İçeriğe geç

Bari Şehitlerimizin 7’sinin Çıkması Beklenseydi!..

Bölücü terör örgütü PKK’nın, 5 yıldır alıkoyduğu polis ve askerlerimizi katlettiğini, geçen hafta bugün duyduk.

Katliamın baş sorumlularından birisi, elbette ki yıllardır PKK’ya ve Suriye’deki uzantıları YPG/PYD’ye yardım-yataklık eden ABD’ydi.

Nitekim, eğer” ile başlayan kınama mesajıyla bir kez daha suçüstü yakalandı.

Erdoğan da ertesi gün partisinin il kongrelerinde, ABD’ye şöyle tepki gösterdi:

Hani siz teröristlerin yanında durmuyordunuz? Hani siz PKK’nın yanında değildiniz? Hani siz YPG’nin yanında değildiniz? Hani siz PYD’nin yanında değildiniz? Bal gibi de yanındasınız ve arkasındasınız. Maalesef bunu başından itibaren hep gördük. Kuzey Irak’a, binlerce tır tank getirdiler, binlerce tır mühimmat getirdiler ve bunları teröristlere teslim ettiler. Şimdi artık yağma yok. Eğer biz sizinle NATO’da berabersek, eğer biz sizinle NATO’da bu birlikteliğimizi sürdüreceksek, bize samimi davranacaksınız. Teröristlerin yanında yer almayacaksınız. Eğer yer alacaksanız, bizim yanımızda yer alacaksınız… Bu vesileyle dünya kamuoyuna bir kez daha açıkça ifade ediyorum, Gara’da yaşanan bu katliamdan sonra artık hiçbir ülke, hiçbir kuruluş, hiçbir yapı ve kişi Türkiye’nin Irak ve Suriye harekâtlarını sorgulayamaz, eleştiremez, karşı duruş sergileyemez, çünkü bu katliamı yapanlar güçlerini ve cesaretlerini bugüne kadar kör bir Türkiye düşmanlığıyla terör örgütüne destek verenlerden almaktadır. Bölücü terör örgütü sınırlarımız dibinde masum insanlarımızı katlederek canımızı yakarken, binlerce kilometre öteden burayla ilgili kesilen ahkâmların artık nezdimizde karşılığı kalmamıştır. Bundan sonra herkesin önünde iki yol var, ya Türkiye’yle birlikte teröre karşı ‘ama’sız, ‘fakat’sız, ‘lakin’siz tavır alacaklar ya da bu eli kanlı terör örgütünün her cinayetinin ortağı olarak önce vicdanlarda, ardından uluslararası platformlarda hesap verecekler… Dünyaya diyoruz ki; gelin bu alçakların gerçek yüzünü iyi tanıyın. Sayın Biden, lütfen sen de bunları iyi tanı, iyi tanı ama bunları tanırken FETÖ’yü unutma, onu da iyi tanı.”

Ne oldu?

ABD Büyükelçisi Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlığı’na çağrıldı. Kendisine bilgiler verildi ve ABD’nin, katliamı PKK’nın yaptığına ikna olduğu açıklandı.

Dün, Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi olarak yıllarca görev yaparken, YPG/YPD ile kolkola giren James Jeffrey, ABD’nin “eğer” ile başlayan mesajının Dışişleri kadrolarının “acemiliğinden” kaynaklandığını savundu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, “ABD’nin Gara açıklaması kabul edilemez. 15 Temmuz’da da aynısını yaptılar. Senin muhatabın NATO müttefikin olan Türkiye’nin söylediğidir. Bir terör örgütü değildir. Sayın Cumhurbaşkanı’mız hemen cevabını verdi. Dışişleri’ne çağrıldı. Videolar ve fotoğraflar gösterilince, hemen cevap alındı.” dedi.

Biliyoruz ki, Biden’ın tüm ekibi Obama döneminde uzmanlaşmış, büyük bölümü de PKK/YPG destekçisi isimler. O yüzden Jeffrey’in izahını geçelim.

Soylu’nun, “Videolar ve fotoğraflar gösterilince, hemen cevap alındı.” sözüne gelince; “eğer” ile başlayan mesajın halen ABD Dışişleri Bakanlığı internet sitesinde durduğunu hatırlatmakla yetinelim.

