15 Temmuz darbesinden sonra “FETÖ”cü generallerin hangi kumpaslarla terfi ettirilip, sonrasında hangi görevlere getirildiği konuşulmaya başlandı.
Öyle ki, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ bir televizyon programında YAŞ kararlarıyla ilgili olarak şunları söyledi:
“2012-2016 dönemi sorgulanmalıdır. Bazı arkadaşlarımız listeler verdik, dikkate alınmadı diyorlar. Terfi listesini koyuyorsunuz, bugün tutuklananların listesini koyuyorsunuz yüzde 70’lere oranla aynı isimler. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Sorulmalı.”
TSK’da “FETÖ”cüleri tepelere taşıyan Balyoz kumpasıydı. Bir de tutuklanmayan, ama genellikle YAŞ toplantıları öncesi asılsız ihbar ve iftiralarla terfisi engellenenler vardı. “FETÖ”cülerin önünü açmada kullanılan ikinci yol da buydu.
Bu yöntemin tipik bir örneği olarak geçen yıl Temmuz’da emekli Jandarma Kurmay Albay Eyüp Şeker’in başına gelenleri anlatmıştık. Tamı tamına 117 madalya, ödül ve takdirnameli Albay Şeker hakkında her YAŞ toplantısı öncesi “ihbar” bombardımanı yapıldı. Kâh “uyuşturucu kaçaklığıyla etkin mücadele etmediği” öne sürüldü, kâh yolsuzluk yaptığı… Nihayetinde önce “Alevi”, sonra “Fetullahçı” olmakla suçlandı…
İsimsiz, imzasız ihbarlarla hemen hakkında kovuşturma -soruşturma değil- açıldı, haliyle dosyası beklemeye alındı. Kovuşturmalar sonucunda “aklansa” da YAŞ bitmiş, iş işten geçmiş oluyordu.
Nihayetinde 24 Ekim 2014’te emekli olmak zorunda bırakıldı.
Emekli oldu, ama mücadeleyi bırakmadı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel hakkında suç duyurusunda bulunup 2 liralık tazminat davası açtı.
Şeker’in o dönemde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne verdiği dilekçedeki, özellikle terfilerle ilgili tespitlerini ve Özel’e yönelttiği başta, “Planlı ve organize bir saldırıya maruz bırakıldığım bilindiği halde beni terfi ettirmeyerek, acaba kimlerle birlikte hareket etmiş oldunuz?” sorusu olmak üzere tüm sorularını bir kez daha okumanızı önerdikten sonra davanın sonucunu paylaşalım.
Dosyayı Özel emekli olana kadar bekleten Mahkeme, önce AYİM Kanunu, ikincisinde zamanaşımını gerekçe göstererek, tam 10 ay sonra Şeker’in açtığı davayı reddetti. Hem de ilgili kurumlardan hiçbir bilgi ve belge talep etmeden.
Savcılık : Terfiler TSK’nın İç İşi
Emekli Jandarma Kurmay Albay Eyüp Şeker pes etmedi. Tüm idari ve yargı yollarını denedi.
İdari kuruluşlardan kapısını çaldığı yerleri sıralayalım:
7 Ocak 2015’te, “FETÖ terör örgütü ve uzantılarının şahsına yönelik haksız ve hukuksuz işlemleriyle ilgili” olarak Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığına başvurdu. Uzun çabalardan sonra Cumhurbaşkanlığı’ndan, başvurusunun incelenmek üzere Milli Savunma Bakanlığı’na gönderildiği bilgisini alabildi. Genelkurmay ise hiçbir cevap vermedi.
18 Nisan 2015’te Kamu Denetçiliği Kurumuna (Ombudsmanlık) başvurdu. “İncelenemezlik” kararı verildi. Karara itiraz etti. 25 Mart 2016’de, “Kesin olarak incelenmemesine” denilerek reddedildi.
28 Ocak 2016’da hakkındaki iddia ve iftiraları yayınlayan Cemaat medyasını koruyan savcılar hakkında HSYK’ya şikâyette bulundu. HSYK, 23 Haziran 2016’da “başvrusunun işleme konulmadığını” bildirdi.
