İçeriğe geç

“Ver F-35’i Al Papazı” da!..

24 Haziran seçimleri için tüm partiler “Adalet ve hukukun üstünlüğü” vaadinde bulundu.

Diğerleri kaybettiğine göre, Erdoğan ve AKP’nin bu konudaki açıklamalarını hatırlayalım.

Seçim çalışmaları sırasında Türkiye’nin adalet konusunda da çok daha iyi bir döneme girdiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:

“Demokrasi ve hukuk devletine olan bağlılığımızdan taviz vermeden nice tehdidin üstesinden gelmeyi başardık. Şimdi 24 Haziran’da yapılacak seçimlerin ardından hayata geçecek olan yeni yönetim sistemimizle yönetmeyi daha güçlü, yasamayı daha itibarlı, yargıyı da daha bağımsız hale getirmeyi hedefliyoruz. Türkiye adalet konusunda da çok daha iyi bir döneme giriyor. Tüm olumsuzluklara rağmen süratle toparlanıp yeniden hukuk devleti durumuna girebiliyorsak bu önemli.”

AKP’nin beyannamesine de şunlar yazıldı:

“Yargı görevini yaparken, bağımsız olduğu kadar tarafsız da olmalı. Yargı yetkisini kullanan kurum ve kişilerin bağımsız ve tarafsız karar vermelerini kolaylaştırılacak tedbirler alınacak. Adalet hizmetlerinin aksamasının önündeki engeller kaldırılacak.”

-Ver Papazı Al Papazı-

Biliyorsunuz ülkemizde tutuklu ABD’li bir papaz var. Adı Andrew Brunson. İzmir Diriliş Kilisesi Pastörüydü, önce “Misyonerlik” faaliyeti yürüttüğü gerekçesiyle sınırdışı edilmek istendi. Ardından bir gizli tanığın ifadesi üzerine “FETÖ” soruşturması kapsamında 9 Aralık 2016’da tutuklandı.

Erdoğan’ın, ABD Başkanı Trump’la 16 Mayıs 2017’de Washington’da yaptığı ilk yüzyüze görüşmede bu konu da gündeme geldi. Trump, Brunson’un tahliye edilip, “Hızla ABD’ye gönderilmesini” istedi.

O görüşmeden 4 ay sonra Erdoğan, Polis Akademisi Mezuniyet Töreni’nde şunları söyledi:

“Pensilvanya’daki nasipsiz adamın arkasından giden profesörler de var. Sen nasıl profesörsün? Sen profesör olsan ne yazar? ‘Papazı verin’ diyorlar. Bir papaz da sizde var, bize verin, biz de onu size verelim. ‘Onu karıştırma.’ Ne demek? Adam ilkokul mezunu, herhangi bir şeyi yok, takılmışlar peşine gidiyorlar. Şu anda da birçoğu kaçmış, Pensilvanya’da onun kaşanesinde, onunla beraber yaşıyorlar. 400 dönüm arazi Amerika onlara tahsis etmiş, orada beraber ‘dünyada 160 ülkeyi buradan idare ediyoruz’ diyorlar. Ama Amerika’nın bir sesi çıkıyor mu? Çıkmıyor. Defaatle görüşmemize rağmen, 85 koli dosyayı bunlara göndermemize rağmen ses çıkıyor mu? Çıkmıyor. Burada ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Birileri bizi bir yerlerden idare etmeye çalışıyor. Birileri bizi bir yerlerden bölmeye, parçalamaya çalışıyor. Fakat bu milleti de bu ülkeyi de bölemeyecekler, parçalayamayacaklar.”

ABD yönetimi, Erdoğan’ın bu “takas” önerisini, “Hayal bile edilemez” buldu. Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Papaz Brunson’u yurduna getirmek bizim için çok ciddi bir konu. Bu konuyu Başkan Trump da Erdoğan ile çok uzak olmayan bir zamanda, BM genel kurulu sıralarında New York ziyaretinde tekrar gündeme getirdi. Dışişleri de Brunson ile yakından irtibatta. En son 18 Eylül’de ziyaret edildi. Biz halen onun serbest bırakılması için uğraşıyoruz. O Türkiye’de haksız yere hapsedildi.”

