15 Temmuz darbesinin planlayıcılarından olduğu öne sürülen ve tutuklanan eski Genelkurmay Adli Müşaviri Muharrem Köse ile firari Genelkurmay eski Savcısı Kurtuluş Kaya başta olmak üzere 196 askeri hakim ve savcının görev yerinin değiştirildiğine dair kararname AKP’liler dahil herkeste şok etkisi yarattı.
Tutuklular… Cemaatçi oldukları, darbe girişimine katıldıkları söyleniyor… Bir yığın isim TSK’dan ihraç ediliyor, ama bu hakim ve savcılar üçlü kararname ile bir yerlere atanıyor… Tabii ki, şaşılır…
Şaşıranlardan biri de başından beri Muharrem Köse’nin “Cemaatçi” olduğunu vurgulayan AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’dı. Haberin Odatv’den yayınlanmasının ardından twitter hesabından, “15 Temmuz darbe girişiminin lider takımından tutuklu albay Muharrem Köse bırakın ihracı Genelkurmay emrine verilmiş, bu nasıl tezgahtır?” diye soran Tayyar, 5 saat sonra yeni bir tweet atarak, kendisini arayan Milli Savunma Bakanı Işık’ın, “Darbeye karışmış askeri personelin ihraç edileceğini ve bazılarında gecikmenin teknik nedenden olduğunu” söylediğini belirtip, “Eyvallah” dedi.
-O Kararnamenin A’dan Z’ye Anlamı-
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın, “teknik neden” olarak açıkladığı olayı A’dan Z’ye araştırdık.
Tutuklu Muharrem Köse veya firari Kurtuluş Kaya gibi bir yığın ismin ataması nasıl ve niye mi yapıldı?
Birincisi; Bunların işgâl ettiği kadrolara atama yapılabilmesi için bu kadroların boşaltılması gerekiyordu…
İkincisi; Askeri hakim ve savcılar, generaller gibi bir kalemde ihraç edilemiyor…
Üçüncüsü; TSK veya Milli Savunma Bakanlığı’nda HSYK benzeri bir kurum yok…
Bu yüzden geçen hafta yayınlanan bir kanun hükmünde kararname ile askeri hakim ve savcılar için Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde bir kurul oluşturulması öngörüldü. Bir anlamda TSK’nın gizli HSYK’sı kuruldu.
İşte bu KHK’den sonra öncelikle bu atamalar yapılarak, kadroları boşaltıldı.
KHK’ye göre, 3 kişilik Kurulun başkanı Milli Savunma Bakanı olacak. Kuruldaki diğer isimlere ve çalışma yöntemine geçmeden önce kulislerde konuşulan bir iddiayı aktaralım.
Kurulda, hakim sınıfında en kıdemli iki isim olan Dinçer Vural ile İhsan Bülbül’ün yer alması önerildi. Dinçer Vural darbeden sonra Genelkurmay Adli Müşavirliğine getirilen, ancak sonrasında “Cemaat bağlantıları” iddiasıyla gözaltına alınan, serbest bırakılmasının ardından Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın, “Emekliye ayrılmayı düşünüyor” diyerek, gitmesi yönünde sinyal verdiği isimdi.
Tuğgeneral İhsan Bülbül ise yine darbeden sonra Milli Savunma Bakanlığı Adli İşler Yardımcılığından, MSB Müsteşar Yardımcılığına atanmıştı. Bülbül’ün, Milli Savunma Bakan Yardımcısı ve AKP eski milletvekili Şuay Alpay’ın bacanağı olduğu öğrenildi.
Yargı çevrelerinde, hem Dinçer Vural, hem de İhsan Bülbül’ün askeri yargıdaki tasfiyeleri gerçekleştirecek bu kurulda görev almak istemediği öne sürülürken, bu isimleri bizzat Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın istemediği de söyleniyor.
