2011’de Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın vefatından sonra açılan ve yaklaşık 10 yıl süren 28 Şubat davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan 14 emekli generalin 15 gün önce hapse girmesinin ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın neden konuşmadığı sorgulanıyor.
Bu sorgulamanın sebebi; tabii ki, Akar’ın kararla ilgili neden bir yorum yapmadığı değil, 28 Şubat süreci hakkında bildiklerini neden anlatmadığı.
“Ne alâka?” diyecekler için hatırlatalım.
Davanın 1 numaralı sanığı dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ydı ve geçen Mayıs’ta vefat etmemiş olsaydı, şimdi o da hapse girecekti. İşte o dönemde Karadayı’nın Özel Kalem Müdürü Hulusi Akar’dı. Haliyle 28 Şubat’ta yaşananların 1 numaralı tanığı olduğu düşünülüyor.
Şimdilerde generallerin hapse atılmasını sevinçle karşılayanlar, Karadayı’nın “FETÖ’cüleri” kabul ettiğini yazıyorlar; ama o kabulde Akar’ın da bulunduğunu nedense es geçiyorlar!..
Tarih: 15 Ekim 2015
Erdoğan ve iktidarın 28 Şubat davasına bakışı belliyken, artık siyasi bir kimlik olan Hulusi Akar o döneme ilişkin konuşur mu, bilemeyiz; ama davayla ilgili 5 yıl öncesine ait bir görüşmeyi paylaşmanın galiba tam zamanı.
2015’in Eylül veya Ekim ayında GATA’ya giden, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, burada tedavi gören komutanları ziyareti sırasında 28 Şubat sanıklarından birisiyle karşılaşır. Sanık Komutan davadaki hukuksuzlukları anlatmakla kalmaz, Genelkurmay’dan savcılığa ve mahkemeye yanlış bilgi ve belgeler gönderildiğinden yakınır.
Bunun üzerine Akar, davayı iyi bilen birisinin Genelkurmay’a gelip kendisini bilgilendirmesini ister. Sanık Komutan da bir başka sanığın avukatının ismini verir.
Birkaç gün sonra o avukatın telefonu çalar. Arayan Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdür Yardımcısı Bünyamin Tümer’dir. Tümer kendisini tanıttıktan sonra avukatı, Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel’e aktarır. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında hem Tümer hem de Gözel’in tutuklandığını belirtip devam edelim. Gözel, avukata Genelkurmay Başkanı Akar’ın 10 Ekim Cumartesi günü kendisini beklediğini iletir. Ancak Gar patlaması yaşanır ve randevu 15 Ekim Perşembe gününe ertelenir.
Görüşme öncesine ait şu bilgiyi de verelim.
Avukat, Genelkurmay’a gitmeden önce müvekkiline bilgi verip izni olup olmadığını sorar. Müvekkili, “Her ne kadar Genelkurmay Başkanı Karadayı’yı davanın dışında tutmaya çalışıyor gözükseler de yargılananın doğrudan Genelkurmay Başkanı olduğunu Akar’a mutlaka söylemen şartıyla” diyerek izin verir.
O gün gelip de avukat Genelkurmay’a gittiğinde, Özel Kalem’de kendisini üç kişinin beklediğini görür. Bu kişiler Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel ile yine darbe teşebbüsünden sonra müebbet hapis cezasına çarptırılan, dönemin Personel Başkanı İlhan Talu ve de 28 Şubat davası sırasında gerek sanıklar gerekse avukatlarının, hakkında birçok suç duyurusunda bulunduğu Adli Müşavir Muharrem Köse’dir.
İlhan Talu, avukata, makama geçtiklerinde Akar’dan herhangi bir talepte bulunmayıp taleplerini kendilerine anlatmasını isterken, savcılığa 28 Şubat davasının sözde delillerini veren, “irticai faaliyetlerden” dolayı TSK’dan ilişiği kesilmiş olan Tamer Tatar hakkında şunu söyler:
“Tamer Tatar’ın TSK safahatına ilişkin bilgileri istediğinizi biliyoruz. Bunu veremeyiz ve lütfen Komutanın yanında da gündeme getirmeyin.”
17 Dakikada Neler Konuşuldu?
Bu uyarılardan sonra Akar’ın makamına girerler. Kıdemli bir avukat beklerken çok genç birisiyle karşılaşmanın şaşkınlığını yaşayan ve bunu ifade eden Akar, Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile haftalık görüşmesinden dolayı sadece 17 dakika zamanı olduğunu belirtince, avukat doğrudan söze girer. Davada yaşanan hukuksuzlukları ana başlıklarıyla özetleyip Genelkurmay Adli Müşavirliği’nin süreçteki tutumundan şikâyet eder. Ve görüşme öncesi yapılan uyarıya rağmen, önce Tamer Tatar’ın TSK safahatının kendilerine verilmediğini anlatır, ardından 5 nolu CD ile ilgili tespitlerini paylaşır.