NATO Ne Yaptı?

Erdoğan’ın bu sert çıkışından sonra başka neler oldu?

ABD’li çok sayıda yetkili, Suriye’deki terör örgütlerine destek açıklamasını sürdürdüTIR’larca silah sevkiyatı daha yapıldı… Daha önemlisi, ABD öncülüğündeki IŞİD’le mücadele koalisyonunun, Suriye-Türkiye-Irak sınır üçgeninde büyük bir üs kurmayı planladığı ortaya çıktı…

NATO cephesine geçelim. Geçen hafta Savunma Bakanları toplantısı vardı. Toplantının ikinci gününde konuşan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, özetle şunları anlattığını aktardı:

DEAŞ, PKK/YPG/PYD ve FETÖ başta olmak üzere, birçok terör örgütü ile mücadelemizin kararlılıkla devam ettiğini vurguladık. Irak’ın kuzeyinde terörle mücadele kapsamında, PKK terör örgütüne yönelik icra edilen Pençe Kartal-2 Harekatı’na ilişkin kısa bilgilendirme yaptık. Eldeki tüm imkanlar seferber edilerek, icra edilen bu harekatın, Irak’ın kuzeyindeki PKK tehdidinin boyutunu gözler önüne serdiğini, PKK terör örgütünün 13 vatandaşımızı vahşice katlettiğini, şehit ettiğini; PKK ve YPG’nin aynı terör örgütü olduğunun bir kez daha görüldüğünü açıkça ifade ettik. İlaveten NATO’nun Irak’taki misyonunun genişletilmesi çalışmaları sürerken, PKK terör örgütünün, NATO misyonu önündeki en büyük engel olduğunu da dile getirdik. Ortak bir tehdit olarak terörle mücadelede müttefiklerin birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde hareket etmesinin öneminin altını çizdik… Sonuç olarak, savunma ve güvenlik konularındaki görüş, öneri ve beklentilerimizi dile getirdiğimiz iki gün süren bu toplantının yapıcı ve olumlu bir havada geçtiğini söyleyebiliriz. Gelişmeleri hep birlikte yakından takip edeceğiz.”

Sonuç mu?

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, toplantının ikinci gününün sonunda yaptığı açıklamada, Irak’taki personel sayısını 500’den 4 bine çıkaracaklarını söyledi… Misyonlarının, “IŞİD’in geri dönmesini kesinlikle engellemek” olduğunu bildirdi… Ama bir kez bile PKK’nın adını anmadı!..

Ağar ve Bahçeli’nin Tespitleri

İçeriden iki açıklamaya daha dikkat çekelim.

17 Şubat’ta Yeni Şafak’tan Nedret Ersanel’e konuşan, oğlu AKP Milletvekili olan İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar, şunları söyledi:

Türkiye’nin bir beka meselesi var. Bu beka meselesinin temel başlıklarından birincisi PKK/YPG/PYD’dir. Şimdi bunlara başka konular da eklendi; Doğu Akdeniz, S-400 konusu, Yunanistan-Ege sorunları ve bunun gibi. Bunların hepsi için, Amerika Birleşik Devletleri’nin anlaması için müşterek bir tavrın ortaya konması gerekiyor. ABD artık kendi isteklerini, kendi istediği gibi râm edecek, boyun eğip, itaat edecek bir hükümet beklememelidir. Bunu şu gün Cumhur İttifakı ile yapacağını, yapması gerektiğini anlaması gerekiyor. Ve beklememesi için, bunu anlaması için TBMM içinde ve dışında tüm partilerin -tabii HDP’nin böyle bir tutum sergilemesini beklemek iyimserlik olur- artık ortak bir pozisyon geliştirmesi/getirmesi gerekiyor.”

