Erdoğan yıllarca, “Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 etnik grup yaşamaktadır. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. ‘Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır. Türkiye, Türkiye’de yaşayan herkesindir” dedi.
Sonra, çok mecbur kalmadıkça bu milletin adını söylemese de “Tek millet” noktasına geldi.
Sık sık ülkemizde meydana getirilmek istenen nifak tohumları ile ayırımcılıklara karşı el ve gönül birliği içinde olunması çağrısında bulundu.
Irkçılığa karşı olduklarını, “Yaradılanı, Yaradandan ötürü sevdiklerini” vurguladı.
İktidarı ayırımcı ve bölücü olarak niteleyenlerin, önce aynaya bakmasını istedi.
Ama şimdi, 31 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasından sonra gördüklerimiz, duyduklarımız ne; İmamoğlu’nun, “Pontuslu, Rum, Yunan” olduğunu iddia ediyorlar…
Sadece İmamoğlu mu? Havaalanında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu protesto edenler için, “Tamamı Ekrem gibi Müslüman gözüken Pontuslar” deniliyor… Trabzon mitingiyle ilgili, “İmamoğlu Trabzon’da Pontus Rum Cemiyeti Tarafından İşte Böyle Karşılandı” yorumları yapılıyor…
-Gülünç Bulundu-
Gelin biraz tarihi gerçekleri hatırlayalım.
Osmanlı’yı paramparça etmek isteyen Sevr’cilerin gündeminde de “Pontus” vardı.
Yunanistan’ın hedeflerinden birisi, Karadeniz’de Pontus devleti kurulmasıydı. Dönemin Trabzon Başpiskoposu’nun yanısıra Pan-Pontic Kongresi Başkanı ve Paris’teki Karadeniz-Pontus Ulusal Derneği Başkanı’nın imzasıyla İngiltere Başbakanı Lloyd George’a bir mektup gönderildi.
10 Mart 1920 tarihli mektup şöyleydi:
“Pontus’un bugünkü özlemi tam bağımsızlığına kavuşmaktır. Bu özlemin temelinde Yunan nüfusunun yoğun kütleleri bulunmaktadır. Ancak daha genel düşünceler sonucu bu çözüm imkansız hale gelecek olursa, zamanında Lübnan’da büyük başarı ile uygulanmış olan özerk rejime benzeyen ve bir Avrupalı Vali, yerel bir kendi kendini yönetme yönetimi ve Avrupalı düzenleyicilerin yönetiminde yerel bir jandarmadan oluşacak bir rejim istemenin bize çok görülmeyeceği umudunu beslediğimizi belirtmek isteriz.”
Sevr’ciler bu mektubu nasıl mı karşıladı?
Fransız Temsilci Berthelot, “Yunanistan’ın Karadeniz boyunca, Trabzon çevresinde bağımsız bir Pontus devleti kurma isteğinin gülünç olduğunu, zira bölgedeki Rumların tüm nüfusun ancak yüzde 5’ni teşkil ettiğini ve şayet özerk bir devlet kurulursa tüm Rumların boğazlanacağını” söyledi.
İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Başpiskopos’un, Pontus nüfusunda 850 bin Rum bulunduğu, bunlar arasında Güney Rusya ve Kafkasya’ya göç etmiş, evlerine dönmek için Pontus’un kurtuluşunu bekleyen bir çeyrek milyon göçmen olduğunu bildirdiğini hatırlatarak, “Kişisel kanaatime göre, bu göçmenlerden hemen hiçbiri hiçbir zaman dönecek değildir, ama dönmeleri ihtimali Başpiskoposun iddialarını güçlendirme bakımından yararlı biçimde kullanılmaktadır” dedi.
İngiliz Diplomat Vansittart ise Pontus adı verilen bölgede yani Trabzon ve Canik’te nüfusun 1 milyon 830 bininin Müslüman, sadece 312 bininin Rum olduğunu belirterek, “Çeşitli bölgelerdeki yüzdelerin Rumlara göre çok yüksek bir Müslüman çoğunluğun varlığını kanıtladığını” vurguladı.
Neticede, mektubu yazanlara Lord Curzon’un önerdiği anlamda bir cevap gönderilmesi kararlaştırılırken, Türklerin Tirebolu, Ardeşen ve Sürmene dahil Trabzon’dan Kemah’a kadar olan bölgede asker bulundurması ve mühimmat depolaması yasaklandı.
-Yunanistan 10 Yıl Uğraşsa Bunu Başaramazdı-
Pontus hayali bugün yok mu?
Elbette var. Sadece Yunanistan değil, AB ve ABD’nin de ajandasında.
“Medeniyet projemiz” diye takdim edilen AB, “Pontus kültürünü ihya etmemizi” istemedi mi?
2004’te dönemin ABD Büyükelçisi Eric Edelman ve Alman Büyükelçi Volf Ruthard Born Karadeniz turuna çıktığında, Alman Büyükelçi Trabzon’da, “Pontus uygarlığından” söz edip, bölgede eskiden Greklerin yaşadığını, onlardan hiçbir eser kalmadığını söylemedi mi?
Ve de dünya genelinde 128 Pontus Derneği bulunan Yunanistan’ın, Karadeniz’e yönelik faaliyetleri şu son 15 yılda artmadı mı?
Bunlara karşılık kim ne dedi, ne yaptı?
Şimdi son 1 aydır Ekrem İmamoğlu üzerinden yürütülen kampanya ile gerçekte kimlerin değirmenine su taşınmış oluyor, farkında mıyız?
2000’li yıllardan beri bu işle uğraşan Yunanistan ve destekçileri, bir 10 yıl daha uğraşsa, “Pontusçuluğu” ülkemiz gündemine böyle sokabilir miydi?
Erdoğan diyordu ki;
“İstiklâl Şairimizin ifade ettiği gibi, ‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez/Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez’ buna dikkat edeceğiz, nifaklara, fitneye fırsat vermeyeceğiz.”
Öyleyse nedir bu tefrika, nifak, fitne?!. Bir seçim uğruna değer mi?!.
Müyesser YILDIZ
9 Haziran 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/yunanistan-10-yil-ugrassa-bunu-basaramazdi-09061946.html