Avukatın Akar’la paylaştığı tespit şudur:
5 nolu CD, 28 Şubat’tan 10 yıl sonra, 2007’de Genelkurmay’dan boş olarak çalınmış veya çıkarılmış, sonrasında buna sözde belgeler eklenmiştir. İstedikleri, o tarihte bu CD’nin Genelkurmay’da kime zimmetli olduğunun araştırılması, böylece kumpasçıların içerideki uzantılarının bulunmasıdır; ama hem Mahkeme hem de Genelkurmay buna yanaşmamıştır. İşte bu konuda da Akar’dan yardım ister.
Neticede Akar, Tamer Tatar’ın safahatı talebinin karşılanması talimatını verirken, CD konusunda Genelkurmay Savcılığı’nı arayıp durumu sorar. Askeri Savcı, araştırdıklarını bildirir; Akar da, “Hızlandırın.” der.
Davanın bittiğini, hükmün kesinleştiğini; ama o araştırmanın bitmediğini hatırlatıp devam edelim.
Duruşmaya gözlemci göndereceğini belirten Genelkurmay Başkanı Akar son olarak, “Karadayı, Çevik Bir, Erol Özkasnak komutanlarımız bizim için çok değerli. Vural Avar’la çalıştım, ekmeğini yedim.” ifadelerini kullanıp avukata diğer detayları İlhan Talu ve Muharrem Köse ile görüşmesini söyler. Ayrılırken de, “Bu benim özel telefon numaram. Herhangi bir sıkıntı olduğunda her zaman arayabilirsin.” diyerek bir numara verir.
Akar gittikten sonra Talu ve Köse’yle başka bir odaya geçen Avukat, “Komutanlardan talepler olur, onlar da yerine getirilmesi talimatını verir; ama devlette işler böyle yürümez. Her şeyin bir kuralı, kaidesi var.” şeklinde sözlere muhatap olur. Avukat, bu iki isme davayla ilgili daha detaylı bilgi verir. Konu Tamer Tatar’ın geçmişine geldiğinde ise, “Tamam, o bilgileri vereceğiz; ama fiziki olarak ve resmen veremeyiz. Bir daha geldiğinizde flash bellek getirirseniz ona yükleriz.” denir ve toplantı biter.
Oysa Genelkurmay’a flash bellekle girmek yasaktır. Avukat da bunu bildiği için bir daha gitmez; yani Akar’ın o talimatı da yerine gelmemiş olur!..
O Telefon 6 Yıl Sonra Arandığında
Son birkaç not daha paylaşalım.
28 Şubat dava dosyası Yargıtay’a gittiğinde, sanıklardan birisi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a mektup yazar. Mektupta “delil” kabul edilen belgelerin gerçek olup olmadığının araştırılması için Genelkurmay’da bir heyet oluşturulup bunların incelenmesine yönelik taleplerini mahkemenin reddettiğini hatırlatan emekli komutan, “Lütfen siz bir heyet oluşturun ve inceletin” der.
Hiçbir cevap gelmez!..
Aynı komutan, bu defa Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e aynı içerikte bir mektup gönderir. Genelkurmay’dan birisi arayıp o belgelerin “inceleneceği” bilgisini verir; ama bir daha oradan da ses çıkmaz!..
Ve 30 Haziran’da Yargıtay cezaları onar, Ağustos ortasında da karar infaz edilip 14 emekli general hapse gönderilir.
İşte o gözaltılar sırasında, 6 yıl önce Genelkurmay’a davet edilen avukat, kendisine verdiği telefon numarasından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı arar. Telefon Akar’ın özel numarası değil, Özel Kalem’in numarasıdır. Avukat, telefonu açan yetkiliye, Akar’la 6 yıl önceki görüşmelerinden söz edip gözaltı süreci hakkında kendisine bilgi vermek istediğini söyler. Yetkili yarım saat sonra kendisine döneceklerini bildirir ve gerçekten de yarım saat sonra arar.
Sonuç mu?
Akar’ın Afganistan konusundan dolayı çok yoğun olduğu, toplantıdan toplantıya koştuğu, basına açıklama üstüne açıklama yapmak durumunda kaldığı anlatılıp, “İleride sizi arayacağız.” denir.
Tüm bunlardan sonra soralım:
Akar’ın birinci elden tanık olduğu 28 Şubat süreci hakkında konuşmasının imkân ve ihtimali var mıdır?!
Müyesser YILDIZ
2 Eylül 2021