Kurulda görev yapması kararlaştırılan iki isim mi; O isimler Hâkim Albay Taner Güçlü ile Hakim Albay Mehmet Yüzbaşıoğlu. Güçlü darbeden sonra Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet İşleri Başkanı oldu. Yüzbaşıoğlu da yine darbeden sonra Genelkurmay Askeri Başsavcılığına getirildi.
Bu iki ismin özelliğine gelince; Her ikisi de geçmişte verdikleri kararlarla Cemaatin husumetini üzerine çekti ve İzmir Askeri Casusluk davasına adları karıştırılarak, yargılanmaları sağlandı.
Özetle, Muharrem Köse başta olmak üzere “Cemaatçi” olduğu öne sürülen askeri hakim ve savcıların akıbetine Bakan Fikri Işık’la birlikte bu iki Cemaat mağduru karar verecek.
Peki bu kurul nasıl çalışacak; Tüm hakim ve savcılarla ilgili olarak MİT, emniyet ve savcılıklardan bilgi istenecek. Ardından herkesin dosyası tek tek incelenip, oy çokluğu ile TSK’dan atılmalarına veya kalmalarına karar verilecek. Atılacak olanların ileride bir daha TSK’ya dönememesi için de dosyaların oldukça sağlam hazırlanmasına dikkat edilecek.
Önümüzdeki hafta Kurulun ihracına karar vereceği ilk ismin Muharrem Köse olmasına ise kesin gözüyle bakılıyor.
-Köse’den Sonraki Adli Müşavir Nasıl Atıldı?-
Ancak burada hemen önemli bir çelişkiye dikkat çekmemiz gerekiyor.
Hapisteki Muharrem Köse halen TSK mensubu, ancak Köse’den sonra Adli Müşavirliğe getirilen, sadece 3 ay bu görevi yapan, darbe gecesi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın emriyle Karargâhta kalan ve darbeye karıştığı iddiasıyla tutuklanan Tuğgeneral Hayrettin Kaldırımcı ise TSK’dan ihraç edildi. Oysa o da askeri hakim sınıfındandı.
Konuyu sorduğumuz askeri yargı çevreleri, bu çelişkiyi kabul ederek, Kaldırımcı’nın “generaller” kapsamında ihraç edildiğini, çıkan Kanun Hükmünde Kararname’den sonra, “Benim durumumun da kurulda görüşülmesini istiyorum” diyebileceğini, ayrıca beraat etmesi halinde TSK’ya dönmesinin mümkün olacağını söylediler. Aynı çevreler, Kaldırımcı’nın ihracını iptal eden bir kararname çıkarılıp, durumunun diğer askeri hakim ve savcılar gibi kurulda görüşülmesinin önünün açılabileceğini de kaydettiler.
-Köse Darbenin Emir-Komuta İçinde Yapıldığını Düşünmüş-
Muharrem Köse böylesine kritik bir isim, ama ifadesi medyaya hemen hemen hiç yansımadı. Bu vesileyle Köse’nin ifadesini de paylaşalım. Köse, darbe gecesini şöyle anlattı:
“Cuma günü akşam üzeri saat 19.00 gibi çıkmaya hazırlanırken Askeri Savcı Kurtuluş Kaya’nın odasında oturuyordum. Saat 18.30 da olabilir tam hatırlamıyorum. Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hayrettin Kaldırımcı’ya Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir haber gönderildiğini, bu habere göre Adli Müşavir, Askeri Savcı ve Merkez Komutanlığı görevlilerinin beklemelerinin istendiğini bana Kurtuluş Kaya söyledi. Bu şekilde ben o gece iş yerinden ayrılmadım. Genelde o saatlerde ayrılırdım. Ayrıntıları öğrenmek için Askeri Savcı Binbaşı Kurtuluş Kaya Hayrettin Kaldırımcı’nın yanına gitti. Ben onun odasında ya da diğer