Çok değil, 10 yıl önce Erdoğan, Barzani için “Muhatabım değil… Bir kabile reisi ile ben görüşmem” diyordu.
Yıllarca, “Terörle bir yere varılmayacağı” söylendi. Ama öyle bir yere varıldı ki, o “kabile reisi”, 100 yıllık Sevr projesini adım adım hayata geçirdiği gibi, “Komşularla sıfır sorun… Ekonomik entegrasyon… Büyük Osmanlı” söylemleri altında en iyi “dostumuz” oldu.
Ya o bizim “dostumuz” oldu mu? İşte bir kaç örnek:
Musul’u IŞİD’den kurtarma operasyonunda “hem sahada, hem masada” olacaktık. İlk itiraz Barzani’den geldi. TSK’nın eğittiği Peşmergelerin bakanlığının sözcüsü Cabber Yaver, Türkiye’nin operasyona katılmayacağını açıklarken, “yabancı güçler koalisyon uçakları tarafından hedef alınacak” tehdidi savurdu.
Barzani de Musul sonrası bağımsızlığı görüşeceklerini açıkladı.
Ve dünden beri Musul’u IŞİD’den temizleme operasyonunun tamamlanmak üzere olduğu bildiriliyor. Türkiye nerede?
-PKK Sincar’da At Koşturuyor-
Geçen yıl sonunda PKK’nın Musul’a bağlı Sincar ilçesine yerleştiği ortaya çıktı. Tam 2 bin 500 teröristle.
Sadece Ankara değil, Barzaniler de “Sincar ikinci Kandil olmayacak” dedi. Operasyon sinyalleri verildi.
Peşmerge, PKK’ya göstermelik, “Kan dökülmeden terk edin” çağrısı yaptı, birkaç el ateş edildi.
Türkiye’de aylardır Sincar’ı ağzına alan yok… “İkinci Kandil” yerle bir oldu da biz mi duymadık?
-Kerkük’te de Aldattı-
Başkanlık referandumundan hemen önceydi; Türkmen kenti Kerkük’e Barzani’nin bezi asıldı.
İlk tepki, o bezi Çankaya Köşkü’nden sonra havaalanı ve devlet konuk evinde dalgalandıran Başbakan Binali Yıldırım’dan geldi. Yıldırım, “Bu yapılan bir emrivakidir. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, bir emrivaki ile ‘burası benim bölgeme dahildir’ dedi. Buna Bağdat Merkezi Yönetiminin rızası yok. Bölgede yaşayan Türkmenlerin Arapların rızası yok. Dolayısıyla, bu Irak Anayasasına göre fiili bir durumdur, aykırı bir durumdur. Bizim açımızdan da bu doğru bir iş değildir. Gerekli tepkiyi diplomatik yollardan Dışişleri Bakanlığımız yapmıştır. Biz de uyarılarımızı yaptık. Bu işin yanlışlığını ortaya koyduk” dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, öncesinde Neçirvan Barzani ile konuştuklarını, Barzani’nin, “Oylamada evet çıksa da biz bu bayrağı asmayı düşünmüyoruz” dediğini, yani aldatıldıklarını itiraf etti.
Günler sonra konuşan Erdoğan da şunları söyledi:
“Kerkük’te milli bayrak dışında ikinci bir bayrağın asılmasını kesinlikle yanlış buluyorum. Irak Bölgesel Kürt Yönetimine sesleniyorum; bu yanlıştan bir an önce dönün. Kerkük bizimdir gibi bir iddianın içine girilmesinin bedeli ağır olur. Türkiye ile ilişkileri bozulur. Hemen o bayraklarınızı indirin. Sadece Irak milli bayrağıyla orada yola devam edin. Yoksa şu anda geldiğiniz noktadan kusura bakmayın, geri adım atmaya mecbur kalırsınız.”
