İçeriğe geç

MHP’nin ABD ile Sınavı!..

Ankara, Erdoğan-Biden görüşmesinde terör örgütü PKK/YPG’yle mücadele başta olmak üzere tüm sorunların çözülmesi için “ortak mekanizma kurulması” kararının alındığını duyurdu. Beyaz Saray’ın açıklamasında ise böyle bir mekanizmadan söz edilmedi.

Dün de TBMM’de Bakanlığın bütçe görüşmeleri sırasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’nin PKK/PYD/YPG’yle işbirliği, FETÖ’nün ABD’deki varlığı ve S-400 bağlantılı yaptırımlara ilişkin tutumunun müttefiklik ruhuyla bağdaşmadığını belirtirken, “Sayın Cumhurbaşkanı’mız bunları açıklıkla bu görüşmede vurguladı. Bu konuları ele alacak bir çalışma grubu kuracağız. Daha önce de ABD’ye böyle bir teklifte bulunduğumuzu söylemiştik, şimdi de bu teklif ABD tarafından, Biden tarafından geldi.” dedi.

Oysa Erdoğan’ın Roma’dan dönerken beraberindeki gazetecilere anlattıklarından anlaşılan, böyle bir mekanizma kurulmasını Ankara’nın teklif ettiğiydi.

Hangisi doğru, bilmiyoruz; ama 19 yıldır birçok konuda önce Ankara’nın teklifte bulunduğunu, zaman geçtikten sonra da “ABD istedi” denilerek üstünlük veya prestij sağlanmaya çalışıldığına epeyce tanık olduk!..

Önceki günkü “Hani Müslüman Aynı Delikten İki Kez Isırılmazdı” başlıklı yazımızda, 2006’dan bu yana PKK’yla mücadelede ABD’nin hangi “mekanizmalarla” Türkiye’yi nasıl oyaladığını özetledik.

Bunlardan en dikkat çekenleri; 2006’da “PKK ile Mücadele Koordinatörlüğü” kurulması, 2007’de de TBMM’de kabul edilen Irak tezkeresinin Erdoğan-Bush görüşmesine kadar bekletilmesiydi.

Bahçeli Mekanizmalar İçin Neler Söylemişti?

İşte bugün de Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin o süreçte AKP ve ABD’ye yaklaşımını hatırlatmak istiyoruz.

İktidar, 12 Eylül 2006’da AB reformları için TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırma kararı alınca, Bahçeli, AKP’nin terörle mücadelesini eleştirip şu açıklamayı yaptı:

Kuzey Irak’taki terör yuvalarına karşı önlem alınmazsa, Türkiye’nin kendi başının çaresine bakacağını ilan eden Başbakan Erdoğan’ın, bu sözleri havada kalmıştır. Türkiye’nin meşru hakkı olan askeri operasyon gündemden çıkarılmıştır. Başbakan’ın bunun yerine düşündüğü çarenin, terör koordinatörleri mekanizması olduğu çok geçmeden anlaşılmış ve AKP hükümeti çareyi terörle mücadeleyi ABD’ye ve Barzani’ye havale ve ihale etmekte bulmuştur. Güvenlik güçlerimizin terörle etkili mücadele için iç koordinasyon birimi kurulması önerisini geçen yıl reddeden hükümetin, şimdi ABD ve Irak’la üçlü koordinasyon mekanizması kurması başlı başına bir garabet örneğidir. Üçlü koordinatör sistemini icat eden AKP hükümeti, terörle mücadelenin komiteye havale edilerek yapılmasının ilk örneğini dünya literatürüne kazandırmış olmaktadır. Bu yöntemin somut ve ciddi bir sonuç doğurması beklenmeyecektir… Bu mekanizmanın ABD ve Irak tarafından Türkiye’nin sınırötesi askeri harekat yapmasını önlemek ve PKK’nın siyasi programını uluslararası platformlara taşımak için bir araç olarak kullanılmak istenmesi ciddi bir tehlike olarak karşımızdadır. Nitekim, ABD’nin koordinatörüyle bir görüşme yapan Barzani, bu mekanizma çerçevesinde Kürt sorunun barışçı çözümü için arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu söylemiştir.”

