İçeriğe geç

“Kabile veya Kasaba Devleti” Değilsek!..

PKK/PYD’yi silahlandırmasından “FETÖ”ye yardım-yataklık etmesine, Kıbrıs ve Ege’de Rum-Yunan tezlerini desteklemesinden Ermeni soykırım iftirasını sahiplenmesine, Halkbank dosyasından Biden’ın, “Erdoğan’ı seçimle indireceğim” demesine; ABD ile aramızda bir düzine sorun var. “Sorun” ne kelime, ülkemizi resmen hasım” sayıyor. ABD’nin patronu olduğu NATO açısından da durum çok farklı değil. Hâl böyleyken; bugün Brüksel’de başlayacak NATO Zirvesi ve Erdoğan-Biden görüşmesiyle ilgili pespembe tablolar çizilip, “beyaz sayfa” açmaktan söz ediliyor.

Görüşme öncesi Ankara’nın bazı önemli dosyalardaki tutumuna bakalım.

Erdoğan, Biden’ın Ermeni soykırım iftirasını sahiplenmesinin ardından yaptığı ilk açıklamada, “Sizler kalkıp da Türk’e, Türk Milleti’ne soykırım yaftasını yapıştıramazsınız.” deyip, bu durumun iki ülke ilişkileri üzerinde yıkıcı etkileri olacağını vurguladı. Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan FETÖ ve PKK-PYD’ye verilen desteği bir kez daha eleştirip, Biden ile görüşmede tüm bu konuları yüzyüze değerlendirerek yeni bir dönemin kapılarının aralanacağına inandığını söyledi ve ekledi:

Muhatabımızla iki ülke ilişkilerini zehirleyen konuları bir kenara bırakarak, artık bundan sonrasına yönelik nasıl adımlar atacağız buna bakmamız gerekiyor. Aksi takdirde ilişkilerimizin 24 Nisan açıklamasıyla düştüğü yeni seviyenin gerektirdiği pratikleri hayata geçirmeye başlamaktan başka çaremiz kalmayacaktır.”

İlişkileri zehirlemenin ötesinde, doğrudan ülkemize kast eden bu konular bir kenara bırakılacaksa, acaba geriye konuşup anlaşacak ne kalacak ki? Ayrıca, aksi takdirde hayata geçirilecek pratikler” ne ki? Bugüne kadar herhangi bir “B, C planının” işareti verilmiş değil.

Zehirdi “Gerilim” Oldu Şimdi de Üzüntü

Erdoğan’ın bir başka açıklaması; 1 Haziran’da TRT canlı yayınında bu defa Biden’la görüşmede Türkiye-ABD ilişkilerinin niçin böyle bir gerilim safhasında olduğuna cevap arayacaklarını, Biden’dan önce Demokratlarla ve Cumhuriyetçilerle çalıştıklarını, ama bugünkü gerilimleri yaşamadıklarını belirtip, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kasaba devleti olmadığını”, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu şekilde köşeye sıkıştıranların önemli bir dostu kaybedeceğini” anlattı.

Dün Brüksel’e hareketinden önce ise Biden’la görüşmesi hakkında şöyle konuştu:

Birinci derecede Türkiye-Amerika ilişkilerini şöyle masaya bir yatırmamız gerekiyor. Birçok tabii dedikodular vesaire içeride, dışarıda oldu. Bunları geride bırakıp ‘Neler yapabilir, neler yapacağız’ bunları konuşmamız lâzım. Görüşme alanımız çok geniş. Zira 24 Nisan, bizler için maalesef çok çok olumsuz bir süreç oldu. Böyle bir yaklaşımı tabii ki beklemezdik, ama bu yaklaşım bizleri ciddi manada üzmüştür ve bunu gündeme getirmeden geçmeyi tabii doğru bulmamız mümkün değil. Zira Türkiye rastgele bir ülke değil.”

Erdoğan’ın bu sözlerini açarsak; ABD’nin PKK-FETÖ’yü koruyup kollaması, Biden ve ekibinin Erdoğan aleyhindeki açıklamaları “dedikodu vesaire” miydi?.. Bunları “geride bırakmak”, her şeyi sineye çekmek mesajı değil midir?… Ermeni soykırım iftirası sadece Erdoğan’ı değil, hepimizi üzdü. Ancak aramızda önemli bir fark yok mu? Erdoğan’ın, üzüntüsünü “hatırlatıp geçmekle” kalmayarak, Biden’ın bu yanlışını düzeltmesini ve Türk Milleti’nden özür dilemesini sağlamak için bir şeyler yapması gerekmez mi?

