Darbe ve “FETÖ” davalarında, sivil-asker pek çok gizli tanık var.
Bunlardan “en önemli” denileni ise “Abdullah” kod adlı tanık.
Uzun yıllar “FETÖ” içerisinde yer aldığını, ancak “4 yıl önce vatana ihanet içinde olduklarını anladıktan sonra” yapıyla ilişkisini kestiğini söyleyen biri.
TSK’da tam 25 üst düzey eski subayın “FETÖ’cü” olduğunu öne sürdü.
İddianameler büyük ölçüde onun ifadesiyle şekillendi.
Yargılamalar başladığında da sesi-görüntüsü değiştirilerek duruşmalarda dinlendi veya özel celselerde ifadesi alındı.
Mesela bir duruşmada, askeri casusluk kumpasıyla ilgili şunları anlattı:
“Operasyondan 1-2 ay önce cemaat abilerinden biri, ‘Ruslarla takılan subay-astsubay tanıdığımın olup olmadığını sordu. ‘Neden?’ diye sorduğumda, ‘Bir kısım askeri personel, Rus kadınlar ile yatıyormuş, aslında bu kadınlar Rus casusuymuş, askeri bilgileri toparlıyorlarmış, polislerin abileri soruyor.’ dedi. ‘Vay canına, içimizde ne hainler varmış.’ diyerek tepki göstermiştim, ancak böyle bir tanıdığım olmadığı için de kimsenin ismini vermemiştim. Daha sonra medyadan İzmir casusluk operasyonunu takip ettiğimde, gerçekten gözaltına alınan askerlerin casusluk yaptığı algısına kapılmıştım.”
Bir başka duruşmada, “FETÖ’cü” askerlerin terörle mücadelede de kumpas kurduğunu, yapılan operasyonların TSK’nın değil, örgütün güç gösterisine dönüştüğünü, ayrıca operasyonlarda uçuş emniyet tedbirlerinin ihlal edildiğini, bu yüzden çok sayıda şehit verildiğini söyledi.
-2015’te Verdiği Liste Ne Oldu?-
“Abdullah”, Aralık ayında Doğu’daki bir ilimizde görülen darbe davasında da SEGBİS yoluyla tanık olarak dinlendi.
Salonda bulunan davanın 1 numaralı sanığını teşhis edip, “Alay komutanımdı. Kendisini o dönem yakınen tanıdım. Davranış ve hareketleriyle o dönem ‘hizmet hareketi’ diye bilinen FETÖ/PDY üyesi olduğunu anladım. Bunlar kendilerini gizlemek için namaz kılmaz ve oruç tutmazlardı. Karargâhta subaylarla ilgili anında karar vermez, ertesi gün karar verirdi. Stratejik konuları FETÖ’den talimat alarak öyle uygulardı. Kendilerinden olmayanlara mobbing uygulardı. Örgüt içinde değeri yüksek birisidir” dedi.
Sözkonusu sanık ise, “Yıllarca kendi aralarında yaptıkları dedikodularla bizleri kafalarında bir yere oturtmuşlar. Yalanlarla, iftiralarla bizi karalıyorlar. Delil oluşturacak somut tek bir şey söylemediler. Anlatılanlar tamamen başkalarından duydukları kuruntulardan ibarettir” karşılığını verdi.
Bundan sonra da ilginç bir gelişme yaşandı.
Sinirlenen “Abdullah”, 2015 yılında yaşadığı olaylardan söz etti.
İddiasına göre, 25 eski subayın adını YAŞ öncesinde bir şekilde Erdoğan’a ulaştırmış ve bunların terfisinin engellenmesi gerektiğini bildirmiş.
Anlaşılan o ki, daha o zaman devletle irtibata geçen ve itibar edilen birisi.
Devam edelim.
Erdoğan da listeyi hem dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, hem de Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e vermiş.
Davutoğlu listedeki isimlerin “FETÖ’cü” olduğuna inanmazken, Özel listeyi MİT’e gönderip, bilgi istemiş.
MİT’ten gelen “FETÖ’yle bağlantıları yoktur” şeklindeki yazı üzerine Özel, “İşte budur” diyerek, terfi listesinde hiçbir değişiklik yapmamış.
Erdoğan’ın bu gelişmeden de haberi olmuş ve Davutoğlu ile Özel’i toplantıya çağırıp, bir kez daha terfi listesinde değişiklik yapmalarını istemiş.
“Abdullah”ın söylediğine göre, Davutoğlu o toplantıdan “kıpkırmızı” bir yüzle çıkmış, ama listede çok da büyük değişiklikler yapılmamış.
İşte verdiği o listede, davanın 1 numaralı sanığının adının da bulunduğunu, ama terfi ettirildiğini ve ayrıca diğer isimlerin tamamının da darbeye karıştığını veya “FETÖ’cü” çıktığını, böylece kendisinin haklı olduğunun görüldüğünü savunan “Abdullah”, 2015’teki bu tavırları nedeniyle Ahmet Davutoğlu ve Necdet Özel hakkında suç duyurusunda bulunmayı planlamışken, son anda “cepheyi genişletmemek” için bundan vazgeçti.
Ancak en azından mahkemenin, kendiliğinden suç duyurusunda bulunmasa bile bu iki ismin tanık olarak dinlenmesi yönünde bir karar alması gerekmez miydi, gerekmez mi?
Darbe davalarının en önemli gizli tanığı… Birçok davada sanıklar hakkında verdiği ifadeler ciddiye alınıp, işlem yapılıyor… Ama nedense dönemin “sorumlularına” dair beyanlarına itibar edilmiyor…
Bu işte ciddi bir çelişki ve yanlışlık yok mu?
Ve acaba Davutoğlu’nun AKP’ye “muhteşem” dönüşünün, darbe süreci ve bundan sonraki olası gelişmelerle de bir ilgisi var mıdır?
Müyesser YILDIZ
2 Şubat 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/en-onemli-gizli-tanik-oyle-iki-ismi-sucladi-ki…–0202181200.html