişletiyor. Türk uçaklarının faaliyetlerini “tecavüz” sayıp, AB, NATO ve BM’ye şikâyet yağdırıyor. Sadece bunlar değil, Rusya da tümüyle Yunan tezlerinin arkasında duruyor.
Bilindiği gibi, son olarak insan kaçakçılığıyla mücadele adı altında NATO gemilerinin Ege’de görev yapması kararlaştırıldı. Ki, ilk günden bunun, NATO’nun Ege’ye yerleşip, Türkiye’nin burada da kıpırdayamaz hale getirilmesi olduğu belliydi.
Geçenlerde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın Ege’de NATO “bayraklı” gemiyle dolaştığı iddiaları üzerine askeri kaynakların, “TCG GÖKOVA’nın NATO bayrağı (doğrusu flamadır, NATO Bayrağı diye bir şey yoktur) olmadan Ege Denizi’ne açılamaması bilgisi gerçeği yansıtmamaktadır ve dezenformasyondan ibarettir” şeklinde bir açıklama yaptığını hatırlattıktan sonra Çipras’ın, Putin’le ortak basın toplantısındaki sözlerini de aktaralım:
AB ve NATO’nun bir parçası olan Yunanistan’ın taahhütlerine bağlı olduğunu vurgulayan Çipras, “Yunanistan, hem Rusya’ya hem de AB’ye, ilişkilerini geliştirme konusunda yardım edebilir. AB’de başka herhangi bir ülke Yunanistan kadar faydalı olamaz. Yunanistan burada adım atabilir ve aradaki boşluğu kapatabilir. Yeniden soğuk savaş dönemine dönemeyiz. Avrupa ve Rusya çatışma halindeyken Avrupa’nın geleceğinden söz edilemez. Tek yol diyalog” dedi.
-Putin’i Karşılayan İsmin 11 Gün Önceki Basın Toplantısı-
Putin’i Atina Elefterios Venizelos Havaalanı’nda Yunanistan Savunma Bakanı Pano Kammenos karşıladı. Bu ismin ne önemi var derseniz; İşgâl ettikleri adalarımızda sıkça gövde gösterisi yapan kişi. Ama bir de 11 gün önce yaptığı bir basın toplantısı var.
Basın toplantısının konusu, “Pontus ve Ermeni soykırımlarını” anmak amacıyla 17-22 Mayıs tarihlerinde yapılacak etkinliklerdi. Malûm, Yunanistan Ermeni “soykırım” iftirasını tanıdığı gibi, 19 Mayıs’ı “Pontus soykırım günü” sayıyor.
Bakan Kammenos basın toplantısında, “soykırım” iftiralarıyla ilgili çok şey söyledi, sadece şu kısmın altını çizelim:
“Bu organizasyonları hazırlayan Silahlı Kuvvetlere, üç genel komutanlık karargahına sıkı çalışmalarından dolayı teşekkür etmek istiyorum… Organizasyonun genel koordinasyonu Hava Kuvvetlerinden Albay Dimosthenis Georgiadis Georgiadis tarafından yürütülecektir…”
Yunan Genelkurmayı gırtlağına kadar Türkiye’ye yönelik iftira organizasyonun içinde… Ve ne yazık ki, o basın toplantısından sadece 1 hafta sonra Dünya İnsani Zirvesi için İstanbul’a gelen Çipras’a, Erdoğan bunları değil, “Niye kravat takmadığını, kendisine hediye ettiği kravatın nerede olduğunu” soracaktır!..
-1996’da Düşürülen F-16 Uçağımız ve B.Trakya Türkleri-
Bu basın toplantısı ile Putin’in ziyareti arasındaki bağlantıya geçmeden önce, Bakan Kammenos’un sorular üzerine üç konuda verdiği kritik mesajları da paylaşalım:
Bilindiği gibi 8 Ekim 1996’da Pilot Yüzbaşı Nail Erdoğan yönetiminde eğitim amaçlı havalanan bir F-16 savaş uçağımız Sakız Adası’nın güneyinde düşmüş, Pilot Yarbay Osman Çilekli kurtarılırken, Pilot Yüzbaşı Erdoğan uçakla birlikte denize gömülmüştü. Resmi evraklara “it dalaşı ve kaza” olarak geçen olay, eski Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın bir soru önergesi üzerine yaptığı açıklamayla ortaya çıkmış ve uçağımızın Yunan jetlerinin açtığı ateş sonucu düştüğü anlaşılmıştı. Bunun üzerine şehit pilotumuz Erdoğan’ın ailesi de Yunanistan aleyhine dava açmıştı.
