İçeriğe geç

Gazze’yi Kurtarıp Ülkeyi Batırmak!..

Başbakan Binali Yıldırım dün gece Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen katliamın “Normalleşme sürecine denk gelmesinin manidar olduğunu” söyledi.

“Normalleşmeden” kastı, İsrail ve Rusya’yla yapılan “barış” ve sıradaki diğer “barış”lar!..

Hakikaten zamanlama “manidar”…

Yıllardır Türkiye’ye komplo kurduğu söylenen tüm “üst akıllarla” barışa yüründüğüne göre, bu katliamı kim, niye yaptırdı?

Sıcağı sıcağına hükmü kesenler, “Türkiye-İsrail barışını istemeyenler” diyor.

Rusya mı? İsrail Başbakanı Netanyahu daha geçen hafta Moskova’daydı ve Putin, “Türkiye-İsrail barışını” desteklediklerini açıkladı.

ABD mi? Barışın mimarı zaten o değil mi?

IŞİD mi? İsrail’in IŞİD’le hiçbir sorunu yok ki!.. Dahası IŞİD’e “dokunulmasına” açıkça karşı çıkmıyor mu?

-Katliam Olmasa Şunları Konuşacaktık-

İstanbul katliamının yeni “barış süreci” ile ilgisi yok değil, muhakkak ki var.

Bu katliam olmasa, İsrail’le yapılan o anlaşmayı ve Erdoğan’ın Rusya’dan özrünü enine boyuna tartışmaya devam edecektik.

İsrail anlaşması konusunda mesela şunları sorgulayacaktık:

Tamam anlaşma öncesi HAMAS Lideri Halid Meşal’e bilgi verildi, onun da desteği alındı. Ama bakın HAMAS’ın Dış İlişkiler Şefi Osama Hamdan, örgütün anlaşmaya onay verdiğini yalanlıyor. Sahi 2006’da Gül’ün Dışişleri Bakanlığı değil de AKP Genel Merkezi’nde gizlice görüştüğü, Erdoğan’ın ise karşılaşmamak için Esenboğa Havaalanı yolunda bir mobilya mağazasına girmek zorunda kaldığı Meşal nasıl oldu da Dolmabahçe’de ağırlanıp, anlaşmanın muhatabı yapıldı? O vakitler Başbakanlık Sözcüsü Gissin’in, “Apo ile görüşsek ne hissedersiniz?” diye tepki gösterdiği Meşal’in şimdi alenen taraf yapılmasını İsrail nasıl kabullendi? Erdoğan mı, İsrail mi, Meşal mi değişti?

Daha önemlisi;

Bölgeyi ve ülkemizi kan gölüne çeviren “Kürdistan” projelerinin arkasında İsrail yok mu? En yetkili ağızları, “Kürdistan’ın bağımsızlık zamanının geldiğini” açıklamadı mı?

Ve dahi o anlaşmayı İsrail adına imzalayan Dışişleri Genel Direktörü Dore Gold’un geçen yıl Suudi Arabistan ile Türkiye’yi de kapsayan “Kürdistan” kurulması planları yaptığını bizzat iktidar medyası duyurmadı mı?

İsrail’le “barış” için Gazze’ye ambargonun kaldırılması kadar, Türkiye’yi bölme planlarının rafa kaldırılması da konuşulduysa, amenna!..

Değilse, bu neyin ve kimin “barışı”dır?..

Bir AKP milletvekilinin dahi, “Bizim İslâmcıların Doğu-Güneydoğu ve Misak-ı Milli sınırları içinde olan Musul-Kerkük için hiç sesleri çıkmazken, bu Gazze sevdasını anlayamıyorum” demesi, ne kadar manidar değil mi?

-Rusya : Para mı Ülke mi?-

Rusya ile “normalleşme”ye geçelim; Gayet olumlu, gerekli, elzem.

Ege’de hergün egemenliğimizi delik-deşik eden Yunanistan’a gösterilen “anlayışın”, uygulanmayan “angajman” kurallarının Rus uçağı sözkonusu olduğunda hatırlanmasının getireceği acı sonuçlar en başından belliydi.

Ekonomimiz, turizmimiz ağır darbe yedi.

Ama sadece bu mu?

Rusya’ya karşı desteklediğimiz Kırım Tatarları’nın lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun, “Bu, nasıl bir politika, anlamak mümkün değil. Uçak krizi sonrasında özür dilemesi gereken Türkiye değil Rusya’ydı. Rusya, Suriye’de Türkmen nüfusu imha ederken Türkiye’nin böyle bir girişimde bulunmasını doğru bulmuyorum. Ben haberi öğrendiğimde inanamadım. Eğer Rusya, Türkiye için dost ve kardeş ülkeyse o zaman biz Kırım Tatarları ne oluyoruz?” şeklindeki büyük hayal kırıklığını geçiyorum.