Dün de Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli, bir yandan muhalefet partilerini suçlamaya devam ederken, öte yandan ABD hakkında şu değerlendirmeleri yaptı:

PKK’yı sözde kara gücü gibi kullanan, himayesinde tutan ABD’nin ‘eğer’li açıklamaları, teröristlere silah ve eğitim desteği vermesi, iki ülke arasındaki nazik ilişkilere saplanmış zehirli bir mızrak gibidir. Sorun yalnızca bu kadar da değildir. Son günlerde Demokrat Parti’ye yakınlığı ile bilinen, küresel bir düşünce kuruluşu olmayı amaçlayan Brooking Enstitüsü’nde peş peşe Türkiye-ABD ilişkilerini merkezine alan raporlar yayımlandı. Bu raporların zamanlaması son derece manidardır... Yani tehdit ve dayatma diz boyudur. Türkiye’mize ve meşru hükümetimize alçakça parmak sallanmaktadır… Biz oyunu görüyoruz. Cumhur İttifakı’nın tarihi varlığının çok güçlü şekilde devamına inanıyoruz. Zalimlere karşı biriz, emperyalizme karşı tek yüreğiz. Biz Türkiye’yiz, Türk milletiyiz. Okyanus ötesinden ülkemize istikamet çizdirmeyiz, müdahale ettirmeyiz.”

ABD ve NATO’nun tavrı… İktidar ortaklarının bu tepki ve tespitleri… Ne beklenir?

İktidarın, ciddi bir yaptırım paketi ile ABD’ye karşı artık ciddi ciddi tavır koyması ve bunun için muhalefetin de desteğini istemesi, değil mi?

Ama olan ne?

İçeride muhaliflerle amansız mücadeleye devam…

ABD’ye ise selam!..

Erdoğan’ın dün akşam duyurulan; Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi televizyon kanalının yayın hayatına başlaması dolayısıyla gönderdiği video mesajından söz ediyoruz. Önce şunları söyledi:

“Türkiye ve ABD arasında ortak çıkarlara dayalı, güçlü, kapsamlı stratejik müttefiklik ilişkisi vardır. İlişkilerimizde zaman zaman görüş ayrılıkları olsa da, ortaklığımız bugüne kadar her türlü zorluğun üstesinden gelmeyi başarmıştır. Son dönemde de Türk-Amerikan dostluğunun ciddi şekilde test edildiği bir süreci hep birlikte yaşadık. Özellikle PKK terör örgütü ve uzantılarıyla mücadele konusunda NATO müttefikimizden arzu ettiğimiz desteği ve dayanışmayı göremedik. Aynı şekilde, Amerikan makamlarına ilettiğimiz klasörler dolusu delillere rağmen, FETÖ elebaşıyla ilgili 4 yıldır hiçbir adım atılmaması, milletimizi ve 251 şehidimizin ailesini derinden yaralamıştır. Demokrasi ve özgürlükler konusunda iddia sahibi bir ülkenin, demokrasiye kast eden darbecilere kucak açması, çok büyük çelişkidir… Küresel barış ve istikrar hedefiyle çalışan tüm ülkelerin terörle mücadele konusunda ortak bir zeminde buluşması, teröre karşı ilkeli ve tutarlı hareket etmesi, bu bakımdan büyük önem arz ediyor. Bilhassa geçen hafta yaşanan 13 insanımızın şehit edildiği kalleş terör saldırısı sonrasında, tüm müttefiklerimizden net bir tutum bekliyoruz.”

Ardından da şunları:

“Türkiye olarak, Amerika ile ortak menfaatlerimizin görüş ayrılıklarımızdan çok daha fazla olduğu inancındayız. Bu anlayışla uzun vadeli bir perspektifle, kazan-kazan temelinde yeni Amerikan yönetimiyle iş birliğimizi daha da güçlendirmek istiyoruz. Türkiye, iki ülke arasındaki müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkisine yaraşır şekilde üzerine düşeni yapmayı sürdürecektir.”

Pazartesi günü, “Binlerce kilometre öteden burayla ilgili kesilen ahkâmların artık nezdimizde karşılığı kalmamıştır.” de…

5 gün sonra ise ABD’ye yeni bir “zeytin dalı” daha uzat!..

Bari şehitlerimizin 7’sinin çıkması beklenseydi!..

Müyesser YILDIZ
21 Şubat 2021

Odatv link: https://odatv4.com/bari-sehitlerimizin-7sinin-cikmasi-beklenseydi-21022106.html

Kategori:Uncategorized