2013 ve 2015 yıllarında Türkiye gündeminde sağlığımızı yakından ilgilendiren çok önemli bir konu vardı. Bu, bir firma tarafından 2011-2013 yılları arasında ABD’den ithal edilen yaklaşık 45 bin ton pirinç ve çeltiğin GDO’lu olduğu iddiasıydı.
Dava açıldı. Firma yetkilileri kısa bir süre tutuklu kaldı. İşin arkasında bazı AKP’lilerin olduğu öne sürüldü. Dönemin bakanları, birbirine zıt açıklamalar yaptı. Analizlerde kâh, “GDO’lu”, kâh “GDO’suz”, kâh, “Sadece toz bulaşması var” sonucu çıktı. Bir uzmanın verdiği “GDO var” raporu, bizzat üniversite yönetimi tarafından yalanlandı. ABD’li yetkililer de işi, nakliye sırasında “Toz bulaşması olabilir” diye izah etti vs.
Uzatmamak için o günlerde yaşananları, Sözcü’den Necati Doğru’nun 2 Ağustos 2013’te kaleme aldığı “Pirinç lapası” başlıklı şu yazısıyla özetleyelim:
“ABD’den ithal edilen pirinç (aslında çeltik) Mersin Limanı’na geldiğinde analiz edildi. Analizi yapan gümrük görevlileri; ‘GDO tespit ettik’ dediler. Savcıya durumu ilettiler. Savcı, soruşturma açtı. Depolara baskın yapıldı. Firma sahipleri ve yöneticileri gözaltına alındı. Tutuklandılar. Sonra serbest bırakıldılar. Tutuksuz yargılama başladı. Tartışmalar da burada başladı. Bakanlar ağız dalaşına tutuştu. Gıda Bakanı Mehdi Eker, ‘Türkiye’ye tek bir gram dahi ithal edilmiş GDO’lu pirinç yoktur’ diye çıkış yaptı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, ‘Trakya’da GDO’lu pirinç yakalandı’ diyerek, öbür bakanın dediğini çürüttü. İki bakanın birbirini çürütmeciliği diğer iki bakana daha sıçradı… Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, eline bir tabak pirinç pilavı aldı. Yanına da Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz‘ı aldı. Basının karşısına geçtiler. Kameralar canlı yayın. İki bakan pilavı kaşıkladılar. ‘Halkımız yerli pirinçten yapılmış her çeşit pilavı ve her tür dolmayı korkusuzca yiyebilir’ dediler. Bir süre geçti. Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı; ‘Trakya’da yakalanmış GDO’lu pirinç yoktur’ diyerek kendi söylediğini kendi yalanladı. TV kameralarına; ‘Tereyağlı pirinç pilavı tarifi anlatarak’ hatasını giderdi… Fakat bu da ne! Tutuksuz yargılamayı başlatan mahkemenin bilirkişi tayin ettiği İTÜ’nin raporu ‘pişmiş pilava soğuk su dökme’ etkisi yaptı. İTÜ raporu ithal pirinçte 2 farklı GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tespit etti. Ve Tek Adam’ın tepesi attı. Başbakan Tayip Erdoğan, Tarım Bakanı Mehdi Eker’e ‘GDO’lu pirinç fırçası’ çekti. Bakan Eker, fırçadan etkilendi. Bilim adamı diliyle konuştu! ‘İTÜ’nün analizi yanlış’ dedi. Tarım Bakanı Eker’in ‘yanlış rapor yazdılar’ dediği saatlerde İTÜ Rektörlüğü kendi raporunu yalanlayan bir açıklama yaptı. Raporu yazan öğretim üyesi açığa alındı. Ve geldik önceki güne! Mersin Cumhuriyet Savcılığı’nın, GDO’lu pirinç ithal soruşturmasında bilgi, belge, kanıt toplamak için ‘teknik takibe aldığı konuşmalar’ basına sızdırıldı ve yayınlandı. Buna göre, yargılanan ithalatçı firmalar, iktidar partisi AKP’nin Mersin’den belediye başkanı adayı olmuş (seçilememiş) Mahmut Arslan’ı aracı yaptılar. Tarım Bakanı Mehdi Eker’e, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e mahkemenin hakim ile üyelerine baskı yapılmasını ve davanın başka bir mahkemeye kaydırılmasını istediler. Bu istek gerçekleşti. Mahkeme değişti. Böylece yargı bağımsızlığını ‘bir tabak GDO’lu pirinç lapasında eriten ülke’ Türkiye oldu.”
