İçeriğe geç

Kandil’e mi Gidiyoruz, Erbil’e mi?

Erdoğan dün Erzurum’da önemli açıklamalar yaptı. Bir yandan “Barzanistan”ı sadece İsrail’in desteklediğini vurguladı, öte yandan, “Irak’ı ve Suriye’yi bölmek için her türlü oyunu sergileyen güçlerin, kendi ülkelerindeki birliği güçlendirmek amacıyla büyük bir gayret gösterdiğini” söyledi ve Barzani’yi “Müstekbirlerin”, yani sömürgecilerin oyuncağı olmakla suçladı.

Hani sadece İsrail’di?.. Kimdir bu “Müstekbirler”?..

Erdoğan’ın, “Kuzey Irak yönetimi bunun bedelini ödeyecek” demesi Irak’ın kuzeyine, şu sözleri ise Kandil’e operasyon olarak yorumlandı:

“Türkiye’nin güvenliği, kendi sınırlarında başlamıyor. Eğer bir tehdit sınırlarımıza kadar dayanmışsa, zaten içeri de girmiş demektir. Son 35 yılda bu gerçeği acı bir şekilde ve ağır bir maliyetle öğrendik. Artık, güvenliğimiz için gereken adımları, tehditlerin bizzat kaynağında atmakta kararlıyız. Ülkemize yönelik saldırılarda bulunan bir terör örgütü mü var? Bu örgüt nerede eğitiliyor, donatılıyor, plan yapıyor, üzerimize yollanıyorsa, doğrudan orayı hedef alacağız.”

-Bir Dubai Anlaşması Vardı-

Irak’ın kuzeyi veya Kandil’e operasyon konusunda yakın tarihimizden birkaç olay hatırlatalım.

ABD ve Türkiye arasında 22 Eylül 2003’te Dubai Anlaşması’nın imzalandığı, bu anlaşmada 8.5 milyar dolar kredi karşılığında, diplomatik ifadeyle “Türkiye’nin ABD’nin Irak operasyonlarında yer almaması veya Irak’a yönelik bir askeri operasyonda bulunmaması” şartının bulunduğu ortaya çıktığında, Dışişleri Bakanlığı anlaşmayı doğrulamış, ancak tek taraflı müdahale konusunda bir taahhütte bulunulmadığını bildirmiş, ABD tarafı ise, “Evet, öyle” demişti.

1 Mart tezkeresinden sonra 2005-2006’da Türkiye’nin PKK’ya yönelik Irak’ın kuzeyine muhtemel operasyonu gündeme geldiğinde de CIA sözcüleri, “Peşmerge kılığında Amerikan askerleriyle karşılaşabilirsiniz” uyarısında bulunup, alenen “Gelirseniz, ABD’yle çatışırsınız” mesajı vermişti.

2008 Şubat’ında Irak’ın kuzeyine düzenlenen kara harekatına ise dönemin ABD Başkanı Bush ve Savunma Bakanı, “Get out from Kürdistan” diyerek, tepki göstermişti.

Ki, sonrasında artık hava harekatına dahi karışmaya başladılar. Hem de bizzat NATO eliyle. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in, “Her ülkenin kendini savunma hakkı vardır. Türkiye’nin de terörist saldırılara karşı savunma hakkı vardır. Ama, bu savunma ölçüler içinde kalmalı ve gereksiz yere sorun daha da büyütülmemelidir” demesinin üzerinden 2 yıl geçti.

-Barzani İle Pazarlıklar Başladı Bile-

“Barzanistan” referandumu konusunda ABD ile aynı görüşteydik. Yapılmaması gerekiyordu. Ama oldu da bitti.

Şimdi ABD ne yapıyor; Barzani ile Irak merkezi yönetiminin arasını bulmaya hazırlanıyor.

Kaldı ki, “Barzanistan”ın danışmanlığını yaptığı ve “Kürt bağımsızlığını” savunduğu için “Kürt Lawrence’ı” olarak adlandırılan emekli ABD’li diplomat Peter Galbright, “Kürdistan referandum sonrası bağımsızlığa adım attığında, Amerika bunu kabullenecektir” dedi. Bu zatın 2006’da, “Türkiye’de derin devlet içinde de Kürdistan’a sıcak bakanlar var. Eskiden bağımsız bir Kürt devleti hayalinin önünde en büyük engel olarak görülen Türkiye’nin tutumu belirgin şekilde değişti… Kürdistan 5 yıl içinde kurulacak… Aslında kendi ordusu ve bayrağı var. Bir BM’nin tanıması eksik” şeklinde açıklamalar yaptığını da kaydedelim.

