İçeriğe geç

“Andımızı Kaldıran Bir Adam Ülkücüye Kardeş Olamaz” Demişti!..

Bir vakitler okullarda şu Öğrenci Andı okutulurdu:

Türküm, doğruyum, çalışkanım,

İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak; yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!”

“Bir vakitler” dememize bakmayın; 1933’ten 2013’e kadar, tam 80 yıl okundu.

Sonra “birileri” rahatsız oldu (o birilerinin kim olduğunu birazdan aktaracağız) ve okunmasından vazgeçildi.

Konu Danıştay’lık oldu. 8. Daire, Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik hükmünü oy çokluğuyla iptal etti.

Ama Milli Eğitim Bakanlığı, mahkeme kararına uymadığı gibi, bunu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na götürdü.

Duymuşsunuzdur; Kurul, geçtiğimiz günlerde 4’e karşı 11 oyla “Öğrenci Andı okutulmasın.” dedi.

Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, “Öğrenci Andı”na neden karşı olduğunu da hatırlatalım. Ekim 2013’te şunları söyledi:

Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan Reşit Galip’ti. Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Reşit Galip insanları kafa taslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. CHP ve MHP bu uygulamanın tarihini bilmedikleri için kestirmeden bir istismar kampanyası başlatıp, milleti yanıltma yoluna gidiyorlar. 30’larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocukların içtimaya dizildiği, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz. Bal bal demekle ağız tatlanmaz, balı yersen ağız tatlanır. Türküm demekle, Türk olunmaz. Doğruyum demekle, çalışkan olunmaz… Çalışkanlığı bir kenara bırakıp, borca, işsizliğe mahkum ettiler. Andımız lafın ötesine geçseydi, en başta CHP ve MHP Türkiye’ye bu kadar ağır bedeller ödetmezdi. Kim çalışıyor, biz. Kim doğru, biz doğru. Geri kalmış ülke manzarasını değiştirdik… Bizim gibisi var mı? Yok.”

En Sert Tepki Nereden Geldi?

MHP’nin, “Öğrenci Andı” konusundaki tavrı ne oldu? Kronolojik olarak özetleyelim:

Bahçeli, 16 Kasım 2013’te Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu’nun 28. Büyük Kurultayı’nda şöyle konuştu:

Sizler burada Türk olmaktan gurur duyuyorsunuz, ancak Anavatan’da Türklüğü silmeye ve sindirmeye çalışan bir hükümet işbaşındadır. Sizler burada bayrağınızdan iftihar ediyorsunuz, ancak Türkiye’de bayrağı indirmek için küresel projelerden, Sevr artıklarından, hainlerden, işbirlikçilerden destek ve himaye uman bir yönetim görevdedir. Hükümet Türk milletiyle adeta hesaplaşmaktadır. Türklükle adeta savaşmakta, düşmanlık aşılamaktadır. Başbakan milli ve manevi değerlere üst üste saldırmaktadır. ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ diyen başlayan andımızı kaldırmayı çağdaşlık olarak sunan bu zihniyettir… Gençlerimizi ahlaksızlıkla suçlayan ve Türkiye’yi çok tehlikeli cepheleşmelerle boğan bu kafa yapısıdır.”

Yine yizzat Bahçeli, 26 Kasım 2013’te dönemin Başbakanı Erdoğan’a şu ifadelerle tepki gösterdi:

Ne Mutlu Türküm Diyene ifadesini silmeye cüret eden sen değil misin? ‘Türküm’ demeyi ilkellik gören ve Andımızı kaldıran sen değil misin? ‘İllâ Türk milleti olarak dayatırsan, öbürü de Kürt milleti der’ sözlerini kullanan sen değil misin?”

Şu sözler de Bahçeli’nin:

26 Aralık 2013: “Başbakan Erdoğan 2013 yılında; PKK’yla süreç ihanetinin iki ucundan tutmuş, Türk milletine alenen saldırıya geçmiştir… Andımızı kaldırmış, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ tabelalarını söktürmüş, TC ibaresini yönetmeliklerden sildirmiş, Türk Milleti’ni ve Türklüğü inkar etmiştir.”