Rusya, PKK’nın Suriye kolu PYD’ye ofis açtırdı. Aynen ABD ve İsrail gibi Suriye’nin kuzeyinde görünürde “Kürt”, gerçekte “İsrail koridoruna” destek verdi, veriyor.

Ülkeler arasında dostluk ve düşmanlıklar değil, çıkarlar vardır. O yüzden haklı olunsa dahi ülkenin güvenliği ve çıkarları için gerektiğinde “özür” de dilenir.

Önümüze “Sevr konduğunu” bizzat Erdoğan’ın itiraf ettiği bir dönemde, Rusya’yla barış adımlarının kapsamında PYD’ye verilen desteğin kesilmesi ve o “koridorun” kurulmasının gerekirse birlikte önlenmesi varsa, hayhay milletçe Putin’e mektup yazıp, özür dileyelim.

Ama kimse kusura bakmasın “terörle” terbiyeden sonra “açlıkla” terbiye karşısında diz çöküp, ülkenin birlik ve bütünlüğünün gözardı edilmesi, “onurlu” bir barış olamaz.

-“Barış Açılımında” Sırada Neresi Var?-

“One minute” çıkışını da İsrail’le “barışı” da, Rus uçağının düşürülmesini de Putin’e “özrü” de alkışla karşılayan yandaş medya ve aydınlara göre, dış politikadaki “barış açılımı”nda sırada Mısır var.

İstihbarat birimlerimizin ülkemiz yöneticilerine sunduğu bir rapor iki gün önce medyaya yansıdı. Buna göre, Sisi yönetimi geçen Aralık’ta PKK ile temasa geçmiş ve son 6 ay içinde başkent Kahire’de üç kez biraraya gelmişler. Mısır yönetimi PYD ve KCK’nın Kahire’de temsilcilik açmasına yeşil ışık yaktığı gibi, PKK’ya bir miktar silah ve para transfer etmiş.

Bu haberin yayınlandığı gün AKP’nin geleneksel Büyükelçiler iftarına Rusya ve İsrail temsilcisinin yanısıra Mısır Büyükelçisi’nin de davet edildiğinin “açılım” diye duyurulmasındaki garabet bir yana, Mısır “barış” çağrılarına kısaca şu yanıtı verdi:

“Rabia’yı da Mursi’yi de unut!..”

Görünen bunları da unutup, yeni bir “alkış” tufanı koparacaklar. Tamam da o istihbarat raporunda yazılanları ne yapacaklar?

-Size Rahat Yok… Daha Verecekleriniz Var…-

Evet, sırada Mısır olabilir. Ama bence adı özenle telaffuz edilmeyen çok önemli iki yer daha var.

Birincisi; Beyaz Saray Sözcülerinden Eric Schultz Türkiye-İsrail anlaşmasıyla ilgili şunu söyledi:

“ABD, bu önemli adımı ve bölgedeki iki önemli partnerinin ilişkilerini ilerletmesini memnuniyetle karşılıyor. Bunun Akdeniz’in doğusunda yeni iş birliği imkanları sunacağına inanıyoruz.”

Siz bunu Kıbrıs, yani Rum kesimini tanıma ve KKTC’den vazgeçme olarak anlayın.

İkincisi; Papa’nın Ermenistan ziyareti, “soykırım” iftirasını tekrarlaması, Ağrı Dağı’na doğru barış güvercinleri uçurması…

Göstermelik kınama ve tepkilerle geçiştirdik, ama hiç tesadüf değildi!..

İstanbul katliamına dönersek; Erdoğan dün gece yaptığı açıklamada, “Bu saldırının, herhangi bir sonuç elde etmeyi değil, sadece ve sadece masum insanların kanı ve acısı üzerinden dünyaya ülkemiz aleyhinde propaganda malzemesi üretmeyi hedeflediği açıktır” dedi.

Öyle mi? Yoksa diğerleri gibi, bu katliamla doğrudan Türk Milleti’ne, “Size rahat yok. Çünkü alacaklarımız daha bitmedi” mesajı mı veriliyor?

Türkiye’nin bu “kafesi” kırmasının yolu mu?

Ülkeyi yönetenleri, “İçerde ve dışarda ne pahasına olursa olsun Kürdistan kurulmasına izin vermeyeceğiz” demeye ve komşularla bu temelde “onurlu barışa” zorlamak,

Ve

Hep birlikte, “Ölsek de aç kalsak da ülkemizi teslim etmeyeceğiz” diyebilmektir!..

Müyesser YILDIZ

29 Haziran 2016

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/akp-milletvekili-oyle-bir-sey-soyledi-ki…-2906161200.html

Kategori:Uncategorized