Olay, 2015’te yeni bir boyut kazandı. 2 Haziran’da iktidarın gazetesi Sabah, bunun Fetullah Gülen’in “GDO’lu kumpası” ve 17/25 Aralık’tan önceki ilk “Darbe girişimi” olduğunu iddia etti. AKP Mersin Büyükşehir Belediye Başkan adayı, işadamı Mahmut Arslan’ın şikâyeti üzerine dava açıldığını bildiren Sabah, Nisan 2013’te yapılan “GDO operasyonunu” ilk kez Temmuz ayında Taraf’ta Balyoz kumpasının “Bavulcusu” Mehmet Baransu’nun yazdığını, ayrıca bazı bilirkişilerin “GDO’lu” raporunu PDY (Paralel devlet yapılanması)’nın talimatıyla hazırladığını vurguladı.
Bu gelişmeler üzerine Mehmet Baransu hakkında “GDO’lu pirinç” haberinden dolayı “Darbe davası” açıldı. Ancak olayın Baransu’dan önce 11 Nisan 2013’te Hürriyet’te, “GDO bir var bir yok”, Vatan Gazetesi’nde de, “GDO’lu pirincin Türkiye yolculuğu” başlığıyla haberleştirildiği ortaya çıktı.
-Yargıtay’da Neler Oldu?-
Dava sürecine gelirsek;
2015 yılında Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi, GDO’lu olduğu belirtilen pirinçleri ithal eden firmanın sahibi sanıkları, “Biyogüvenlik Kanunu’na muhalefetten” 7 yıl 3 ay 15’er gün hapis cezasına çarptırdı.
Sanık avukatları temyiz başvurusunda bulundu. Yargıtay 19. Ceza Dairesi ise 11 Ocak 2017’de kararı onadı.
-Yönetim Kurulu Başkanı Nereden Bilsin?-
Onamadan sonra ilginç bir gelişme yaşandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, itiraz kanun yoluna başvurdu. Başvuruda, suça konu çeltikte “GDO bulaşanı” olduğu yönündeki bazı raporlara atıf yapılarak, suç tarihinde yürürlükte olan Biyogüvenlik Kanunu ve yönetmeliğinde, “Bulaşan oranının ne kadar olması halinde ürünün GDO’lu sayılacağına” ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, 2014’te yapılan değişiklikle konuya açıklık getirildiği savunuldu.
Ayrıca söz konusu düzenlemelerde “kast” unsuruna yer verildiği belirtilerek, özetle şöyle denildi:
“Önlenemeyen, tesadüfi olarak bulaşmayı GDO bulaşanı sayan kanun koyucu, kasti suçların tesadüfen işlenmeye müsait olmadığını da düzenlemiştir. Bu nedenle ithal edilen suça konu çeltiğe ne şekillerde bulaşabileceği kanun koyucu tarafından da gözetilmiş ve düzenlenmiş, bilirkişi raporları ile bulaşan olduğu tespit edilmiş, bulaşma oranı kısıtlaması suç tarihinde yok iken, suç tarihinden sonra getirilen üst sınırın dahi on katından daha az GDO bulaşanından, sanıkların sorumlu tutularak cezalandırılmaları usul ve yasalara aykırıdır. Ayrıca sanıklardan …..’nun suça konu edilen çeltiğin ithal işlemlerine hiç katılmadığı, bu konuda adı geçen sanığın katıldığı bir şirket kararının olmadığı, bu ithalata ilişkin sözleşmede katılımının olmadığı ve devam eden işlemlerde de dahlinin olmadığı gözetilmeksizin, salt bir anonim şirketin yönetim kurulu başkanı olmakla atılı suçtan sorumlu tutulamayacağının gözetilmemesi usul ve yasalara aykırıdır.”
Başsavcılığın bu başvurusu Özel Daire’de incelendi ve 1 Mart 2017’de itiraz yerinde bulunmayınca, dosya Ceza Genel Kurulu’na gitti.
-Bilmemeleri Hayatın Olağan Akışına Aykırı-
Ceza Genel Kurulu da geçtiğimiz 28 Şubat’ta müzakere için toplandı. Ancak yeterli çoğunluk sağlanamadı. 14 Mart’taki ikinci müzakerede ise dosyadaki bilgi belge, raporlar, sanık ve tanık beyanları ile konuyla ilgili hukuki düzenlemeler özetlendikten sonra Yargıtay Başsavcılığı’nın itirazı oy çokluğuyla reddedildi. Yani sanıkların cezası kesinleşti.
