2014 yılında Meclis’te Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu kurulduğunda, “Amerika gibi oluyoruz” diye ne kadar da umutlanmıştık. Güvenlik ve istihbarat yetkilileri, milli iradenin tecelligâhı TBMM’ye gelip, hesap verecekti.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve dönemin Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz Komisyona bir türlü getirilemeyince, Amerika’ya benzeme hayalleri de suya düştü. 15 Temmuz darbesinden 5 hafta kadar önceydi, komisyonun CHP’li üyeleri, “Beyefendiler komisyona gelinceye kadar biz komisyonda yokuz” resti çekti.
O komisyon çalışıyor mu, CHP’liler toplantılara katılıyor mu, bilmiyorum, ama olanlar meğer bugünlerin habercisiymiş.
Meclis’te 15 Temmuz darbesini araştırmak için de bir komisyon kuruldu. AKP’li Başkan Reşat Petek Komisyonun taslak raporunu açıkladığında, bir kez daha büyük hayal kırıklığı yaşandı.
Oysa Erdoğan daha komisyon kurulmadan, “Bu tür komisyonlardan bir şey çıkmaz” demişti zaten. Aynen öyle oldu!..
AKP iktidarı 15 yıldır, “Milli irade her şeyin üzerindedir” sözünü dillerden düşürmezken; İki atanmış, dahası Erdoğan tarafından “geçilen deredeki ata” benzetilen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan komisyona çağrılamadı bile. Akar’a soru gönderilirken, Fidan’a soru dahi sorulamadı, sadece bilgi istendi.
Dünyanın nefesini tutup, Trump’un görevine son verdiği FBI Direktörü James Comey’nin Senato İstihbarat Komitesi’ne ifade verip vermeyeceğini beklediği günlerde, bizler MİT’in Komisyona yazılı cevap göndermesiyle yetinip, mutlu oluyorduk.
Her neyse; Genelkurmay Başkanı Akar’ın cevapları didik didik edilirken, nedense MİT’in raporu üzerinde pek durulmadı. Oysa 36 sayfalık raporda sorgulanması, tartışılması gereken o kadar çok husus var ki!..
-ByLock’tan Sonra İkinci Açılım Gibi-
Bunları fırsat buldukça yazacağım de özellikle kamudan ilişiği kesilen binlerce insan açısından önemli kısmından başlamak istiyorum.
Ancak bundan önce “FETÖ’cülüğün” birinci delili sayılan ve bizatihi MİT tarafından tespit edilen ByLock kullanımı konusunda MİT’in kendi personeliyle ilgili uygulamasını hatırlayalım.
Hukuk Müşavirliği tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen 2 Aralık tarihli bir yazıda 7 eski MİT’çi hakkında, “ByLock programını kullandığı tespit edilen eski personellerden FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmakla birlikte, örgüt mensubu olduklarına dair yeterli kanaat oluşmadığından haklarında suç duyurusunda bulunulmamış olup, haklarında düzenlenen soruşturma raporlarının onaylı birer örneği ve anılanların açık kimlik, irtibat ve adres bilgileri Başsavcılığınızca yapılacak değerlendirmeye esas olmak üzere ilişikte gönderilmektedir” deniliyordu.
Buna göre, “ByLock kullanmak, hatta FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmak tek başına veya birlikte örgüt mensubu sayılmaya ve hakkında suç duyurusunda bulunmaya yeterli” sayılmıyordu.
Öte yandan binlerce kamu çalışanının, bırakın ByLock kullanımı, Bank Asya’nın önünden geçtiği için veya isimsiz imzasız ihbar mektubu ya da suyunun suyu akrabası yüzünden “FETÖ’yle iltisaklı” sayılıp, işsiz kaldığı, hatta hapse atıldığı bir gerçek.
Bu tespitlerden sonra MİT’in, Meclis Komisyonu’na gönderdiği rapora gelelim. 7’inci maddesinde, FETÖ/PDY’nin MİT Müsteşarlığı’ndaki yapılanma faaliyetlerini ortaya çıkarmak için yapılan çalışmalar ve bunların sonuçları anlatıldı.
MİT, kendi içindeki “FETÖ’cüleri” ortaya çıkarmak amacıyla şunları yapmış:
– FETÖ/PDY’nin kurum kuruluşlarında eğitim görmüş/çalışmış ve halen sözkonusu örgütle bağlantısını devam ettiren personelin tespiti cihedine gidilmiş. Tespit edilen personel, hassas bilgilere ulaşamayacakları bir birime atanarak, pasifize edilmiş.
– Pasif görevlere atanan personel hakkında teftiş süreci başlatılmış.
– Durumlarından şüphe duyulan bazı personel mülakata alınmış, bir kısmı ise yalan makinası uygulamasına tabi tutulmuş.
– Şüpheli personelin örgütsel bir ilişkisinin olup olmadığının açıklığa kavuşturulması amacıyla teknik uygulamalar dahil çeşitli haber toplama yöntemleriyle çok yönlü araştırmalar yapılmış.
– Teşkilât mensuplarıyla ilgilenen FETÖ/PDY abileri tespit edilerek, bunlardan hareketle kurum içerisinde kendisini gizlemiş örgüt mensuplarının belirlenmesine çalışılmış ve örgütle iltisaklı mensupların kurum ile ilişiği kesilmiş.
Özetle, diğer kurumlarda olduğu gibi şüpheli personel anında kapının önüne veya hapse konulmamış!..
MİT’in 15 Temmuz’dan sonra kurumdaki “FETÖ’cülerle” mücadelesinden devam edelim:
– Toplam 377 personel hakkında işlem yapılmış.
– Bunlardan 110’u pasif göreve atanmış.
– TSK/Emniyet personeli olan 188’nin MİT’teki geçici görevleri sona erdirilmiş.
– 64’ü hakkında doğrudan soruşturma başlatılmış.
– 15 personelin çeşitli nedenlerle ilişiği kesilmiş.
Şüpheli görülüp, pasif göreve atanan 110 personele ne olduğuna da bakalım:
– 103’ü hakkında soruşturma başlatılmış.
– 7 personelin sözleşme feshi, adaylık süresi sonunda görevine son verme, naklen atama, istifa, emeklilik v.b. gibi nedenlerle ilişiği kesilmiş.
Kalan 22 personel mi?
Halihazırda pasif görevlerdeymiş.
Bunların da 7’si hakkında Askerlik Kanunu uyarınca naklen atama işleminin sonuçlanması bekleniyormuş.
Yürütülen soruşturma sonucunda 5’i görevlerine iade edilmiş.
15’i hakkındaki soruşturmalar ise sürüyormuş.
Haksızlık, hukuksuzluk ve mağduriyetlerin yoğun bir şekilde tartışıldığı bugünlerde dikkat çekmek istediğim şu:
MİT gibi son derece kritik ve önemli bir kurum böylesine titiz çalışırken, diğer kurumlardaki aculluğun sebebi nedir?
Müyesser YILDIZ
13 Haziran 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/mitte-22-feto-suphelisi-var-1306171200.html