Erdoğan’ın dostu Katar dahil onlarca ülkeyi arkasına alan Rumlar, Doğu Akdeniz’in her yerinde petrol ve doğalgaz ararken, geçtiğimiz haftalarda CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır da Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’nın Akdeniz’deki petrol arama çalışmaları hakkında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevaplandırması talebiyle bir soru önergesi verdi.
Önergenin bütününden anlaşılan Başarır, “Neden açık denizde değil de Mersin Erdemli, Alanya gibi kıyılarda arama yapıyoruz?” diye soruyordu.
Başarır’ın önergesinin başında önemli bir konu daha vardı; TPAO ve Botaş’ın Katarlılara satılacağı iddialarını gündeme taşıyordu.
Ancak bu kısım bırakılıp, Akdeniz’deki petrol arama kısmına odaklanıldı. Önce iktidar medyası, Başarır’ın “Akdeniz’de petrol aramalarına karşı çıktığını” öne sürdü.
Ardından Erdoğan seçim meydanlarında, CHP’yi “Rum ağzıyla” konuşmakla suçladı.
Başarır kendisini, “Önergemin bir kelimesinde, ‘Akdeniz’de niye petrol arıyoruz? Kuyular kapatılsın. Neden açıldı?’ gibi bir cümle kullanmışsam, bugün milletvekilliğinden istifa edeceğim. Cumhurbaşkanı, bir milletvekilini hedefe koyarken bu önergeye bir bakmaz mı? Ben, Mersin milletvekiliyim. Nasıl diyebilirim ki, ‘Akdeniz’de nasıl arama yapabiliyoruz?’ Tam tersini söylüyorum, ama Cumhurbaşkanı bunu saptırıyor. İsmimi vererek meydanlarda, ‘CHP’li milletvekili Rumlarla birlikte arama çalışmaları durdurulsun dedi’ diyor. Bu bir iftira, yalan, çamurdur” diye savunsa da Erdoğan ve medya, Başarır üzerinden CHP’ye yönelik bu kampanyaya devam etti, ediyor.
Amacım Başarır veya CHP’yi savunmak değil, şu “Rum ağzıyla konuşma” meselesine açıklık getirmek.
Rum-Yunan ikilisinin ve arkasındaki bilumum emperyalist güçlerin, “Kıbrıs sorununun” çözümü için “İşgâlci” dedikleri Türk askerinin Ada’dan çıkmasını ve Türkiye’nin garantörlüğünün sona ermesini istediği ayan beyan ortada değil mi? Peki Rumlar ve destekçilerinin taleplerinin milim değişmediğini gördüğümüz son Cenevre görüşmeleri için “Son müzakere” demedik mi? Hâl bu iken, bugünlerde Rumlarla yeniden müzakere masasına oturulması nedir?
-Yunanistan Ege Konusunda Kimi Suçladı?-
Erdoğan’ın Aralık 2017’deki Atina’yı ziyaretini ve “Lozan güncellenmeli” açıklamasını hatırlarsınız; CHP, Yunanistan’ın Ege’de işgâl ettiği ada ve kayalıkları sorup, Erdoğan’ı eleştirdi.
Dönemin Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, “Şimdi bakın, çok net Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim dönemimizde Ege’de bizden önceki statülerin hiç birisinde 1 milim geri gitmemiştir. Milletimizin de devletimizin de hukukunu sonuna kadar koruduk” dedikten sonra Erdoğan’ı eleştirenleri, “Yunanistan’la aynı şeyi söylemekle” suçladı.
Başbakan Binali Yıldırım da, iktidarları döneminde Ege adalarından tek bir çakıl taşının dahi gitmediğini öne sürdü.
Peki bu açıklamaları Yunan tarafı nasıl değerlendirdi?
Dönemin Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias dedi ki;
“Erdoğan’ın ziyareti bir başarıydı, çünkü Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız Türk Cumhurbaşkanı ile dobra ve açık görüşmeler yaptı. Türkiye ve Yunanistan’ın varolduğunu bildiği sorunlara değindiler. Türkiye’nin görüşmeler ilerledikçe, daha gerçekçi konuştuğunu düşünüyorum. Uzun bir süredir Türkiye’deki Kemalist muhalefet Türk hükümetini, Yunanistan’ın 18 Türk adasını gasp etmesine müsaade ettiklerini iddia ederek, eleştirmekteydi. Türk Başbakanı, ‘Ege sorunu’ gibi bir konuya değinmedi. Muhalefete, hükümetin tek bir kayanın gasp edilmesine izin vermediğini söyleyerek, yanıt verdi. Adalara dair muhalefet soruyor, hükümet de hiçbirinin ele geçirilmesine izin vermediğini söylüyor. Ama adalar hiç zaman ele geçirilmemişti, çünkü o adalar zaten uluslararası hukuka göre her zaman, en azından 20. yüzyılda, Yunanistan yönetimine aitlerdi. Yunanistan hiçbir adayı gasp etmedi.”
