15 Temmuz darbe girişiminden sonra beklenen “tarihi” görüşmeler Çin’de gerçekleşti. Erdoğan dün Rusya Devlet Başkanı Putin’le, bu sabah da Türkiye saati ile 06.40’ta Almanya Başbakanı Merkel, 8.20’de ise ABD Başkanı Obama ile biraraya geldi.
En önemlisi Obama’yla görüşmeydi, o yüzden bundan başlayacağım.
Bilindiği gibi darbe teşebbüsünden sonra ABD’den Türkiye’ye en üst düzey ziyareti 25 Ağustos’ta Başkan Yardımcısı Biden gerçekleştirdi.
Biden’ın dönmesinden 4 gün sonra Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes, Obama’nın Çin’deki G-20 zirvesinde Erdoğan’la hangi gün görüşeceğini açıkladı.
Son yıllarda bizimkiler, randevu almak için Washington’un peşinde koşarken, ilk randevu açıklamasının Beyaz Saray’dan gelmesi dikkatimi çekti. Gayrı ihtiyari, “Biden istediklerini alıp gitti ki, bu ‘jest’ yapıldı” diye düşündüm.
Ben Rhodes’un randevu tarihini duyurmasından sonra yaptığı açıklamalar da önemliydi. Obama-Erdoğan görüşmesinde, “15 Temmuz’daki darbe girişimi sonrası durum, DAEŞ ile mücadele, mülteci krizi ile Suriye konusunun ele alınacağını” belirten Rhodes, Cerablus operasyonu hakkında da şunları söyledi:
“ABD, Türkiye’nin Cerablus’u DAEŞ’ten temizlemesi çabalarına destek sunmuştur ve vermiştir. Aynı zamanda Türkiye’nin sınırını güvenlik altına almasını da destekliyoruz. Desteklemediğimiz çabalar ise güneye doğru hareket edilmesi ve destek verdiğimiz muhalifler olan Suriye Demokratik Güçlerine karşı çarpışması. Türkiye’ye mesajımız açık oldu. Cerablus’un DAEŞ militanlarından temizlenmesi amacını destekledik. Bu da bir süredir Türkiye ile konuştuğumuz bir konu. Suriye Demokratik Güçlerine karşı düzenlenecek daha fazla eylem DAEŞ’e karşı birleşik bir cephe çabalarımızı güçleştirecektir.”
Rhodes, “Koalisyon üyelerinin birbiriyle çatışmasını istemediklerini” de ekledi. “Koalisyon güçlerinden” kastı, Türkiye ile PYD ağırlıklı “Suriye Demokratik Güçleri”ydi.
Erdoğan-Obama görüşmesi öncesi ABD’nin ilk mesajı buydu.
-Türkiye’nin Yeniden Yapılandırılması Ne Demek?-
Devam edelim.
Obama G-20 Zirvesi öncesi CNN International’a konuştu. Türkiye’ye dair açıklamalar da yaptı.
Darbe girişiminden sonra “iki ülke arasındaki güvenlik konulu ilişkilerde azalan bir etki” görülmediğini ve IŞİD’le mücadelede birlikte çalıştıklarını vurgulayıp, “Türkiye bölgede birçok konuda önemli bir ortağımız” diyen Obama şu çarpıcı ifadeleri kullandı:
“Türkiye güçlü bir NATO müttefiki olmayı sürdürüyor. Tabii ülkelerinde siyasi ve mülki bir deprem yaşadıkları gerçeğinden kimsenin şüphesi yok. Şimdi yeniden yapılanmaları gerekiyor ve bunu nasıl yaptıkları önemli olacak. Göstermek istediğimiz şey Türk halkını desteklediğimiz. Eğer attıkları adımların uzun dönemli çıkarlarına ve ortaklığımıza aykırı olduğunu düşünürsek, her iyi dostun yaptığı gibi onlara dürüstçe geri bildirim yapmak istiyoruz.”
Obama’nın görüşme öncesi verdiği bu mesajların anlamını açmadan önce şunları hatırlayalım:
15 Temmuz’dan hemen sonra Erdoğan başta olmak üzere birçok AKP’li isim ve iktidar medyası, darbenin arkasında ABD ve CIA’nın olduğunu öne sürmedi mi?
Şimdi İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu açıkça, “Darbenin arkasında Amerika Birleşik Devletleri var” demedi mi?
Darbede İncirlik Üssü’nün kullanıldığı, dahası ABD Genelkurmay Başkanı Dunford’un bazı darbecileri “kaçırmak” için geldiği iddia edilmedi mi?
Bizim tarafta İncirlik’in boşaltılması ve Şangay 5’lisine girmemiz, karşıda da NATO’dan çıkarılmamız tartışmaları yaşanmadı mı?
Nihayetinde, 15 Temmuz gecesi Obama yönetiminin ilk saatlerde “sessiz kaldığı”, ancak darbenin başarısız olacağının anlaşılmasından sonra Ankara’ya destek verdiği söylenmedi mi?
ABD’nin IŞİD’le mücadele ve PYD’yle ilişkiler konusunda Türkiye’den taleplerini günler öncesinden Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes duyurduğu için Obama’nın bu konulardaki sözlerini geçip, diğer mesajlarına bakalım.
