24 Haziran seçimleri üzeri Erdoğan ile Muharrem İnce arasında “Apolet sökme” tartışmalarının odağı olan 2 Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Metin Temel’i artık herkes tanıyor.
“Apolet sökme” tartışmaları öncesinde ise Temel, 15 Temmuz gecesi şehit Ömer Halisdemir tarafından öldürülen Semih Terzi komutasındaki Silopi Özel Kuvvetler Üssü’ndeki bir timin suikast teşebbüsünden kurtulan komutan olarak biliniyordu.
Hatırlanacaktır, darbe ve Temel’e suikast teşebbüsü iddiasıyla açılan Silopi Özel Kuvvetler davası geçtiğimiz 17 Nisan’da bitti. Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonucunda, sanıklar darbeden ceza alırken, İsmail Metin Temel’e suikast iddiasıyla ilgili beraat kararı verildi.
Sonrasında şu gelişme oldu:
Orgeneral Temel, dava sonuçlandıktan yaklaşık 2.5 ay sonra 2 Temmuz’da, “Yurtdışında bulunduğundan karardan geç haberdar olduğu” gerekçesiyle “İstinaf başvurusunun süresinde yapıldığının” kabul edilmesini isteyerek, 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararına karşı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne itirazda bulundu.
İtiraz dilekçesinde, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını tekrarlayan Temel, Cumhurbaşkanına suikast davası örneğini de vererek, şunları söyledi:
“Tüm sanıkların şahsıma yönelik öldürmeye teşebbüs suçu sabit olduğu halde mahkemece sanıklar hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesi yerinde değildir. Bu nedenle sanıklar hakkında beraate yönelik kararın bozulmasını ve yeniden yargılanarak mahkûmiyetlerine karar verilmesini talep ediyorum. Gelen özel kuvvet timi personeline yüksek değerlikli hedefe (YDH), yani benim için gönderildiklerini sanıkların ifadelerinden öğrendim. Zira sanıklar, tarafımdan alınan tedbirler, verdiğim vur emirleri sonucunda koruma personelinin ve il jandarma komutanlığının destek olarak gelip aldığı tedbirler nedeniyle şahsıma yönelik herhangi bir eylemde bulunamamışlardır. Ayrıca helikopterin yanına gitmediğim için bana yönelik eylemlerini gerçekleştirememişlerdir. Bundan dolayı sanıkların eylemlerinin öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira Cumhurbaşkanımıza yönelik suikast davasında Marmaris’teki olayda yargılanan sanıklar Cumhurbaşkanına suikast suçu yönünden mahkum olmuşlardır. O olay sırasında Cumhurbaşkanımız otelde olmadığı halde mahkûmiyetlerine karar verilmiştir. Netice-i Talep: Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/122 esas 2018/276 karar sayılı ilamının şahsıma yönelik adam öldürmeye teşebbüs suçu yönünden verilen beraat kararı yönünden bozularak, yeniden esasa kaydedilmek suretiyle mahkumiyetlerine karar verilmesini talep ederim.”
Buna karşılık sanık avukatları, Orgeneral Temel’in istinaf başvuru süresini geçirdiği için talebinin usulden reddedilmesi gerektiğini savundu.
Sonuç mu?
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Dairesi, Temel’in, kararı yurtdışındaki görevinden döndükten sonra öğrendiğinin anlaşıldığını belirterek, dilekçenin süresinde verildiğini kabul etti ve itirazını değerlendirdi.
18 Ekim’de de oy birliğiyle şu kararı verdi:
“Mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, dosya kapsamına göre, yapılan delillerin değerlendirilmesi neticesinde verilen beraat kararının yerinde olduğu anlaşıldığından, dairemizce süresinde olduğu kabul edilen istinaf dilekçesindeki müdahilin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, istinaf buşvurusunun esastan reddine…”
Özetle, yerel mahkemeden sonra İstinaf Mahkemesi de 15 Temmuz’da İsmail Metin Temel’e yönelik bir suikast veya derdest teşebbüsü yaşanmadığı sonucuna vardı.
-İmzaladığı Tutanağı Hatırlamayan General-
Bu vesileyle “suikast helikopteri” konusunda önce Orgeneral İsmail Metin Temel’in ifadelerini hatırlatıp, ardından da hiç gündeme gelmeyen bir tutanaktan söz edelim.