4 ay sonra da “AKP hükümetlerinin sanal Irak politikalarını masaya yatırarak”, “bu süreçte yapılan affedilmez hata ve ihmallerin bilançosunu” şöyle çıkardı:

[PKK terörüyle mücadele için Irak’a sınırötesi askeri müdahale yapılması konusunda] Başbakan Erdoğan 2005-2006 yıllarında arkasını getiremediği çıkışlar yapmış ve ABD’nin tepkisini üzerine her seferinde geriye geriye çekilmiştir… Bundan sonra yaşanan gelişmeler herkesin malumudur. PKK terörü, ABD ile kurulan koordinasyon mekanizmasına havale edilmiş, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve milli güvenliğine tehdit teşkil eden kanlı terörle mücadele Kuzey Irak’taki peşmerge gruplarının iznine ve vetosuna bağlı kılınmıştır. Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarla ikrar zorunda kaldığı gibi, ölü doğmuş olan bu mekanizmanın hiçbir sonuç vermediği kısa zamanda ortaya çıkmıştır… PKK ile mücadele konusunda ABD’nin verdiği sözleri tutmadığını ve Türkiye’yi oyaladığını söyleyerek ABD’yi Türk milletine şikayet eden Başbakan, aslında terörle mücadelede gösterdiği zaaf ve aczi itiraf ve ilân etmiştir.”

Bush’un Onayını Almaya Gitti

Irak’ın kuzeyine operasyon için TBMM’nin 17 Ekim 2007’de çıkardığı tezkerenin akıbetinin, 5 Kasım’daki Erdoğan-Bush görüşmesi sonrasına ertelenmesine geçelim.

Bahçeli, o görüşmeden sadece bir gün sonra, “Sayın Başbakan’ın, bundan tam 29 gün önce, teröre müdahale için bir milat ilân ettiği toplantı nihayet dün gerçekleşmiştir.” dedikten sonra şunları söyledi:

Görülmektedir ki, Türkiye’nin milli güvenliği konusunda atması gereken adımlar için Bush’un onayını almak amacıyla Washington’a giden Başbakan, aradığını bulamamış, içi boş güvenceler ve etkisiz bazı adımlar atılacağı vaatleriyle geri dönmek zorunda kalmıştır. ABD’nin Türkiye’ye böyle bir muameleyi reva görmesinden ve Başbakan’ın Türk milletini böyle bir duruma düşürmesinden büyük bir esef ve infial duyduğumuzu belirtmek istiyorum… Türkiye için bıçağın kemiğe dayandığı ve sözün bittiği yerde iki lider; terörle mücadelede istihbarat değişimi, diplomasi, siyasi ve askeri düzeylerde ortak çalışmaların devamı ve bu amaçla askeri makamlar arasında yeni bir üçlü bir mekanizma kurulmasıyla sınırlı bir mutabakata varmışlardır… Daha önce denenmiş ve başarısız olduğu kısa zamanda anlaşılmış mekanizmalara Terörle Mücadele Ortak Platformu adı altında bir yenisinin daha eklenmesi, Başbakan Erdoğan’ın, terörle mücadele anlayışının ibret verici bir göstergesi olmuştur. Sonuç itibariyle Başbakan Erdoğan’ın Bush’la yaptığı görüşmede dağ fare doğurmuş, netice Türkiye için her manada bir hüsran ve hezimet olmuştur… Türkiye’nin milli güvenliğini ve birliğini ilgilendiren böylesine hayati bir konuda çok hazin bir orta oyunu oynanmaktadır… TBMM’nin onayladığı 17 Ekim tezkeresi ise, kullanılmaması önceden planlanan ‘sanal ve sahte’ bir tezkere olarak hatırlanacaktır.”

