1997’daki 28 Şubat süreci, tam 15 yıl sonra ve dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın vefatından hemen ardından yargılama konusu yapıldı. O dönemde Genelkurmay Karargâhı’nda görev yapan 103 emekli asker hakkında, REFAHYOL Hükümetine “darbe” yapma suçlamasıyla dava açıldı. Çok sayıda isim tutuklandı.
Erdoğan ve AKP iktidarının ayan beyan destekleyip taraf olduğu bir dava niteliğindeydi. Erdoğan’ın kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan davaya “mağdur” sıfatıyla katılırken, siyasiler de -gerek yargılama gerekse karar aşamalarında- konuyla ilgili hüküm niteliğinde yorum ve değerlendirme yapmaktan kaçınmadı.
Davada sahte deliller kullanıldığı, soruşturma ve kovuşturma savcılarının sonradan “FETÖ”den tutuklanması, aynı şekilde yargılamayı yapan hakimlerin büyük bölümünün yine “FETÖ’cü” olduğunun ortaya çıkması, Tansu Çiller hariç tanıklığına başvurulan dönemin hemen hemen tüm siyasilerinin, “28 Şubat bir darbe değildi.” şeklinde ifade vermesi ise hiç dikkate alınmadı.
28 Şubat davasının takvimini de hatırlatalım.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında ilk operasyon, 12 Nisan 2012’de düzenlendi.
Tutuklu ve tutuksuz sanıkların yargılanmasına 2 Eylül 2013’te başlandı.
Dava 13 Nisan 2018’de sonuçlandı; 21 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Bu ceza müebbete çevirildi. Davanın siyasi taraftarları tutuklanmasını isterken, Mahkeme, yaş ve sağlık durumlarını dikkate alarak, sanıklara adli kontrol uygulanmasını kararlaştırıldı.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi, bu kararları 23 Haziran 2020’de aynen onadı.
Çuvallar dolusu, yüz binlerce belge ve tutanaktan oluşan dosya Yargıtay’a gitti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 Mart 2021’de tebliğnamesini hazırladı.
Tebliğnamede, müebbet hapis cezasına çarptırılan 21 sanıktan 15’inin cezalarının onanması, dönemin YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz’ün darbeye yardımdan cezalandırılması, 1 sanığın ise beraatı istendi. Ayrıca yerel mahkemenin haklarındaki cezayı zamanaşımından düşürdüğü 4 ismin “gizli ittifak” suretiyle darbeye yardımdan cezalandırılması öngörüldü.
Yaklaşık 5 yıl süren yargılama, 26 ay sonra İstinaf’ta onama ve onamadan 9 ay sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğname hazırlamasının ardından son gelişmeyi aktaralım.
Tebliğnameden sadece 35-40 gün sonra, Yargıtay 16. Ceza Dairesi 28 Şubat dosyasını incelemeye aldı.
Tam da emekli amirallerin Montrö Sözleşmesi ve TSK’da yeni tarikat yapılanmalarına dikkat çektiği için gözaltına alınıp sorgulandığı,
Bu operasyon vesilesiyle birçok iktidar yazarının, 28 Şubat sürecinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın rolüne dikkat çektiği,
Ve de Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi’nin, şunları yazdığı günlerde:
“28 Şubat süreci ise önce sivil kuvvetlerin zemini hazırladığı sonra Silahlı Kuvvetlerin Başbakan Erbakan’ı istifaya zorladığı bir süreç olmuştu. 28 Şubat’ta kurulan Batı Çalışma Grubu 18 Haziran günü Erbakan’ı Başbakanlıktan istifa ettirene kadar süreci yönetmişti.”
Ne hız ve ne “manidar” zamanlama, değil mi?!
Sıra Balyoz’da Mı?