29 Aralık 2013: “Şunu herkesi iyi not etmelidir ki, Başbakan’ın yeni Türkiye ucubesi… Türklüğün yok sayılması, Andımızın kaldırılması, TC’nin silinmesi, milletin adına kast edilmesidir.”

25 Ocak 2014: “Başbakan Erdoğan ve hükümeti; Andımızı kaldırarak milli yeminleri çiğnemiş, milli ülkülere nefret saçmıştır. Türk Milleti’ni yok sayarak tarihe, gerçeğe, kültüre, asırlarca yaşanmış onca milli hatıraya sırt çevirmiştir.”

3 Mayıs 2014: “Bu ülkede Türk’üm diyen, Türk Milleti’ne mensubiyetten şeref duyan hiç kimse korkmamış ve korkmayacaktır. Türk Milleti’ni korkutacak fani de henüz anasından doğmamıştır. Fakat Başbakan, ‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım’ seslenişinden ürkmüş ve korkmuştur. Bunun için de Andımızı hayasızca kaldırmıştır. TC’den korkmuş, tabelalardan sildirmiştir. ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ sözünden korkmuş, karşı saldırıya geçmiştir. Türk kimliğinden korkmuş, Türkiyelilik zırvasını benimsemiştir. Ezcümle, Başbakan Türk’e dair ne varsa korkudan tir tir titremiştir… Başbakan’da tarih şuuru yoktur, milli haslet ve hassasiyet sıfırdır.”

10 Temmuz 2014: “T.C.’yi silen, Andımızı kaldıran, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ sözünü şeytanlaştıran, milliyetçiliği ayaklar altına alan, onbinlerce vatan evladının katilleriyle müzakere çadırında kucak kucağa oturan Erdoğan’a Milliyetçi-Ülkücü Hareket’ten bir oy bile gitmesi söz konusu değildir.”

29 Temmuz 2014: “T.C.’yi tabelalardan silen, Andımızı kaldıran, ‘Türklükle karşıma gelmeyin’ diyen bir adam, Ülkücüye kardeş olamaz.”

24 Mayıs 2015: “Türklükle kimin hesabı varsa sıraya girmiştir. Türkiye’yle kimin alıp veremediği varsa AKP’nin kuyruğuna takılmıştır. Türk’üm diyemeyenler Andımızı kaldırmıştır… AKP zillettir, iftiradır, başarısızlıktır, günahkardır ve artık vebaldir.”

4 Haziran 2015: “Türküm demeyi suçlayan, andımızı kaldıran, bayrağı tahrik gören müzakerecileri asla hatırdan çıkarmayınız.”

Yukarıda “Öğrenci Andı birileri rahatsız olduğu için kaldırıldı” demiştik. O “birilerinin” kim olduğunu yine bir MHP’linin, Genel Sekreter İsmet Büyükataman’ın ağzından aktaralım. Büyükataman, 19 Ağustos 2015’te yaptığı açıklamada, “AKP görevlisi sözde akillerin Doğu ve Güneydoğu Bölgesi Grubunun teklif listesinde, ‘Andımız kaldırılmalı, Türk Bayrağı, Türk Milleti, Ne Mutlu Türküm diyene gibi kalıplaşmış deyimlerden vazgeçilmesi” taleplerinin de yer aldığını vurguladı.

Çözülme Sürecinin Kamburuydu Kurtulduk”

MHP Lideri Bahçeli’nin sonraki dönemde yaptığı açıklamalarla devam edelim.

3 Ekim 2015’te şunları söyledi:

Devlet nişanındaki T.C. ifadesiyle Atatürk siluetini kaldırdılar. ‘Türk’üm, doğruyum’ sözlerinden gocundular. Andımıza saldırdılar. ‘Ey Türk Gençliği’ seslenişinden ürktüler, Gençliğe Hitabeyi kafayı taktılar… Bunların yatacağı yer, sığınacağı delik yoktur. Bunların milli vicdanda affı da mümkün değildir.”

