Yaklaşık 3 yıl önce, 13 Aralık 2018’de Ankara’da bir tren kazası yaşandı. Ankara-Konya seferini yapan yüksek hızlı tren ile raylarda kontrol için bulunan kılavuz trenin çarpışması sonucunda 3’ü makinist 9 kişi yaşamını yitirdi, 107 kişi de yaralandı. Kazanın sebebi kısa süre sonra anlaşıldı: hat, sinyalizasyon sistemi tamamlanmadan trafiğe açılmıştı.
Makasçı, hareket memuru, trafik kontrolör tutuklanırken, ilgili daire başkanı, şube müdürü, bölge müdürü, servis müdür ve müdür yardımcısı ile Gar Müdür Yardımcısı’nın şüpheli sıfatıyla ifadesi alınıp haklarında “Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
Kazadan 2 ay sonra ise Devlet Demiryolları Genel Müdürü İsa Apaydın görevden alınıp yerine vekaleten Ali İhsan Uygun atandı.
Soruşturma sürerken, Haziran 2019’da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Eskişehir Teknik Üniversitesi’ne bir bilirkişi raporu hazırlattı. Rapora göre, “hızlı tren kazası” denemeyecek bu kazanın şu üç ana “kök” nedeni vardı:
- Hattın eksikliklere rağmen aceleyle açılması
- Daha önce uygulanmayan, olası riskleri bilinmeyen ve literatürde karşılığı bulunmayan yanlış trafik yönetim sistemi kurulması
- Manevraların kaydırılması
Bilirkişilerin bunlar dışında önemli bir tespiti daha vardı. Kazada sadece şüpheliler değil, hem o dönemdeki TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın hem ondan sonraki Genel Müdür Ali İhsan Uygun ile Genel Müdür Yardımcısı İsmail Çağlar da “kusurlu” bulunmuştu.
Sonuç? Savcılık onların dosyasını ayırıp, Ulaştırma Bakanlığı’ndan soruşturma izni almak üzere, Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu’na gönderdi.
Tabii Bakanlık soruşturma izni vermedi. Bunun üzerine kazada hayatlarını kaybedenlerin yakınları ve yaralananların avukatları Danıştay’a gidip Bakanlık kararına itiraz etti.
Üç Genel Müdür Değişti
Geçen süreçte neler oldu?
Bilirkişilerin kusurlu bulduğu üç bürokrat mahkemede tanık olarak dinlendi. Dönemin Genel Müdürü İsa Apaydın, kazanın tamamen makasçı ve makinistlerin hatasından kaynaklandığını öne sürerken, “Hattın açılması yönünde kimsenin bir talimatı olmadı. Bu, tamamen TCDD yönetiminin aldığı ortak karardır.” dedi.
Son olarak geçen ay dinlenen dönemin Genel Müdür Yardımcıs İsmail Çağlar da, “hattın sinyalizasyon sistemi tamamlanmadan ulaşıma açılmasıyla ilgili yapılan risk analizleri” konusunda “bilgisi olmadığını” söyledi.
Başka neler oldu?
4 Eylül 2021’de TCDD Genel Müdürü Ali İhsan Uygun görevden alınıp yerine Abdülkerim Murat Atik atandı.
Ancak Cumhuriyet’ten Barış Terkoğlu, yeni Genel Müdür Atik’in şirketinin TCDD ile ilişkilerini ve Adnan Oktar’la bağlantılarını ortaya çıkarınca, 10 gün sonra o da istifa etti.
Uygun’un Görevden Alınmasından 10 Gün Sonra
Eski TCDD Genel Müdürleri İsa Apaydın ve Ali İhsan Uygun ile Genel Müdür Yardımcısı İsmail Çağlar’la ilgili soruşturma izni meselesine gelelim.
Danıştay 1. Dairesi, Ali İhsan Uygun’un görevden alınmasından 10 gün sonra, 14 Eylül’de dosyayı görüştü ve Ulaştırma Bakanlığı’nın soruşturma izni vermemesine yapılan itirazı 1’e karşı 4 oyla reddetti.
Kararda Savcılığın Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden bilirkişi raporu aldığı, Ulaştırma Bakanlığı’nın da İstanbul Ticaret Üniversitesi’ne bir rapor hazırlattığı ifade edildi. Raporlar arasında çelişkiler olması üzerine Daire’nin, bu çelişkileri gidermek üzere İstanbul Teknik Üniversitesi’nden yeni bir rapor aldığı belirtildikten sonra, İTÜ raporunun sonuç bölümündeki şu tespitler aktarıldı:
“Kazanın meydana geldiği hatta kullanılan sistemin TMİ (Trenlerin Merkezden İdaresi) sistemi olduğu, kazanın hattın işletim yöntemiyle doğrudan bir bağı olmadığı, TMİ sistemini kazanın bir sebebi olarak görmenin yanlış olduğu, mevzuat gereği yüksek hızlı trenlerin TMİ sistemi içinde de kullanılabileceği, manevraların doğudan batıya alınmasının kazaya neden olduğu iddiasının bilimsel gerçeklikten uzak olduğu, TCDD’nin emniyet tedbirlerinin alınması, bunların ilgili birimlere duyurulması konusunda üzerine düşenleri yaptığı, dolayısıyla ilgililere kaza kapsamında herhangi bir kusur yöneltilemeyeceği, kazanın talimata uygun şekilde makas tanziminin yapılmaması, yapılan tanzimin doğruluğunun teyit edilmemesi ve kazaya karışan YHT tren makinistlerinin de makas geçişi esnasında bir yanlışlık olduğuna dikkat etmemeleri ve dolayısıyla yanlış hat üzerinde ilerliyor olduklarını hiç sorgulamamaları neticesinde gerçekleştiği…”
Ardından da, “dosyadaki bilgi ve belgelerle, bilirkişi raporlarına göre, ilgililere isnat edilen eylemin, haklarında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığının anlaşıldığı” bildirildi.
