İçeriğe geç

Anadolu’yu Korumak Kimin Görevi?

Erdoğan’ın dün Malazgirt Zaferi’nin 947. yıldönümünde yaptığı konuşmada çok önemli tespitler vardı.

Anadolu’nun, insanlığın geleceğinin kilit taşı olduğunu, büyük liderlerin buraya sahip çıkmak istediğini vurguladı…

Maruz kalınan saldırıların, Türkiye üzerinde oynanan oyunların, perde gerisinde yazılan senaryoların böyle bir tarihi arka planının olduğunu belirtip, “Bin yıllık göz bebeğimiz Anadolu’yu ne kadar güçlü tutarsak, gerisindeki o dev medeniyeti ve tarih birikimini de o derece güçlü tutmuş oluruz. Anadolu bir benttir. Bu bent yıkılırsa, ne Orta Doğu, ne Afrika, ne Orta Asya, ne Balkanlar, ne de Kafkaslar kalır. Üzerlerindeki Anadolu denen ulu çınar gölgesi kalkan tüm bu coğrafyalar her türlü tehdide, tehlikeye, istiskale, işgale açık hâle gelir” uyarısında bulundu…

“Bunun için ekonomide, ticarette, teknolojide güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Bunun için ordumuzla, üniversitelerimizle, sanayi kuruluşlarımızla, tüm kurumlarımızla güçlü olmak durumundayız. Aksi takdirde bize bırakınız bu vatanı, bırakınız bu coğrafyayı, bu dünyada bir tek gün yaşama hakkı tanımazlar. Güçlü olmazsak, bize şu cihanda tek bir nefes alma imkânı, bir yudum su içme, bir lokma yemek yeme fırsatı vermezler” dedi…

Şunu da ekledi:

“En ufak bir zaaf belirtisi gösterdiğimizde, üzerimize leş kargaları gibi geleceklerini görürsünüz. İçerimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki, mesele Tayyip Erdoğan meselesidir. Hayır mesele Türkiye meselesidir. Mesele İslâm meselesidir.”

Çok doğru da;

Tarih boyunca Anadolu’da gözü olanlar, Sevr’i yazanlar bu yüzyılda topraklarımıza tankla, tüfekle, Tomhawk füzeleriyle, kimyasal silahlarla gelmediler ki!.. Küreselleşme, globalleşme adı altında ekonomiyle, kimyasal tarım ürünleri ile geldiler…

Tüm bunların önünü de, “Paranın dini, imanı, ırkı, milleti, vatanı olmaz” ve “Ülkemizi pazarlamakla mükellefiz” anlayışı açmadı mı?..

Türkiye’nin en stratejik ve güçlü kurumlarının (Telekom, Tekel, Petkim, Petrol Ofisi, limanlar, bankalar, fabrikalar) satılması bugün yaşanan kuşatmanın müsebbibi değil midir?

Teknolojik açıdan çok gelişmesek de devasa AVM ve plazalarımız, karayollarımız olmasa da tarım ve hayvancılıkta güçlüydük. Kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik. Şeker, fındık, zeytinyağı, tütün vs. üretimimizi Sevr’in sahiplerinden AB’nin buyruklarıyla durdurmadık mı?.. Samanı bile ithal eder duruma düşmedik mi?

İşte bugün limonun kilosunun 10 liraya çıkması gündemde ve kağıt sıkıntısı konuşuluyor… Peki Atalarımızın dişiyle tırnağıyla kurduğu SEKA ne zaman, niye ve kime satıldı?

Özelleştirmeler, “Tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkıyoruz” diye savunulurken, doğmamış iki kuşağımız nasıl borç yükü altına girdi?

“Yapmayın, etmeyin, satmayın” diyenleri, “Statükoculukla, 1940’larda kalmakla” suçlayan kimlerdi?

Uzatmayalım; Anadolu çınarının suyu, toprağı, oksijeni böyle kesilmişken, nasıl bir Anadolu savunması?

