AKP ve MHP, 31 Mart belediye seçim kampanyasını “Beka”mız üzerinden yürütüyor.
Ülkemiz ve milletimizin bekasıyla ilgili başlıca konular nedir, sıralayalım:
ABD-İsrail ve diğer emperyalist devletler himayesinde Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yuvalanmış PKK terör örgütüyle mücadelemizin engellenmek istenmesi…
Kıbrıs ve Ege’nin gaspına yönelik adımlar…
Ermeni soykırım iftiralarını kabul ettirme çabaları…
İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’ne “devlet” statüsünün verilmesi girişimleri…
Stratejik kuruluşlarımızın yabancılara satışının sürdürülmesi…
Uzun süredir ana gündem maddemiz; Suriye’de oluşturulmak istenen terör koridoru.
Neredeyse hemen her Allah’ın günü, ABD’yle bu konuyu konuşup, YPG/PYD’den desteğini çekmesini istiyoruz. Malûm son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ABD’deydi.
Ama konumuz Saray’ın yaptığı girişim ve görüşmeler.
Ocak başında Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton Ankara’ya geldiğinde, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’la muhatap olabildi.
O görüşmede, PKK-YPG-PYD ile beklentilerimizi net bir dille ifade ettiğimiz, PKK’ya verilen silahların toplanmasını istediğimiz, Bolton’un koltuğunun altına 2 dosya sıkıştırdığımız anlatılıp, Fırat’ın doğusuna operasyon için kimseden izin almayacağımız vurgulandı vs.
Erdoğan’ın Bolton gibi önemli bir isimle görüşmemesi sürpriz olmuştu. İbrahim Kalın, “Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Bolton’a teyitli bir randevu sözü yoktu” açıklamasını yaparken, Erdoğan, şunu söyledi:
“Bolton’un muhatabı İbrahim Kalın’dı. Gerekli olsa görüşecektik, ama gerekli olmadı. Bir tepki olarak değerlendirmeye gerek yok.”
Erdoğan, Fırat’ın doğusuna operasyon konusunda da, “Bizim biliyorsunuz bir zamanlar Ayşe tatile çıkmıştı. Biz de bir gece ansızın gelebiliriz. Her an olabilir. Bu ziyaretten sonra hemen bir irtibata geçmek gerekebilir” dedi.
Yaklaşık 2 ay geçti. ABD’nin Suriye/PKK politikasında en ufak bir değişiklik olmazken, ne “Ayşe tatile” çıktı, ne de “Bir gece ansızın” gittik!..
-Öncelik Suriye mi Ekonomi mi?-
Ankara’nın dün yine önemli bir konuğu vardı; Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner.
Önce Kushner’in önem ve özelliğini hatırlatalım.
Trump’ın, İsrail-Filistin politikasını yöneten isim olarak biliniyor. Ki, Erdoğan’ın çok sert tepkisine yol açan ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasının mimarı oydu ve açılışta da bizzat bulundu.
Açılış üzerine Gazze’de yapılan gösteriler sırasında, bir İsrail insansız hava aracının attığı göz yaşartıcı gazla 8 aylık Leyla bebek öldüğünde ne kadar ağlamıştık, hatırlayın!..
Kushner’in ziyaretine dönersek;
Suriye’den çekilme müzakereleri için ABD Uluslararası Pazarlıklar Özel Temsilcisi Jason Greenblatt’la birlikte geleceği ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’la görüşecekleri duyuruldu önce.
Bir tv programında Kushner’le görüşüp görüşmeyeceği sorulduğunda Erdoğan, programının yoğun olduğunu, bir boşluk olduğu takdirde görüşebileceğini söyledi.
Ancak Erdoğan’ın ertesi günkü programında, “15:00 ABD Başkanının Kıdemli Danışmanı ve Asistanı Jared Kushner’i Kabul” yer aldı.
Görüşmeden sonra yayınlanan görüntülerde de sadece Erdoğan, damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Trump’ın damadı Kushner’in olduğu görüldü.
Demek ki, zirvenin konusu ana “bekamızla” doğrudan ilgili Suriye değil, mali ve ekonomik meselelermiş.
Değilse, görüşmede en azından Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, MİT Başkanı veya güvenlikten de sorumlu İbrahim Kalın’ın olması gerekmez miydi?
Üçlü görüşmeden sonrasını ise Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Twitter paylaşımından öğrendik.
Erdoğan’ın kabulünün ardından iki damat baş başa yaptıkları toplantıda, “Ülkeler arasındaki ekonomik işbirliğini artırmaya yönelik adımları” görüşmüşler!..
Bu tabloyu, Trump’ın, “Eğer Türkiye Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz” tehdidiyle birleştirirsek, normal değil mi?
-Görüşmedeki Dördüncü İsim-
Kushner’in ziyareti hakkında Beyaz Saray da bir açıklama yaptı.
Saray ile Albayrak’ın program ve görüntülerinden sadece Kushner’in geldiği gibi bir sonuç çıkarken, Washington’un açıklaması sayesinde Erdoğan’la yapılan görüşmeye, ABD Uluslararası Pazarlıklar Özel Temsilcisi Jason Greenblatt ile ABD’nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook’un da katıldığından haberdar olduk.
Beyaz Saray’ın, görüşmenin içeriğiyle ilgili olarak verdiği bilgi ise şöyle:
İki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi konusu ele alınmış… Filistin ve İsrail arasındaki sorunların çözümü için Ankara ve Washington’un gösterdiği çaba konuşulmuş… Ayrıca bölgesel şartların daha iyi duruma getirilmesi için yapılabilecek yatırımlar gündeme getirilmiş…
Buradan da anlıyoruz ki; Gündemde, ABD’nin Suriye’den çekilmesi, PKK-PYD-YPG’nin halli, Fırat’ın doğusuna operasyon gibi birincil “beka” meselelerimiz yok!..
-İran Zamanı mı?-
“Ya ne var?” denirse;
Galiba, ABD heyetinde İran Özel Temsilcisi Brian Hook’un da olmasına odaklanmamız gerekiyor.
Hatırlayalım; ABD yönetimi Kasım başında İran’a karşı ikinci aşama yaptırımları yürürlüğe koyarken, 8 ülkeye 6 ay süreyle muafiyet tanımıştı.
Muafiyet verilen ülkelerden birisi de Türkiye’ydi.
6 aylık sürenin önümüzdeki hafta sona ereceğini belirtip, Brian Hook’un misyonunu aktaralım.
Kasım ayında yaptığı bir açıklamada, İran’ın dünya çapında teröre verdiği desteğin arttığını ve bölgesel istikrarı baltaladığını öne sürüp, “Trump yönetiminin Ortadoğu’daki hedefi, ABD müttefiklerini İran’a karşı bir pozisyona kaydırmak” demişti.
O halde soralım:
Acaba ABD, 31 Mart seçimi öncesi İran için tanıdığı muafiyet süresini mi uzatacak? Ve de uzatırsa, nasıl bir taviz isteyecek?!.
Müyesser YILDIZ
28 Şubat 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/damatlar-zirvesini-bir-de-boyle-okuyun-28021917.html