Erdoğan ve Bahçeli, Türkiye’nin “bekasını” yerel seçimlere bağladı. Oysa gerçek beka sorunumuz, Erdoğan’ın 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104’üncü yıldönümünde söylediği üzere tam olarak şudur:
“Türkiye’nin sabrını ve kararlığını aradan geçen bir asrı aşkın zamana rağmen hâlâ sınamaya devam ediyorlar. Suriye sınırımızı taciz ederek, burada bir terör koridoru kurmaya çalışarak sınıyorlar. Irak sınırımızın dibinde aynı şekilde bu yollara tevessül ediyorlar. Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de haklarımıza tecavüz etmeye kalkarak bunu sınıyorlar. Ege’de bizi kendi karamıza hapsedip , denize ayak basamaz hale getirerek bizi sınıyorlar.”
Devleti ve Milletiyle tüm ülke yerel seçimlere kilitlenmişken, bu beka meselelerinde hangi “sınamalar” oldu, hatırlatalım:
-Menbiç’te 60 Gün Değil 10 Ay-
Suriye’deki terör koridorunun önünü kesmek için ABD’yle imzaladığımız Menbiç yol haritasının üzerinden tamı tamına 10 ay geçti. Oysa 60 günlük bir plan öngörülmüştü. Erdoğan’ın deyimiyle, “Kaç 60 gün geçti”, teröristler hâlâ orada.
Seçim sürecinde sık sık, “Bir gece ansızın gidebiliriz” diyen Erdoğan, son olarak 5 Şubat’ta Fırat’ın doğusu ve Menbiç’in Türkiye açısından en önemli konu olduğunu belirttikten sonra, “Menbiç’teki teröristler birkaç hafta içinde buradan çıkarılmazsa, bizim de bekleme süremiz sona erer” demişti.
Birkaç haftanın üzerinden de 9 hafta geçmek üzere, değil teröristlerin oradan çıkması, ABD, silah göndermeye devam etti… Pentagon, bütçeden YPG/PKK’ye 300 milyon dolar ayırdı… Ve daha dün Suriye’deki terör örgütünün elebaşlarından birisi, yeniden Afrin’i ele geçirme planları yaptıklarını duyurdu!..
Bir de Pompeo rezaleti var ki!..
Sözde müttefikimiz ABD’nin Dışişleri Bakanı olan bu zat Şubat başındaki bir Twitter paylaşımında Türkiye haritasını ortadan ikiye bölünmüş şekilde gösterdi. Oralı olunmadı.
“Durmak yok yola devam” politikası kapsamında, muhabbetler sürdü. Birkaç gün önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla görüşmesinin ardından da Pompeo’nun Sözcüsü Robert Palladino, şu açıklamayı yaptı:
“Bakan Pompeo, bölgedeki tek taraflı Türk askeri harekâtının potansiyel olarak yıkıcı sonuçları olacağına dair uyarıda bulunurken, kuzeydoğu Suriye ile ilgili devam eden müzakerelere destek verdiğini belirtti. Bunun yanı sıra Pompeo, S400’lerin alınmasından endişeli olduklarını söyledi ve Türkiye’de tutuklu bulunan ABD vatandaşlarının serbest bırakılması gerektiğini belirtti.”
Dışişleri Bakanlığımız bu açıklamaya, şöyle tepki gösterdi:
“Görüşmeye ilişkin olarak ABD Dışişleri Bakanlığınca yapılan ve söz konusu görüşmeden önce kaleme alındığı aşikâr olan açıklama, görüşmenin içeriğini yansıtmadığı gibi görüşmede gündeme dahi gelmeyen hususlara yer verildiği görülmektedir. Daha önce yapılan görüşmelerde de benzer sorunlarla karşılaşılmış olup, bu gibi açıklamaların daha özenli olarak yapılması ve özellikle görüşmede yer almayan hususlara yer verilmemesi, aramızdaki müttefiklik ilişkilerinin doğal bir gereğidir.”
“Müttefikliğin doğal gereği” nedir; Özür dilenmesi ve o açıklamanın iptal edilmesi, değil mi?
Ne gezer!.. Aksine Pompeo, kelimesi kelimesine şunları söyledi:
“Meslektaşımın yorumlarını gördüm. Görüşme metnini tekrar okudum. Tamamen doğru. Her kelimenin arkasındayım. Türk hükümetinin, Amerika’nın pozisyonunu oldukça net anladığını düşünüyorum. Pozisyonumuz değişmedi.”