-Her Türlü Milliyetçilik Ayaklar Altına Alınmadı mı?-

Elbette herşeye rağmen milli birlik, bütünlük!.. Tamam da;

“Bu ülkede şu kadar etnik grup var” söylemleri,

“Osmanlı benzeri eyalet sistemi olabilir” açılımları,

“Onlar-biz” ayırımı,

“Türk Milleti”ni telaffuz etmeme,

Başbakanlık katında, Türkiye’nin parçalanması gibi düşünceler karşısında önlem almayı, “Sevr sendromu yaşamak ve paranoyaklık” olarak niteleyen raporlar hazırlanması,

Ve dahi, “Bizde ayırım yok, bölücülük yok, bölgesel milliyetçilik yok, etnik milliyetçilik yok, dinsel milliyetçilik de yok. Kimse bizim karşımıza Kürtlükle, Türklükle çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız” denmesi neticesinde tespih tanesi gibi dağıtılmadık mı?

Emperyalistler, binlerce kilometreden gelip, sınırlarımıza yerleşirken, ne yaptık?.. Topraklarımızın dibinde “terör devletçikleri” ne zaman kuruldu?

Ya, “Medeniyetler ittifakı… Dinlerarası diyalog” projeleri hangi dönemde hayata geçirildi?.. Ve daha dün denecek kadar yakın zamanda, “İslâm’ın güncellenmesinden” söz edilmedi mi?

“Yapmayın, etmeyin. Türk’ü tasfiye projesi uygulanıyor” uyarısında bulunanlar, “Ulusalcılık, Ergenekonculukla” suçlanmadı mı?.. Ulusalcılık suç sayılmadı mı?

Demek ki neymiş; “Mesele, Tayyip Erdoğan meselesi değil, Türkiye ve İslâm meselesi”ymiş!..

-Bağırsak Temizliği Değil miydi?-

Evet, “Ordumuzla, üniversitelerimizle, tüm kuruluşlarımızla güçlü olmak” zorundayız!..

Üniversiteler başta olmak üzere tüm kuruluşlarımızın 16 yılda nereden nereye geldiği ortada. Sadece bugünkü bir haberden hareketle Ordumuzun durumunu hatırlatalım.

TSK, “Bölgemizde meydana gelen gelişmelerin yanısıra, istikbal ve istiklalimize yönelik tehditlerin de artması” sebebiyle eski pilotları harbe hazırlık eğitimine çağırmış!..

Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk gibi bilumum kumpaslar ve hatta 15 Temmuz, Ordumuzun bugünlere gelmesi için yapılmadı mı?

İyi de o kumpaslarla “Milli ordumuzun kafeslenmesini”, “Bağırsak temizliğine” benzetenler, ABD’nin casusluk ve terör örgütlerine, “Ne istedilerse veren” kimlerdi?

Peki, ordumuzun başına gelenleri anlaşıldı mı? Anlaşılsa, “Milli ordu”nun yerine, Sevr’deki “Ordu’yu tasfiyenin” kibarcası olan “Profesyonel ordu”yu koyma peşinde koşulur mu?

-Malazgirt’e Saray mı?-

Maalesef sadece Ordu’muzun başına gelenler değil, pek çok şey anlaşılamamış olmalı ki, bu tarihi tespit ve uyarıların ardından çıka çıka, Malazgirt’e “Cumhurbaşkanlığı Köşkü” açılımı çıktı!..

Madem Anadolu çınarı tehdit altında, Malazgirt’e öncelikle büyük tarım çiftliklerinin veya fabrikaların kurulması gerekmez mi?

Yukarıda da belirttik; Emperyalistler, 15 Temmuz hariç tankla, tüfekle, füzeyle gelmediler. Gelseler, elbette ki, Milli Mücadele ruhuyla her türlü mücadele verilirdi, verilir, verilecektir. Satın aldıkları fabrikalarımızla, şirketlerimizle, bankalarımızla, arazilerimizle, verdiğimiz üslerle ve “reform” adı altında tüm direnç noktalarımızı savunmasız hale getirerek geldiler. İşte şimdi de her cepheden üzerimize “Leş kargaları” gibi saldırıyorlar.

Bunun müsebbibi ise Millet değil, on yıllardır bu politikaları uygulayanlardır.

O halde Anadolu savunması da öncelikle onların görevidir; Satılan kuruluşların geri alınmasıdır… Tarım ve hayvancılığın ayağa kaldırılmasıdır… Türk Milleti ve Türk Ordusu’na canla başla sahip çıkılmasıdır!..

Müyesser YILDIZ

27 Ağustos 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kim-koruyacak-anadoluyu-27081855.html

Kategori:Uncategorized