BOP veya “Büyük İsrail” projesinin ilk ayağı “Barzanistan”dı.
Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu illerinin yanısıra Sivas, Mersin ve Hatay’ı “Barzanistan” sınırları içinde gösterdiği, PKK’ya yardım-yataklık ettiği, Türkmenleri yok sayıp, Kerkük’ü “başkent” olarak hedeflediği ve “Siz Kerkük’e karışırsanız, ben de Diyarbakır’a karışırım” tehditleri savurduğu halde Ankara ona da hep “dost” dedi… Ayağına kırmızı halılar serildi, Diyarbakır’da “Megri megri” türküleri söylendi, AKP Kongresi’nde “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atıldı, sözde bayrağı önce Çankaya Köşkü, sonra Ankara ve İstanbul havaalanlarında göndere çekildi vs.
Barzani ne zaman ki, 1 yıl önce “bağımsızlık referandumuna” gitti, Erdoğan, “Böyle bir yanlışa düşeceğine ihtimal vermiyorduk, demek yanılmışız” sözleriyle, onun da kandırdığını itiraf etti!..
“Barzanistan”ın bağımsızlığına Türkiye, İran ve Suriye’nin yanısıra ABD, İngiltere ve BM de karşı çıkmıştı. Referandumun iptali ya da ertelenmesini istiyorlardı. Onların itirazı “niyete” değil, “zamanlama”yaydı. Projenin Suriye ve Doğu Akdeniz kısmı garantiye alınmadan, ortalığın karışmasını istemiyorlardı.
Neticede, Barzani’yle sadece bizim değil Irak merkezi yönetiminin de ilişkilerdi bozuldu. Mesut Barzani bir süre kenara çekildi, işleri yeğen Neçirvan Barzani götürmeye başladı. Irak’ta geçen Mayıs’ta seçimler gerçekleştirildi. Tabii “Barzanistan” bölgesinde yine hile vardı. Hakları gasp edilen Türkmenler günlerce gecelerce boykot yaptı. Ancak Türkiye’de gündem bile olamadılar. Geçen süreçte “Barzanistan”a yönelik ambargolar yavaş yavaş kaldırıldı. Irak Cumhurbaşkanlığı seçimi ve hükümetin kurulmasının ardından ilişkilerin normalleşmesine geçildi.
Tüm bu gelişmelerde başroldeki isim ise Obama’dan sonra Trump’ın IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk oldu. Hani Suriye’de YPG’li teröristlerle toplantılar yapıp, onlardan plaket alan, koluna terör örgütünün armasını takan, Erdoğan’ın da sık sık tepki gösterip, “Bir daha yapma” diye uyardığı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “İstenmeyen adam” ilân ettiği, özetle Ankara’nın, “Kürdistanlı Lawrence” olarak gördüğü isim.
ABD, Türkiye’nin tüm tepkilerine rağmen McGurk’u görevden almadı, ama besbelli unutturmak ve Irak’taki işleri tamamlamak üzere onu buraya gönderdi, yerine de Suriye’ye biraz daha “diplomatik” davranan James Jeffrey’i verdi.
-Trump İran Ambargosunda Niye 6 Ay Muafiyet Tanıdı?-
Barzani’den, ABD’nin İran yaptırımlarına geleceğim.
Aylardır konuşuluyordu, ancak Türkiye’den tek bir yetkili, “İran’a yaptırımlara kesinlikle karşıyız” dememişti. Sadece Erdoğan Temmuz ayında Güney Afrika’ya giderken, İran’dan gaz alımı konusunda şöyle konuşmuştu:
“Amerika nasıl bizim bir stratejik ortağımız ise dünyada diğer stratejik ortağımız olan ilişkilerimizde de onlarla olan ilişkiyi kesmek bizim ülkeler arasındaki bağımsızlık anlayışımıza ters düşer. Çünkü öyle ürünler alıyoruz ki, bu ürünleri almadığımız zaman benim ülkemi kış boyu kim ısıtacak? Burada kazan kazan esasına göre bir çok gelişmeler var. Bunları Obama döneminde Amerika’ya açık açık söyledik. Şu anda da aynı şeyi söylüyoruz. Bu konuda gerek senatonun gerek temsilciler meclisinin içindeki siyasi noktadaki rekabetler de Türkiye üzerinden olması bizi ayrıca üzmektedir. Fakat şu ana kadar sayın Başkan bu konularda iyi bir duruş sergilemiştir. Ben bu duruşunun bundan sonraki süreçte de devam edeceğine inanıyorum. Temenni ederim ki, yanlış adımlar atılmamış olur.”
Malûm 7 Kasım’da ABD’de ara seçimler vardı. Bunun öncesinde 2 Kasım’da İran’a 2015 yılına kadar kaldırılan yaptırımların tekrar geri geleceği ve 8 ülkenin yaptırımlardan muaf tutulacağı açıklandı. ABD ilk anda muafiyet tanınan 8 ülkeden sadece Çin, Japonya, Hindistan ve Güney Kore’nin adını verdi.
Türkiye’de nefesler tutuldu, “Acaba var mıydık, yok muyduk”?.. Bakanlarımız, 8’lik listede olduğumuza dair yazı değil, ama duyumlar geldiğini söyledi. Üç gün sonra tam liste açıklandığında, herkes derin bir nefes aldı, evet Türkiye’ye de 6 ay muafiyet tanınmıştı!..
Şimdi bundan sonraki gelişmeleri hatırlatalım.
