2002’nin başı; o dönem çiçeği burnundaki AKP’nin Meclis Grup Başkanvekili olan, İktidar döneminde de Adalet Bakanlığı ve TBMM Başkanlığı yapan Mehmet Ali Şahin, merhum Ecevit başkanlığındaki DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin hazırladığı “demokrasi paketini” şu sözlerle eleştirdi:
“Bu tasarının, Türkiye’ye getirdiği hiçbir yenilik ve iyileştirme yok. Bu tasarıdan en büyük zararı basın yayın organı mensupları, yazar, çizer ve düşünürler görecek. Bu paketin aynen yasalaşması durumunda, Türkiye dünyada daha da yalnızlığa itilir ve AB de rüyadan ibaret kalır. Tasarı yasalaşırsa, ‘ben suçluyu gözünden, yürüyüşünden tanırım’ devri başlayacak ve ihtimaller suç sayılacaktır… Türkiye, ölü Menderes’lere, ölü Nazım’lara, ölü Necip Fazıl’lara hayat vermeye çalışırken, hayattaki Menderes’leri, Nazım’ları ve Necip Fazıl’ları susturma, yok etme ve yok sayma çelişkisinden kendisini kurtarmalıdır.”
Yıl 2021; AKP İktidarı döneminde “Whatsapp iddianamesi”ni gördük. 103 emekli amiralin, “Montrö’ye sahip çıkılsın, TSK’da yeni tarikatlara izin verilmesin” şeklindeki açıklaması üzerine hazırlanan iddianameden söz ediyoruz. Emekli amiraller için 3 ila 12 yıl hapis cezasının istenmesinin yegâne “delili” whatsapp yazışmaları!..
Ya O Generalin Başına Gelenler
Hep amiralleri konuştuk, ama o iddianamede bir de emekli Tuğgeneral var. Bu isim TESUD’un eski Genel Başkanı Namık Kemal Çalışkan.
Çalışkan’ın bu soruşturmaya nasıl dahil edildiğini kısaca hatırlatalım.
Emekli amirallerin açıklamasının kamuoyuna yansımasından bir gün sonra bazı internet sitelerinde TESUD Başkanı Çalışkan’ın adının yer aldığı, amiraller açıklamasına benzer bir metin yayımlandı. TESUD, hemen bu metnin kendilerine ait olmadığını duyurdu.
Bir gün sonra da TESUD’un 37’nci kuruluş yıldönümüydü. Anıtkabir’deki törenden sonra Çalışkan ve iki Yönetim Kurulu üyesi Milli Savunma Bakanlığı’na davet edildi. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) yöneticileri de oradaydı. Toplantıda, emekli askerlerin sorunlarının yanı sıra emekli amirallerin açıklaması konuşuldu. Ardından Milli Savunma Bakanlığı, “TESUD ve TEMAD’ın da emekli amiralleri kınadığını” bildirdi.
TESUD ise, “Toplantıda herhangi bir kınama ifadesi kullanmadık” karşılığını verdi. Ne olduysa bundan sonra oldu; İçişleri Bakanlığı, Dernekler Yasası’nın 19’uncu Maddesi kapsamında TESUD’a Mülkiye Müfettişi ve Dernek Denetçilerini gönderdi. Sözkonusu madde neyi kapsıyor; defter ve kayıtlarını incelemeyi.
Nitekim müfettiş ve denetçiler, gerekli incelemeleri yaptıktan sonra herhangi bir usulsüzlük tespit etmedi. Ancak 15 gün sonra İçişleri Bakanlığı, “TESUD Yönetim Kurulu yöneticilerinin son günlerdeki açıklamalarında ve basın yayın organları vasıtasıyla yapmış oldukları beyanlarında, 104 emekli amiral tarafından yayımlanan bildiriye destek oldukları ve açıklamalarının emekli amirallerin bildirisi ile benzerlik taşıdığı görülmüştür.” diyerek TESUD yönetimini “Dernekler Yasası’nın 27’inci Maddesi uyarınca” görevden uzaklaştırdı.
Müfettişler 19’uncu maddeyle görevlendirilmişken işlemin 27’inci maddeden yapılması usülsüzdü. Çünkü TESUD kamu yararına çalışan bir dernekti ve sözkonusu işlem ancak Devlet Denetleme Kurulu’nca yapılabilirdi. Ayrıca bu maddenin uygulanabilmesi için “hapis cezasını gerektiren bir suç” işlenmesi gerekiyordu.
Özetle, henüz tespit edilmiş bir “suç” yoktu; ama emekli amiraller orduevine giriş yasağı, lojman ve koruma haklarının iptali kararları alınırken, Çalışkan da TESUD Başkanlığı’ndan uzaklaştırılarak peşinen ilk cezayı almıştı!..
Nihayetinde bu kararın ardından TESUD’a kayyum atandı. Bir süre sonra ise Başkan Namık Kemal Çalışkan’ın evinde arama yapılıp, dijital materyallerine el kondu ve Çalışkan, amiraller hakkında yürütülen soruşturma kapsamında ifadeye çağrıldı.
Peki Çalışkan’ın soruşturmaya dahil edilmesinin hikmet-i sebebi neydi? Bunun cevabı, İçişleri Bakanlığı’nın, görevden uzaklaştırma kararındaydı: “Müfettiş ve denetçiler tarafından inceleme sonrası hazırlanan rapor, TCK’nın ilgili maddeleri uyarınca, yasal işlemlerin takdir ve ifası için Başsavcılığa tevdi edilmişti.”