Temel, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’na tanık sıfatıyla verdiği ilk ifadesinde, şunları söyledi:
“Helikopter gittikten sonra beni telefondan Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı aradı. Bana kendisinin kaçırılmak istendiğini, kurtulduğunu, şu anda da evde olduğunu, karargâhının ise işgal edilmiş olduğunu ifade etti. Ben de hemen karargâhına gitmesini, karargâhı temizlemesini söyledim. Kendisi dışarıdan çatışma seslerinin geldiğini, çıkacak durumda olmadığını, hanımını teskin etmekle meşgul olduğunu ifade etti. Ben de Özel Kuvvetler’e ait bir helikopterin geldiğini, şakayla karışık vaziyette ‘İnfaza göndermişsin’ dedim… Kendisi bu hususta yorum yapmadı. Bu görüşme kendisinin beni cep telefonundan araması ile gerçekleşti. Bu tür bir görüşme mutad bir görüşme değildir…”
Mahkemede ise o gece Van’dan Siirt’e geçeceğini, bunun için Siirt’ten helikopter istediğini belirterek, şunları anlattı:
“Van’a indiğimizde 21.55-22.00 sıralarıydı. Ben gündüz vakti henüz Van’dan ayrılmadan önce Siirt’ten bir helikopter istediğimi hatırlıyorum, gerekirse isterim şeklinde de söylemiş olabilirim… Şırnak Silopi’de bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığından olan herhangi bir rütbeliyle irtibatım olmadı. Kendilerinden herhangi bir helikopter ve destek istemedim. Bu birlik bana bağlı bir birlik olmadığı gibi, onların birliğinden herhangi bir birlik benim emrimde değildi. Gelen helikopter ve helikopterdeki birliklerin özel kuvvetlerden olduğunu, gelen helikopterdeki askerlerin kıyafetlerinden, silah ve teçhizatlarından helikopterin kuyruk numarasının olmamasından ve yedek tankı bulundurmasından özel kuvvetlere ait olduğunu tahmin ettik. Van Jandarma Birliğindeki görevliler Silopi’deki birliktekilerle görüştüğünde, Silopi’ye bir helikopterin indiğini öğrendik. Daha sonra Van Savcılığı ile Silopi Savcılığı görüşmüşler. Daha sonra ben de Silopi Özel Kuvvetleri arayarak, Tuğgeneral Halil Soysal ile görüştüğümde gelen helikopterin özel kuvvetlere ait olduğunu anladım. Benim tahminime göre, o gece gelen birlik beni infaz etmek veya derdest edip götürmek amacıyla geldiklerini düşünüyorum. Bu nedenle gerek bu emri veren kurmay başkanı olan sanıktan, gerekse helikopter mürettebatı ve helikopterdeki tim personelinden şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum.”
Temel’in ifadesinde geçen Tuğgeneral Halil Soysal, 15 Temmuz gecesi Zekai Aksakallı’nın emriyle görevli olduğu Irak’ın Selahattin kentinden Silopi’ye gelip, buradaki karargâhın komutasını alan isimdi.
Halen görevde olan Soysal, o gece boyunca yaşananları, 16 Temmuz saat 14.30’da madde madde “Olay tespit tutanağı” haline getirip, 4 askerle birlikte imzalar.
Tutanakta yer alan maddelerden biri şöyledir:
“Saat 22.40’da 10049 kuyruk numaralı helikopterin, emir komuta çerçevesi içerisinde Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Metin Temel tarafından Van’dan Siirt’e intikal için istenmiş, ancak uçuşların tamamen yasaklanması nedeniyle geri Özel Kuvvetler Harekat Üssü (ÖKHÜ) kışlasına gönderilmiştir.”
Çok ilginç, değil mi?
Daha ilginci, sanıkların talebi üzerine 26 Ocak 2018’de talimatla ifadesi alınan Halil Soysal’a suikast/derdest iddiası sorulduğunda, “Uçuş ekibinin hazırlanması, İsmail Metin Temel’e suikast ve derdest edilmesi planına ilişkin olaylara dair benim görgüye dayalı bilgim yoktur. Zira ben olay günü 00.00 civarında Erbil/Selahattin’den Silopi’ye varmak üzere Zekai Aksakallı’nın talimatıyla hareket ettim… Helikopterlerin gerçekleştirdiği iddia edilen bu eylem, ben Silopi’ye ulaşmadan önce gerçekleştirilmiş, ben buna ilişkin olayları sonradan oluşturulan idari tahkikat sırasında öğrendim” der.
Soysal, altında imzası olan o tutanakla ilgili soruyu ise şöyle cevaplandırır:
“İsmail Metin Temel tarafından ÖKHÜ karargâhından helikopter istenmesi ve buna dair tutulan tutanağı hatırlamıyorum. O tarihte uçuş yasağı vardı. Bu konuda bilgim yoktur.”
Halil Soysal’ın, “Sanıkların tespit edilen darbe teşebbüsü eylemlerinden dolayı cezalandırılmalarını istiyorum, ancak ben şahsi olarak sanıklardan şikayetçi değilim. Davaya katılmak istemiyorum” dediğini de kaydedelim.
İsmail Metin Temel’in itirazıyla ilgili karara dönersek; Bakalım, İstinaf Mahkemesi’nin verdiği esastan red kararına karşı da itiraz yoluna başvuracak mı?
Müyesser YILDIZ
4 Kasım 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/o-pasaya-suikast-iddiasinda-ilginc-tutanak-04111846.html