ABD ve AB’yi arkasına alan Yunanistan, Ege’de son yıllarda 18 ada ve yüzlerce kayalığımıza el koydu.
Yine ABD ve AB destekli Doğu Akdeniz, yani Kıbrıs’taki kuşatılmışlığımızı artık yandaş medya bile kabul etti ki, birkaç gün önce ABD’li düşünce kuruluşu CSIS’ın yayınladığı bir raporu görmek zorunda kaldı. Raporda, Beyaz Saray’dan Türkiye’yi Kıbrıs’tan kuşatarak, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına el koyması isteniyor, ayrıca Ada’ya asker çıkarılması ve “Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz’de İsrail-Yunanistan-Kıbrıs-Mısır paktının kurulması” öneriliyordu.
Maalesef bu gelişmeler vatandaşlarımız gibi siyasilerin de gündeminde pek yok. Oysa seçimlerden sonra Türkiye’nin önüne konulacak ilk dosyalardan biri Kıbrıs. Zira BOP, yani “Büyük İsrail” projesinin ana odağı orası. Bu yüzden Kıbrıs’tan askerlerimizi çekmemiz ve garantörlükten vazgeçmemiz isteniyor.
-Akşener’in Çıkışı, Bakanın Helikopterle İnişi-
Ege ve Kıbrıs’ın siyasilerin gündeminde olmadığını belirttik, ama dün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Çanakkale’de Erdoğan’a şu eleştirileri yöneltti:
“Kıbrıs’ı verdin mi kardeşim? İkide bir İngiltere’ye niye gidiyorsun kardeşim? Hepimize ‘Hain’ dedin. Kendine ‘Yerli ve milli’ dedin. Nasıl bir yerli ve millilik bu? 18 ada gitti. Böyle bir dış politika ile bu ülkenin yürütülmesi mümkün değil.”
Tesadüf, bugün bir “son dakika” gelişmesi oldu; Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin helikopterle Doğu Akdeniz’de keşif ve gözetleme faaliyetlerini sürdüren TCG Giresun Fırkateyni’ne helikopterle indiği “Flash” haber olarak duyuruldu.
Ege ve Kıbrıs’ta “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş/geçiyor”; Bakan Canikli, Fırkateyn’den şu mesajları verdi:
“Herkesin, Türk milletine yönelik bir saldırı ve tehdit içerisinde olacaksa onu çok iyi düşünmesi, bin defa düşünmesi gerekiyor. Kimsenin yanlış hesap yapmaması gerekiyor. Biz her yerde olduğu gibi denizlerimizde ve sularımızda bu ülkenin menfaatlerini koruyacak her türlü tedbiri almak durumundayız ve alıyoruz. Bunlardan hiçbir şekilde taviz vermemiz söz konusu değil. Bazı ülkelerin, mahfillerin Bizans oyunlarının yeni versiyonlarını piyasaya sürerek bu sularda, denizlerde Türkiye’nin menfaatlerini ortadan kaldırmaya yönelik birtakım adımlar attıklarını zaman zaman görüyoruz. Buna müsaade edemeyiz, bu millet buna müsaade etmez. Hiç kimse yanlış hesap içerisinde olmasın. Birtakım oldu bittilerle Türkiye’nin denizlerdeki menfaatlerini ortadan kaldıracak, onlara hâlel getirecek bir adıma, teşebbüse kesinlikle müsaade etmeyiz. Ne gerekiyorsa yaparız. Bugüne kadar bu millet bunu yaptı, bundan sonra da yapmaya devam edecek.”
-Söz Uçar Yazı Kalır-
Bu girişten sonra Türkiye’nin hayati konuları olan Ege ve Kıbrıs’a, partilerin seçim beyannamelerinde nasıl yer verildiğini aktaralım.