İşte bu olayla ilgili olarak Bakan Kammenos aynen şunları söyledi:
“Bir Türk F16’sının vurularak düşürüldüğü konusunda hiç bir bilgimiz yok. Yunanistan tarafından düşürülen bir uçak yoktur. Bunun da ötesinde Türk adaletinde neler olup bittiğini bilmiyoruz. Bu onların meselesidir.”
Kammenos’un basın toplantısından kısa bir süre önce Türkiye, Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Türk azınlığa karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini açıklamıştı. Buna ilişkin bir soruyu da Kammenos, “Trakya’da Türk azınlık yoktur. Lozan Antlaşması Türkiye tarafından da imzalanmıştır. Türkiye de Trakya’da bir dini azınlığı tanımaktadır ve Lozan Antlaşması gibi uluslararası bir antlaşma bir Maliye veya diğer bakanlık müsteşarı tarafından değiştirilemez. Lozan Antlaşması açıktır. Trakya’da dini bir azınlığı, İmroz, Bozcaada’da, Küçük Asya ve İstanbul’da ise milli Yunan azınlığını kabul eder” diye cevapladı.
Yunan Bakan’ın iddiaları böyleyken, Erdoğan bir gün sonra, 19 Mayıs’ta düzenlediği “Gençlerle Buluşma” programında, “Azınlıklar için Lozan’ın daha da güncelleştirilmesinden” söz edecektir.
-Türkiye NATO’nun Ege’den Çekilmesini İstedi mi?-
Yunan Bakan’ın üçüncü kritik mesajı, NATO’nun Ege’deki faaliyetlerine ilişkindi. “Dert insan kaçakçılığıyla mücadele değil, NATO’nun Yunanistan lehine Ege’ye de el koyması” iddiasındayız ya;
Bir Yunan gazeteci, 18 Mayıs’ta Brüksel’deki NATO Karargâhı’nda görevli Yunan diplomatların, “Türkiye’nin NATO’nun Ege’den çekilmesini talep ettiğine” dair bir belge açıkladığını, bunun doğru olup olmadığını sorunca, Bakan Kammenos şöyle konuştu:
“Benim bildiğim, NATO Savunma Bakanları seviyesinde varılan bu antlaşmanın Yunanistan’ın yararına olduğudur. Eğer böyle bir talep var ise bunun bizim açısından antlaşmanın faydasının bir kez daha doğrulanması anlamına geldiğini anlayabilirsiniz… Hatırladığınız gibi, Almanya ve Türkiye Savunma Bakanı ile benim aramda yapılan ilk üçlü görüşme sonrasında bu antlaşma imzalanır imzalanmaz Türkiye’deki askeri komitenin bu antlaşmaya itirazları olduğu doğrudur. Yine de bu antlaşma bütün NATO üyeleri ve Türkiye’nin siyasi liderleri tarafından kabul edilmiştir. Şu anda yürütülen faaliyetler bir bütün olarak görülmelidir –Yunanistan, Yunan karasularının kullanılması için diplomatik izni vermiştir– ve bu antlaşma işe yaramış ve uygulanmıştır.”
-Ege Üzerinde Bir “Kaza” Olabilir-
Yunan Savunma Bakanı’nın “Ege’deki Türk ihlâllerine” ilişkin açıklama ve “uyarıları”na gelince; İşte bu kısmın, Putin’in ziyareti üzerine çok daha önemle ve dikkatle değerlendirilmesi gerekiyor.
