İçeriğe geç

Erdoğan’ı Barzani Konusunda Kim Kandırdı?

“Barzanistan” referandumunun üzerinden 5 gün geçti.

Erdoğan’ın referandumun ertesi günü 2017-2018 Akademik Yılı açılışı töreninde söylediği şu üç cümlenin altını çizelim:

“İlişkilerimizin tarihteki en iyi seviyesinde olduğu bir dönemde önceden hiçbir danışma ve görüşme yapılmadan alınan bu karar, açıkçası ülkemize de ihanettir… Sen kalkıp böyle bir adımı atarken ‘ya bir de soralım’ demiyorsun… Açıkçası biz son ana kadar Barzani’nin böyle yanlışa düşeceğine ihtimal vermiyorduk, demek yanılmışız…”

Bize “sorulmamasından” başlayalım…

Çok değil, 3 yıl önce Barzani’nin Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hawrani, “Bağımsızlık ilânı Ankara’dan habersiz olmaz” demişti.

Barzani en son Türkiye’ye 26-27 Şubat’ta geldi. Öncesinde Almanya’daydı, şu demeci verdi:

“Bu, bizimle Bağdat arasındaki bir iç mesele. Türkiye ve İran’la bir ilişkisi yok. Irak’la anlaşabilirsek, bunun Türkiye’yle bir bağlantısı olmaz.”

Bunları söyledikten sonra ülkemize geldi, İstanbul’da Erdoğan’la, Ankara’da da Binali Yıldırım’la görüştü. O görüşmelerde bağımsızlık referandumun konuşulup, konuşulmadığına dair bir herhangi bir bilgi verilmedi. Sadece iktidara yakın medya “ilgililere” dayanarak, “Böyle bir konunun hiçbir şekilde gündeme gelmediğini” yazdı.

Acaba?

Barzani’nin Almanya’daki o pervasız açıklamasının sebebi ve temeli; Mesela Erdoğan’ın 21 Mayıs 2015’te ATV-A Haber ortak yayıyında Gazeteci Mehmet Barlas’ın, “Barzani’nin açıklamaları ve Amerika’nın Irak’taki terör eylemlerinin başarıya ulaşmasından sonra Kuzey Irak’ın bağımsızlığına adeta yeşil ışık yakar tutuma girmesi sizi Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak düşündürmüyor mu?” şeklindeki sorusuna verdiği şu cevap olabilir mi?

“Bu olayı biraz detay almak lâzım. Şu anda bunu Irak’ın birinci derecede kendi iç meselesi olarak değerlendirmek gerekiyor. Yani Irak, kendi içinde eğer böyle bir eyaleti bu şekilde bölünme ile neticelendiriyorsa, bu onun iç sorunudur… Bizim son dönemlerde Kuzey Irak’a tanıdığımız imkânlar, verdiğimiz destekler, onun orada bir yerde de güç bulmasına imkân tanımıştır. Şu anda diyaloglar da Kuzey Irak’la hükümetimiz arasında, bizler arasında iyi gidiyor. Kendilerinin Irak içerisindeki atacakları bu adım, Irak merkezi yönetimiyle alakalı bir konudur, çünkü Irak merkezi yönetimiyle şu anda Kuzey Irak yerel yönetiminin hukuku, hiç iyi değil. Çünkü anayasal haklarını bile alamıyorlar. Barzani, gerek yeğen Barzani, Neçirvan’ı kast ediyorum, her ikisi de Türkiye’ye müteşekkir olduklarını her toplantıda, bizimle olan değil farklı yerlerde de bunu ifade eder noktaya geldiler.”

-MİT Müsteşarı mı Dışişleri Bakanı mı Yanılttı?-

Erdoğan’ın açıklamalarından devam edelim:

5 Temmuz 2017’de France 24 televizyonuna verdiği mülakatta, “Bir defa ben Erbil’de yapılacak olan bu referandumu doğru bulmuyorum ve bu konuyla ilgili olarak da biz Kuzey Irak yerel yönetimine bu düşüncemizi bildirdik” dedi.

8 Temmuz’da G-20 Zirvesi için gittiği Almanya’da, bağımsızlık referandumunu Irak’ın bütünlüğü açısından doğru bulmadığını belirterek, şöyle devam etti:

“Bunun Sayın dostum Barzani’ye haberini Dışişleri Bakanlığı olarak da verdik. Dedik ki, ‘bu yanlış bir yoldur, bundan vazgeçin ve yarın bunun bedelini ödemek de sizin için zor olacaktır’. Ve şu anda doğrusu hangi konumda olduklarını hâlâ bilmiyorum, temenni ederim ki bundan referandum yapılmadan vazgeçerler.”

12 Eylül’da Kazakistan’dan dönerken de “Barzani’yle herhangi bir temas var mı?” sorusuna şu karşılığı verdi:

“Görüşmeler var. Ben MİT Müsteşarımı gönderdim. Hem Bağdat’a, hem Erbil’e gitti, görüşmeler yaptı. Mevlüt Bey Çarşamba günü gidiyor.”