AKP’den başlayalım; “Yaparsa Yine AKP Yapar” sloganlı beyannamede, AKP iktidarının dış politikadaki “başarıları” şöyle özetleniyor:
“Modern Türkiye tarihinde, geçmiş hükümetlerle mukayese götürmeyecek şekilde, dış politikamıza başarı mührü vurduk. Türkiye’yi, hükümetlerimiz döneminde bağımsız, pro-aktif siyaset ve perspektif üreten bir dış politikaya kavuşturduk. Türkiye bugün başkalarını takip eden değil, inisiyatif ve sorumluluk alan bir ülkedir. Daha önce başka ülkelerin izinden giden, kendi çıkarlarını bile koruyamayan bir ülke iken, bugün bölgemizde ve dünyada liderlik yapan bir ülkeyiz.”
Beyannamede, Ege veya Yunanistan’a özel bir atıf yok. Kıbrıs’a gelince; Bu kadar “Kandırılmışlığa” rağmen ve emperyalizm artık niyetlerini gizleme gereği dahi duymazken, hâlâ “Çözüm” ve “Müzakerelere yapıcı katkı” vaadinde bulunuluyor.
İktidar olma gibi bir niyeti bulunmasa da MHP’nin beyannamesine geçelim:
Burada da Ege veya gasp edilen Adalarımız yok.
Kıbrıs için ise, “Türkiye’nin en önemli millî davasıdır. Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde kurucu antlaşmalardan kaynaklanan vazgeçilemeyecek ve tartışılamayacak ahdî hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılması ya da olumsuz etkilenmesi hiçbir şart altında kabul edilmemelidir” vurgusundan sonra, “Türkiye ve KKTC’nin haklarının korunması ve millî çıkarlarımızın zarar görmemesi şartıyla”, Rum yönetimi ile BM gözetimindeki diplomatik görüşmelerin desteklendiği belirtiliyor.
İYİ Parti’ye bakarsak; “Ege” başlığı var ve “İki devlet arasındaki sorunların diyalog ve müzakere yöntemleriyle çözümlenmesi için iyi niyetle ve samimiyetle çalışacağız. Aynı uluslararası örgüt ve ittifaklar içinde olunmasına rağmen, uluslararası hukuk ve anlaşmaların temel hükümlerine aykırı davranışlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarını ve egemenliğini ihlâl eden yaklaşımlar karşısında Türkiye’nin Ege’deki haklarının korunmasında ve ihlâllerin önlenmesinde kararlı davranacağız” deniliyor.
Kıbrıs konusunda da “Milli davamızdır” başlığı altında, şu görüşler yer alıyor:
“Kıbrıs konusu Türkiye için bir Millî Davadır. Ada’daki Türk varlığının bekası, Türkiye’nin millî güvenliği ve Türkiye ile Yunanistan arasında Lozan Barış Antlaşmasıyla kurulmuş bulunan hassas stratejik dengelerle doğrudan ilgilidir. KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti arasında karşılıklı saygıya dayanan samimi ilişkilerin ve iş birliğinin ‘tek millet iki devlet’ anlayışıyla yürütülmesini Partimiz için esas kılacağız. KKTC ile Ekonomi, Savunma, Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması yapılması Kıbrıs politikamızın hedefi arasında yer alacaktır. Partimiz, Kıbrıs Rum tarafının, Ada’nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkının doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını göz ardı eden, Kıbrıs’ın etrafındaki hidrokarbon kaynaklarında araştırma faaliyetlerinde bulunmasına karşıdır. Kıbrıs Rum Yönetiminin bu tek yanlı faaliyetlerinin ve Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’ne tecavüz teşkil eden hareketlerinin önlenmesi için kararlılıkla çalışacağız.”
-Kılıçdaroğlu: Gelip Alacağım-
Ve CHP’ye geçerken, 6 ay önce yaşanan bir tartışmayı hatırlatalım.
Erdoğan geçen Aralık’ta Atina’ya gittiğinde, meşhur “Lozan güncellenmeli” çıkışını yaptı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bu ziyareti şöyle eleştirdi:
“İşgâl altındaki 18 ada neden sorulmadı?”
Kılıçdaroğlu’na cevap, Yunan Savunma Bakanı Panos Kammenos’tan geldi. Kammenos, “Gel de al” dedi.