yerlerde beklemeye devam ettim. Askeri Savcılık binasındaydım. Kurtuluş Kaya ilk gittiğinde bir şey öğrenememişti. İkinci defa gittiğinde Hayrettin Paşayla birlikte Korgeneral İlhan Talu’nun yanına gittiklerini bana söyledi. İlk olarak Genelkurmay Başkanlığı civarında yoğun bir ambulans sesi ve geçişleri başladı. Kurtuluş Binbaşı beni İlhan Paşa’nın yanından arayarak, ‘İstanbul’daki köprüleri jandarma kesmiş, olağanüstü durumlar var, bekliyoruz’ dedi. Bu şekilde ben Savcılık binasında beklemeye devam ettim. Savcılık binasıyla Genelkurmay Karargâhı ayrı yerdedir. Gece yarısı General/Amiral Şube Müdürü Albay Cemil Turan telefonla beni aradı. Beni komuta katına çağırdı. Orada bana Genelkurmay Adli Müşavirliğine görevlendirildiğimi, TSK’nın yönetime el koyduğunu, sıkıyönetim ilân edildiğini söyledi. Zaten oraya gitmeden de basın bunu ilân ediyordu. Görevi kabul ettim. Bir şey mi yapacağım dedim. Yok dedi. Orası çok kalabalıktı. Genelkurmay Başkanının, emir subayının odası, özel kalem müdürünün odasında bir sürü personel vardı. Ben darbenin emir komuta zinciri içerisinde yapıldığını düşündüm. Ertesi gün sabaha kadar karargâhta idim. Genelde bekleme odasında oturdum. Tuğgeneral Mehmet Partigöç sabahleyin Savcı ve Merkez Komutanını çağırdı, teslim olma müzakeresi yaptılar. Ben de topluca teslim olan grup içerisindeydim. Gizleniyor durumuna düşmemek için öncesinde karargâhtan ayrılmadım.”
-Muharrem Köse’nin Bildiği Tek Cemaatçi Kim?-
Köse’ye ifadesinde, “Cemaatçi” olduğunu itiraf eden Genelkurmay Başkanı Akar’ın Yaveri Yarbay Levent Türkkan’ın anlattıkları da soruldu. Köse, şunları söyledi:
“Ben bir süre Genelkurmay Adli Müşavirliği yaptığım için Genelkurmay Başkanı emir subayı olan Yarbay Levent’i tanıyorum, soyadını şu an hatırlamadım. Levent Türkkan benim Cemaatçi olduğumu kime sormuş, daha doğrusu bunu kimden öğrenmiş, ben onunla cemaat evine mi gitmişim, cemaat toplantısına mı katılmışım, bunları sormak gerek. Olabilir zannıyla benim ismimi vermiş olabilir. Bu tür örgütler güçlü gözükmek için örgütten olmayanları da kendi adamıymış gibi gösterirler.”
Köse, darbeye katılıp katılmadığına ilişkin soruyu da şöyle cevapladı:
“Ben darbeye iştirak etmedim. Öncesinde darbe yapılacağını bilmiyordum. Benim Fetullahçı terör örgütü ile herhangi bir irtibatım yoktur. Fetullah Cemaatinin darbe olmadan önce de terör örgütü olduğunu bir hukukçu olarak düşünüyordum. Zaten darbe yapılınca silahlı örgüt olduğu anlaşıldı. Söylenenler doğruysa, darbeyi bunlar yaptı. Fakat ben ne askeriyede birlikte görev yaptığım kişilerden, ne de sivilde irtibatlı olduğum kişilerden Fetullahçı diye ismini verebileceğim şu anda kimse yoktur. Yalnızca ben Merzifonluyum. Eşimin uzaktan akrabası olan hatırladığım kadarıyla Merzifon Atatürk İlkokulunda öğretmenlik yapan Mehmet Şengün için cemaatçi olduğu söyleniyordu.”
Müyesser YILDIZ
27 Ağustos 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/muharrem-kosenin-kaderine-kim-karar-verecek-2708161200.html