Ve 18-21 Eylül tarihleri arasında BM Zirvesi için gittiği ABD’de ise şunu söyledi:

“Barzani’ye söyledik, ‘Sakın böyle bir yanlışa girmeyin’ dedik. ‘Size her türlü yardımı yaptık. Sakın böyle bir yanlışı yapmayın’ dedik.”

Bu açıklamaların mürekkebi kurumadığına göre, Erdoğan’ın, “Hiçbir danışma ve görüşme yapılmadan alınan bu karar, açıkçası ülkemize de ihanettir… Sen kalkıp böyle bir adımı atarken ‘ya bir de soralım’ demiyorsun ” sözlerini nereye koyacağız?.. Peki, o görüşmeleri yapıp, Barzani’nin “yanlışa düşmeyeceği” konusunda “son ana kadar” Erdoğan’ı umutlandırıp, “yanılmasına” yol açan yetkililer kimlerdir ve bunlardan hesap sorulması düşünülmüyor mu?..

-Kerkük’te Kandırıldıktan Sonra-

Erdoğan’ın “yanılmışız” itirafına gelince;

Türkiye’nin Başkanlık referandumu ile uğraştığı Nisan ayına, Barzani bezinin Kerkük’e asılması olayını dönelim.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Barzani’nin tuzağa düştüğünü” söylemekle kalmayıp, bez oylamasından önce Dışişleri Müsteşarı’nın Neçirvan Barzani’yi aradığını, onun da, “Artık oylama olur, oylamadan evet çıksa da biz bu bayrağı asmayı düşünmüyoruz” cevabını verdiğini açıkladı.

Erdoğan da, “Oradaki o bayrağın sahipleri şunu bilsinler ki bölücülük yapıyorlar. Ben Irak bölgesel Kürt yönetimine sesleniyorum. Bu yanlıştan bir an önce dönün. Türkiye ile münasebetleri bozmayın. Hemen o bayraklarınızı indirin. Yoksa şu andaki geldiğimiz noktadan kusura bakmayın geri adım atmak zorunda kalırsınız. Bedeli ağır olur” uyarısında bulundu.

Sonra?

Başkanlık referandumunun üzerinden 3 gün geçmişti, Erdoğan yarım ağızla, “Belli yerlerde bayrak kaldırıldı, son olarak meclisten de kalkacağının haberini almıştık, henüz kalktı mı, kalkmadı mı doğrusu bilemiyorum” dedi.

Erdoğan bunu söyledikten kısa bir süre sonra Kerkük’teki resmi kurumlara Barzani bezi asılması kararı resmen yürürlüğü girdi. Karara uymayan kurumlara ceza verileceği bildirildi.

Besbelli “kandırılmıştık”!.. Peki 5 ay önce bu “kandırılmanın” gereği yapılsa, en azından Erdoğan’a, “bayrak kaldırıldı” haberini verenlerden hesap sorulsa, bugünkü “yanılgı”ya düşülür müydü?

“Barzanistan” referandumundan önce MGK, Bakanlar Kurulu ve Meclis olağanüstü toplandı. Bir takım kararlar alındı… Erdoğan’ın referandumdan sonraki, “Ekonomik yaptırımdan, askeri seçeneklere kadar tüm ihtimaller masada… Bir vanayı kapadığımız anda iş bitti…” sözlerinin üzerinden de 3 gün geçti…

Referandumdan önce dünya “sınırların değişmesini” konuşurken, biz “sınavların değişmesine” daldık…

Referandumdan sonra da vergilerdeki artışa…

Bunlar önemli, lâkin en acil konumuz “Barzanistan”!..

Referandum pusulasındaki, “Kürdistan Bölgesi’nin ve Bölge’nin yönetimi dışındaki Kürt alanlarının bağımsız bir devlet olmasını istiyor musun?” sorusu Sevr’in kapımıza dayandığının en somut delili değil mi?

Yani bu iş Erdoğan’ın söylediği gibi, “üstesinden gelinmeyecek, anlamsız” bir mesele ya da “Türkiye’yi teğet geçmesini umduğu bir ateş” değil!..

Birilerinin, “Türkler 3 gün konuşur, sonra unutur” düşüncesinde olduğu kesin…

Nitekim, “Diyalog kuralım… Kürt kardeşlerimizi üst aklın eline bırakmayalım” demek suretiyle kabullenmeler başladı…

Hayır!.. Bari buna kesinlikle “alışmayalım” ve de “kabullenilmesine” izin vermeyelim… Yoksa, arkası çorap söküğü gibi gelir!..

Müyesser YILDIZ

29 Eylül 2017

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/erdogani-barzani-konusunda-kim-kandirdi-2909171200.html

Kategori:Uncategorized