Bu tepkilere, “Dost” Barzani şu tehditle cevap verdi:
“Kerkük Kürt kimliği olan bir Irak kentidir. Coğrafi ve tarihi olarak bütün gerçekler Kerkük’ün Irak Kürdistanı’nın bir parçası olduğunu teyit ediyor ve kanıtlıyor. Ve Türkiye’nin Kerkük meselesine karışmasına izin verilemez. Eğer kendinde bunu yapma hakkını görüyorsa o zaman biz de Diyarbakır ve Türkiye’nin diğer kentlerinin meselelerine müdahale ederiz. Eğer birkaç bin Türkmen için Kerkük meselelerine müdahale ederlerse, biz de 30 milyon Kürt için müdahale ederiz.”
Başkanlık referandumundan sonra Erdoğan, “Belli yerlerde bayrak kaldırıldı, son olarak meclisten de kalkacağının haberini almıştık, henüz kalktı mı, kalkmadı mı doğrusu bilemiyorum” derken, Kerkük’teki kurumlara Barzani bezinin asılması kararı resmen yürürlüğe giriyor ve uymayanlara para cezası getiriliyordu.
-Bağımsızlık: Hem Ağlarım, Hem Desteklerim-
Barzani’nin 25 Eylül’de Kerkük’ü de kapsayacak bağımsızlık referandumunun yapılacağı açıklamasına ise Erdoğan ilk önce şu karşılığı verdi:
“Kuzey Irak’la ilgili yapılan açıklama bizi derinden üzmüştür. Irak’ın toprak bütünlüğüne bir tehdittir ve yanlış bir adımdır. Temenni ederdik ki, istişare yolu ile yapılsın. Bu bölgede Kuzey Irak yalnız değildir. Musul’da Araplar, Kerkük’te Türkmenler birlikte yaşıyorlar. Biz barış içerisinde bu adımların atılmasını ve Irak’ın bütünlüğünü hep savunduk. Zaman zaman orada ipin ucunun da kaçtığını gördük. Bu bizi üzmüştür, Dışişlerimiz açıklamaları da yapmıştır. Kimsenin yararına değildir.”
Erdoğan bunları söylerken, iki AKP milletvekili Orhan Atalay ile Galip Ensarioğlu, Barzani’ye tam destek verdi ve o AKP’liler hakkında herhangi bir işlem yapılmadı.
Erdoğan 3 gün önce de France 24 televizyonunda şöyle konuştu:
“Erbil’de yapılacak olan referandumu doğru bulmuyorum. Bu konu ile ilgili olarak Kuzey Irak Yerel Yönetimine düşüncemizi ilettik. Çünkü yarın Kuzey Irak Yerel Yönetimi bundan pişman olacak. Zira Barzani ve Kuzey Irak Yerel Yönetimi henüz buna hazır olmadığı gibi, bu Irak’ın bütünlüğüne de aykırı bir adımdır. Bizim bütün derdimiz de Irak’ın toprak bütünlüğünü de sağlamaktır. Böyle bir adım attığınız zaman ‘Parçalamaya başladım’ demektir. Bunu diğerleri takip edecektir. Bu bakımdan buna sıcak bakmıyoruz.”
İktidar medyası, Ankara’nın Barzani’yi “Sert şekilde uyarıp, sonuçları ağır olur” dediğini ve dahi “Sınır kapılarının kapatılması, Kürt yönetimiyle yapılan tüm faaliyetlerin askıya alınması seçeneklerinin masada olduğunu” yazsa da Erdoğan’ın tepkileri sözde kalmaya devam etti.
Barzani ne mi yaptı?
“Referandumdan hiçbir şekilde geri adım atılmayacak… Kimse karşımızda duramaz… Kimse bağımsızlığımızı engelleyemez… Karşı çıkılması halinde kanlı bir savaş yaşanır” karşılığını vermekle kalmadı, referandum çalışmaları için hazırlanan videolarda ülkemizin Doğu ve Güneydoğu’sunu da “Barzanistan” içinde gösterdi.