Bunlar da yargıya başvuruları ve sonuçları:
AYİM’in red kararı üzerine Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Buradan da red cevabı alınca, 29 Haziran 2016’de AHİM’e başvurdu.
Bu arada 6 Mayıs 2016’da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şöyle bir dilekçe verdi:
“Jandarma Genel Komutanlığının en başarılı ve liyakatlı subaylarından biriyken, mesleğimdeki başarılarım ve sicil safahatım ile YAŞ değerlendirmelerinde ilk sırada olmama rağmen generalliğe terfi ettirilmemek üzerine Jandarma Kurmay Albay olarak 24 Ekim 2014’te emekli oldum. Emekli olduktan sonra yaptığım araştırmada, 2010-2014 yılları YAŞ hazırlık çalışmaları döneminde, rütbe terfimi engellemeye yönelik olarak Genelkurmay Başkanlığına ve Jandarma Genel Komutanlığına asılsız ihbar ve şikayet mektupları gönderilmek suretiyle şahsıma iftiralar atıldığını öğrendim. Başsavcılığınızca mağdur olduğum iftiralarla ilgili soruşturma başlatılmasını, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığından sözkonusu ihbar ve şikayet mektuplarının birer örneğinin istenmesini ve şahsıma iftira atanlar hakkında işlem yapılmasını arz ederim.”
Malûm o dönemde “FETÖ” ana davasının soruşturmasını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yürütüyordu.
Peki Başsavcılık, Şeker’in bu dilekçesiyle ilgili olarak ne yaptı dersiniz?
27 Mayıs’ta şöyle bir gerekçeyle, şu kararı verdi:
“2010-2014 yılları YAŞ hazırlık çalışmaları döneminde rütbe ve terfisini engellemeye yönelik olarak Genelkurmay Başkanlığına ve Jandarma Genel Komutanlığına asılsız ihbar ve şikayet mektupları gönderilmek suretiyle terfisinin engellendiğini tespit ettiğini, iftira atmak suretiyle terfisini engelleyen şüphelilerden şikayetçi olmuş ise de; Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan soruşturma sonucu toplanan delillere göre; Müşteki Eyüp Şeker’in YAŞ değerlendirmelerinde Generalliğe terfi ettirilmemesinin TSK’nın kendi iç işleyişini ilgilendiren bir durum olduğu, Cumhuriyet Başsavcılığımızca ceza soruşturmasını gerektirecek bir suçtan bahsedilemeyeceğinden müştekinin iddialarına ilişkin kovuşturmaya yer olmadığına…”
Darbeden 1 Gün Önceki Karar
Şeker, Savcılığın bu kararıyla ilgili olarak 21 Haziran’da Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulunurken, dilekçesinde aynen şu ifadeleri kullandı:
“YAŞ çalışmalarını etkilemek ve yanlış yönlendirmek için paralel devlet yapısının elemanları tarafından hakkımda asılsız söylenti yayıldığı, ihbar ve iddialarda bulunulduğu, sivil ve askeri yargı ile Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı içindeki uzantıları tarafından bu kişilerle işbirliği yapılarak tarafıma komplo kurulduğu, sunduğum belgeler ile resen elde edilecek delillerle, bu komplo ve bağlantılar ile devlet içindeki uzantılarının tespit edilebileceği…”
İşte bu da 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı:
“Dosya incelendi. Şüpheli hakkında iftira suçundan yapılan soruşturma sonucunda ceza soruşturmasının gerektirecek bir suçun olmadığı gerekçesiyle şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. İtiraz mercii olarak itiraz edenin yasal süresi içinde olduğu anlaşılmakla; Hakimliğimizce CMK 173. maddesi gereğince yapılan inceleme ve değerlendirmede, itiraza konu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın dayandığı gerekçelerin usül ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, itirazın kesin olarak reddine…”
Kararın tarihi mi; 14 Temmuz 2016… Yani darbeden bir gün önce.
Yıllardır adıyla, sanıyla çalmadık kapı bırakmayan Eyüp Şeker’in ihbarları ciddiye alınsa, ciddi bir soruşturma yapılsa ve komplocuların yakasına yapışılsa, bunlar olur muydu?
