Yıl 1912… Balkan Savaşları başlamak üzeredir. 23 Temmuz 1912’de İstanbul Galata’da eski, köhne, karanlık Bahtiyar Han’ın bir odasında, tavandan sarkan on altı kollu şamdanın ölgün mum ışıkları altında toplanan 12 idealist emekli subay; çeşitli savaşlardan sonra emekli olmuş subay ve gedikliler (Subay ile astsubay arasında belli bir alan veya konuda uzmanlaşmış özel görevli subaylar) ile terhis edilmiş eratın, şehit olanların dul eş ve yetimlerinin yasal haklarını takip edip, sosyal dayanışmalarını sağlamak için Umum Mütekaidin-i Askeriye Cemiyeti (Tüm Asker Emeklileri Derneği)’ni kurar.
Kuruluşundan 3 ay sonra Balkan Savaşları, 1914’te de 1. Dünya Savaşı başlayınca 7 yıl faaliyetine devam edemeyen dernek, ancak 1919’dan sonra tekrar faaliyete geçirilir.
1951 yılına kadar İstanbul merkezli olarak çalışır, çeşitli illerde şubeler açılır. 1951’de ise Dernek merkezi Ankara’ya taşınır, adı da Türkiye Muharipler Derneği olarak değiştirilir. Yine o dönemde, “kamu yararına dernek” statüsü alır, merkezi Paris’te olan Dünya Eski Muharipler Federasyonu’nun kurucu üyesi olur.
Burası çok önemli; 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kapatılan dernekler arasında yer alır!..
Ancak 1983’te çıkan yasayla, 5 Nisan 1984’te yeniden kurulup faaliyete geçer. Adı artık Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’dir.
Kızılay’dan sonraki en eski hayır derneğinden söz ediyoruz.
Açıklama Yapma Ve Kınamamaya Peşin Ceza
Anlaşılacağı üzere, emekli amirallerin Montrö Sözleşmesi ve TSK’da yeni olası tarikat yapılanmalarına dikkat çeken açıklamasından sonra TESUD’un başına gelenlere değineceğiz.
Dernek Yönetiminin, Milli Savunma Bakanlığı’nın, “Emekli amiraller bildirisini TESUD da kınadı” açıklamasını yalanlaması üzerine buraya önce mülkiye müfettişi ve dernek denetçileri gönderildi.
Ardından geçtiğimiz Cuma günü düzenlenen ikinci dalga emekli amiral operasyonu kapsamında, TESUD Başkanı emekli Tuğgeneral Namık Kemal Çalışkan’ın evinde arama yapılıp, dijitallerine el konuldu ve Çalışkan yarın için ifadeye çağrıldı.
Dün de İçişleri Bakanlığı, “son günlerdeki açıklamalarında ve basın yayın organları vasıtasıyla yapmış oldukları beyanlarında, 104 emekli amiral tarafından yayımlanan bildiriye destek oldukları ve açıklamalarının emekli amirallerin bildirisi ile benzerlik taşıdığının görüldüğü” gerekçesiyle, “geçici bir tedbir” olarak Dernek yönetiminin görevden uzaklaştırılmasını kararlaştırdı.
Bakanlığın açıklamasında, ilginç ve dikkat çekici ayrıntılar yer aldı.
Bir yandan, “müfettiş ve denetçiler tarafından inceleme sonrası hazırlanan rapora”, öte yandan emekli amiraller hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmaya işaret edilip, sözkonusu raporun “takdir ve ifası için Başsavcılığa tevdi edildiği” belirtildi.
Biri mali denetim, diğeri ceza soruşturması; ne ilgisi varsa?!
Yine Bakanlık açıklamasında; görevden uzaklaştırmanın, “Dernekler Kanunu’nun 27’inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince” yapıldığı kaydedildi. “Kamu yararına çalışan dernekler” başlıklı bu madde ne diyor? Şunu:
“Kamu yararına çalışan dernekler en az iki yılda bir denetlenir. Yapılan denetimler sonucunda düzenlenen raporlar üzerine, kamu yararına çalışan derneklerin organlarında görev alan üyeler veya ilgili personel, hapis cezası verilmesini gerektiren suçların işlendiğinin tespit edilmesi halinde, geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanınca görevden uzaklaştırılabilir.”
Buna göre; yapılan denetimde dernek yönetiminin “hapislik bir suç” işlediğinin tespit edilmiş,
Veya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma tamamlanmış, ardından dava açılmış, yargılama sonucunda da emekli amirallerle birlikte TESUD Başkanı Çalışkan ile yönetimin, “suç için anlaşma” suçunu işlediklerinden hapis cezasına çarptırılmış olması gerekir, değil mi?
Var mı bunlar? Yok. Öyleyse Türk yargısı değil, bizzat İçişleri Bakanlığı, sadece TESUD’un değil, emekli amirallerin de “suçunu” ve verilecek “cezayı” peşinen kararlaştırıp, tabir-i caizse “önce infaz sonra yargılama” yapmış olmuyor mu?
İçişleri Müfettişleri De Televizyondan Öğrendi
“Yapılan denetimde Dernek yönetiminin hapislik bir suç işlediğinin tespit edilmiş olması gerekir.” dedik; bunu biraz açalım.