Selvi’nin aynı yazısından devam edelim. “Balyoz temyizi ne durumda?” başlıklı bölümde de şunları anlattı:
“Gece yarısı yayınladıkları bildiri ile darbe tehdidinde bulundukları iddiasıyla haklarında soruşturma açılan emekli amirallerin bir kısmı Balyoz davası sanığıydı. Balyoz sanıkları Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı üzerine yeniden yargılanmış ve İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi 236 sanık hakkında beraat kararı vermişti. Anadolu Cumhuriyet Savcılığı aralarında 1. Ordu eski Komutanı Çetin Doğan’ın da bulunduğu 7 kişi hakkındaki beraat kararına itiraz etmişti. Temyiz dilekçesinde, ‘Sanıklar Çetin Doğan, İhsan Balabanlı, Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan ve Emin Küçükkılıç’ın, atılı suçtan ayrı ayrı mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken beraat etmelerinin usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatiyle Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin söz konusu kararının bozulmasına karar verilmesi kamu adına arz ve talep olunur’ denildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı temyiz talebini yerinde bularak, 7 sanık hakkında beraat kararına itiraz etti. Balyoz davasına konu olan ve 2003’te 1. Ordu Komutanlığı’ndaki seminerde yapılan konuşmalara dikkat çekildi. Seminerdeki ses kayıtları suçun işlendiğine delil gösterildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gönderildi. Ancak burada bir nokta önemli. 7 sanıkla ilgili kararı verecek olan Yargıtay 16. Ceza Dairesi. 16. Ceza Dairesi henüz kararını verip, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göndermedi. Dosya genel kurula gelmediği için görüşülüp, karara bağlanamıyor.”
Evet, aynen böyle. Ancak, Balyoz temyizi ile ilgili takvimi de hatırlatalım.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 7 kişi ile ilgili temyiz başvurusunu Nisan 2015’te yaptı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi Haziran 2016’da hazırlandı. Tebliğnamede 7 isme, “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçu için anlaştığı” suçlaması yöneltildi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 28 Şubat dosyasını hızla incelemeye alırken, Balyoz dosyası yaklaşık 5 yıldır sonuçlandırılmadı.
Üstelik Silivri’de Balyoz yargılamalarını yapan hakim ve savcılar ile bunların verdikleri kararları onayan, dönemin Yargıtay 9. Ceza Dairesi üyeleri “FETÖ/PDY isimli örgüt içerisinde yer alıp, Balyoz isimli soruşturma ve yargılamada haksız ve hukuksuzuz işlemler sonucu hukuka aykırı kararlar vermekle” suçlanıp yargılanırken.
İster misiniz; emekli amiraller olayından sonra Balyoz da şu “manidar” günlerde incelemeye alınsın ve de bu 7 ismin cezalandırılması kararı çıksın?!
Erdoğan’ın ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin son Başbakan’ı, AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım’ın sık sık, “Balyoz da Ergenekon da sapına kadar gerçekti, ama FETÖ’cüler sulandırdı.” dediği malûm.
Malûm; ama olası bir cezalandırma kararı, beraberinde “FETÖ kumpasları” söylemini, bugüne kadar hazırlanan tüm iddianameleri ve yapılan yargılamaları da çökertmiş olmayacak mı?
Kimbilir, belki de istenen budur!..
Bir yanda emekli amirallere soruşturma ve elektronik kelepçe… Rütbelerinin sökülmesinin konuşulması… Muvazzaflarla bağlantılarının araştırılması… 28 Şubat davasının hızla görüşülmesi… 5 yıldır beklemede olan Balyoz dosyasının da incelemeye alınma ihtimali…
Öte yanda; Balyoz kumpaslarının baş kahramanı Ahmet Altan’ın tahliyesi…
Ve de “Eğer FETÖ ile AK Parti geçmişte bürokraside kol kola girdiyse şayet, bunu da farklı darbecileri tasfiye etmek için yaptı. Çok açık söylüyorum, bir tarafta darbeci Kemalist gelenek vardı, bir tarafta FETÖ vardı ve bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldım 2010’a kadar. Mesele bu. Bu bir vesayetle mücadeleydi” itirafında bulunduğu için geçen yıl AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Emre Cemil Ayvalı’nın sadece 10 ay sonra Erdoğan’ın imzasıyla aynı göreve getirilmesi, neyin işareti ve mesajıdır?!
Müyesser YILDIZ
20 Nisan 2021
Odatv link: https://odatv4.com/kritik-davada-manidar-zamanlama-neyin-isareti-20042130.html