Bakan Kammenos çeşitli sorular üzerine, özetle şunları söyledi:
“Vurgulamak istediğim husus, değişken hükümet politikalarından ziyade Silahlı Kuvvetler tarafından belirlenen sabit kararlar ve stratejileri takip edip uyguladığımızdır. Yunan hava sahasına ne girerse girsin, önleme yapılacaktır. Tabii ki artan Türk provokasyonları bizi endişelendirmektedir. Bildiğiniz gibi Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlığı kanalları ile müttefiklerimizi ve tüm BM üye devletlerini durumdan haberdar ettik. Bölgede NATO gemilerinin varlığı müttefiklerimizin bu ihlalleri kendi gözleriyle görebilmelerine imkân sağlamaktadır… Tekrar ediyorum, Yunan hava sahasını ihlal eden ne olursa olsun önleme yapılacaktır… Size son dönemde meydana gelen ve sadece Yunan hava sahası ve bölgedeki Yunan unsurlarının yanı sıra NATO’yu da ilgilendiren bazı gerçeklerden bahsedeceğim. Müttefik gemi komutanları tarafından rapor edilen bazı olaylarda Türkiye’nin tehlikeli uygulamalar icra ettiği ve uluslararası kuralları ihlal ettiği görülmektedir. Doğu Ege Denizine müttefik savunma bakanları tarafından yapılan ziyaretler, onların Türkiye’nin bu meydan okuyan hareketleri hakkında fikir sahibi olmalarını sağlamıştır. Alçak irtifa uçuşları, milli hava sahasının ihlali ve Yunan karasularına girişler kayıt edilmekte ve bu tür hareketler müttekikler arasında Türkiye’nin politikası hakkında açık ve net bir fikir oluşmasına neden olmuştur. Ve fikrime göre bütün bunlar yıllardır muhafaza ettiğimiz Yunanistan’ın pozisyonunu güçlendirmekte ve çok daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. İhlâller son zamanlarda görülen bir olay değildir. Son yıllarda sık sık şahit olduğumuz bu olayları müttefiklerimiz şimdi kendi gözleri ile görmektedirler… Geçenlerde Türk Bakan ile bir görüşme gerçekleştirdik. Onu bilgilendirdim ve bu tür davranışların kolaylıkla bir kazaya neden olabileceğini, çünkü milli hava sahası ihlâlinin bir hava savaşına dönüşme ihtimali olduğunu ve böylesine yüksek süratlerde Ege Denizi üzerinde bir kaza yaşanabileceğini ifade ettim… Unutmayın ki, göçmenlik üzerinde alınan 2008 kararından sonra Yunanistan sınırları, Yunan kara suları ve Yunan hava sahası da Avrupa hava sahası ve kara suları olarak kabul edilmektedir. Yani burada ifade etmek istiyorum ki, bu tür olayların müttefiklerin gözleri önünde gerçekleşmeleri iyidir.”
Kammenos’un bu sözlerinden sonra bir gazeteci, “Kullandığınız ‘kaza’ kelimesi başka bir şekilde yorumlanabilir mi? Ege üzerinde bir kaza olabilir mi? Bir angajman esnasında silahların kullanılması mümkün olabilir mi? Bu Ankara’ya bir uyarı mı?” sorusunu yöneltti.
Kammenos, “Kesin hatlarıyla belirlenmiş bir planımız mevcut. Arzu ederseniz Hava Kuvvetleri Komutanı bunu size açıklamaktan mutluluk duyacaktır. Takip edilecek belirli prosedürler var. Silahların kullanılma noktasına gelmiyoruz” dedikten sonra sözü Yunan Hava Kuvvetleri Komutanı Vaitsis’e bıraktı. Vaitsis de şu açıklamayı yaptı:
“Silah kullanacağımız yönünde bir tehdit yok. Sayın Bakanın da daha önce ifade ettiği gibi kazayla meydana gelebileceğini kastediyoruz. Böylesine küçük bir hava sahasında hava operasyonları icra eden çok sayıda hava aracının olması ve genellikle 6-8 uçaklık ve bizden de iki uçağın katıldığı görev kolları halinde uçtukları, angajmana girdikleri ve çeşitli manevralar yaptıkları dikkate alındığında kazaların meydana gelebileceğini söylüyoruz… Eğitimler esnasında biliyoruz ki, kesin angajman kurallarımız vardır, her kol uçuşu için belli irtifalar mevcuttur. Bununla beraber Türk uçağının ne tarafa yönleneceğini bilmediğimiz için kesin olarak onlarla angajmana girmek çok daha tehlikelidir ve bir kaza ihtimali her zaman vardır.”
“Angajman kuralını” uygulayıp, Rus uçağını düşürdük. O günden beri Suriye sınırında burnumuzu bile çıkaramıyoruz. İster misiniz, ABD-Rus-NATO-AB ve onların “şımarık çocuğu” Yunanistan ortak yapımı bir senaryo ile Ege’de bir “kaza”ya sebebiyet verilsin ve Türkiye burada da kıpırdayamaz hale getirilsin. Türkiye’den “intikam” almaya kararlı Putin’e ve Ege’ye dikkat!..
Müyesser YILDIZ
28 Mayıs 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/putin-turkiyeye-egeyi-de-mi-kapatiyor-2905161200.html