TESUD’un, MSB’yi yalanlamasından sonra gönderilen müfettişler, geçtiğimiz Perşembe günü itibarıyla denetimlerini tamamlayıp buradan ayrıldı.
Dün sabah ise şu gelişme oldu.
Müfettişler, TESUD’u arayıp, yeniden geleceklerini bildirdi. TESUD yöneticileri, “Ziyaret mi, denetim mi?” diye sordular.
“Geçen hafta 2019-2020 hesaplarını incelemiştik. 2016-2019 hesaplarını da incelememiz istendi.” cevabı üzerine müfettişlerin daha önce çalıştığı oda hazırlandı, tüm dosyalar çıkarıldı.
Müfettişler öğlen üzeri TESUD’a gidip çalışmaya başladı. Birkaç saat sonra İçişleri Bakanlığı’nın o açıklaması yayımlandı. Gazeteciler arayınca, karardan haberi olan TESUD yöneticileri, hemen yan odaya geçip müfettişlere durumu sordu.
Cevap mı? “Biz de şimdi duyduk.” oldu.
Ve onlar çalışmalarını sürdürürken, akşam saatlerinde Ankara Valiliği’nden gelen bir görevli, “görevden uzaklaştırıldıklarını” tebliğ etti!..
Sadece Yayımlamak Değil Yayımlamamak Da Suç
İçişleri Bakanlığı açıklamasındaki bir başka noktaya gelelim; “Son günlerdeki açıklamalarında ve basın yayın organları vasıtasıyla yapmış oldukları beyanlarında, 104 emekli amiral tarafından yayımlanan bildiriye destek oldukları ve açıklamalarının emekli amirallerin bildirisi ile benzerlik taşıdığının görüldüğü” denildi.
Bildiğimiz kadarıyla, yaşanan süreçte TESUD Başkan ve yöneticilerinin, MSB’nin “kınadılar” duyurusunu yalanlama dışında hiçbir açıklama ve beyanı olmadı.
Geriye kalıyor, “açıklamalarının, emekli amirallerin bildirisi ile benzerlik taşıdığının görüldüğü” ifadesi.
7 Nisan ve 9 Nisan tarihlerindeki yazılarımızda; amirallerin açıklamasından sonra MSB ile TESUD arasında yapılan görüşmelere, ayrıca TESUD’un kuruluş yıldönümü olan 5 Nisan Pazartesi günü Anıtkabir’de yapılan resmi tören öncesinde ve sonrasında yaşananlara ilişkin kulis bilgilerini aktardık.
Bunlardan birisi de TESUD’un 5 Nisan münasebetiyle yapmayı planladığı açıklamanın taslak metninin, amirallerin açıklamasından hemen sonrası “sızması/sızdırılması” idi. Bu “sızma”nın nasıl olabileceğini sorguladık ve yaşanan bu gelişmenin ardından TESUD’un yayımladığı şu duyuruya dikkat çektik:
“TESUD resmi internet sayfamız olan www.tesud.org.tr adresimizde resmi ve imzalı olarak yayınlanmamış, çeşitli gruplarda veya sosyal medyada yayımlanan hiçbir metne ve paylaşıma itibar etmeyiniz.”
Özetle resmen yayımlanmamış ve yayımlanmasından vazgeçilmiş bir açıklama söz konusuydu.
Eğer İçişleri Bakanlığı’nın, “açıklamalarının emekli amirallerin bildirisi ile benzerlik taşıdığının görüldüğü” tespitinde kast edilen açıklama bu ise;
Demektir ki, sadece yayımlamak değil, taslak bir açıklama hazırlamak da “suç” sayılıyor!..
Anıtkabir’deyken Gelen Teşekkür
Bu gelişmeden sonra ilginç bir kulis bilgisini daha paylaşalım.
İddialara göre, TESUD Yönetimi 5 Nisan kuruluş yıldönümü için Anıtkabir’deyken, bir komutan arayıp, şunları söyler:
“Şu anda Sayın Bakan ve şu, şu yöneticilerimizle toplantı halindeyiz. Telefonun megafonu açık, onlar da duyuyor. Sayın Bakan, kuruluş yıldönümüzü kutlayıp, size ait olduğu belirtilen açıklamayı yalanladığınız için de teşekkür ediyor. Sayın Bakan’a sizlerin ne kadar vatansever, dürüst ve çalışkan olduğunuzu da anlattım.”
Görüşme, bahsi geçen Bakan’ın, “Kuruluş yıldönümünüz kutlu olsun.” sözleriyle sona erer.
İşte 15 gün önce bir Bakan’ın, yapılmayan açıklama münasebetiyle “teşekkürüne” mazhar olan TESUD, dün itibarıyla aynı gerekçeyle “Kayyumlık” muamelesine maruz kalıyor!..
Gidişat itibariyle, yakın zamanda ana muhalefet partisi CHP’ye de “Kayyum” atanırsa, hiç ama hiç şaşırmayalım!..
Müyesser YILDIZ
21 Nisan 2021
Odatv link: https://odatv4.com/bakan-tesekkur-etti-sonra-kayyum-geldi-21042148.html