Sadece ABD değil BM de devrede. BM Sözcüsü Stephane Dujarric, Erbil yönetimi ile görüşmelerin sürdüğünü, yardıma hazır olduklarını belirtirken, “Irak’ta belirlediğimiz bir program var” demedi mi? Ve Barzani yönetimi, “siyasi karar” olarak nitelendirdiği uçuş yasağının kalkması için BM’ye çağrıda bulunmadı mı?

Ya Türkiye’nin tavrı? Irak merkezi yönetimi, İran ve Suriye tarafı ile “Barzanistan”ı kuşatmada anlaştık… Manşetler ve açıklamalar gayet iyi de nereye kadar?

Düne kadar Beşika Kampı için, “Türk askeri burayı derhal boşaltsın” diyen İbadi mi askerimizin Irak’ın kuzeyine girmesine cevaz verecek? Dahası sözde referandumun mürekkebi kurumadan Barzani’ye, “Petrol gelirlerinin merkezi hükümet tarafından kontrol edilmesi halinde maaşlarının kesintisiz ödenmesi” teklifinde bulunmadı mı? Barzani tarafı da, “Sunulan rakamların yetersiz olduğunu” söylemedi mi? Yani pazarlık başlamadı mı? Irak merkezi yönetimindeki çok sayıda ismin ABD vatandaşı olduğunu ve nihayetinde ABD ne isterse onu yapacaklarını unutmayalım.

İran’la ittifak güzel de, son dönemde bölgedeki “Pers milliyetçiliğinden ve yayılmacılığından” en çok şikayet eden bizimkiler değil mi?.. Suriye’ye gelince, hâlâ “Esad’ın iktidarda kalmasını cinayet olarak görüyoruz” denilirken, Barzani’ye karşı kiminle işbirliği yapılacak?

– ABD Kerkük ve Mahmur’a Niye Yerleşti?-

Referandumdan önce bizzat iktidar medyası yazdı; “ABD Kerkük’ü işgâl ediyor… Kerkük’e asker gönderiyor… Kenti işgâl için gelen asker sayısı bin 700’ü buldu. Sayının birkaç gün içinde 3 bine ulaşacağı belirtiliyor” diye…

Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi de Kerkük’e yığınak yapan ABD’nin, Sincar ve Mahmur bölgelerini işgâli hazırlandığını söyledi.

Sincar neresi? PKK’nın Kandil’den ovaya indiği, ABD ve Barzani’nin, “PKK’nın buraya yerleşmesine izin vermeyiz” dediği yer!..

Mahmur da ABD’nin Türkiye’yi yıllarca “kapatıldı, kapatılıyor” diye oyaladığı, PKK’nın insan kaynağı kampının olduğu yer!..

Referandumdan sonra ise ABD’nin Mahmur’da üs kurduğu açıklandı. Bugün de iktidar medyası, “ABD’nin, Kuzey Irak’a asker, silah ve cephane sevkiyatını son 3 günde artırdığını, Fırat Kalkanı’nda PYD/PKK’yı koruyan ABD’lilerin bu kez muhtemel Türkiye, İran ve Irak operasyonuna karşı Barzani’yi korumak istediğini” duyurdu.

Bunlar doğruysa, 10 sene önce CIA ajanlarına söyletilenin, bugün doğrudan Pentagon tarafından söylendiği, “Gelirseniz, ABD’yle çatışırsınız” dendiği anlaşılmıyor mu?

Demek ki, Sevr projesinin sahibi sadece İsrail değilmiş, “müstekbirler”den birisi de ABD’ymiş.

Peki ABD ile savaşmaya var mıyız ve hazır mıyız?

Erdoğan ve Trump daha 15 gün önce ne kadar yakın “dost” olduklarını açıkladığına, Başbakan Binali Yıldırım da daha 4 ay önce, “ABD’ye savaş açacak değiliz” dediğine göre, tabii ki değil!..

Öyleyse?

Biz “manşetlerle çarpışa çarpışa” mücadeleyi sürdürürken;

“Müstekbirler”, ya Türkiye içinde yeniden PKK’nın düğmesine basar ya da Kandil’e sınırlı bir operasyona izin verir. Bir ihtimal PKK’nın sözde lider kadrosundan bir iki ismin yakalanmasını sağlar…

Barzani ve Sevr projesi de yol almaya devam eder!..

Müyesser YILDIZ

1 Ekim 2017

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/mustekbirlerin-turkiye-plani-ne-0110171200.html

Kategori:Uncategorized