İçeriğe geç

Açlıkla Sınanırken Gidiyor Gitmekte Olan!..

Yok, ekonomideki fecaati yazmayacağım. Zaten herkes anlatıyor, AKP’nin elitleri haricinde herkes iliğine kemiğine kadar yaşıyor; ayrıca çok da hâkim olduğum bir alan değil.

Erdoğan ve medyasının “Ekonomimizle dış güçler oynuyor” açıklamalarının aksine, çiçeği burnunda yeni Maliye Bakanı Nurettin Nebati, “Dışarıdan herhangi bir saldırı yok.” demiş olsa da; yaşananlarla, “dış güçler” tezinin eksik kalan kısmına değinmek istiyorum.

Korkuyla Sınanma Dönemi

Hatırlayalım; AKP iktidar olduğunda ABD, AB başta olmak üzere bilumum dış gücün yıldızıydı. Öyle ki, “Ankara’nın şerrinden, Brüksel ve Washintgon’un şefaatine sığınılıp, “demokratikleşme” adı altında tabir-i caizse Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esasları ile büyük bir hesaplaşmaya girildi.

Direnme ihtimali olanlara da 2005’ten itibaren “kasetlerle-kumpaslarla” korku salındı, Türk Milleti’nin en büyük güvencesi TSK kafeslendi!..

İşte bu korku ikliminde açılım furyaları geldi.

Irak’ın ârdından Suriye ve Libya’nın işgâline destek verildi

Kıbrıs açılımı uğruna, bu davanın yılmaz savunucusu merhum Rauf Denktaş ülkeden kovuldu

Kerkük ve Irak Türkmen Cephesi merkezli Irak politikasından uzaklaşılıp, her kesime eşit mesafeye” geçildi…

AB’nin buyrukları uyarınca, Deniz Kuvvetleri hedefe oturtuldu, Yunanistan’ın adalarımıza yerleşmesine seyirci kalındı

İmralı’daki teröristbaşıyla masaya oturulup TSK’nın terörle mücadelesi durduruldu…

Barzani’nin ayağına kırmızı halılar serilip Irak’ın bölünmesinin önü açıldı…

NATO’nun Karadeniz’de “daha görünür olması” çağrıları yapılarak Montrö’nün tartışılmasının temelli atıldı…

Dağlık Karabağ’ın işgâlinden, soykırım iftirasından, ülkemizin toprak bütünlüğünü hedef almaktan vazgeçmeyip Ağrı Dağı’mızı sembol olarak kullanmaya devam ettiği halde -ABD, Rusya, İsviçre, Fransa Dışişleri Bakanları ile AB temsilcilerinin huzurunda- Ermenistan’la protokoller imzalandı.

Ve daha nicesi!..

Ama tüm olan bitenlere rağmen Türk Milleti’nin önemli bir bölümü ülkenin kuruluş esaslarına sahip çıktı, daha ötesine gidilmesine izin vermedi.

Şimdi de Açlıkla Sınama

Günümüze gelelim.

Ülkenin varı yoğu satıldı; el elde baş başta, büyük bir ekonomik çöküşle karşı karşıya kaldık. Haliyle de ülkenin yegâne gündemi bu.

Peki dış güçlerin arzusuyla, “korku” döneminde nihayete erdirilemeyen o konularda ne durumdayız?

Türk Milleti’ne yaşatılan en büyük travma olan 15 Temmuz’un finansörü Birleşik Arap Emirlikleri’yle jet hızıyla masaya oturulmasını çok konuştuk; o yüzden buna girmeyelim, ama şunu ekleyelim: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, en azından kendisi adına, “Türkiye’deki darbe kalkışmasına, 3 milyar dolar para desteğini sağladığını biliyoruz.” sözünün izahını yapmadan, dün itibariyle BAE’ne gitti. Bu ne özlem, bu ne hasretmiş!..