15 Yıl Sonra Mekanizmayı Övdü

Bugüne, yani Erdoğan-Biden görüşmesine gelirsek; Bahçeli, görüşme öncesinde ABD’nin terör örgütlerine silah vermesiyle, F-35/F-16 ve S-400 konularındaki tutumunu eleştirip, “Türkiye, ABD’nin terör örgütlerine verdiği silahlardan rahatsız ve şikayetçidir. Her seferinde bu rahatsızlık muhatap ülkeye iletilmiştir. Ancak ABD’nin bu tepkimizi dikkate almadığı defalarca ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin kimden silah alacağının vize ve onay mercii ABD değildir. Bağımsız ve onurlu bir devlet, başkalarının ağzına ve iradesine asla bakmayacak, buna aldırış bile etmeyecektir.” değerlendirmesini yaptı.

Ardından da, “G-20 Zirvesi’nde iki ülke arasındaki anlaşmazlığa neden olan sorun alanlarının Sayın Cumhurbaşkanımızla, ABD Başkanı arasındaki temas ve görüşmelerle hafiflemesi, çözüm kulvarına girmesi” temennisinde bulundu.

Ki, bundan önce ABD Temsilciler Meclisi, Ülkü Ocakları’nın “yabancı bir terör örgütü olup olmadığının araştırılması” için önerge vermiş ve Bahçeli ABD ile Biden’a şu ifadelerle tepki göstermişti:

Türkiye, ABD’nin 51’inci eyaleti değildir, sömürgesi değildir; uydulaşmış ve iradesi çalınmış bir ülke olarak da görülmesi söz konusu bile olamayacaktır… PKK/YPG/PYD’nin görüş ve kavrayış açısıyla Ülkü Ocakları’na yaklaşanlar, terörist organizasyonun bizatihi failleri, fanatik mensuplarıdır. Çünkü terörizme destek verenler, en az teröristler kadar mesul, melun ve mendeburdur. Türkiye-ABD ilişkileri çetin bir yol ayrımındadır. Aynı şeyi NATO ittifakı için de ileri sürmek doğru bir tespittir. Biden yönetimi terör örgütlerini Türkiye’nin önüne geçirmiş, kanlı ve kahredici bir ittifak çemberi oluşturmuştur. Biden yönetiminin Türkiye ve Cumhur İttifakı alerjisi tedavi edilemez boyutlardadır.”

Bahçeli, Erdoğan-Bush görüşmesinden sonra yazımızın ana fikri olan “ortak mekanizma kurulması” kararına ilişkin neler mi söyledi? Şunları:

İki ülke ilişkilerini güçlendirmek ve geliştirmek için ortak mekanizma oluşturulması konusunda mutabık kalınması, NATO ve stratejik ortaklığa vurgu yapılması bize göre değerlidir. Bundan sonra kimin samimi kimin maskeli olduğu daha da gün yüzüne çıkacaktır. Türkiye ile ABD arasındaki köprülerin atılması iki ülkenin aleyhinedir. Ortak akılla, dahası karşılıklı çıkarlara ve egemenlik haklarına saygıyla kökleşmiş sorunların çözümü mümkündür… Çok şükür Türkiye uluslararası zirve toplantılarında, ikili ya da çoklu görüşmelerde şerefle ve şuurla temsil edilmekte, milli haklarımızdan, milli kararlılığımızdan en küçük taviz verilmemektedir. MHP, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben anlayışıyla, bu gelişmelerden memnuniyet duymaktadır.”

Bahçeli, “Teröristlerin kökünü kurutamazsak, onlar Türkiye’yi kurcalaya kurcalaya kundaklayacaklar.” diyerek, 26 Ekim’de TBMM’de kabul edilen Suriye ve Irak tezkeresinin kullanılmasını da istedi.

MHP açısından tam bir “Nereden nereye!” tablosu daha, değil mi?!

Müyesser YILDIZ
5 Kasım 2021

Kategori:Uncategorized