Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar İran’a gitti, bölgedeki gelişmelerle ilgili çeşitli görüşmeler yaptı. Yarın da Erdoğan İran’da olacak.
Erdoğan İran ziyaretiyle ilgili olarak, “İran’a ziyaretim, Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantısıdır. Ama bunun içeriğinde şu anda aktüalitesi çok zengin olan Kuzey Irak durumu var. Kuzey Irak konusunu da görüşeceğiz. Bu görüşmelerimizin içerisinde gerek Sayın Ruhani ile gerekse Sayın Hamaney ile görüşmelerimiz olacak. Bu görüşmelerden sonra çok daha değerlendirmiş olarak, süreç için ciddi bir yol haritasını belirlemiş olarak dönmüş olacağız. Ama biz bütün bölge ülkeleri ile zaten bu konuda irtibat halindeyiz” dedi.
Bölge ateş topuna dönmek üzere ve yapılacak olan “Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı”…
Irak’la ikili ilişkiler gayet iyi giderken, ABD-İngiliz ortaklığının “kimyasal silah” yalanlarına kanıp, nasıl da Saddam’a cephe aldık… ABD’nin devşirdiği subaylarla Irak Ordusu’nu çökertmesini nasıl da seyrettik… Ve Irak fiilen bölündü!..
Ya Suriye?.. Sınırları kaldırmış, ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yapmıştık… Sonra birden ABD istedi diye Esad’a da düşman olduk… Dahası, Esad yönetimine karşı savaşacak muhalifleri eğitip, silahlandırdık… Suriye ordusu henüz dağılmadı, ama birkaç cephede savaşmak zorunda kaldı… Suriye’de de fiili bölünme gerçekleşti… Biz bugün tümüyle “Barzanistan referandumuna” odaklanmışken, o bölünme iyice tahkim ediliyor!..
Bu süreçte, yine ABD yapımı olan “FETÖ” projesi ile Türk Ordusu’nun da içten nasıl çökertildiğini anlatmaya gerek yok.
Dün, “Komutanlar neye hazır?” diye sormuştuk ya, Suriye’yle ilgili şu notları da hatırlatalım:
15 Temmuz darbesinden kısa bir süre sonra ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, “Türk Ordusu çok zor, selam çakıp IŞİD’le savaşmaya gitmiyorlar, aylar süren müzakereler oluyor” demişti.
Darbeden sonra Suriye’yi girdik, ama PYD/YPG’den çok IŞİD’le mücadele için. Bunun üzerine o dönem Obama’nın, şimdi Trump’ın IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, “Türkiye’nin 15 Temmuz’dan sonra farklı bir ülke” olduğunu vurgulayıp, şöyle konuşmuştu:
“Türkiye şu anda bu teröristlere karşı savaşıyor, kayıp veriyor ve biz de sahada onların yanındayız. Bu belirgin bir gelişme. Uzun süredir onları bu konuda teşvik ediyorduk. Sonunda oradalar ve birlikte yapıyoruz.”
McGurk aynı açıklamasında, 15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye’nin bölge politikalarına yaklaşımını değiştirdiğini belirtmiş ve “Kürtlerin önünde birlik için tarihi bir fırsat olduğunu” söylemişti.
İşte Ankara’nın kükremeleri arasında Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yaşananlar tam da bu!..
-İran’a Karşı Harekete Geçirilmesi İstenen Müttefikler Kim?-
Irak ve Suriye; Biliyoruz ki, BOP kapsamında bölünmesi planlanan ülkelerdi.
Tabii ki, İran da var. BOP yürüdüğüne, ABD’yle “ittifakımız” devam ettiğine ve Erdoğan’ın “dostu” Trump’ın İran’a yönelik “şahin” politikaları ortada olduğuna göre, bu ülkeyle kurulan temaslar daha bir önem kazanıyor.
Hele de ABD’nin Türkiye politikasında “havuç” görevini yerine getiren eski Büyükelçi James Jeffrey sadece 15 gün önce Washington’a yeni dış politika çağrısında bulunup, “ABD’nin dış politikada İran’ı öncelikli tehdit olarak kabul etmesini ve bu ülkeyi kuşatmak için de müttefiklerin harekete geçirilmesini” önermişken!..
-Neden Sadece Hulusi Akar?-
Dikkat çekici bir kaç husus daha:
Biliyoruz ki, Erdoğan bugüne kadar kritik ön görüşmeleri yapma görevini hep MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a verdi. PKK’yla muhatap olan, Barzani’ye gidip gelen, Suriye politikasını belirleyen hep o oldu.
15 Temmuz’dan sonra ise “üçlü troyka”yla, yani Akar, Fidan, İbrahim Kalın ekibiyle tanıştık.
Peki de İran’a neden bir tek Hulusi Akar gönderildi?.. Akar sadece askeri temaslarda bulunmadığına, siyasilerle de görüştüğüne göre, İbrahim Kalın veya en azından “FETÖ”nün “İrancı” diye suçladığı Hakan Fidan’ın da olması gerekmez miydi?
İkinci bir konu; Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan “İslâm Ordusu”ndayız. Malûm bu ordu içinde İran yok. Çünkü İsrail gibi Suudi Arabistan da İran’ı “baş düşman” sayıyor. İsrail eski Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Moshe Yaalon’un daha birkaç gün önce, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle çıkarlarının aynı olduğunu belirtip, “Bu iki ülke İsrail’in yeni dostlarıdır” dediğini ekleyip, soralım:
“İran’la ilişkileri geliştirdiğimize göre, mesela İslâm Ordusu’ndan ayrılıp, Suudi Arabistan ve İsrail’e de mesafe koyacak mıyız?”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, İran’lı mevkidaşıyla yaptığı basın toplantısında, “Türkiye ve İran yüzyıllardır dost ve ortak değerlere sahip iki ülkedir. Bu ortak değerler doğrultusunda içerisinde bulunduğumuz mevcut tehdit ve risklere karşı işbirliğimizi geliştiriyoruz” dedi.
İran Genelkurmay Başkanı Bakıri de “Askeri ilişkiler ve daha fazlasının” Erdoğan’ın İran ziyareti sırasında görüşüleceğini söyledi.
Bugüne kadar bölgede kime “dostum” denildiyse, bir şekilde “düşman” olundu. O yüzden İran temaslarında ne olur bu ifade kullanılmasın, ama Akar’ın söylediği gibi, “Yüzyıllardır dost ve ortak değerlere sahip iki ülke olduğumuz” gerçeği içselleştirilip, unutulmasın yeter!..
Tabii, BOP’un Türkiye ve İran’ın kapısına dayandığı da!..
Müyesser YILDIZ
3 Ekim 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/irana-neden-bir-tek-hulusi-akar-gonderildi-0310171200.html