İçeriğe geç

Amiraller İddianamesine İtiraz!..

AKP’nin sloganındaki gibi; evet “hayaldi”, bu da gerçek oldu: yargının altın çağında” savcılar, Montrö Sözleşmesi’ne sahip çıkıp TSK’daki yeni tarikat yapılanmalarına itiraz ettikleri için 103 emekli amiralimizin 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi.

Birkaç gün önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırlayıp 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği iddianamenin henüz kabul edilmediğini, ancak buna rağmen sanki kabul edilmiş gibi çarşaf çarşaf yayımlandığını, hatta yargılama olmuş bitmiş gibi emekli amirallerin “infaza” tabi tutulduğunu yazdık.

İşte bu tabloyla ilgili dikkat çekici bir gelişme yaşandı. Bazı emekli amirallerin avukatı Dr. Mustafa Güler, dün Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurup sözkonusu iddianamenin iade edilmesini istedi.

Basından Öğrendik

Av. Güler, dilekçesinde öncelikle şunu vurguladı:

Yukarıda numarası verilen iddianamenin içeriğini, henüz Mahkemenizce kabulü yapılmadan basından öğrenmiş bulunmaktayız. Her ne kadar, iddianamenin kabulüne dair bir karar verilmeden basında yayınlanmış olması ayrı bir suç konusu olmakla birlikte, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bahse konu iddianamenin gerçek dışı olduğu yönünde herhangi bir tekzip de olmamıştır. Dolayısıyla, basında yer alan metnin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanmış bir iddianame olduğu kabulüyle, aşağıda sunacağımız gerekçelerle iddianamenin iadesini talep etmek zorunluluğu hasıl olmuştur.”

Emekli Amirallerin İfade Özgürlüğü Yoktur Suçu

Devamında, iddianamede “delil” diye sunulan hususların, yakın tarihe dair yorumlar ve duyurunun akabinde siyasi çevrelerce yapılan açıklamalar” olduğunu kaydeden Av. Güler, usule ve esasa ilişkin itirazları şöyle sıraladı:

Soruşturma makamının delil arayışına girdiği, bu kapsamda şüphelilerin bir toplantı yapıp yapmadığını, muvazzaf subaylarla bir anlaşma içinde olup olmadıklarını araştırdığı ve şüphelilerin HTS kayıtlarını dosyaya getirterek incelettirdiği; ancak, şüphelilerin üçüncü kişiler ve muvazzaf TSK mensuplarıyla irtibatının olmasını bırakalım, kendi aralarında dahi suç için anlaşmaya yönelik irtibatlarının mevcut olmadığı görülmektedir.”

Dosyada mevcut ve iddianame metnine alınan, Whatsapp grubu yazışmalarıdır. Hükümeti ortadan kaldırmak üzere suç için anlaşma fiilinin hazırlık hareketlerinin böyle ulu orta, üstelik duyurunun altına adını yazdırmayan kişilerle birlikte sosyal medyada yazışarak yapılmayacağı gerçeği bir yana, böyle bir suça iştirak etme iradesinin anlık oluşması da hayatın olağan akışına ve yaşam tecrübelerine aykırıdır.”

Bahse konu iddianameyle, kanunda olmayan bir suç yaratılmış olup, bu suç da ’emekli amirallerin ifade özgürlüğü yoktur’ suçudur. İddianame bu haliyle Anayasa’da teminat altına alınmış olan ifade özgürlüğünün ihlâlinin bir örneğidir. Sözkonusu duyuruya ‘muhtıra’ denmesi kabul edilemez. Bunu nesnel bir gözle okuyan, iyi niyetli birinin darbe yapılacağı sonucuna ulaşması olanaksızdır.”

İddianamede belirtilen deliller(!) dikkate alındığında, şüphelilerin maddi olgularla ve somut olarak kanıtlanmış delillerle suç için anlaşmaya varmış oldukları tespit edilememiş olduğu gibi, hangi elverişli vasıtalar anlaştıklarını gösteren bir bilgi veya olgu da yoktur.”

İddianamede örnek olarak verilen ve muhtıra olarak adlandırılan belgelerin tamamı muvazzaf askerler tarafından yazılmış belgelerdir. Suç işlediği iddia edilen kişiler ise en az 10 yıl önce TSK’dan emekli olmuş ve yaşları 65-80 arasındadır. Dolayısıyla toplum içindeki konumları itibariyle atılı suçu işleyebilecek ve iddia edilen sonuca ulaşabilecek hiçbir güce sahip değillerdir.”

Lekelenmeme Hakkına Dikkat

Dilekçesinin sonunda AİHM’in, askerlerin de ifade özgürlüğünden faydalanması gerektiği yönündeki kararları bulunduğunu, ayrıca Erdoğan’ın emekli amirallerin duyurusunun ardından “Montrö’ye bağlılığı” vurgulayıp cübbeli/sarıklı askere olumlu bakmadıkları ve gereğinin yapılacağı mesajını verdiğini hatırlatan Av. Güler, “Müvekkillerimize isnat edilen suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı, bu kapsamda somut delile dayalı basit suç şüphesinin dahi olmadığı açıktır.” dedikten sonra Mahkemeden şu iki talepte bulundu:

Kanuna aykırı iddianamenin kabulü halinde müvekkillerin lekelenmeme hakkı ihlâl edileceğinden, CMK 174’üncü maddesi gereğince iddianamenin iadesine; Mahkeme bizimle aynı kanaate değilse, tensiple birlikte Anayasa’nın 141/son fıkrası ve CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince ‘derhal beraat’ kararı verilmesini talep ederiz.”

Müyesser YILDIZ
11 Aralık 2021

Kategori:Uncategorized