Rapordaki “Deliller” Neydi?
Sözkonusu raporda TESUD ile emekli amiraller arasındaki bağlantıya ilişkin hangi deliller vardı; bilmiyoruz; çünkü bugüne kadar açıklanmadı, hatta TESUD avukatlarına dahi verilmedi.
Ancak Çalışkan’ın, görevden uzaklaştırma kararının durdurulması ve iptali için açtığı dava üzerine ilgili mahkemeye gönderildi; böylece de TESUD’un “suçları” ortaya çıktı!..
Raporda neler mi var?
“Basında yer alan TESUD’a ait olduğu iddia edilen açıklamanın 104 emekli amiralin bildirisine içerik olarak benzediği, buna ilişkin beyanat/haberler, emekli amirallerin yayımladığı bildiriyi kınamadıkları ve de 104 emekli amiralden 10’unun TESUD üyesi olduğu” hususları.
Özetle şöyle demiş müfettişler:
“Yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda her ne kadar basında çıkan ‘TESUD 37. yıl bildirisi’ne ilişkin haber ve içeriklerin dernek genel merkezince yalanlandığı belirtilmiş ve 104 amiral bildirisini üslup ve zaman yönünden uygun görmedikleri ifade edilmiş olsa da dernek genel-yönetim-denetim vs. kurullarındaki kişilerce kendi özel ve gizli sosyal medya hesaplarında veya Whatsapp gruplarında vs. gizli elektronik ortamlarda, derneği bağlayıcı nitelikte ve konusu suç unsuru teşkil edebilecek paylaşımlarda bulunulmuş olabileceği ve konuya ilişkin olarak yürütülmekte olan bir soruşturma bulunduğu anlaşıldığından… Ayrıca Milli Savunma Bakanı ile yapılan toplantı sonrasında Milli Savunma Bakanlığı’nca yapılan açıklama üzerine, ‘Herhangi bir kınama ifadesi kullanılmamıştır’ şeklinde açıklama yaptıklarının anlaşıldığı, bunun da 104 amiral bildirisini destekler mahiyette olduğunun değerlendirilebileceği…”
İddianamede Nasıl Suçlandı?
Çalışkan’ın ifadesine geçelim.
Sorgusunda, emekli amirallerin açıklamasından sonra MSB’de yapılan toplantıyı detaylı bir şekilde anlattı. Kendilerinin de TESUD’un 5 Nisan’daki kuruluş yıldönümü münasebetiyle bir açıklama yapmayı düşündüklerini, bu münasebetle yönetim olarak yazıştıklarını; ama son şeklini vermedikleri için yayımlamadıklarını kaydetti.
Emekli amirallerden birisinin Whatsapp yazışmalarında adı geçtiği tespit edilmişti. Buna ilişkin soru üzerine, 1 yıl önce emekli büyükelçilerin yayımladığı Montrö açıklaması öncesinde bir emekli büyükelçinin kendisiyle temasa geçip sözkonusu bildiriye emekli amiral ve generallerin de destek verip vermeyeceğini sorduğunu, sonrasında “Yanlış alaşılabilir.” düşüncesiyle bu girişimden vazgeçtiklerini söyledi.
Sonuç?
İddianameye göre, Çalışkan’ın el konulan dijitallerinde suç unsuruna rastlanmadı. HTS kayıtları ve soruşturma sürecinde dinlenen telefonlarından bir sonuç çıkmadı. Emekli amirallerle de herhangi bir bağlantısı tespit edilemedi.
Tüm bunlara rağmen Savcılık, tümüyle TESUD yöneticilerinin kendi aralarındaki Whatsapp yazışmalarında görüş alışverişinde bulundukları “yayımlanmamış” yıldönümü açıklama taslağını esas alarak Çalışkan’ın da hapis cezasına çarptırılmasını istedi… İddianamede, “diğer şüphelilerin hazırladıkları bildiri ile aynı amaca yönelen bu bildiri ile ilgili olarak şüphelilerin Whatsapp grubunda değerlendirmeler yaptıkları gibi, kendisiyle irtibat sağlandığının anlaşıldığı” da öne sürüldü.
“Kendisiyle irtibat sağlandığının anlaşıldığı”ndan kasıt; yukarıda aktardığımız, 1 yıl önceki emekli büyükelçiler açıklaması öncesinde yaşanan, ancak -zaman belirtilmeden- sanki emekli amirallerin açıklaması üzeri yaşanmış gibi gösterilen olay!..
İddianamede Çalışkan hakkında şöyle bir ifade de yer adı:
“Şüphelinin diğer şüphelilerin eylemlerine iştirak ettiği, aynı amaç ve kasıt birlikteliğiyle muvazzaf askeri personeli bulunduğu derneğin başkanlığını da kullanarak harekete geçirmeye çalıştığı…”
Oysaki, TESUD tümüyle emekli subayların üye olduğu bir dernek!..
19 yıl önce AKP’li Şahin, “Ben suçluyu gözünden, yürüyüşünden tanırım devri başlayacak ve ihtimaller suç sayılacak.” diye endişelenmişti.
Şimdi ise tümüyle “haberleşme özgürlüğü” kapsamında Whatsapp yazışması yapanların ve Milli Savunma Bakanlığı’nı yalanlayanların “suçlu” sayılması devrindeyiz!..
Yaşasın adalet!..
Müyesser YILDIZ
12 Aralık 2021