Dört gün önceki “Genelkurmay Başkanı’nın Kim Olacağına Fethullah Gülen mi Karar Verdi” başlıklı yazımızda, normal şartlarda bugün Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda oturması gereken Korkut Özarslan’ın Balyoz kumpasıyla önünün nasıl kesildiğini, kimlerin Özarslan lehine Fetullah Gülen’le görüştüğünü ve Gülen’in ne cevap verdiğini aktardık.
Ortaya çıkan tablo kabaca şöyleydi:
TSK’nın çeşitli birliklerinde uzun yıllar Adli Müşavirlik yapan ve halen görevde olan bir hakim albay var… Hakim Albayın ağabeyi de Amerika’da ve hem Fetullah Gülen’e, hem ABD’ye çok yakın bir isim. Kumpas sürecinde Pensilvanya ile bağlantılar, bu iki kardeş aracılığıyla sağlanmış, devreye Hüseyin Gülerce de sokulmuş…
Bu iddialar, askeri yargıdaki “FETÖ” yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında tanık olarak bilgisine başvurulan bir askeri hakim albayın ifadesinde yer alıyordu.
Meğer aktardıklarımız, buzdağının görünen küçük bir kısmıymış.
Dosyada, 23 Aralık 2016 tarihli bir başka ifade daha var.
Bu ifadenin sahibi ise bir hakim yarbay. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında yayınlanan sözde sıkıyönetim listesinde Milli Savunma Bakanlığı emrine alınmış gözüken yarbay, bu tasarrufun tasfiye amaçlı olduğunu, zira geçmişte de İzmir Casusluk kumpasında fişlendiğini ve tayinlerde çeşitli mağduriyetler yaşadığını vurguladı.
-TSK Aleyhindeki Haberleri O mu Organize Etti?-
Yarbay’ın, Pensilvanya ile bağlantısı olduğu öne sürülen Adli Müşavir ile ilgili beyanlarına gelince;
15 Temmuz’dan önce TSK bünyesinde yürütülen çeşitli “FETÖ” soruşturmalarında savcı olarak görev aldığını belirten Yarbay, 2010’daki bir soruşturmada kime ulaştığını şöyle açıkladı:
“Bazı internet siteleri ve twitter hesaplarında TSK ile ilgili haberler çıkmaya başlamıştı. Soruşturma kapsamında bazı şüphelilerin teknik takibi yapıldı. Bu takibe, o hakim albay da takıldı. Şüphelilerle görüştüğünü, talimat verdiğini tespit ettik. Kanaatimce, haberleri o organize ediyordu.”
2012 yılında sözkonusu kişiyle aynı birlikte çalıştıklarını, ilginç bir şekilde bu defa da kendi birlik ve komutanları aleyhinde haberler yapılmaya başlandığını, baş şüpheli olarak o Adli Müşaviri gördüklerini, soruşturma açıldığını, hemen akabinde kendisi hakkında twitter hesapları ve Taraf Gazetesi’nde haberler çıktığını kaydeden Yarbay, “Maalesef o dönemde Twitter IP numaralarını paylaşmadığı için bağlantıyı ortaya koyacak kanıta ulaşamadık” dedi.
-Gülen’le Akraba mı?-
Yarbay, şunları da söyledi:
“Bu yapıyla ilişkilili olduğunu değerlendiriyorum. Hakim Albay ısrarla her sohbet esnasında çeşitli makamlarda görev yapan askeri hakimlerin Alevi mi Sünni mi olduğuna dair sorular soruyordu. O dönemde kamu kurumları içindeki etkinliklerinin verdiği cesaretle birçok kez benim yanımda Fetullah Gülen’i övmüş, hocaefendi diye bahsetmiştir. Hatta anne tarafından akraba olduklarını söylemiştir.”
