İçeriğe geç

Darbenin “Siyasi Ayağı” Yokmuş… Devlet Başkanı Akın Öztürk Olacakmış!..

15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’nda yaşananlara ilişkin iddianame dün açıklandı.

Savcı Musa Yücel’in hazırladığı iddianamenin giriş bölümü, iktidarı kızdırdığı öne sürülen Genelkurmay çatı iddianamesinin özeti niteliğinde.

Ancak bazı bölümler yok. Neler mi?

-28 Şubat Yok 2004 MGK Kararı Var–

Mesela Genelkurmay iddianamesinde yer alan, 28 Şubat’la ilgili şu değerlendirme:

“Kamuoyunda 28 Şubat süreci olarak da dönemde TSK içerisinde üst düzey yetkililer tarafından verilen bazı demeçler, yüzde 98’i Müslüman olan milletimizin kendi bağrından yetiştirdiği TSK’nın büyük çoğunluğunun din düşmanıymış gibi gösterilmesine neden olmuştur. TSK’nın yapısı nedeniyle esasen kişisel görüş kabul olarak kabul edilmesi gereken bu demeçler çoğu kez TSK’nın tamamına mal edilerek kurumsal görüş olarak sunulmuştur. Bu konudaki en bariz örneklerden biri 1999 yılında GATA’da görevli diş tabibi bir general, yaptığı bir öğretim yılı açılışında kendisini bu konuda demeç verme ihtiyacında hissedebilmiş ve yaptığı konuşma günlerce ülke gündemini işgal etmiştir. Bu tür demeçlerin yanı sıra sadece bazı sosyal tesislerde meydana gelen türbanlı bir vatandaşımıza nizamiyede müsaade edilmemesi gibi benzeri münferit hadiseler, örgüte müzahir medya organlarınca sürekli gündeme getirilmiştir. Yüzlerce yıllık bir gelenekten gelen halkımızın nazarında ‘Peygamber Ocağı’ olarak itibar kazanmış Türk Ordusu, adeta din düşmanıymış gibi algılanmıştır. FETÖ mensupları, kendileri hakkında yürütülen soruşturmaları önlemek maksadıyla bu durumdan azami istifade etmiş ve kamuoyunda ‘TSK’da dindar subaylara baskı yapılıyor’ olgusu yaratılmıştır. Örgüt yıllar boyunca başta başörtüsü olmak üzere her konuda Türk insanının muhafazakâr bakış açısını istismar etmiştir. Neticesinde, TSK tarafından bu çok tehlikeli ve gizli örgüte karşı yürütülen mücadele, hem toplumumuz hem de diğer Devlet kurumları nezdinde yeterince destek bulamamıştır.”

Ama İktidarın, “Uygulamadık, rafa kaldırdık” dediği, 25 Ağustos 2004 tarihli MGK kararına Genelkurmay çatı iddianamesindeki kadar olmasa bile şöyle atıf yapılıyor:

“Milli Güvenlik Kurulu değişik tarihlerde gerçekleştirdiği toplantılarında, Fetullahçı Terör Örgütü hakkında değerlendirmeler yapmıştır. 25 Ağustos 2004 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulunun kararında, ‘Türkiye’deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fetullah Gülen’ konusu gündeme getirilmiş, yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş ve bu konudaki tavsiye kararının bildirilmesine karar verilmiştir. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne tehdit olarak işlenmesi için alınan kararda FETÖ, ‘Ulusal güvenliği tehdit eden legal görünümlü illegal yapı’ olarak tanımlanmıştır.”

-“Siyasi Otoriteye Kanun Yaptırdılar” da Yok-

Genelkurmay Çatı İddianamesinde en dikkat çeken bölümlerden biri; “2011, 2012, 2013 yılı YAŞ’ında terfi eden generallerin neredeyse tamamının FETÖ mensubu olduğunun, 2014-2015’te albaylıktan generalliğe terfi ettirilenlerin de yüzde 80’nin ihraç edildiğinin” vurgulanmasıydı.

Diğeri ise, “Örgüt, generallikte rütbe bekleme süresini dört yıldan üç yıla indirerek kendisine müzahir olmayan generalleri daha kısa sürede TSK dışına çıkarmaya çalışmıştır. Son olarak kendisine müzahir elemanların en az bulunduğu 1988 ve daha önceki yıllarda mezun olmuş subayları TSK’dan tasfiye etmek için üç devreyi birden toplu olarak emekli edecek ve hizmet süresini 28 yıla indirecek kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırabilmiştir” denmesiydi.

İşte Kara Kuvvetleri İddianamesinde bu önemli tespitler de yok.

-2016’da Terfi Ettirilecekler de FETÖ’cüymüş-

Genelkurmay çatı iddianamesinde olmayıp, Kara Kuvvetleri iddianamesinde olan önemli bölümlere gelince;

“FETÖ”cülerin 2016 YAŞ’ında tasfiye edileceklerini anladıkları için düğmeye bastıklarının söylenmesine karşın iddianamede, Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Nerim Bitlislioğlu’nun 20 Şubat 2017 tarihli bilirkişi raporuna atıfla şu tespite yer veriliyor:

“Örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kritik yerlerini ele geçiren asker üyelerinin 2016 yılı için yapmış oldukları Yüksek Askeri Şura çalışmaları başlığında hazırlanan dosyanın incelenmesinde, terfi ettirilecek personelin büyük çoğunluğunun darbe faaliyetlerine katılmış örgüt üyeleri olduğu anlaşılmış, örgüt üyesi olmayan, Atatürk’e ve Cumhuriyet değerlerine bağlı, Milli Ordu mensubu vatansever askerlerin ise, kimi zaman asılsız ihbarlar, kimi zaman üzerlerine atılan iğrenç iddialar, kimi zamansa hukuki dayanaktan yoksun kovuşturma ve soruşturmalarla terfi etmeleri engellenmiş ve önleri kesilmiştir.”