Yazımı geçtiğimiz günlerde tamamlanan Ceza Genel Kurulu kararında, şu dikkat çekici ifadeler kullanıldı:
“Avrupa Birliği’nde olduğu gibi, ülkemizde Biyogüvenlik Kurulu tarafından onaylanmamış herhangi bir GDO için eşik değer mevzubahis değildir. Başka bir deyişle onaylanmamış genlerde ‘sıfır tolerans’ kuralı kabul edilmiştir… Maddede düzenlenen suçlarla korunan hukuki değer, genel anlamda ‘toplumun sağlığı’dır. Bu suçlarla, toplumu oluşturan bireylerin sağlıklı beslenme ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakları korunmak istenmiş, genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinin insan, hayvan ve çevre sağlığı bakımından oluşturabileceği riskleri engellemek ve biyolojik çeşitliliği korumak amacıyla bu suçlar ihdas edilmiştir… Genetiği değiştirilmiş soya DNA’sı bulaşanı içeren suça konu çeltik ve pirinçlerin ithal edilmesi nedeniyle sanıkların ceza hukuku anlamında sorumlu tutulup tutulamayacakları hususuna gelince; Ortağı ve yetkilisi oldukları A.Ş.’nin uzunca bir süre çeltik ve pirinç ithali işiyle iştigâl ettiklerinin anlaşılması, sanıkların sahip oldukları iş deneyimi ve basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülükleri dikkate alındığında, oldukça yüksek miktarlarda olduğu görülen suça konu ürünlere herhangi bir nedenle genetiği değiştirilmiş organizma bulaşabileceğini bilmemelerinin hayatın olağan akışına uygun düşmemesi, bu nedenle sanıkların söz konusu ürünlerin taşındığı gemilerde daha önce taşınmış GDO’lu ürünlerden ithal ettikleri ürünlere GDO bulaşabileceği, genetiği değiştirilmiş ürünlerin taşıma, depolama, yükleme veya diğer safhalarda da bulaşmasının mümkün olabileceği, ürünlerde GDO olmadığına ilişkin sertifikalarının bulunduğuna ve buna güvenerek ithalat yaptıklarına ilişkin savunmalarının kendilerini suçtan kurtarmaya yönelik olması, yine mevzuatımıza göre bir ürünün ‘GDO bulaşanı’içermesine karşın ülkemizde piyasaya sürülebilmesinin, ancak Biyogüvenlik Kurulu tarafından onaylanmış bir gen olması ile onaylanmış kullanım amacıyla sınırlı kalması şartıyla mümkün bulunması ve Biyogüvenlik Kurulu tarafından bugüne kadar gıda amaçlı onay verilen bir gene rastlanmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, yem olarak kullanılmak üzere onaylanan herhangi bir genetiği değiştirilmiş organizmanın insanların tüketimine sunulan besinlere bulaşması ya da bu besinlerde kullanılması hâlinde Biyogüvenlik Kanunu’nun ihlâl edilmiş olacağının ve bu itibarla sanıklara atılı suçun tüm unsurlarıyla oluştuğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır… Öte yandan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında sanıklardan …..’nun suça konu ürünlerin ithal işlemlerine katılmadığı ve devam eden işlemlerde de dahilinin olmadığı ileri sürülerek, atılı suçtan sorumlu tutulamayacağı belirtilmiş ise de söz konusu şirketin yönetim kurulu başkanı olan sanık …..’nun, suça konu ürünlerin ithali sürecindeki iş hacmi ve parasal miktarlar ile şirketin ticaret siciline yansıyan genel işleyişi gözetildiğinde, suç teşkil ettiği anlaşılan eylemlerden sorumlu tutulması gerektiği kabul edilmelidir.”
-GDO’lu Pirinçleri Kim Yedi?-
6 yıllık hukuki süreç sonunda verilen karar bu da acaba, “Adalet tecelli etti” diyebilir miyiz?
Neden mi?
Hem o tarihlerde medyaya yansıyan haberler hem de Yargıtay Ceza Genel Kurul kararında yer alan tespitlere göre, bu pirinçlerden piyasaya sürülmüş olanların büyük bölümü Milli Savunma Bakanlığı’na satıldı.
Özetle olay ortaya çıktıktan sonra birliklere “Tüketimin durdurulması” talimatı verilse de “GDO”lu pirinçleri yiyen Mehmetçik oldu. Bunu da unutmayalım!..
Müyesser YILDIZ
26 Ekim 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/olan-zavalli-mehmetcige-oldu-26101926.html