Erdoğan bir süredir, Sevr ve Lozan’ı karşılaştırıp, önümüze yeni bir “Milli Mücadeleyle” birlikte “Misak-ı Milli” hedefini koyuyor.
Hiçbir ilgisi olmadığı halde, “Sevr’i gösterip, Lozan’a razı ettiler” dediği de oldu. Son olarak iki gün önce, “Eğer durursak, kendimizi bulacağımız yerin Sevr şartları” olduğunu söyledi.
AKP Milletvekili Mehmet Metiner ise bugün Star’daki köşesinde Erdoğan’dan bir adım öte geçip, şunları yazdı:
“Cumhurbaşkanı’mızın dediği gibi, Türkiye yeni bir Milli Mücadele döneminden geçiyor. Topraklarımızı o gün askerleriyle gelip işgâl edenler, bugün kullandıkları terör örgütleri marifetiyle aynı amacı gerçekleştirmek istiyorlar. Ülkemiz toprakları üzerinde yeni bir ameliyat gerçekleştirmek istiyorlar. İstikbalimizi ve istiklalimizi karartmak istiyorlar. Sevr’i gösterip, yeni bir Lozan’a razı etmek istiyorlar. Sevr’i gösterip yeni bir Lozan dayatmaya çalışanlar bilsinler ki, Erdoğan liderliğindeki Türkiye buna asla izin vermeyecektir.”
Erdoğan’ın “Kendimizi bulacağımız yer Sevr şartları” sözü… Metiner’in, “Sevr’i gösterip, yeni bir Lozan’ı dayatmaya çalışıyorlar” iddiası…
Hayırdır!.. İşgâl mi edildik?
Edildiysek, kim/kimler etti?
Sevr’i dayatanlar kimler?
Ülkemizi işgâl amacıyla gönderilen teröristlerin karargâhı nerede?
“Yeni Lozan” ne demek?
Ve nasıl bir mücadele, nasıl bir çözüm sözkonusu?
Biliyoruz ki, günümüzün yeni Sevr’i açık seçik Büyük Orta Doğu Projesi!.. Irak, Suriye, İran ve Türkiye’nin de dahil olduğu tam 22 ülkenin sınırlarının değişmesini öngören BOP!..
Yine biliyoruz ki, bu dört ülkeden kopartılacak parçalarla da “Büyük Kürdistan-Büyük İsrail” kurulacak. Nitekim bu projenin koçbaşı Barzani eliyle, Irak kısmı tamamlandı.
Peki BOP’u, yani yeni Sevr’i gösterip, “Yeni Lozan dayatması” ne olsa gerek?
Doğu-Güneydoğu’ya özerklik veya federasyona razı etme mi?
İktidar mensupları, “asla” diyor, ama Erdoğan’ın geçen yıl, “Verin 400’ü, bu iş huzur içinde çözülsün” çağrısı ve Başbakan Binali Yıldırım’ın daha geçenlerde, “Başkanlık sistemine geçmezsek, ülke bölünür” demesi neyin nesiydi?
Ya yeni anayasa telâşı?.. Bu anayasada Cumhur-başkana kararname ile “özerkliğe” varabilecek idari düzenleme yapma yetkisi verilmesi?.. Muhalefetin bu konudaki ciddi iddialarına hiçbir karşı cevap gelmemesi?..
Buna, “Sevr’i gösterip, Lozan’a razı etmek” değil, olsa olsa, “Büyük Sevr’i gösterip, küçük Sevr’e razı etmek” denmez mi?
-FETÖ Barzani’yi de Devirecekmiş-
Bir başka AKP’li, hem de AKP Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay geçenlerde Barzani’nin televizyonu Rûdaw’a ilginç açıklamalar yaptı. Bunlardan biri Barzani’yle ilgiliydi, şunları söyledi:
“FETÖ darbe girişiminin bir amacı da Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yi devirmekti. Eğer darbe başarılı olsaydı Barzani de ayakta kalamazdı çünkü bir hedef de oydu. Şu an da YPG, PYD ve PKK’nın birinci dereceden düşmanı Türkiye olduğu kadar Barzani’dir de. Barzani’ye karşı darbe yapmak istiyor. Çünkü Barzani milli bir çizgide. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a duydukları nefretin aynısını Barzani’ye de duyuyorlar.”
Barzani “milli bir çizgide”ymiş!.. Kime, neye göre “milli çizgi” diye sormaya gerek yok, büyük bir “Kürt milliyetçisi” ve “Büyük Kürdistan”, yani Sevr’in günümüzdeki temsilcisi olduğu tartışmasız bir gerçek.
Sevr’le mücadele ettiklerini söyleyen ve Barzani’yi “milli” diye övenlere tek bir hatırlatma; Sözde “Kürdistan” anayasa taslağının girişinde Sevr’e atıf yapılmıyor mu?
“FETÖ”nün bir amacının da Barzani’yi devirmek olduğu iddiasına gelince;
4 parçadaki Kürtlerin birleşmesi için Erbil’de yapılan toplantıya Mümtazer Türköne’yi gönderen,
Yıllarca Barzani’nin topraklarında at koşturan, okullar açan,
Ve aynen Barzani gibi ABD projelerine hizmet eden “FETÖ” Barzani’yi de devirmek istiyordu, öyle mi?
Aktay’ın bir diğer iddiası; “FETÖ”, PKK, PYD, YPG’nin ortak hareket ettiği bunların topluca Barzani’ye “düşman” olması;
ABD hizmetkârlarının Türkiye’ye karşı birlikte hareket ettiği tartışmasız da Barzani karşıtı olup olmadıklarına bakalım.