Kotzias, şunları da ekledi:
“Daha önce Türkiye’den hiç Batı Trakya’da Türk kökenli olmayan Pomak ve Roman’ların da bulunduğunu kabullenen biri çıktı mı?.. İstanbullu Rumlar’a 1950’lerde yapılanlar için özür diledi… Bozcaada Rumlarının adalarına geri dönmesi, kapalı olan okullarının açılması Erdoğan’ın verdiği sözler sayesinde oldu… Daha önce Lozan’ın yeniden yapılandırılmasından bahsediyordu, sonunda, ‘Lozan bir şekilde güncellenebilir’ dedi. Bu bizim için kazanç değil mi?”
O vakitler Kotzias’ın, “Kıbrıs sorunu da Erdoğan’sız çözülmez” dediğini, yerine atanan yeni Bakan Katrougalos’ın ise Çipras’ın geçen ay Ruhban Okulu’nu ziyaretinin ardından, “Okulun açılması konusunda bir karar alınırsa, bu ancak Erdoğan tarafından alınabilir” açıklamasını yaptığını hatırlatıp, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’a dönelim.
-Rusya da hem PKK hem Rum Ağzıyla Konuştu-
Malûm Katar Petrol, ABD Exxon Mobil şirketiyle birlikte Rumlar adına Doğu Akdeniz’de arama yapıyor.
“Dost” Katar Emiri’ne, “Niye Rum ağzıyla konuşuyorsun?” denildiğini duyduk mu?
Erdoğan’ın “dost” kabul ettiği bir başka ülkeye geçelim.
10 gün önce Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’i Moskova’da ağırladı. Ortak basın toplantısında Lavrov, mevcut garantörlük sisteminin günümüzün gerçekleri ile bağdaşmadığını ve “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin mevcut uluslararası yasal statüsüne uymadığını vurgulayarak, “BM Güvenlik Konseyi güvencelerinin, birleşik bir Kıbrıs’ın güvenliği, egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunmasında en etkili yöntem olması gerektiğine inandıklarını” bildirdi.
İki gün sonra da, “Suriye’deki Kürt grupların terörist olduklarına ilişkin Türkiye ile ortak görüş birliğimiz bulunmamaktadır. Türkiye’nin YPG/PKK’ya karşı tavrı bireysel. Türkiye’nin endişelerini anlıyoruz, ancak sapla samanın birbirine karıştırılmaması gerekiyor” dedi.
Lavrov’un Kıbrıs’la ilgili açıklamasını, ülkeyi yönetenler maalesef diline dolamadı!..
PKK/YPG ile ilgili sözleri ise ancak bir televizyon programında sorulduğunda Erdoğan, önce uzun uzun şunları anlattı:
“Türkiye’de etnik unsurlara baktığınız zaman bizim Kürt vatandaşlarımız etnik olarak zaten tektir. Ancak her etnik unsurun içerisinden olumlu, iyi insanlar çıkabileceği gibi terörist de çıkar. Şu anda hangi etnik unsur bana diyebilirsiniz ki, içerisinden hiç terörist çıkmasın. Bizim bu konuda pozisyonumuz net. Bizim Sayın Putin ile yaptığım ikili veya dar kapsamlı görüşmelerin dışında Sayın Lavrov hep yanımızda olmuştur. Bizim onlara hep söylediğimiz, PKK iniltili tüm gruplar terör örgütüdür bir defa. Bu Kürt olabilir bu Fransız, Alman, İtalyan olabilir. Burada kalkıp bizi adeta Kürt düşmanı gibi lanse etmenin gayreti içine girmek çok yanlıştır. Ülkemde vatansever bu kadar Kürt kardeşlerimiz var. Biz bunları yok farz edebilir miyiz? ‘Hangi Kürt’ ifadesi bir defa yanlış bir ifade. Esasen bir kaç kez bunu ifade etmemize rağmen hâlâ bunun kullanılıyor olması düşündürücü. Bunu zaman zaman Amerika’dan gelen bazı dostlar da söylüyorlar. ‘Kürtleri öldürmeyin sakın’. Benim ülkeme ihanet varsa, ülkemde askerime saldıran varsa, biz bunlara el bebek gül bebek diyecek halimiz yok. Ana muhalefetin başı vesaire onlar ‘Arkadaş, kardeş’ filan diyebilirler, ama biz teröriste ‘Arkadaş veya kardeş’ diyemeyiz. Şu anda da özellikle benim Kürt vatandaşlarımı temsil durumu söz konusu olmayan bir terör örgütleridir bizim üzerinde hassasiyetle durduklarımız. Kabinemde bunca yıldır olan Kürt kardeşlerim olmuştur. Bölgede zaten şu anda Kürtleri temsil ettiğini söyleyen partinin karşısındaki en önemli güç biziz.”
Nihayetinde de, “Sayın Lavrov’un tespiti yanlıştır. Bunu söylemesi yanlış olmuştur. Dışişleri Bakanım da zannediyorum gerekli uyarıyı yapmıştır” dedi.
Evet Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Erdoğan’ın bu sözlerinden iki gün sonra Lavrov’u aradı. Uyardı mı, ne söyledi bilmiyoruz, zira sadece Suriye ve Rusya’yla vizelerin kaldırılmasını konuştukları duyuruldu.
Diyeceğim, keşke Doğu Akdeniz ve PKK konusunda CHP’ye gösterilen tepkinin binde biri bu “dostlara” da gösterilse!..
Müyesser YILDIZ
4 Mart 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/kimler-rum-agziyla-konusuyor-04031957.html