Bu, Türkiye’nin resmen istiskal edilmesi değilse, nedir?!.
Irak’ın kuzeyindeki gelişmelere ise tek bir örnek; Barzanigillerin “Tartışmalı bölge” dediği ve Çin’in bile ilgilendiği Kerkük’ün adı dahi gündemimizde yok!..
-Kıbrıs’ta Son Durum-
Yunanistan-Kıbrıs, yani Doğu Akdeniz ve Ege’deki “Sınamalara” bakalım.
Çipras, “Bağımsızlık gününü”, Aydın ilimize bağlı Eşek Adası’nda kutladı. Değil nota vermek, Çipras’ın helikopterini taciz ettiğimiz iddiasıyla onlardan nota yedik!..
Emperyalistlerin Kıbrıs’la ilgili planlarında zerre değişiklik olmadığı halde, bir kez daha “Müzakere masasına” oturmaya hazırlanıyoruz.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Georgios Katrugalos seçimlerden 10 gün önce Antalya’ya gelip, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla görüştü. Çavuşoğlu Kıbrıs görüşmeleri için, “Crans-Montana’da bıraktığımız yerden devam etmemiz söz konusu olamaz. Laf olsun diye müzakereye başlamayalım. Sonuç odaklı olsun, ucu açık olmasın, çerçevesini önceden belirleyelim. Her iki tarafın kabul edebileceği bir çözüm olsun istiyoruz” dedi.
Çavuşoğlu’ndan çok önce Yunanistan ve Rum kesiminin aynı şeyi söyleyip, “Güvenlik ve garantiler meselesinde bir karar verilmesi, ondan sonra diğer konularda müzakere masasına oturulması” şeklinde bir “yol haritası” çizdiklerini kaydedelim.
Çavuşoğlu’yla buluşmasında Yunanistan’ın bilinen tezlerini satır aralarına serpiştiren Katrugalos’un, Türkiye’ye gelmeden kısa bir süre önce BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Jane Lute ile yaptığı görüşmede ise, “Uluslararası hukuk açıdan kabul edilemez garantörlük sisteminin ve Kıbrıs’taki ‘işgâl’ kuvvetlerinin ayrılmasının belirli bir zaman çizelgesinde halledilmesini” konuştuğunu duymadık tabii.
-24 Nisan’a 17 Gün Var-
Erdoğan’ın 18 Mart’ta çizdiği tabloda yer almayan bir diğer yakıcı konuyu, Ermeni soykırım iftirasını da biz ekleyelim.
Emperyalistlerin 24 Nisan’a yükledikleri anlam malûm ve bu tarihe sadece 17 gün var.
Yine bizler yerel seçimle meşgûlken, 6 Şubat’ta Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 24 Nisan’ı “Ermeni soykırımını anma günü” ilân edeceğini açıklarken, “Bu adımla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı önceden bilgilendirdiklerini” öne sürdü.
Neyin bilgilendirmesini yaptı, Erdoğan’ın tepkisi ne oldu bilmiyoruz.
Tek bildiğimiz; Erdoğan’ın seçimlerle ilgili bir tv programında, Macron’a Fransa’nın soykırım tarihi hakkında ders verdikten sonra, “Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü? Macron çıktı, Ermenileri öptü” dediği!..
Macron böyle bir karar aldı. Peki aylardır olmadık çılgınlıklara imza atan, Kudüs’ü İsrail’in “başkenti” ilân eden, bir kararname ile Suriye’ye ait Golan tepelerini İsrail’e peşkeş çeken Trump’ın, 24 Nisan’da ne yapacağına ilişkin bir fikrimiz var mı?
Ez cümle; Ülkenin yegâne “Beka” sorunu Ekrem İmamoğlu mu ki, Erdoğan ve devlet işi gücü bırakmış, sadece partiler arası bir sorun olması gereken İstanbul belediye seçimleriyle ilgilenip, adeta “Milli mücadele” veriyor?!.
Üzerimize katar katar gelen bu sorunlar kimin meselesidir; Putin’in mi?
Müyesser YILDIZ
7 Nisan 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/beka-sorunumuzun-kaynagi-imamoglu-mu-07041930.html