Erdoğan’ın, NATO’ya ilişkin değerlendirmesi de şu oldu:

Bizim bütün derdimiz, beklentimiz, NATO’nun birlik ve beraberliğine, dayanışmasına güç katacak yani amasız ve fakatsız bir yaklaşımı Amerika’dan görmektir… Tabii biz NATO’dan ve ittifak üyelerinden, ülkemizin güvenlik hassasiyetlerini dikkate alınmasını, söylem ve eylemde müttefiklik ruhuna uygun hareket edilmesini bekliyoruz.”

Haliyle “NATO, Türkiye’nin terörle mücadelesine yeterli desteği sağlamadı. Zirvede bu konu gündeme getirilecek mi, Türkiye’nin yaklaşımı nasıl olacak?” diye soruldu. Erdoğan, “NATO Genel Sekreteri Sayın Stoltenberg’le de orada muhakkak bir görüşmemiz olacak, konuşacağız. Bu süreç içerisinde gerçekten NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, olumlu yaklaşımlar içerisinde olmuş bir dostumuzdur. Bu süreç içerisinde de bu olumlu yaklaşımından hiçbir zaman taviz vermedi ve aynı şekilde bu süreci devam ettiren bir dost, bir arkadaştır. Tabii burada da yine ‘Ne gibi adımlar atacağız, neler yaparız, neler yapabiliriz’, bunları da görüşme imkanımız olacak.” karşılığını verdi.

NATO Neyimiz Olur?

Ankara’nın dilek ve temennileri” böyle. Ya gerçekler?

ABD, Türkiye’yi büyük ölçüde AB ve NATO’ya havale etmiş durumda. Nitekim Dışişleri Bakanı Blinken geçen hafta, “ABD’nin, Türkiye’nin çıpasını Batı’da tutmaya çalışacağını” vurguladı.

Peki NATO’nun tavrı? Erdoğan’ın, hakkında “Olumlu yaklaşımlar içinde olmuş bir dostumuzdur.” dediği Genel Sekreter Jens Stoltenberg, Türkiye’nin önemli bir ortak olduğunu belirttikten sonra şunları söyledi:

Haritaya şöyle bir baktığımızda topraklarının önemini, büyüklüğünü ve aynı zamanda Irak ve Suriye’ye sınırı olan tek NATO ortağı olduğunu fark edebiliriz. Türkiye’nin altyapısı ve havaalanları DEAŞ ile mücadelede fazlasıyla önemliydi. ‘Güney mahallemizi’ istikrarlılaştırmak için NATO üyesi Türkiye ile yakından çalışmaya devam edeceğiz.”

NATO’nun ajandasında PKK/YPG/PYD var mı? Görüldüğü üzere yok.

İktidarı destekleyen ve etkileyen Yeni Şafak’ın son bir haftadır ABD-NATO’yla ilgili haberlerine de bakalım.

Pazartesi günü, bir araştırma şirketinin anketini paylaşıp, “Vatandaşların, terör örgütleri PKK/PYD ile FETÖ’ye destek verip, Türkiye düşmanlarıyla işbirliği yapan ABD’yi en güvenilmez ülke ilân ettiğini” yazdı.

Çarşamba günü, “NATO’nun hiçbir zamanda yanımızda olmadığını” hatırlatıp, NATO’yu “kağıttan müttefik” diye nitelendirdi.

Perşembe günü de yine bir araştırma şirketinin verilerinden hareketle, “Türk halkının NATO’ya güvenmediğini”, “ABD’nin çıkarlarını savunan bir yapı olduğuna inandığını”, “ülkemizdeki NATO üslerini milli güvenlik sorunu olarak gördüğünü” ve “darbelerin arkasında NATO’nun bulunduğunu düşündüğünü” aktardı.

İktidarın ortağı MHP’nin görüşü mü? Genel Başkan Devlet Bahçeli, 18 Mayıs’taki grup toplantısında Kudüs’e yapılan saldırılara karşı, “Türk Milleti’nin yeni bir nöbet için devreye girmesi” gerektiğini belirtirken, “Şayet ABD bunun önünde engelse, NATO üyeliğini derhal tartışmaya açalım, Küreciği de, İncirliği de boşaltalım.” çağrısında bulundu.

Geçen haftaki Grup Toplantısı’nda da, “Diğer tüm anlaşmazlık içeren konu başlıkları bir yana, ABD’nin PKK/YPG’yi kara gücü olarak değerlendirmesi müttefiklik hukukuna sürülmüş baldıran zehridir… PKK/YPG’ye sıhhiye desteği vermek, silah yardımı yapmak, parasal imkanlarla sırtını sıvazlamak, Türkiye’ye kast etmenin başka bir tanım ve tasviridir.” deyip, Erdoğan’ın müttefiklikle bağdaşmayan bu skandal gelişmeleri ve milletimizin mesajlarını NATO Zirvesi’nde Biden’ın yüzüne söylemesini istedi.

