İçeriğe geç

Musul’a Giderken Diyarbakır’dan Olmayalım da!..

Musul’da IŞİD’e yönelik operasyon adeta davullu zurnalı başladı. Irak ordusu ve Barzani peşmergeleri öncülüğündeki operasyonda şimdilik Türkiye yok, ama Türkiye’nin “eğittiği” 2 bin “Sünni savaşçıdan” oluştuğu belirtilen “Ninova Muhafızları” ile kılığı değiştirilmiş PKK var.

Malûm Suriye’de de Türk Özel Kuvvetleri ile sözde OSÖ (Özgür Suriye Ordusu) omuz omuza savaşıyor. ABD, Rakka operasyonu için de Türkiye’nin, çoğunluğu PYD-YPG’den oluşan sözde SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile ortaklığa razı olmasını bekliyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar geçenlerde, “Rakka operasyonu, PYD/YPG ile olmayacak. PYD/YPG, PKK orijinli örgütlerdir. Onlarla iş birliği yapılırsa biz olmayacağız” demişti. Kendileri şimdilerde ABD’de; “Arkadaşı” ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’la 2 saat başbaşa görüştü. Bakalım ne olacak!..

Erdoğan PKK-PYD-IŞİD ve FETÖ’ye destek çıkan ülkeleri sık sık, “Koynunda beslediğiniz yılan gün gelir sizi de sokar… Terör akrep gibi, eninde sonunda kendisini taşıyanları da sokar… Ateşle oynamayın” diye uyarıyor.

Uyarıyor da, çok afedersiniz bir köpeğin sahibini ısırdığı ne zaman görülmüş. Ancak kazaran olur. Olursa da ASALA’nın Orly’deki katliamı gibi, hemen cevabını alır.

-Ateşle Oynatılan Türkiye-

Bilmem, asıl ateşle oynatılanın Türkiye olduğunun farkında mıyız? Şöyle açıklayayım:

PKK-PYD-YPG Türkiye’yi bölmek isteyen terör örgütleri, değil mi?

Onları “özgürlük savaşçısı veya kara gücü” olarak görüp, eğiten, silahlandıran, kamplar kuran, forsunu taktıran ülkelere ve dahi bu ülkelerin teröristlerle kucaklaşan ve plaket alan ölüleri için yas tutan yetkililerine kızmıyor muyuz?

Ya da Barzani ve peşmergelerinin nihai amacı ne; “Kürdistan”ın bağımsızlığı, yani Irak’ın bölünmesi. Dahası “Büyük Kürdistan”ın kurulması. Barzani’nin partisi KDP, “Kürtlerin 1. Dünya Savaşı’ndan sonra bölündüğünü” öne sürüp, “Tüm Kürtler için self determinasyonu” savunmuyor mu? Ve dahi Musul’u “Kürdistan haritası” içinde göstermiyor mu?

Şimdi iğneyi kendimize batıralım:

Emperyalistler sadece Irak ve Suriye’yi değil, Türkiye’yi de bölmeye çalışıyor. Biz ise görünürde bu ülkelerin toprak bütünlüğü için uğraşıyoruz.

Irak önce “Peşmerge”, sonra IŞİD ve bilumum “savaşçılar” eliyle fiilen bölündü. En yakın “dostumuz” kim; Sınırlarında PKK’nın yuvasını barındıran Barzani ve peşmergeleri. Irak Anayasası’na göre peşmergeler Barzani bölgesinin iç asayişinden sorumlu. Ama şimdi bakıyoruz, bir “ordu” gibi Musul operasyonunda yer alıyor. Biz de destekliyoruz. Üstüne, bir bölgesel yönetimin daveti üzerine oralarda kamp kurup, “Sünni Ninova muhafızlarını” yetiştiriyoruz.

Erdoğan geçenlerde, “Biz Irak’ta Irak’ın birliği-beraberliği için koalisyon güçleri içerisinde yerimizi almakta kararlıyız. Ha koalisyon güçleri eğer Türkiye’yi istemiyorlarsa, B planımız devreye girer, o da olmuyorsa C planımız devreye girer” demişti ya; İktidarın sesi Abdülkadir Selvi B ve C planlarının neler olduğunu açıkladı.

B planı, “Barzani’nin daveti”, C planı da, “Musul’daki Sünni Arapların daveti” üzerine operasyona dahil olmamızmış.

Ne yaptığımızın, neyin yolunu döşediğimizin farkında mıyız? Ya bir gün o peşmergeler veya başka gruplar da Diyarbakır’dan birilerini daveti üzerine buraya gelirse?!.

Peşmergeyi bir “ordu” gibi hazmettik… Yetmedi, Irak’ta “savaşçılar” yetiştirdik.

Yıllardır PKK-PYD için ateş püskürdüğümüz ABD sevinmesin de ne yapsın? PYD’den plaket alıp, YPG’li terörist öldüğünde yas tutan Obama’nın IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi McGurk’un, Musul operasyonun başlaması üzerine sosyal medya hesabından özellikle “Ninova gönüllülerine” başarılar dilemesi tamamen bu sevincin ifadesidir.

