İçeriğe geç

Erdoğan Başkan Olursa Terör Nasıl Bitecek Hâlâ Anlamadık mı?

“Yeni anayasayla terör sona erecek” diyorlar.

Haliyle herkes de “Nasıl? Şu anda teröre bitirmek için önünüzde hangi anayasal engel var?” diye merak ediyor.

Terörle mücadele ve anayasa arasında nasıl bir bağlantı olabilir ki?!.

Şöyle bir bağlantı var:

Ağababaları, bölücü terör örgütüne laf olsun diye terör, katliam yaptırmıyor. Hedef, önce özerklik ve bunun anayasal güvenceye kavuşturulması… Yani Türk-Kürt federasyonu… Sonrasında da bağımsızlık… Aynen Irak’ın kuzeyinde olduğu, şimdilerde Suriye’nin kuzeyinde yaşandığı gibi…

Haziran 2015 seçimleri öncesinde bizzat Erdoğan, “Verin 400’ü, bu iş huzurla halledilsin” demedi mi? Ve dahi Türkiye Cumhuriyeti’ni “A.Ş. gibi yönetmek istediğini” söylemedi mi?

Yeni anayasayı hazırlayan Saray heyetinde yer alan Başdanışman Mehmet Uçum, “Türkiye milleti… Demokratik Cumhuriyet” ifadelerini kullanıp, “AKP, Kürt sorunun çözümü için Türkiye milleti inşaasına çalışıyor… Birinci kurtuluşla cumhuriyeti kazandık. İkinci kurtuluşla demokratik bir cumhuriyet kazanmış olacağız” açıklamaları yapmadı mı?

Besbelli bu sözler, yeni anayasa ile terörün nasıl biteceğini anlamamıza yetmedi ki, hâlâ “Nasıl?” diye soruluyor.

-Reis’in 1992’de Çizdiği Yol Haritası-

O halde bir de Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın 15 gün önce Ağrı’daki referandum konuşmasına bakalım. Şunları söyledi:

“AK Parti yol bütün bu işlerde yol haritasını taa reisin, liderinin İstanbul İl Başkanı iken 1992’de yazdığı raporlardan almıştır. Bizim bu coğrafyadaki kardeşlerimiz uzun yıllar Reis’in yanında olmuştur. Ben tekrar 16 Nisan’da o kardeşliğin, o dayanışmanın, o kuvvetin tekrar Ağrı Dağı kadar o yüce dayanışmanın ayağa kalkacağına inanıyorum.”

Kaynak’ın sözünü ettiği 1992 tarihli raporu değil, ama Erdoğan’ın 1993’te 2. Cumhuriyet tartışmalarıyla ilgili açıklamasını biliyoruz.

“Eğer halk totaliter rejimi istiyorsa, buna saygı duymalıyız”,

“70 yıllık Türkiye Cumhuriyeti katı bir üniter anlayışa sahip olmuştur”,

“Türkiye kendine din olarak ‘Kemalizmi’ almış ve kitlelere zorla dikte ettirmiştir. 2000’li yılların Türkiye’sinde artık ‘Kemalizme’ veya başkaca herhangi bir resmi ideolojiye yer yoktur”,

“Resmi ideoloji, ırkçı bir kişilik taşıyor. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. ‘Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır”,

Ve bu etnik grupların ayrılmayı istemesi haliyle ilgili olarak da;

“Belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir. Eyaletler içinde bir sistem olabilir” dediği, ayrıca “Türkiyeliler” ifadesini kullandığı açıklama.

Bir de 2001 yılında parti kurma hazırlıkları sürerken, danışmanlarının hazırladığı “Türkiye Projesi” adlı bir “başucu kitapçığı” vardı. O kitapçıkta da şunlar yazılıydı:

– Üniter devlete evet, üniter topluma hayır. Devlet, üniter toplum adına, vatandaşlarının vatandaş kimlikleri dışındaki kimliklerini belirleyemez, tanımlayamaz ve vatandaşlarına belirli bir kimliği dayatamaz…

– Türkiye’de toplum, resmi düzeyde tek dili konuşan bir toplum, rutin hayat içinde çok dilli bir toplum olabilir…

– Tevhid-i Tedrisat Kanunu tadil edilmelidir. Temel eğitim kurumlarında eğitimin içeriği, çok etnisiteli, farklılıklar içeren bir toplum dikkate alınarak değiştirilmelidir…