Ekim ayında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile dönemin ABD’li mevkidaşı Tillerson arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde de Papaz konusu ele alındı. Sözcü Neuert bu defaki açıklamasında, “Türkiye önemli bir NATO müttefiki. Tutukluların yakınları ve avukatlarıyla görüştürülmesini bekliyoruz. Verilen sözler yerine getirilmeli. Türkiye’nin ABD’yle arasına mesafe koymasını istemeyiz. Beklentimiz tansiyonun düşürülmesi” dedi.

Kasım ayında 15 Temmuz darbe girişimi ve sonuçlarının ele alındığı ABD Kongresi’ndeki bir oturumda, Erdoğan’ın “takas” önerisi tartışıldı. Bir senatör, “Bu adalet değil, fidye istemektir. ABD bir NATO müttefikinden bu tür bir yaklaşım beklemez” diye konuştu.

Neticede yine o günlerde ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşen Başbakan Binali Yıldırım, şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı:

“Hukuki konularda siyasi pazarlık çok etik değil. Doğru bir şey değil. Türkiye bir hukuk devleti, ABD de bir hukuk devleti. Bizim istediğimiz bir al-ver meselesi değil, bizim istediğimiz hukuk işlesin.”

-İddianameye Göre Casus, FETÖ’cü ve PKK’lı-

Papaz hakkındaki iddianame nihayet tutuklandıktan 15 ay sonra Mart 2018’de tamamlandı. “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına” hem “FETÖ” hem PKK adına suç işlemek, siyasal veya askeri casusluk yapmak, Gezi Parkı eylemlerini organize etmekle suçlanan Brunson hakkında toplam 35 yıla kadar hapis cezası istendi. İddianamenin sonunda da özetle şu değerlendirme yapıldı:

“Evangelist kilise pastörü maskesi altında daha çok istihbarat ve psikolojik savaş doktrini ile hareket eden gayri nizamıharp elemanı gibi hareket etti. İzmir Protestan Diriliş Kilisesi Pastörü olarak tanık beyanlarında belirtildiği üzere çoğu özel eğitim almış asker ve istihbarat geçmişi olan kişilerden oluşan, özel teknikler ile faaliyet gösteren bir oluşum içerisinde PKK ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütleri ile koordineli bir şekilde ve bu örgütlerin amaçları doğrultusunda insani yardım, eğitim ve kurs gibi maskeler altında etnik köken, dini inanış ve mezhep farklılıklarını suistimal ederek Ülkemizin bölünmesi, parçalanması, iç karışıklık çıkartılmak suretiyle halkın birbirine karşı kışkırtılması yönünde faaliyette bulundu.”

İktidar medyası her zaman olduğu gibi bu iddianameyi de çarşaf çarşaf yayınlayıp, “hükmü” kesti.

İddianamenin açıklanmasından sonra ABD Başkanı Trump, “İyi bir beyefendi” olan Brunson’un Türkiye’de zulme uğradığını öne sürüp, “Ona casus diyorlar. Ben ondan daha casusumdur” şeklinde tweet attı.

Erdoğan ise iddianamenin kabulünden 2 ay sonra CNN International’da şunları söyledi:

“Bu yargıda olan bir olay. Yargıda olan bir olayı niçin siz siyasi bir sürecin içerisine sokuyorsunuz? Kendi ülkenizde yargıda olan olayı siz bize kalkıp da talebimize uyarak vermiyorsunuz ve diyorsunuz ki, ‘Bu yargıdır, karışmayız’. Yargıda olmayanı biz sizden istiyoruz, FETÖ terör örgütü var, onun başı sizde. 1999 yılından beri siz onu ülkenizde saklıyorsunuz ve bu mahkûm değil, hatta tutuklu da değil, biz sizden onu istiyoruz evraklarıyla beraber, siz onu bize vermiyorsunuz. Burada şu anda yargılanmakta olan ve terör örgütüyle ilişkileri olan birisini bizden istiyorsunuz, olmaz böyle şey.”