19 Nisan 2016’da, “Milli andımızdan, şanlı adımızdan, mukaddes anılarımızdan vazgeçerek, bu zorlu coğrafyada bir ve bütün halde kalamayız. Milliyetçi Hareket Partisi anlamını, Türk-İslâm ülküsünde bulmuş Türk milliyetçiliğinin, milletimizin yegâne kurtarıcısı, devletimizin tek umudu, kardeşliğimizin en sağlam harcı olduğuna inanmaktadır. Bundan da dönmeyiz. Dönmemizi de kimse beklememelidir.” dedi.

23 Ekim 2018’de, Danıştay 8. Daire’nin “Öğrenci Andı”nın okutulması yönündeki kararıyla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Danıştay 8. Dairesi, çözülme sürecinin kötü bir hatırasını söküp, atmıştır. Takdir ve tasvip ediyoruz. Elbette doğru yapmıştır, elbette milli vicdana tercüman olmuştur. Çözülme sürecinin kamburlarından kurtuluşun parlak bir müjdesi ortaya çıkmıştır… Diyorlar ki, ‘Danıştay 8. Dairesi Anayasa ve yasalara aykırı karar vermiştir.’ Bu nasıl bir saptırmadır? Nasıl bir şuur kaybıdır? Hukukun keyfi yorum ve değerlendirmelerine alışmış olanlar, işlerine gelmediği zaman neden rahatsız ve huzursuz oluyorlar?… Bu hazımsızlığının maksadını nasıl yorumlayalım? Neymiş, Danıştay 8. Dairesi hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşmış… Bunların hepsi zırvadır, uydurmadır, temelsizdir. Papaz kararına ses çıkaramayanlar, Andımızın okunacağını duyunca ayağa kalkmışlar, kanundan hukuktan bahsetmeye başlamışlardır… Andımız etnik bir ifade değil, milli kültür ve milli kimliğin inkar edilemez duyuşu, duruşu ve dile gelişidir. Türküm demek ayıp mıdır? Doğruyum demek yanlış mıdır? Çalışkanım demek çarpıklık mıdır?”

Ve son olarak 13 Kasım 2018’de, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 8. Daire Kararını temyiz etmesine şöyle tepki gösterdi:

Milli Eğitim Bakanlığı’nın dilekçesinde, tarihi ve sosyolojik olarak örtülemez yanlışlıklar vardır. Bakanlık diyor ki; ‘Türkler kendi çağdaşı unsurlara göre, ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro zaten gecikmiş olan süreci hızlandırmak için yoğun çaba harcamıştır.’ Türkleri millet bilincine en geç ulaşan topluluk olarak değerlendirmek, tarih inkârı, tarih ihmali, tarih ihanetidir… Milli Eğitim Bakanı’mızın temyiz dilekçesini görmediğine veya yoğunluktan dolayı dikkatle bakmadığına inanmak istiyor, bunu ümit ediyoruz… Türklerin millet bilincine en geç ulaşan topluluk olduğunu söyleyen şahıs direkt sana soruyorum: bunu nasıl yazdın, nasıl iddia ettin, hangi çevrenin mahsulü, nerenin piyonusun? Bu yanlı ve maksatlı değerlendirmelere imza atanlara diyorum ki, asıl sizin sabah akşam Andımızı okumaya ihtiyacınız vardır ve Türk Milleti’nin kim olduğunu, Türklüğün nasıl bir tarih ve sosyolojik derinlikten süzülüp geldiğini öğrenmeniz şarttır, önünüzdeki asıl ödevdir.”

Sonuç? Maalesef Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu “Öğrenci Andı”nda son noktayı koydu.

Haliyle de öncelikle MHP’nin ve Bahçeli’nin tavrı merak edilmez mi?

Müyesser YILDIZ
14 Mart 2021

Odatv link: https://odatv4.com/simdi-devlet-bahcelinin-tavri-merak-edilmez-mi-14032101.html

Kategori:Uncategorized