Yaşam Hakkı İhlal Edildi Etkin Soruşturma Yapılmalı
Bu karara itiraz eden tek isim 1. Daire Üyesi Mevlüt Atbaş oldu. Atbaş, karşı oy yazısında şunları vurguladı:
“Dosyanın incelenmesinden, Sincan-Ankara-Kayaş Demiryolu hattının yeniden inşa edilmesi işi (Başkentray) ihalesine ilişkin sözleşmenin 25.3.2016 tarihinde imzalandığı, sürecin uzaması nedeniyle sinyalizasyon işleri hariç ihaleye konu işlerin, sözleşmesine uygun olarak tamamlandığına ilişkin kontrol teşkilatının raporu üzerine, Genel Müdürlük oluru ile oluşturulan heyet tarafından 10.4.2018 tarihinde kısmi geçici kabulünün yapıldığı ve hattın sinyalizasyon sistemi tamamlanmadan Trenlerin Trafiğinin Merkezden Telefonla İdaresi Sistemi (TMİ) ile işletilmek üzere ulaşıma açıldığı, 13.12.2018 tarihinde saat 06.36 civarında Ankara-Konya seferini yapan YHT ile kılavuz trenin çarpışması neticesinde meydana gelen kazada 3’ü makinist 9 kişinin öldüğü, çok sayıda kişinin yaralandığı, söz konusu kazayla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden alınan bilirkişi raporunda, kazanın nedenleri arasında yanlış bir trafik yönetim sistemi kurulması ve manevraların doğudan batıya alınması olduğu; söz konusu raporun, ilgililerin kazanın oluşmasında kusurlu olduklarını ortaya koyduğu, idarenin yaptığı açıklamalar ile almış olduğu bilirkişi raporlarında Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazlarının pek çoğunun karşılanmadığı, kaldı ki, 9 kişinin öldüğü, çok kişinin yaralandığı; kamu hizmetinin gereği olarak demiryolu taşımacılığı sırasında meydana gelen bu kazada kişilerin yaşam hakkının ihlal edildiği, vücut bütünlüklerinin zarar gördüğü, bu bağlamda olayın, sorumlular hakkında adli soruşturmanın yapılmasını gerektirir nitelikte ciddiyet taşıdığı, Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları gereğince de bu kazanın kamu görevlilerinin ihmalinden veya kusurundan meydana gelip gelmediği hususunun Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılacak etkin bir soruşturmayla ortaya konulması gerektiği, bu nedenlerle ilgililere isnat edilen eylemin, haklarında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, ilgililere isnat edilen eylemlerle ilgili olarak itirazların kabulüyle, ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’nın kararının kaldırılması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.”
Bürokratlara Dokunulmazlık Zırhı Mı Geldi?
Görünen o ki, bir ölümlü kaza dosyası daha kapanacak.
Gel de AKP’nin programındaki, “Kamu yönetiminde şeffaflık, hesap verme sorumluluğu ve öngörülebilirlik, yönetimin her alan ve kademesine yerleştirilmelidir.” vaadini anımsama;
Ve dahi Erdoğan’ın, 2003’te “Bu ülkede bürokratik oligarşi var ve bu, siyaseti bile parmağının ucunda döndürüp duruyor.” diye isyan edip 2017’de, “Biz yıllarca bürokratik oligarşiyle mücadele ettik, ama şimdi şahsım üzerinden yeni bir bürokratik oligarşi inşa etmeye çalışmaları asla kabul edilebilir bir durum değildir” demek noktasına gelmesini hatırlama!..
Dün eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın istediği yeni anayasayı yazmıştım. O teklifte şöyle bir madde de vardı:
“Başkan yardımcısının, bakanların, müsteşarların ve üst düzey görevlilerin yargılanması başkanın iznine bağlıdır.”
“Başkan yardımcısının, bakanların, müsteşarların ve üst düzey görevlilerin yargılanması başkanın iznine bağlıdır.”
Madde 54
Acaba Kahraman’ın bu isteği fiilen uygulamaya geçti de haberimiz mi yok?!
Müyesser YILDIZ
12 Ekim 2021