Ve Erdoğan dün G-20 Zirvesi için gittiği Hamburg’da bir kez daha referandumun Irak’ın yarınları açısından sıkıntı verici bir durum olduğunu anlatırken, Barzani için “Sayın dostum” ifadesini kullanıp, şu alçak tonlu açıklamayı yaptı:
“Şu anda doğrusu hangi konumda olduklarını hâlâ bilmiyorum. Temenni ederim ki, bundan referandum yapılmadan vazgeçerler. Ama bundaki direnmeleri onlara ben kaybettirir diye düşünüyorum, çünkü bizim için Irak’ın birliği, beraberliği, bütünlüğü çok çok önemlidir. Bu konuda bizim samimi niyetimiz, şu ana kadar Sayın Barzani ve onların çalışmalarına en büyük desteği veren hep biz olduk, şu anda da veriyoruz. Dolayısıyla ‘sakın ha bölünmeden yana olmayın, çünkü parçalanmada bereket yoktur, ama birlikte bereket vardır, bölünmeyin’ diyoruz. Bunu her zaman Sayın Barzani’ye de söyledim, bunu gelen bütün yetkililere de söyledim.”
Dikkat buyurun; Irak’ın birlik, beraberliği ve bütünlüğünün öneminden söz ediyor. Peki kendilerinin de “destekleriyle” bu noktaya gelen “Barzanistan”ın Türkiye’nin birlik, beraberlik ve bütünlüğü için hiç mi önemi yok?
Hamburg’da Suriye PKK’sıyla ilgili olarak, “Bizim sınırlarımızda bizi tehdit eden bazı oluşumlar olursa, biz bu oluşumlara karşı haddini bildiririz. Eğer Kuzey Suriye’de sözde bir Kürt devleti kurma gayreti olursa biz buna müsaade etmeyiz. Ve oradan ülkemize olan tehditleri asla affetmeyiz” diyen Erdoğan’ın, ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği silahlar için de, “Onların namluları bize dönüyor” ifadesini kullandığını belirtip, sadede gelelim.
-Adalet İstemek Terör ve Bölücülükten Daha Tehlikeli ki-
Başkanlık referandumun sloganlarından birisi de, “Terör son bulacak” idi.
16 Nisan’dan sonra Tunceli ve Şenoba’daki helikopter kazalarında kaybettiğimiz 25 şehidimiz hariç bugüne kadar tam 74 şehit verdik. Toplam 99 şehit.
Bayramda Hakkari Şemdinli Tekeli Üs Bölgesi’nde şehit düşen 22 yaşındaki sözleşmeli er Oğuzhan Küçük’ün babası, oğlunun nasıl şehit olduğunu sormuş, “Irak’ın kuzeyinden havan ve doçka silahıyla yapılan taciz ateşi” sonucu olduğunu öğrenince de, “Yani oğlum nöbette Kuzey Irak’tan gelen havan mermisi ile mi şehit oldu? Onu orada atana değil, attırana bakacaksın” demişti.
Terör bataklığı bir ve ikinci Kandili’yle Barzani bölgesinde değil mi?.. O namlular oradan askerimize, polisimize, korucumuza, öğretmenimize, işçimize dönmüyor mu?.. “Barzanistan” oluşumu bizi tehdit etmiyor mu ki, vazgeçtik “had bildirilmesinden”, “dostum” denebiliyor?
Ülkesini terör ve bölücülükle hedef alan birisini “dost” saymak, nasıl bir anlayıştır?
Barzani “dost”, ama adalet isteyenler “düşman”… Sadece adalet istemek, terör ve bölücülükten daha tehlikeli, öyle mi?
Ve sahi, Barzani’ye en hafifinden, “Küresel güçlerin taşeronu” diyen Bahçeli başta olmak üzere, Erdoğan’ın “vatan mücadelesi” verdiğini söyleyenler de Barzani’yi “dost” görecek mi? Veya Erdoğan bu müttefiklerini “dost” saymaya devam edecek mi?
Müyesser YILDIZ
9 Temmuz 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kilicdaroglu-barzaniden-daha-mi-tehlikeli-0907171200.html