Türkiye bu ayın ilk haftasında GATA İddianamesini konuştu. Dehşet manşetler atıldı.
“FETÖ’nün pilotlara kalp kumpasının ayrıntıları ortaya çıktı” denildi…
“FETÖ’nün Dr. Baltası”nın sahte raporlarla kaç pilotu biçtiği anlatıldı…
Örgüt üyesi tabip albayların FETÖ elebaşı “Fetullah Gülen’in yemek artıklarını yemek için birbirleriyle yarıştığını” dair ihbar mektubu yayınlandı vs.
İddianameyi okumaya başladığımda, ilk 15 Temmuz gecesine ait bölüme göz attım. “15 Temmuz Gecesi GATA’da Yaşananlara Bakılacak Olursa” başlıklı kısımda, şöyle bir madde vardı:
“Gece saatlerinde menfur darbe girişimine katılmış yaralı Muhammed Tanju Poshor ve Tuğgeneral rütbesi bulunan Semih Terzi hastaneye helikopterle getirilmiştir. Her ikisi de hastanede ölmüşlerdir. Zati eşyaları İsth. Alb. Ömer Serdar Yüksel’e teslim edilmiştir.”
Semih Terzi’yi biliyoruz. Ya Muhammed Tanju Poshor?.. Gül’ün döneminde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanıydı… Sonrasında Kosova’ya gönderildi… 15 Temmuz darbesinden bir gün önce Ankara’ya geldi… Darbe gecesi TRT’yi basanlar arasındaydı… Burada sırtından yaralandı… Evet ambulansla GATA’ya götürüldü, ama ölmedi… Hapiste.
Böylesine önemli bir iddianamede böylesine vahim bir yanlış. Haliyle okumaktan vazgeçtim!..
-O Manşetler Atılırken-
GATA İddianamesinin Eylül başında kamuoyunun bilgisine sunulduğunu belirttik.
Oysa İddianamenin gönderildiği Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi, bunun incelemesini çoktan tamamlamış ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na iade etmişti. İade tarihi 24 Ağustos’tu.
Anlaşılan o ki, bu iade birilerini rahatsız etmiş ve iddianameye “manşetlerle” destek arayışı başlatılmıştı.
-Mahkemede İddianamede Delil Bulamadı-
13 Ağustos tarihli İddianamede 104 şüpheli vardı ve bunlar hakkında, “Terör örgütüne üye olma, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, T.C. Hükümetini ortadan kaldırma veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, görevi kötüye kullanma ve tehdit suçlarından” cezalandırılmaları isteniyordu.
20 Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi inceledikten sonra öncelikle “GATA örgütü” hakkında şu tespitte bulundu:
“Şüphelilerin üzerlerine atılı bütün eylemleri iştirak halinde işlediklerine, aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğuna dair GATA’da görevli olmalarından başka (Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aynı kurumda çalışan pek çok kamu görevlisi hakkında ayrı ayrı kamu davaları açılmıştır) İddianamede herhangi bir eylemden bahsedilmediği ve bu hususta herhangi bir delil ortaya konulmadığı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere birleştirilmesi zorunlu olmayan davaların birlikte götürülmesi halinde sanıkların savunma hakkının kısıtlanacağı, salt suçlamaların aynı terör örgütü ile ilgili olması ve şüphelilerin aynı kurumda görevli olmalarının davalar arasında bağlantı olduğu şeklinde kabul edilemeyeceği, aksinin kabulü halinde terör örgütüne ilişkin tüm davaların birlikte görülmesi gerektiği sonucunun çıkacağı, dolayısıyla şüphelilerin eylemlerinin iştirak halinde işlenmemiş olması, her birinin eyleminin bireysel olarak değerlendirilecek olması karşısında aralarında herhangi bir irtibat bulunmayan 104 şüpheli hakkında tek iddianame ile kamu davası açılmasının şüphelilerin savunma hakkını kısıtlayacağı ve usul ekonomisine aykırılık oluşturacağı…”
-“FETÖ’nün Balta”sı İçin İzin Alınmadı-
Ardından soruşturma ve kovuşturmadaki şu eksikliğe dikkat çekildi:
“Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve görevi kötüye kullanma suçlarından cezalandırılmaları talep edilen şüpheliler Cengiz Öztürk, Fatih Örs, Murat Ünlü, Mustafa Aparcı, Ömer Deniz, Özgür Yeşilyurt, Sayit Demirkol, Seyfettin Gümüş ve Şevket Balta hakkında soruşturma izni alınmadığı anlaşılmakla, Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 5 Haziran 2017 tarihli kararında da belirtildiği üzere iddianamenin iadesi kurumuna ilişkin yasal düzenlemenin amacı gözetildiğinde, soruşturma ve kovuşturma şartı niteliğinde bulunması nedeniyle CMK’da açıkça belirtilmemekle birlikte soruşturma izni alınmamasının da iddianamenin iadesi nedeni olarak kabul edilmesinde zorunluluk olduğu…”
-Rapor Asılları Nerede?-
Son olarak da şöyle denildi:
“Yine kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçu açısından, içerik itibarıyla sahte olduğu iddia edilen tüm rapor asıllarının dosya içerisine konulmadan ve ilgilisi hakkındaki tüm raporlar ile hastane kayıtları getirtilip, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından bilirkişi raporu aldırılmadan CMK’nın ilgili maddelerine aykırı olacak şekilde kamu davası açıldığı…”
Neticede Mahkeme bu gerekçeler ve oybirliği ile GATA İddianamesinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesini kararlaştırdı.
Ancak Başsavcılık, iddianamenin arkasında durdu.
Şimdi itirazın yapıldığı 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı bekleniyor.
O kadar iri manşetten sonra iddianamenin reddi zor gözükse de;
Çok önemli bir konuda hazırlanan bir iddianameye, böylesi gerekçelerle itiraz edilmiş olması, dahası “delil yok” denebilmesi bir ilk…
GATA yıllardır derin bir yaraydı… Tüm uyarılara rağmen önlem alınmadı, seyredildi… 15 Temmuz’dan sonra ise Sağlık Bakanlığı’na devredilerek, burası da “halledildi”!..
“FETÖ”nün binlerce can yaktığı GATA’nın iddianamesi böyle olmamalıydı, değil mi?!.
Müyesser YILDIZ
12 Eylül 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiyenin-gunlerdir-konustugu-iddianame-mahkemeden-geri-dondu-1209171200.html