Dedi ki; “Ankara’nın sözlerine bakmayın, darbe girişimi de PYD politikamız da ilişkilerimizi hiç etkilemedi”…
Dedi ki; “Türkiye, NATO’ya demirlenmiştir. Bizimle çalışmak dışında seçeneği yoktur”…
Ve dedi ki; “Darbeden sonra Türkiye yeniden yapılandırılıyor, destekliyoruz”… Ama şartını da ekledi; “Attıkları adımların ortaklığımıza aykırı olduğunu düşünürsek”…
Erdoğan da “devleti sıfırdan kuracağız” demişti, değil mi?
Acaba Obama’nın beklediği “yeniden yapılandırma”; Gerçek anlamda demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti mi, yoksa Soros’ların, 2. Cumhuriyetçilerin savunduğu, “TSK’nın ihraç ürünü” yapıldığı, “federasyon” ve “manda” yönetimi midir? Ya Erdoğan’ın kafasındaki ve gönlündeki?!.
Şimdi bugünkü görüşmeye gelirsek;
45 dakika sürdü. İlk ve son 5’er dakikaların hâl-hatır faslıyla geçtiğini düşünün. Kaldı 35 dakika. Bunun da yarısı tercümeyse, bu kadar önemli gündem maddesi varken, 15-20 dakikaya ne sığdırılır ki?
Ön mesaj veya “tebligatlar” zaten görüşmeden önce gönderildiği ve “zımni” mutabakat sağlandığı, geriye sadece fotoğraf vermenin kaldığı anlaşılıyor.
Görüşme sonrası açıklamalara da bakalım:
Obama’nın, Erdoğan’a ön ismiyle hitap edip, “Sizi gördüğüme sevindim. Başkanlığım sırasında şimdiye kadar yarattığımız güçlü ittifakın devamını diliyorum” demesi; “Ölümü gösterip, sıtmaya razı ettik” gibi bir şey miydi ne?
Ve Erdoğan’ın, “Sayın Barak teşekkür ediyorum. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra telefonla görüşmeden sonra burada yaptığımız yüz yüze görüşmede verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum” demesi; ABD’nin darbe girişiminin arkasında olduğu öne sürülmüşken, bu neyin teşekkürüdür?
Ya günlerdir, “Güneyimizde bir terör koridorunun oluşmasına kesinlikle izin verilmeyeceği” söylenmişken, konu Merkel’e de bu ifadelerle aktarılmışken, Obama’yla görüşmeden sonra, “Temennimiz, güneyimizde bir terör koridoru oluşmasın” denmesi, işin “temenniye” bırakılması?
Fetullah Gülen’in iadesi konusuna girmeye hiç gerek yok… Obama ve yönetimi “hukuki” tavrını defelarca açıkladığı için olsa gerek, sadece Erdoğan konuştu. Yani bu konuda da Obama’dan bir şey alamadık.
-Putin Dalga mı Geçti?-
Erdoğan-Merkel görüşmesine dair notum da şu:
Almanya’yla ilişkilerimiz neden bozuldu; Alman Parlamentosu’nun Ermeni soykırım iftirasını kabul etmesi, Merkel’in bu konuda ağırlığını koymaması, sonrasında da tüm isteklerimize rağmen, “Kararla aramıza mesafe koyuyoruz, bağlayıcılığı yok” şeklinde açıklama yapmaması yüzünden.
Ama görüşmede herşey konuşuldu, sadece bu konu yok.
Ki Erdoğan, o kararın kabulünden sonra Merkel için, “Merak ediyorum benim yüzüme nasıl bakacak?” demişti.
Merkel önce Temmuz başında NATO zirvesinde, sonra bugün Çin’de Erdoğan’ın “yüzüne” gayet güzel bakmış oldu.
Dünkü Putin görüşmesine gelince;
Herhalde en çarpıcı an, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la tanıştırılırken Putin’in, “İstihbarat şefi burada olduğuna göre, konuşacak bir şeyimiz kalmıyor. O size zaten her şeyi anlatmıştır” demesiydi.
Türkiye 1 yıldır her türlü terör saldırısına, katliamlara maruz kalmış/kalıyor ve MİT’e ağır eleştirilere yapılıyorken;
Ve darbe gecesi Erdoğan da Başbakan Binali Yıldırım da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ulaşamamışken;
Putin’in bu “espirisine” gülmek mi gerekirdi, ağlamak mı?
-Bugün Sivas Kongresi’nin Yıldönümü?
Obama G-20 Zirvesi öncesi Türkiye’ye, “Şimdi yeniden yapılanmaları gerekiyor ve bunu nasıl yaptıkları önemli olacak” mesajı vermişti ya;
Görüşmenin gerçekleştiği bugün, aynı zamanda Sivas Kongresi’nin 97’inci yıldönümü.
Sivas Kongresi’nin önemini, Erdoğan’ın yayınladığı mesajdan okuyalım. Mesajda dendi ki;
“Milletimiz, Sivas’tan dünyaya, ‘Manda ve himaye kabul edilemez. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, millet kendisini topyekûn savunacak ve direnecektir’ şeklinde haykırmıştır.”
Ne diyelim; Çin’deki “tarihi” görüşmelerden sonra ve dahi bu kadar şehit verilirken, inşallah Obama ve NATO’nun değil, Sivas Kongresi’nin yolunda yürüme kararı alınmıştır!..
Müyesser YILDIZ
4 Eylül 2016