Ve 15 Temmuz darbesi “göre göre geldi” diyenler, haksız mı?
YAŞ Kararları Yeniden İncelensin
Emekli Albay Eyüp Şeker durdu mu? Hayır. 15 Temmuz darbesinden sonra, 10 Ağustos’ta bir kez daha Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gidip şu dilekçeyi verdi:
“Devlet ve TSK içinde yuvalanmış FETÖ üyeleri tarafından 15 Temmuz’da yapılan, tarihin en rezil kalkışması sonunda ortaya çıkan haberler sunulmuştur. Ayrıca 2009-204 yıllarında Jandarma genel komutanlığında generalliğe ve üst rütbeye terfi eden personelin son durumuna bakıldığında, bugün çoğu ihraç veya emekli edilmiştir. Şahsıma yapılan hukuksuz işlemler bu hususlarla birlikte değerlendirildiğinde; YAŞ işlemlerinde, FETÖ silahlı terör örgütü tarafından, örgüte karşı olan personeli yıpratmak, korkutmak ve yıldırmak amacıyla çeşitli yasadışı yöntemlerle organize ve planlı olarak asılsız ihbar ve şikayetlerde bulunulduğu, bu yöntemlerle yapılan asılsız ihbar ve şikayetlerle ilgili bilgi ve belgelerin yasadışı yollarla elde edildiği ve hukuka aykırı bir şekilde idari işlemlerde kullanılarak meşru gösterildiği, bu suretle diğer yıllarda da aynı yöntemlerin kullanılmasının teşvik edildiği anlaşılmıştır. Sunduğum delillere ilave olarak resen elde edilecek delillerle, 2009-2014 yılları arasında YAŞ işlemlerinin FETÖ silahlı terör örgütünün faaliyetleri çerçevesinde ve örgütün amaçlarına uygun olarak yapıldığı tam olarak ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, 2009-2014 yılları arasında FETÖ silahlı terör örgütünün faaliyetleri çerçevesinde ve örgütün amaçlarına uygun olarak yapılan YAŞ hazırlık çalışmalarının yeniden incelenmesini, bu yıllarda Anayasa, kanun ve yönetmeliklere aykırı işlem yapan YAŞ üyeleri hakkında Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde işlem yapılmasını talep ediyorum.”
Dilekçesinde 2009-2014 yılları arasında YAŞ’ta görev yapan üyeler hakkında, “terör amaçlı nefret ve ayırımcılık, haberleşmenin gizliliğini ihlâl, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlâl, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, iftira, görevini kötüye kullanma, suçu bildirmeme, suçluyu kayırma” gibi tam 14 ayrı suçtan şikâyetçi olan Şeker, hakkında suç duyurusunda bulunduğu “şüphelileri” de şöyle sıraladı:
“YAŞ hazırlık çalışmalarını yürüten Genelkurmay Başkanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı personeli (Genelkurmay Başkanları, Jandarma Genel Komutanları, personel başkanları, plan yönetim daire başkanları, general-amiral şube müdürleri, adli müşavirler, istihbarat başkanlığında görevli personel, tayin daire başkanları, kıdem sicil şube müdürleri ve diğer ilgili personel).”
İnanmayacaksınız, ama Savcılık bu defa Şeker’in dilekçesini işleme koydu.
Şeker’in “şüphelilerinin” en başında tabii ki, dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel geliyor.
Erdoğan, “FETÖ”cülük konusunda hukuki hiçbir geçerliliği olmasa da kendince 17/25 Aralık 2013 gibi bir “milat” veya “zamanaşımı” koydu.
Erdoğan’ın “miladının” geçerli kılınacağını varsayalım; Özel’in bu “zaman aşımından” faydalanamayacağı ortada.
Ne dersiniz; İktidarın, “Devlet şeref madalyası” bahşettiği Özel “FETÖ”den kurtulur mu?.. Ya da nasıl kurtulur?
Müyesser YILDIZ
16 Eylül 2016
Odatv link: https://www.odatv4.com/guncel/o-albay-necdet-ozelin-pesinde-1609161200-100696