10 milyonluk Yunanistan ile 1.5 milyonluk Rum kesimi, 83 milyonluk Türkiye’ye meydan okurken, bir vakitler, “müzakere tarihi için tarih verdiğinde” iktidarın uğruna Ankara’da gündüz gözüyle havai fişek patlattığı ve “medeniyet projemiz” dediği AB de tam kadro bu ikilinin arkasında duruyor.
Doğu Akdeniz krizinde “umudumuz Merkel” olmaya devam ediyor. Oysa Macron’la aralarında sadece yöntem farkı var. Macron, “Yaptırım uygulayalım.” derken, Merkel AB üyeliği havucuyla pek çok şey yaptırdıkları, daha da yaptıracakları olduğu, ayrıca Suriyeli mülteciler kabusunu yaşadıkları için Türkiye’yi elde tutabilmek amacıyla “diyalog” havarisi rolünü oynuyor.
İddialara göre, Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın ile Merkel ve Miçotakis’in danışmanları ay sonunda yine Berlin’de bir araya gelecekmiş. Daha 15 gün önce Erdoğan Merkel’e, “Bu Yunanlılara güven olmaz.” dediğini ve haklı çıktığını söylememiş miydi?
RUM KESİMİNİ AB’YE KİM ÜYE YAPTI
Emperyalizmin Türkiye kuşatması alabildiğine hızlanmışken, Erdoğan onlara bir çatarken muhalefete, özellikle de CHP’ye daha fazla yükleniyor. Son olarak, bir açılış töreninde, “Doğu Akdeniz’de ülkemize dayatılmaya çalışılan Sevr’e boyun eğmeyeceğiz.” dedi ve sözü yine önce tek parti dönemine getirip, 12 Adalar’ın o zaman kaybedildiğini iddia etti. Peşinden CHP’nin bu kötü mirasla yüzleşmek yerine “Rum-Yunan tezlerinin savunuculuğunu” yaptığını anlattı.
45-50 yıl öncesine gitmeden evvel Ege ve Kıbrıs konusunda son 15 yılın yüzleşmesini yapsak?!..
– Yunanistan’ın Megali İdea’dan vazgeçmediği ortadayken kim masaya oturdu ve halen de oturmak için davet üstüne davette bulunuyor?
– Ege’deki adalarımız ne zaman işgal edildi, silahlandırıldı?
– Hakkımız olduğu halde Rumların AB üyeliğini kim veto etmedi?
– AB’den müzakere tarihi alabilmek için Rumların tanınmasına ilişkin protokolü kim imzaladı?
– Bugün Rumların pervasızlığının en büyük dayanağı olan Annan Planı’nı kim destekledi ve merhum Rauf Denktaş’ın tüm itirazlarına rağmen referandumdan “evet” sonucunun çıkmasını sağladı?
CHP iktidarı mı?
AKP AB’Yİ HİÇ ANLAMADI MI
Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler üzerine AB’nin tavrına dönersek;
19 Ağustos’ta AB Konseyi olağanüstü toplandı; “Yunanistan ve Kıbrıs (Rum kesimi) ile dayanışma içindeyiz.” açıklaması yapıp, Türkiye’ye “iyi niyet, iyi komşuluk ilişkileri ve uluslararası hukuku” hatırlattı. “Umudumuz Merkel” de, “AB’nin Doğu Akdeniz’deki gerilimden kaygılı ve hakları ihlal edilen Yunanistan ve Kıbrıs’la dayanışma içinde olduğunu” vurguladı.
Bu gelişmeler üzerine Ankara’nın tepkisine bakalım.
Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye müzakere ve diyalogdan yanadır. AB’nin çağrısı, Türkiye’ye değil, Doğu Akdeniz’de tek taraflı ve kışkırtıcı adım atanlara ve Türkiye ile Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarına saygı göstermeyenlere yönelik olmalıdır. Yapılan açıklama, Konsey’in, iki üye ülkesinin yönlendirmesi ve şantajlarının esiri olduğunu bir kez daha teyit etmektedir.” dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’ın hep Türkiye’nin haksız olduğu, uluslararası hukuku çiğnediğin şeklinde kara propaganda yaptığını, oysa yaptığımız her şeyin uluslararası hukuka uygun olduğunu belirtti.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik şöyle konuştu:
“Doğu Akdeniz’deki Yunan tiyatrosu, hukuksuzluk ve şımarıklıktan başka bir şey değildir. Buna eklenen Fransız tehditkarlığı ise ciddiyetsizliktir. Avrupa Birliği bu siyasi tiyatronun figüranı olmamalıdır. Yunanistan’ın diplomasiden anladığı kendi şımarıklığını Avrupa siyaseti haline getirmektir… Kendi Mavi Vatanımızda siyasi oyun oynatmayız.”
Erdoğan da önce, “Yunanistan’dan beklentimiz birilerinin kışkırtmasıyla değil, aklı selim ile hareket etmesidir.” dedi. İlerleyen günlerde ise, “AB, Yunanistan’ı şımartıp üzerimize salarken sergilediği çifte standart sebebiyle bir kez daha kendi ilkelerine ihanet ettiğini, Birliği ayakta tutan değerleri yıprattığını görmelidir.” değerlendirmesini yaptı.
Bu tepkilerden çıkan sonuç ne? Sanki tüm sorunların kaynağı, Rum-Yunan ikilisinin şımarıklığı, küstahlığı ve kışkırtmaları… AB ise çaresiz, onların peşinden sürükleniyor!..
“Demek ki, AB’yi hiç anlamamış ve tanımamışlar.” diyeceğim, ama Erdoğan dün, bugün değil, tam 26 yıl önce şunları söylememiş miydi?
“Avrupa Topluluğu’na girmek için koşturuyorlar. Onlar da bizi almamayı düşünüyorlar. Eee!… Biz de girmemeyi düşünüyoruz. Avrupa Topluluğu’nun asıl adı Katolik Hıristiyan Devletler Birliği’dir.”
İki ihtimal var; ya iktidara gelince, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine” ihtiyaç duyulduğundan bu gidişten vazgeçildi ya da AB’nin bir “Katolik Hıristiyan Devletler Birliği” olmadığı anlaşıldı!..
Bu ihtimallerden hangisi doğru ve de bugün Ankara’nın, Rum-Yunan ikilisinin peşinden sürüklendiğini zannettiği AB’de, “Türkiye çatlağı” mı yaşanıyor?
Yarın da AB’nin aldığı karar ve hazırladığı raporlarla hafızaları tazeleyelim.
Sincan’dan Silivri’deki Barış Pehlivan’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…
Müyesser Yıldız
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu G4 Blok
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html