Suriye’ye bakalım;

Önce PYD lideri Salih Müslim’i Türkiye’de ağırlattılar… Onunla Süleyman Şah Türbesini kaçırma operasyonunu yaptırdılar… Kobani’ye yardım için Türkiye toprakları üzerinden davulla-zurnayla “Biji Obama” sloganı atan peşmergeleri geçirttiler… Sonra bölgeyi Barzani’ye teslim etmediği için PYD’yle aramız bozuldu, ama Münbiç operasyonunda “Suriye Demokratik Güçleri” adı altında PYD-YPG’nin Fırat’ın batısına geçmesini de hazmettirdiler. Şimdi sırada, yukarıda da belirttiğim gibi PYD’nin Rakka operasyonunda yer almasına razı edilmemiz var.

Bitmedi. IŞİD’le mazimizi geçiyorum; ÖSO’yu eğittik, donattık, Suriye’ye soktuk. Özel Kuvvetler Komutanımız Zekai Aksakallı’nın sadece IŞİD’e değil, Suriye yönetimine de karşı olan ÖSO militanları ile kucaklaşmasını seyrettik… Yetmedi, TSK, operasyonda hayatını kaybeden ÖSO militanlarını şehit ilân etti… Yetmedi, başlarına Türk polisinin şapkasını taktık…

Bunlardan sonra, Obama’nın Özel Temsilcisi McGurk’un hem Suriye, hem Türkiye’yi bölmeyi amaçlayan PYD-YPG’den plaket almasına, onlarla poz vermesine, bu teröristlerin kollarına ABD forsu takmasına kızmaya devam edebilir miyiz?

Türkiye’nin, terör örgütlerini destekleyen ve besleyen emperyalistlere karşı söyleyecek sözünün de giderek azaldığının farkında mıyız?

Ha, “Onlar yapıyor, biz de yaparız” denirse, ben de derim ki;

“Onlar dünyanın kovboyu, Türkiye Cumhuriyeti ise ateş çemberinin ortasındaki ciddi bir devlet. Onlar yarın, öbür gün elini yüzünü yıkar, kenara çekilir, seni de teröre destek vermek, bu ülkeleri bölmekle suçlayıp, uluslararası mahkemelerde yargılamaya kalkar.”

Aynen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suriye’deki Kürtlere silah vereceğini açıklayan müstakbel Başkan Hillary Clinton’a, “O zaman ABD teröre destek veren ülke durumuna düşer. Bizden uyarması. Bir dost olarak söylüyoruz teröristlerle işbirliği yapan, teröristlerle birlikte çalışan bir ülke durumuna düşer” demesi gibi.

-Kıbrıs’tan Çıkın Diyenler Sizi Musul ve Halep’in “Garantörü” mü Yapacak?-

Öncelikle Erdoğan’ın 2005’teki Diyarbakır “açılımını” organize eden AKP Diyarbakır eski milletvekili İhsan Arslan’ın, “Bu soruna Sevr ve Lozan görüşmelerindeki perspektiften bakamayız… Irak’ta en sağlam partnerimizin Barzaniler olduğuna inanıyorum… Barzani’yle çıkarlarımız at başı gidiyor. En iyi ittifak Türkiye-Barzani ittifakıdır” sözlerini önemine binaen tekrar hatırlatmam gerekiyor.

Erdoğan Suriye ve Irak’taki operasyonlar için, “Kimsenin toprağında gözümüz olmadığını” vurgularken, ona en yakın isimlerden biri olan AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk hafta sonu İsviçre Zürih’te düzenlenen bir toplantıda Lozan’la, Musul’un elden çıktığını ve Misak-ı Milli’den vazgeçildiğini belirtip, “İki dünya bir araya gelse bizi ne Kıbrıs’tan, ne de Musul’dan çıkarabilir. Şimdi yükseliş yolundayız. Hazır olun, Kuzey Irak’ta bir referandum olur ve Barzani, ‘Türkiye’ye katılıyorum’ derse şaşırmayın” dedi.

Lozan’ın niye tartışmaya açıldığını, Musul operasyonunda niye Barzani’nin yanında yer aldığımız ve sonuçta Musul’un kime verileceği daha net anlaşıldı, değil mi?

Kıbrıs’ta 56 yıllık garantörlüğümüzü sona erdirmek için ellerinden geleni ardlarına koymayanlar, bizi Musul, hatta Halep’in garantörü yapacak;

Ya da daha 1998’de, üstelik ilişkilerimizin en iyi olduğu dönemde Irak Türkmen Cephesi’ni desteklememizden rahatsız olup, onlara saldıran ve Türkiye’yi, “Siz kuzey Irak’ta yeni bir Kıbrıs yaratmak istiyorsunuz” diye suçlayıp, 2003’te de askerimizin başına çuval geçirten Barzani bize bağlanacak, öyle mi?

Artık hayalleri bırakıp, acilen ülkemizi “üst aklın” kedi-fare oyunlarından kurtarmanın çarelerini ve Musul’dan, Halep’ten ülkemize göçtürülecek milyonlarca insanın yükünü nasıl taşıyacağımızı düşünsek, daha iyi olmaz mı?!.

Müyesser YILDIZ

17 Ekim 2016

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/musula-giderken-diyarbakirdan-olmayalim–1710161200.html

Kategori:Uncategorized