– Partimiz, otantik bir Kürt etnisitesinin varlığının peşinen kabul eder. Türkiye’nin Kürt Sorununu şöyle formüle etmek mümkündür; Kürt sorunu, halklararası bir sorun değil, devletin resmi ‘milliyetçi’ veya ‘Türkçü’ elitleriyle, ‘Kürtçü’ elitleri arasında bir sorundur… Ankara resmi ideolojisinde revizyona gittiğinde ve Türkiye’de hak ve adalet merkezli bir demokratik rejim gerçekleştirildiğinde, sorunun çözülememesi için hiçbir neden yoktur…

Başbakan Yardımcısı Kaynak’ın Ağrı’daki o sözleri de duyulmamış veya anlaşılmamış olabilir.

-Terörün Sebebi Bu Anayasa İse?-

O halde bir de Başbakan Binali Yıldırım’ın daha dün Burdur mitingindeki şu sözlerine bakalım:

“Bu ülke bir başbakanını, iki bakanını darağacında kaybetti. Bu ülke nice gençlerini terör olaylarında kaybetti. Bu ülke çok vakit kaybetti, çok imkân kaybetti. Bu anayasa ile eğer devam edersek, kayıplarımız artarak devam edecek. Önümüzde darbeden kalma 82 model bir anayasamız var. Bu anayasa artık yürümüyor, yolda kalıyor, milleti de yolda bırakıyor. Artık bu anayasadan Türkiye’ye fayda gelmiyor, gençlere fayda gelmiyor, kadınlarımıza fayda gelmiyor.”

Dikkat buyurun; Başbakan, “Nice gençlerimizi terör olaylarında kaybettiğimizi” anlatıp, “Eğer bu anayasa ile devam edersek, kayıplarımız artarak devam edecek” diyor.

Bu sözlerin açılımı; “Kürt kimliğini tanısak, terör örgütü ne istiyorsa versek, terör olmaz, nice gençlerimizi de kaybetmezdik” değil midir?

Nihai hedefe ulaşmadan bölücü terörün sona erdirilmeyeceği ortadayken, bunlar yapılınca, terörün biteceğini zannetmeleri saflık değilse, nedir?

Peki referanduma sunulan anayasa teklifinde, bunları sağlayarak, “gençlerimizin kaybını” önleyecek bir düzenleme var mı?

“Evet”çi Bahçeli’ye göre yok. Nitekim dün Bursa mitinginde, “Federal sistem gelecek, Türkiye eyaletlere bölünecek, üniter yapı bozulacak diyorlar. Tümden iftira, tümden hayal mahsulüdür. MHP varken, Bursa şuurlu ve uyanıkken, Türkiye’yi federasyona sürüklemeye hiçbir işbirlikçi, casus, melun ve yabancı ajanın gücü yetmeyecektir. Ve de böyle birisi veya birileri henüz anasının karnından doğmamıştır. İlk dört madde güvencededir. Teminat MHP’dir… Kırmızı çizgilerimizi aşındırmaya kalkanın alnını karışlayacağımız da iyi bilinmelidir” dedi.

“Hayır”cılara göre ise var; Cumhur-Başkana verilen kararname çıkarma yetkisi.

O halde en basitinden şunu soralım:

Mesela Erdoğan, İmralı’daki teröristbaşının da, “İlk adım için yeterlidir” dediği Avrupa Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı’ndaki çekincelerimizi veya ABD-AB’nin yıllardır dayattığı, “İkiz Sözleşmeler” olarak adlandırılan BM Medeni ve Siyasal Haklar ile Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmelerindeki çekincelerimi bir gece yarısı kararnamesi ile kaldırdığında, “kırmızı çizgilerimiz” aşınmış olmayacak mı? Ve bu durumda Bahçeli ne yapabilecek, Erdoğan’ın alnını nasıl karışlayacak?

“İmralı’daki teröristbaşı” demişken; Erdoğan, ikidir onun da “Hayır”cı olduğunu söylüyor. Bildiğimiz kadarıyla Dolmabahçe masası devrildiğinden beri İmralı’ya giden-gelen, mesaj getirip, götüren yok. Böyleyken, Erdoğan teröristbaşının “hayır”cı olduğunu nereden biliyor?

Müyesser YILDIZ

25 Mart 2017

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/cumhurbaskani-aponun-hayirci-oldugunu-nereden-biliyor-2503171200.html

Kategori:Uncategorized