Henry Barkey, Graham Fuller gibi darbeyi ve “FETÖ”yü destekleyen isimler, aynı zamanda hem PKK-PYD’nin hem Barzani’nin de arkasında değil mi?
Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde Barzani’ye “Kak Mesut” yani “Mesut abi” demesi gibi, Leyla Zana da “Bizim üç liderimiz var, Mam (Amca) Celal, Kak Mesut ve başkan Abdullah Öcalan” demiyor mu?
15 Temmuz darbesinden sonra Eylül’de Erbil’e gidip, Barzani’yle 5 saatlik zirve yapan HDP eşbaşkanı Selehattin Demirtaş Barzani’ye “abi”, Barzani de ona, “kardeşim” hitabıyla seslenmedi mi?
O görüşmede Demirtaş Barzani’den, “Barış sürecinin yeniden başlaması için ciddi çaba sarfederek, bir abi olarak taraflar arasındaki diyaloğu desteklemesini” istemedi mi?
Keza Barzani HDP’lilerin tutuklanmasına karşı çıkıp, Türkiye’den “derhal” serbest bırakılmalarını talep etmedi mi?
PKK-PYD ile Barzani arasında bir savaş yok mu; Var. Sadece paylaşım savaşı. PKK-PYD Suriye’nin kuzeyini istiyor, Barzani ise hepsini!..
Nitekim CIA’cı Henry Barkey daha Suriye’deki iç savaşın başlatıldığı 2012 yılında, “Suriye Kürtlerinin lideri PYD değil, Barzani olacak” demedi mi?.. Bizimkilerin de Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye karşı çıkarken, Barzani’nin faaliyetlerini desteklemesi sadece tesadüf mü?..
Sahi, ülkemiz yöneticileri PKK ile Barzani arasında gerçekten bir “savaş” olduğuna inanıyorsa, neden Barzani’yle birlikte Kandil’i yerle bir etmiyor? Geçtik onu, PKK’nın Sincar’da ikinci bir Kandil kurmasını niye hep birlikte seyrediyorlar?
-Hoşgeldin “Kürdistan”-
AKP Sözcüsü’nün bu açıklamalarının, aklımız, bilgilerimiz ve hafızamızla alay etmek değil, Barzani’yi Millete sevdirme, “Misak-ı Milli’ye yürüyoruz” denerek, “Sevr’i seve seve kabullendirme” olduğu anlaşılıyor.
Erdoğan’ın 2005’te Diyarbakır’da başlattığı “Kürt açılımının” mimarı dönemin AKP Diyarbakır Milletvekili Ali İhsan Arslan’ın daha o günlerde , “Bu soruna Sevr ve Lozan görüşmelerindeki perspektiften bakamayız. Çağdaş bir açıdan bakmamız gerekiyor… En doğru çözüm, Türkiye-Barzani ittifakı. Böyle bir ittifak, Türkiye’yi Ortadoğu’da güçlü kılar” sözlerini;
Günü geldiğinde Barzani’nin bağımsızlığını ilân etmesi hakkında da, “Komşumuz olan her devletle dostluk ilişkisi içinde olmamız gerekiyor. Ayrıca 70 milyonluk bir Türkiye’nin 3 milyonluk bir oluşumdan ne gibi endişesi olabilir?” şeklindeki yorumunu hatırlatmakla yetinip;
Erdoğan’ın, “Sevr, Lozan, Misak-ı Milli” diye meydanları inlettiği son 1 aydaki gelişmelere bakalım:
– Barzani’nin yeğeni Peşmerge komutanlarından Şirvan Barzani, merkezi hükümetle Irak’ın bölünmesi ve bağımsız bir devlet kurulması konusunda resmi görüşmeler yürüttüklerini açıkladı.
– Türkiye’ye gelen Neçirvan Barzani’nin Erdoğan ve Binali Yıldırım’la görüşmesinde, “Kürdistan Bölgesel Yönetimi”nin Ankara’da temsilcilik açmasının ele alındığı bildirildi.
Şimdi AKP Genel Başkan Yardımcısı’nın birkaç gün önce Barzani’nin televizyonuna yaptığı açıklamanın en önemli bölümüne dikkat çekelim. Irak’ta bir Kürt devletinin ilânı konusunda şunları söyledi:
“Aslında resmi görüşümüz şudur; Biz Irak’ın bölünmesini istemiyoruz. Ne Irak’ın ne de Suriye’nin. Çünkü parçalanmaktan hiç kimse güçlenmemiştir. Yine de bu konu Irak’ın iç işleridir, alacakları karara saygı duyarız.”
Emperyalistler, yani Sevr’i dayatanlar, “Türkiye, Irak, İran ve Suriye karşı çıktığı sürece Kürdistan kurulamaz” diyordu.
Türkiye’nin adım adım “ikna” edildiği ortadaydı. AKP Sözcüsü Yasin Aktay’ın açıklamasıyla da bunun resmileşmesi yolunda önemli bir adım atılmış olduğu görülüyor.
Yeni anayasa ile Cumhur-başkana tanınacak idari düzenleme yapma yetkisi konusunda sadece ülke içinde “özerkliğe” gidilebileceği konuşuluyor, ama ya bir kararnameyle Türkiye’yle Barzanistan’ın birleşmesi de gündeme gelirse?
Kısa vadede güya “Misak-ı Milli”… Uzun vadede ise çatır çatır yıkım!..
Büyük tablo bu. Merakım ise şu:
Yeni anayasayı canla-başla destekleyen Bahçeli’nin bu gelişmelerden haberi mi yok?.. Yoksa o da mı “Yeni Osmanlıcı” oldu?..
Müyesser YILDIZ
24 Aralık 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/hosgeldin-kurdistan-2412161200.html