-Devlet İle FETÖ Arasında Arabuluculuk mu?-
Yarbay’ın ifadesinin asıl ilginç kısmı ABD’de olan “Meşhur” ağabeye dair sözleri. Şunları anlattı:
“Ağabeyinin Amerika’da bir üniversitede çalıştığını ve kanaatimce garip bağlantıları olduğunu biliyorum. Sanırım 2011 yılı idi. Bir konuşmamız esnasında bu Hakim Albay, ağabeyinin FETÖ ile devlet arasında arabuluculuk yapmak için Türkiye’ye davet edildiğini, masraflarının örtülü ödenekten karşılandığını bana söylemişti.”
“Paralel paralel beraber yürünülen, ne istenirse verilen” 2011 yılında ne vardı?
Ergenekon ve Balyoz başta olmak üzere TSK’ya yönelik kumpaslar tam gaz sürüyordu.
Yarbay’ın iddiası doğruysa, herkesin herşeyin farkında olduğu anlaşılıyor. Bu durumda da, “Neyin arabuluculuğu ve o ağabeyi acaba davet edip, görüşen kimdi?” diye sormakla yetinip, devam edelim:
Tanık Yarbay, hakim albayla ilgili sözlerini şu tespitle bitirdi:
“15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası adının MSB emrine görevlendirme listesinde bulunduğunu görünce büyük bir şaşkınlık yaşadım. Kendimce 17/25 Aralık sonrası itirafçı olmuş olabileceğini ya da gizli bir el tarafından korunduğunu değerlendiriyorum.”
-Savcı da Şüphelenmiş-
Yarbay’ın bu son sözlerini niye mi aktardık?
Çünkü, 1 numaralı sanığın Genelkurmay eski Adli Müşaviri olduğu bu davanın iddianamesini hazırlayan Savcı da hakim albayın “Bir el tarafından korunduğundan” şüphelenmiş!..
Şöyle ki;
Davada, Muharrem Köse’nin yanısıra dönemin Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet İşleri Başkanlığı görevlileri de sanık.
İşte bu sanıklara yöneltilen suçlamalardan birisi, sözkonusu hakim albayla ilgili bir soruşturmayı kapatmaları.
Ne mi olmuş? İddianameden özetleyelim:
2013 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bu hakim albayla ilgili internette çıkan bir haber gönderilmiş. Haberde, hakim albayın ailesi ve sülalesinin Gülen cemaatinden olduğu, T.C.’ne Atatürk’e, Türk devrimlerine karşı çıktığı, Harp Okulu’nda öğrencilerin arasında “Hoca” lakabıyla bilindiği, İstanbul’dan sorumlu imam olmak için çalıştığı ve öz abisinin ABD’de cemaatin yöneticiliğini yaptığı gibi iddialar varmış.
Dönemin görevlileri, bugünün sanıkları ise bu soruşturmayı, “Soyut nitelikte” diye kapatmış.
İddianameyi hazırlayan Savcı, “Yazılı olan haber incelendiğinde, Askeri Adalet İşleri Başkanlığı’nın kabulünün aksine, çok net iddiaların mevcut olduğu, hakkında bu kadar ciddi iddialar bulunan bir Askeri Hakimin adeta yangından mal kaçırırcasına soruşturmadan korunduğu değerlendirilmektedir” deyip, sanıkları suçladıktan sonra sonuç bölümünde hakim albay hakkında da şu dikkat çekici tespiti yaptı:
“Bu kişinin halen görevine devam ettiği, tanık sıfatıyla ifade verdiği, iddialarla ilgili ciddi bir araştırma yapılması ve elde edilecek sonuca göre durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği hususu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takdirinde olduğu düşünülmektedir.”
Savcı özetle diyor ki; “Bu kişi dün de korundu, bugün de korunuyor.”
Ne kadar ilginç bir durum!.. Anlaşılan çok “Özel” biri!..
Birileri, Meral Akşener’in adaylığı için imza vereceklerin “FETÖ”cü olup olmadığını düşüneceğine, öncelikle bu karmaşık işlerin ve dahi “FETÖ”nün siyasi ayağının üstüne gitse ya!..
Müyesser YILDIZ
4 Mayıs 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/tskda-gulenin-akrabasiyim-diye-hava-atan-asker-kim-04051800.html