İçeriğe geç

Kaht-ı Rical!..

Devlet yönetiminde “liyakat” en temel ölçüdür. Dinimiz de “Emaneti ehline veriniz” diye buyuruyor.

Kaht-ı rical sözünü ilk 90’lı yıllarda duymuştum. Tansu Çiller Başbakandı. “Devlet adamı kıtlığı” demekmiş. O günkü şartlarda bu sözcüğü kullanan, muhalefet partisinden biri değil, DYP’li bir milletvekiliydi. Son dönemde bu söz o kadar çok kullanılır oldu ki!..

AKP iktidarında “liyakatın” ölçüsü çok uzun süre, “Alnı secdeye gelmek” ve Fetullah Gülen’den alınan referans oldu.

Devlette, kendilerinden başka kimseye güvenmiyorlardı.

O yüzden 2010 Anayasa referandumunda, “Dedelerin arka bahçesi” dedikleri yargıyı “FETÖ”nün arka bahçesi yapmaktan çekinmediler.

“FETÖ”yle ilişkiler bozulduktan sonra yargı ne halde, anlatmaya gerek yok.

Konumuz, Erdoğan’ın başlattığı AKP’li belediyeler operasyonu.

Yıllardır millet ve muhalefet partileri, hatta AKP içindeki isimler birçok belediye başkanından şikâyetçiydi, ama Erdoğan hiç oralı olmadı, “surda gedik açtırmadı”!..

Şimdi bizzat Erdoğan istifalarını istiyor, kimi sessizce boyun eğiyor, kimi direniyor.

Konuyla ilgili Erdoğan’ın dün İran’dan dönerken yaptığı açıklamalara bakalım.

“Bir makama getirilirken her şey iyi güzel, ama benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamı boşaltılmasının istenilmesi niye yadırganıyor? Kaldı ki istifa ya da görevden ayrılma, bu davada bir sorun olarak görülmemelidir. Nitekim, bir çok arkadaşımız daha önce bir çok görevlerini bırakmışlar, sonra başka görevler almışlardır. Ama dava olarak görmez de, hasbi değil hesabi davranırsan; ‘Benim şanım var şerefim var’ dersen, kusura bakma ama, partinin şerefi herkesin şerefinin şanının çok daha önündedir” dedi.

Çok doğru. Ancak galiba temel sorunumuz da bu; Makama gelirken ses çıkarmamak!..

Düşünebiliyor musunuz, bakanlar bakan olduğunu televizyondan öğreniyor… “Ben bu göreve layık mıyım, değil miyim?” diye düşünmeden, ilk demecini patlatıyor… Biz bu ülkede niye bir tek Allah’ın kulunun çıkıp da, “Teşekkür ederim, ama ben bu göreve lâyık değilim” dediğini duymadık… Veya bakanlığı ile ilgili onlarca rezalet yaşanırken, sorumluluğu üstlenip, istifasını verdiğine tanık olmadık…

Afedersiniz, geçen ay bir tek kişi çıktı. Yalova Üniversitesi Rektör Vekili Cengiz Tomar, “Şahsen ben de kendimi çok lâyık görmüyorum bu işe. Ben Edinburgh Üniversitesi’nde okudum. Orada hoca olamadım” dedi… Üç gün sonra görevden alındı!..

Bu bağlamda bir diğer önemli husus; “FETÖ” yıllarca kaset kumpaslarıyla devlet yöneticilerini rehin aldı. Ve yine maalesef bir tek devlet yetkilisi çıkıp da, “Böyle bir durum var. Bana şantaj yapılıyor. Ama ne ben ne eşim ne çocuklarım devletim ve milletimden daha önemlidir” diyemediği içindir ki, bu büyük yıkımı yaşadık!..

-AKP’lilere Yeni “Özgürlük” mü?-

Erdoğan’ın açıklamalarının asıl önemli kısmına gelelim. Belediyelerdeki görevden almalarla ilgili önce şu hukuki tespiti yaptı:

“Belediyelerdeki durum tabii ki farklı. Onun iki yöntemi vardır; Partiden ihraç veya görevi ihmal veya kötüye kullanmaktan dolayı yapılabilir.”

Ardından da şunları söyledi:

“Tabii ki, biz bu yolları denemek istemiyoruz. Eğer hakikaten illerde ilçelerde bu tür sıkıntılar varsa, teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcımız çağırır görüşür kendileriyle; iyi niyet içerisinde mesele çözülür. Ama olay belediye olduğu zaman farklı. Ama orada da görüşmek suretiyle ‘gelinen nokta budur’ denilebilir ilgili başkana. İstifa suretiyle o makamı boşaltmanın kendisini de bizi de sıkıntıya düşürmeyeceği anlatılabilir.”

İşte burada duralım.

Bir belediye başkanını tüm hatalarına rağmen, partiden ihraç edip, etmemek kendi bilecekleri iştir.

Lâkin, “Görevi ihmal veya kötü kullanma” söz konusu ise devletin başı, “Biz bu yolları denemek istemiyoruz” diyebilir mi?

Ne yani, görevden alınan CHP, MHP veya HDP’li başkanların yok da AKP’li başkanların “görevi ihmal veya kötüye kullanma” özgürlüğü mü var?

En az bunun kadar vahimi; O sözler, “Suçu yok, ama madem istifa etmiyor hazırlanır bir dosya…” şeklinde gözdağı olarak da anlaşılmaz mı?.. Yarın öbürgün açılacak davaların üzerine peşinen şaibe düşürülmüş olmuyor mu?..

“FETÖ” temizliği, tamam… Kendi kadroları yetişti, artık her yeri onlara teslim etmek istiyorlar, tamam… Liyâkatın yerini tamamen “lidere itaat” aldı, ona da tamam.

Ama yeter ki, hukuk, kul hakkı-yetim hakkı ve “devlet çivisi”nin önemi unutulmasın!..

Millet ve devletin “şeref ve şanının”, belediye başkanları veya partilerin çok daha önünde olduğu da!..

Müyesser YILDIZ

5 Ekim 2017

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/erdoganin-aciklamalarinin-asil-onemli-kismina-gelelim-0510171200.html

Kategori:Uncategorized