Erdoğan 6 Kasım’da, “6 aylık süre sonrasında Türkiye’nin bir yol haritası var mı?” şeklindeki bir soru üzerine şu açıklamayı yaptı:
“Yaptırımlar konusunda bizim duruşumuz hep net olmuştur. Hele hele petrole yönelik konularda biz hep bunu söylemişizdir. Bunlar alternatifsiz bir şeydir, dolayısıyla bir yaptırıma kesinlikle uymayız. Biz buradan şu anda 10 milyar metreküp doğalgaz alıyoruz. Biz bu doğalgazı almadığımız zaman, ben vatandaşımı kışın soğuğunda donduracak mıyım? Biz böyle bir şeye uyamayız, kabullenemeyiz. Çünkü bize göre, bu yaptırımlar dünyanın dengesini bozmaya yönelik yaptırımlardır. Bunlar, uluslararası hukuka da diplomasiye de aykırı. Emperyal bir dünyada yaşamak istemiyoruz.”
Aynı gün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Bizim önceliğimiz kendi milli çıkarlarımızdır. Biz ABD yaptırım uyguluyor diye kendi milli menfaatlerimizden vazgeçecek değiliz. Alınan son yaptırım kararlarının da siyasi olduğu açık. Raporlara göre İran, nükleer anlaşmaya uyuyor. Türkiye’nin 8 ülke içine konması iyidir. 6 ay içinde de tekrar konu gündeme gelir, değerlendiririz. Beklentimiz yeni sorunların çıkmaması yönünde” dedi.
Trump da ara seçimlerin ardından 7 Kasım’da düzenlediği ilk basın toplantısında, Türkiye dahil 8 ülkeye petrol ithalatı için tanınan muafiyet konusunda şöyle konuştu:
“Bazı ülkelere süre verdim, çünkü talepte bulundular. Bunu yaptım, çünkü petrol fiyatlarının yükselmesini istemiyorum. Çok hassas bir pazar. Zaman içerisinde belki daha sert bir pozisyon alacaklar. Fakat dünya genelinde petrol fiyatlarının yükselmesini istemiyorum.”
6 aylık sürenin Mart’ta biteceğini, Mart’ta da ülkemizde yerel seçimler olduğunu kaydedip, soralım; Acaba Trump’tan süre talebinde bulunan ülkeler arasında da Türkiye var mıydı?
-ABD Barzani’yle Ne İşler Çeviriyor?-
Erdoğan’ın, “Ben vatandaşımı kışın soğuğunda donduracak mıyım?” sözü… Gerçek olsa da bunun böyle ulu orta söylenmesi ne derece doğrudur? Sadece ABD’ye değil, İran’a da en yumuşak karnımızı birinci ağızdan duyurmuş olmadık mı?
ABD’yle aramızda bu kadar sorun varken, Mart’ı nasıl buluruz veya bu arada işler terse döner mi, bilemiyoruz, ama Washington’un şimdiden İran alternatifimizi hazırladığı görülüyor.
“Müjdeyi” 2 gün önce “Kürdistanlı Lawrence” McGurk verdi; Peşmergelerin Kerkük’e el koyması üzerine yaklaşık 1 yıldır askıda tutulan Kerkük petrollerinin Ceyhan Limanı üzerinden ihracının, Irak merkezi yönetimi ile Barzani’nin anlaşması sonucu yeniden başlandığını bildirdi.
McGurk’un ardından ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Kerkük petrolünün Türkiye üzerinden ihracatı konusunda Erbil ile Bağdat’ın anlaşmaya varmasını mutlulukla karşıladığını belirtip, “2017 seviyelerine geri dönmek için umut verici ilk adım” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert de, “Kerkük petrol ihracatının yeniden başlamasının, İran’ın petrol ihracatını azaltma çabaları için olumlu bir gelişme” olduğunu vurgularken, “Sıkı çalışmalarından dolayı Irak merkezi hükümeti, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’ni” tebrik etti!..
Dün de şu gelişmeler oldu:
ABD’nin İran ve Irak işlerinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrew Peek Erbil’deydi. Önce “Kürdistan Güvenlik Konseyi” Müsteşarı Mesrur Barzani ile görüştü. Görüşmede, Kerkük petrollerinin yanısıra “Tartışmalı bölgelerin” durumunun ele alındığı kaydedildi.
“Tartışmalı bölgeler” konusunun; Barzani’nin, “Kürt bölgesinin dışındaki, koparılmış Kürt toprakları” dediği Türkmen kenti Kerkük’ün yanısıra Selahaddin, Diyala ve Musul olduğunu belirtmekle yetinip, Peek’in Erbil’deki temaslarına dönelim.
Peek ve beraberindeki heyet Mesut Barzani’yle de biraraya geldi. Barzani’nin resmi sitesinden yapılan açıklamaya göre, “Erbil ile Bağdat ilişkileri, Kerkük petrolünün yeniden ihrac edilmesi, Ninova vilayeti başta olmak üzere tartışmalı bölgelerin durumu ve bölgedeki siyasi konular” görüşüldü.
Ayrıca Peek, Kerkük petrolünün Türkiye’ye ihracı konusundaki tavrı nedeniyle Barzani’ye teşekkür ederken, IŞİD savaşındaki rolü ve bölgenin huzuru için ödediği bedeller nedeniyle ABD’nin Peşmerge güçlerine “büyük bir saygı duyduğunu” söyledi.
Görünen o ki, AKP Mart’taki mahalli seçimlerde de “zafer” ilân ettiği takdirde;
Barzani’yle yeniden bir “açılım süreci” başlayacak…
ABD İran’la ilişkilerimizi bozmayı başarırsa, bizi “donmaktan” Barzani kurtaracak…
Ve de en yakıcı dosyalar Kerkük ile İran olacak…
Müyesser YILDIZ
18 Kasım 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/bizi-barzani-mi-isitacak-18111801.html