Ancak bu tespite rağmen iddianamenin ilerleyen bölümlerinde, “Genelkurmay Başkanlığında EGM, MİT’ten alınan bilgiler ve kurum içi değerlendirmelere göre 2016 Ağustos ayında icra edilecek Yüksek Askerî Şura’ya yönelik bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmayla FETÖ ile iltisağı olan personelin TSK’dan ilişiğinin kesilmesi hedeflenmiştir” deniliyor.

-Devlet Başkanı Akın Öztürk mü Olacaktı?-

İddianamenin en önemli kısmı, Askeri kanadının “1 numarası”nın Akın Öztürk olduğu açıklanan Yurtta Sulh Konseyi’yle ilgili kısım. Şöyle deniliyor:

“Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen tüm darbe soruşturmaları sırasında Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğuna yönelik bir belge veya ifadeye rastlanmamıştır.”

Sonrasında ise darbenin “siyasi ayağı” olmadığı mesajı şöyle veriliyor:

“Örgütün Konsey’i, darbe girişiminin askeri planlama ve organizasyonunda kullanmak ve darbe girişiminin başarılı olması halinde de kendi ideolojisiyle Ülkeyi yönetme aşamasına gelinceye kadar, belli bir süre yönetimde tutmak amacıyla oluşturduğu ve Konsey’in başkanlığını üstlenecek kişinin de bu süre zarfında Devlet Başkanı olarak görev yapacağı konusunda kesin bir kanaat oluşmuştur.”

-Savcının 27 Mayıs ile 15 Temmuz Karşılaştırması-

Bu tespitlerle birlikte yapılan değerlendirme ise oldukça ilginç. Ancak bundan önce iktidarın 15 Temmuz’la ilgili, “27 Mayıs parantezi kapanıyor” dediğini ve daha dün Başbakan Binali Yıldırım’ın Aydın’daki konuşmasında şunları söylediğini hatırlatalım:

“27 Mayıs 1960’da darbeyle Menderes görevden düşürüldü, düzmece bir mahkemede yargılandı ve iki bakanıyla birlikte idam edildi. Onun en büyük arzusu memleketine dönüp, Çine çayının kenarında oturmaktı. Bunu bile Menderes’e çok gördüler. Çünkü gözleri dönmüştü. Bir Başbakanı idam etmek istiyorlardı. Bu suretle ondan sonra geleceklere de gözdağı vermek istiyorlardı. Dediğimizi yapmazsanız sonunuz Menderes gibi olur demek istiyorlardı. Bunu 15 Temmuz’da da denediler değil mi? Ama bu sefer sert kayaya çarptılar… 16 Nisan’da 27 Mayıs parantezini kapatıyoruz. Artık hiç kimse, hiçbir kurum Cumhurbaşkanını, hükümetini, Meclis’i tehdit edemeyecek. Hiç kimse milli iradeyi gaspedemeyecek. Bundan sonra millet ne derse o olacak… 27 Mayıs’ı alkışlayan CHP, 27 Mayıs’ı resmi bayram yapan CHP. O alçakça girişimi bayram diye kutlatan CHP. Onlar bu parantezin kapanmasını istemiyorlar.”

Kara Kuvvetleri İddianamesindeki 27 Mayıs-15 Temmuz karşılaştırmasına gelince; Yurtta Sulh Konseyi’ne dair belge veya ifade bulunmasa da bazı şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda 27 Mayıs Darbesine ilişkin belge ve kitapların bulunduğu, Örgütün, bu darbenin organizasyonu ile ilgili bazı örneksemeler yaptığı, ayrıca ideolojileri dışında her iki olay arasında şekli bakımdan benzerlikler bulunduğunun görüldüğü anlatıldıktan sonra şöyle deniliyor:

“Her iki darbenin başlangıç saatinin normal koşullarda saat 03.00 olması, 27 Mayıs darbe bildirisindeki ‘Yurtta Sulh’ vurgusu, soruşturma sırasında tespit edilen Yurtta Sulh Konseyi’nin üye sayısının da Milli Birlik Komitesi’ndeki gibi 38 olması gibi hususlar dikkate alındığında, Fetullahçı Terör Örgütü’nün, yine askeri hiyerarşiye uyulmadan yapılan, ancak başarıya ulaşan 27 Mayıs Darbesi’nin planlama ve icra safhalarından örnekler aldığı anlaşılmaktadır. Ancak, her iki olay arasında görünüşte şekli anlamda bir benzerlik olduğu görülmekte ise de ideolojik açıdan kesin olarak farklılıklar bulunduğu tartışma götürmez bir olgudur. Şöyle ki, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren, asker elbisesi giymiş ve örgütsel bağı olan terörist robotların amacı, her türlü silahı da kullanmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını (yasama, yürütme, yargı erklerini) ele geçirmek ve bu süreç tamamlandıktan sonra Devleti, toplumu ve fertleri, FETÖ’nün ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik (aristokratik) özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek iken, 27 Mayıs darbesini yapan ve herhangi bir örgütsel bağı bulunmayan cuntacı askerlerin amacı ise kısmen rejim içinde kalarak, uygulamalarından memnun olmadıkları demokratik yöntemlerle ve milli iradeyle seçilmiş meşru hükümeti devirmektir.”

Bu iddianame de çok tartışılacağa ve tüm “dikkate” rağmen iktidarı rahatsız edeceğe benziyor!..

Müyesser YILDIZ

11 Nisan 2017

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kara-kuvvetleri-iddianamesine-gore-darbenin-siyasi-ayagi-yokmus-1104171200.html

Kategori:Uncategorized