Bunun üzerine Kılıçdaroğlu da şu açıklamayı yaptı:
“Yunanistan, Ege adalarının 18’ini işgâl etti. Ya arkadaş, benim her söylediğime laf yetiştiriyorsun, bir de bu 18 adayla ilgili bir cümle kur. Cümle dahi kurulmuyor. Yunanistan Savunma Bakanı bana cevap verdi, ‘Gel de al’ diyor. 2019’da geleceğim, o adaların tamamını alacağım. Bunu niye söylüyorum? Bir dönem bunlar Kıbrıs için de söylüyorlardı ‘Gel de al’ diye. Rahmetli Ecevit ne yaptı? Çıktı ve gitti aldı. Bitti o kadar. Korkudan cevap bile veremiyor. Hani sen dünya lideriydin kardeşim, herkes önünde titriyordu. Süleyman Şah Türbesi’ni kendi topraklarımızdan kaçırdık. Kimse bana millilikten söz etmesin. Kendi toprağını terör örgütüne bırakacaksın, kendi türbeni alacaksın, kaçıracaksın. Sonra da kalkacaksın bana, ‘Ben milliyim’ diyeceksin. Olmaz, ben gerekirse orada şehit olurum, ama toprağımı korurum. Vatanım için her şeyi yaparım. Ege adalarının 18’inde gidecek Yunanlılar askeri birliklerini kuracak, askerlerini götürecekler orada konuşlandıracaklar, ben bunu dile getireceğim, tek cümle bile etmeyeceksin. Kimsin sen? Hani milliydin, niye demedin Yunanistan Savunma Bakanı’na ‘Sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anamuhalefet partisini tehdit edemezsin kardeşim.’ Niye demedin?”
Şimdi CHP seçim bildirgesinde, Ege’ye dair ne var, ona bakalım. CHP diyor ki;
“Ege Denizi’ni iki halk arasında ayrıştırıcı bir engel değil, dostluğu artırıcı ve birleştirici bir fırsat olarak göreceğiz. Ege Denizi’nde yaşanan sorunları ikili görüşmeler yoluyla, hakkaniyet ilkesine göre çözmeye çalışacağız. Batı Trakya’da yaşayan Türk nüfusun, tüm uluslararası antlaşma ve sözleşmelerden kaynaklanan hak ve çıkarlarının korunması için kararlılıkla çalışacağız. Bu doğrultuda Yunanistan’la sonuç odaklı müzakereler yürüteceğiz.”
Nerede, “2019’da geleceğim, o adaların tamamını alacağım” sözü?..
“Kıbrıs Fatihi” merhum Bülent Ecevit’in partisinin, bu konudaki politikasına gelince;
Türkiye’nin böyle bir “sorunu” olmadığı halde, aynen emperyalistler gibi “Kıbrıs sorunu” başlığı altında şunlar anlatılıyor:
“Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla, KKTC’nin ve Kıbrıslı Türklerin kazanılmış haklarını koruma ve iki toplumun siyasal eşitliğini sağlama hedeflerini gözeteceğiz. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki gücünü artıracak ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının adil bölüşümünü sağlayacağız. Kıbrıslı Türkleri ekonomik yaptırım ve uluslararası ambargolara karşı desteklemeye devam edeceğiz. KKTC’nin iç işlerine müdahale edilmesine izin vermeyeceğiz. KKTC’nin anayasal kurumlarıyla karşılıklı saygı ve eşitlik çerçevesinde iletişim kuracağız.”
Merhum Ecevit ve Rauf Denktaş’ın, KKTC’nin tanınması için çalışma, Türkiye ile KKTC’nin entegrasyonu hedefleri nerede? Yok!..
AKP’nin, Yunanistan, Ege, Kıbrıs konusundaki söylem ve politikalarından var mı bir farkı?!.
Müyesser YILDIZ
1 Haziran 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/chpnin-iktidar-hedefinin-olmadigini-suradan-anladim-01061823.html