Milletimizin ve MHP’nin düşünceleri böyleyken, kendisini “Milli iradenin temsilcisi” sayan iktidarın, ABD-NATO’yla “2030 vizyonu” peşinde koşması neyle izah edilir ki?!

18 Ay Önceki NATO Zirvesi

Kapalı kapılar arkasında ne yaşanırsa yaşansın; tüm bu hayati sorunlar bir yana bırakılıp, Biden görüşmesi ve NATO Zirvesi’nin özellikle Afganistan planı üzerinden Türkiye açısından mutlaka bir “başarı öyküsü” şeklinde sunulacağı görülüyor.

Öyleyse 4 Aralık 2019’da NATO’nun 70. kuruluş yıldönümü vesilesiyle Londra’da düzenlenen Zirve’nin “öyküsünü” hatırlayalım mı?

Ankara, NATO’nun PYD’yi terör örgütü” olarak kabul etmesini isterken, NATO’nun gündeminde Rusya’yı çevreleme amacıyla Baltık ülkeleri için hazırlanan güvenlik planı vardı.

Zirve öncesinde iktidar medyası, “Türkiye’nin, ABD’nin baskısına boyun eğip PYD’yi terör örgütü olarak tanımlamayan NATO’ya rest çekip, Baltık ülkeleri güvenlik plânını engellediği” manşetlerini attı.

Erdoğan da Londra’ya hareket ederken, “Baltık planı yeniden gündeme gelecek olursa, tavrımız yine odur. Değişen bir şey yoktur. Bizim terör örgütü olarak tanıdıklarımızı eğer NATO tanımıyorsa, kusura bakmasınlar. Orada atılacak her türlü adımın biz karşısında oluruz.” açıklamasını yaptı.

Sonuç? Plan NATO Zirvesi’nde gündeme geldi ve kabul edildi. Genel Sekreter Stoltenberg, Türkiye’nin plana ilişkin engelini kaldırdığını duyurdu. Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda da Türkiye’nin planı onaylama karşılığında herhangi bir talepte bulunmadığını belirtip, “Hepimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gösterdiği dayanışma için teşekkür ettik.” dedi.

Peki bu gelişmeden sonra Erdoğan, Londra’da kendisini takip eden Türk gazetecilere neler anlattı? Trump, Macron ve Miçotakis’le görüşmelerinin gayet verimli geçtiğini, NATO’da daha yapacak çok işimiz olduğunu kaydetti. Baltık Planı’nı kabulü konusunda ise şunları söyledi:

Gerek Stoltenberg gerek Macron gerek Merkel gerek Polonya Cumhurbaşkanı daha önce hepsi aradılar, bizden bu konuda destek istediler. Arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerden sonra da biz de bu işe ‘evet’ dedik, ama ‘terörle mücadelede siz de bizi yalnız bırakmayacaksınız.’ dedik.”

Aynen dünkü gibi, “YPG/PYD ile ilgili bir ilerleme ve tavır değişikliği olup olmayacağı, Türkiye’nin bu konudaki kaygılarını yeterince anlayıp, anlamadıkları” sorulunca da şu karşılığı verdi:

NATO Zirvesi’nde yapılan açıklamalara, konuşmalara bakıldığı zaman hepsi de teröre karşı olduklarını söylüyor. Ama iş başa düştüğünde buna karşı bir mücadeleyi ortaya koyma maalesef olmuyor. Temenni ederiz ki, bundan sonraki süreçte bunları yaşamayız. Herkes sözünün arkasında durursa, o zaman tabi terörle mücadelede işimiz çok daha kolay olacak. Her zaman söylüyorum; biz Türkiye olarak bir kabile devleti değiliz.”

Tam 18 ay geçti… ABD ve NATO bildiğimiz gibi…

Ankara da… PKK/PYD başta olmak üzere tüm sorunların Biden ve diğer liderlerin yüzüne karşı anlatılacağı, terörle mücadelede destek isteneceği, NATO’da en önemli müttefik olduğumuzun hatırlatılacağı bildiriyor… Ancak 18 ay öncesinin aksine, artık göstermelik dahi olsa bir “rest” bile çekilemiyor…

Erdoğan, 18 ay önce kabile devleti” olmadığımızı söylemişti, şimdi “Kasaba devleti değiliz… Türkiye rastgele bir ülke değil.” diyor…

Elbette değiliz. Değiliz de her defasında aynı şeyleri anlatarak sonuç alınamadığını çoktan görmüş ve anlamış olmamız gerekmez miydi?

Müyesser YILDIZ
14 Haziran 2021

Odatv link: https://odatv4.com/kabile-veya-kasaba-devleti-degilsek…-14062146.html

Kategori:Uncategorized