Erdoğan, Brunson ve Fetullah Gülen ile iki ülke arasında rehin ve rehine diplomasisi yapıldığı iddiasına ilişkin olarak da, “Bunların hiçbirisi sadece bir rehin meselesiyle alakalı değildir” dedi.

-Yeni Türkiye ve İpin Ucu-

“Eski Türkiye”deki, emperyalizme meydan okuma, “Ver Papazı, al Papazı” pazarlığı ve “Adalet konusunda daha iyi bir döneme giriyoruz” vaadinden nereye gelindi?

Erdoğan, 24 Haziran seçimlerinden hemen sonra ABD’li Senatörler Lindsey Graham ve Jeanne Shaheen’i AKP Genel Merkezi’nde kabul etti. İktidar medyası, senatörlerden Shaheen hakkında şu sicili çıkardı:

“Türkiye’ye F-35 dahil silah satışını blokesini öngören tasarıyı hazırladı… ABD’deki FETÖ yapılanmasıyla yakın ilişkileri var.”

Sonra?

Bu iki senatörün, Erdoğan’ın ardından tutuklu Rahip Brunson’u ziyaret ettiği ortaya çıktı. Ziyareti Twitter açıklamasıyla duyuran ABD Senatosu Silahlı Kuvvetler Bütçe ve Adalet Komisyonları Üyesi Graham, Erdoğan’la bu konuyu görüşmek üzere bir araya geldiklerini, onu ABD’ye götürmek için yoğun bir şekilde çalıştıklarını belirtip, “Brunson bana göre hiçbir şeyden suçlu değil” dedi ve ekledi:

“Brunson sorunu çözümlenene kadar Türkiye ile daha iyi bir ilişki olmayacak ve ben bunu Türk hükümetine bildirdim.”

Ne tesadüf, “İktidarın sözcüsü” olduğu ifade edilen Abdülkadir Selvi de bugün Hürriyet’teki “Yeni dönemin ipuçları” başlıklı yazısında, şunları vurguladı:

“Batı dünyasıyla ilişkilerin düzeltilmesinin öncelikli gündem maddeleri arasında olduğu söyleniyor. OHAL’in kaldırılması, Mehmet Altan ve Celalettin Can’ın tahliyesi yeni dönemin ayak sesleri görülebilir mi? ABD’yle ilişkilerin iyileştirilmesi adına 18 Temmuz’daki rahip Brunson davasından bir tahliye çıkar mı? Erdoğan kavga etmeyi bildiği kadar uzlaşmayı da bilen bir lider. Yeni dönem, yeni umutlarla geliyor. 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleriyle sistem değişikliği onaylandı, siyasetin sorunları çözüldü. Şimdi sıra toplumsal sorunların çözümünde. Bunun yolu da AK Parti’nin reformcu kimliğine dönmesinde yatıyor.”

“Yaparsa yine AKP yapar” sözünün gereği ve “ABD’yle ilişkileri düzeltme” adına; Rahip Brunson tahliye edilir mi?!.

Edilir de o “Kapı” gibi iddianame, o açıklamalar, o manşetler ne olacak?..

“Kandırılma” faturası bu defa kime çıkarılacak?..

Dahası, hukukun üstünlüğünün değil “ABD tehdidi ve F-35’in üstünlüğünün” önemi gözümüze sokulacağına göre, yargı tabutuna son çivi çakılmış olmayacak mı?..

Müyesser YILDIZ

2 Temmuz 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/amerikali-rahip-tahliye-mi-oluyor-02071803.html

Kategori:Uncategorized