Kıbrıs’a bakalım. İYİ Partili Aytun Çıray’ın, BM gözetimindeki görüşmelerde Turkiye’nin garantörlük hakkından vazgeçme ve asker çekme vaadinde bulunduğunu iddia etmesinin üzerinden tam 24 gün geçti. Ankara’dan tek satır açıklama gelmemesi bir yana, ülkede bunu konuşan neredeyse kimse olmadı.

Devam edelim.

Rum kesiminin, Türkiye’ye ait kıta sahanlığında doğalgaz araması için Exxonmobil/Katar Petrol ortaklığı ile anlaşma yapacağı duyurulduğunda, sadece Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç tepki gösterdi. Bu arada Erdoğan, Katar’a gidip, onları “özbeöz kardeş” ilân etti. Ancak Erdoğan’ın bu sözlerinden sadece üç gün sonra Rumlar o anlaşmayı imzaladı. Dört gün geçti; ama Uluslararası Denizcilik Örgütü seçimleri, ABD’de meydana gelen hortum, Türkiye-Romanya Stratejik Ortaklık Bildirisinin 10. yıldönümü, Sicilya’daki doğalgaz patlaması gibi birçok konuda açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı’ndan bile ses çıkmazken, buna da bir avuç insan dışında hiç kimse değinmedi.

BAE gibi çok yazdığımız bir konu olan Kerkük’teki gelişmeleri, Ankara ve kamuoyunun bu gelişmeler karşısındaki sessizliğini de geçelim.

ABD, PKK/YPG üzerinden Suriye’nin kuzeydoğusundan ülkemizi kuşattıktan sonra burnumuzun dibindeki Dedeağaç’a yığınak yaptı. Montrö’yü deldirip Karadeniz’e yerleşme faaliyetleri hızlanmışken, Montrö’ye sahip çıkılmasını isteyen emekli amiraller hakkında iddianame düzenlendi. Peki bunlar ülke gündeminde mi? Maalesef yok!..

“Suriye’nin kuzeydoğusu, PKK/YPG” demişken; birkaç gün önce İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, “Rojava heyetini” kabul edip mali destek sözü verdi. Ne Ankara buna tepki gösterdi ne de kamuoyunun dikkatini çekti.

Oysa çok değil 5 ay önce, Ann Linde PKK/YPG temsilcileriyle görüşünce, Dışişleri Bakanlığı, “ibretlik” açıklamasını yapmış, Ağustos’ta Cenevre’de “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” temsilciliği açıldığında da, İsviçre’nin Ankara Mazlahatgüzarı’nı Dışişleri’ne çağrıp protesto etmişti.

Ve Ermenistan Bombası!..

Nihayetinde sadece dört gün önce Katar eksenli gelişmelerden söz ederken dikkat çektiğimiz bir konuda son bombayı da dün, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu patlatıp “Ermenistan ile normalleşme adımları konusunda karşılıklı temsilci atanacağını ve İstanbul-Erivan arası charter uçuşlarını başlatacaklarını” müjdeledi!..

İktidarla birlikte “yerlilik ve millilik” mücadelesi veren medya da, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ işgâlinin tamamen sona erip ermediğini, Türkiye karşıtı tezlerinden vazgeçip vazgeçmediğini sorgulamaksızın o “açılımı” manşetlere taşıdı.

Bu arada, Çavuşoğlu’nun sözkonusu müjdeyi verdiği gün Ermeni futbolcularının oynadığı yerel bir takım, maça çıkarken Azerbaycan Bayrağını çiğnemiş; ne gâm… Ne tesadüf, 2009’daki “açılım” günlerinde de Ermenistan’ın dayatması üzerine Bursa’daki Türkiye-Ermenistan maçında Azerbaycan bayraklarının stada alınması yasaklanmış, hatta bazı bayraklar çöpe atılmıştı!..

Tahminim odur ki, maalesef bu önemli gelişme de -geçtim kamuoyunu- Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu başta olmak üzere Milletimizi aydınlatması ve uyarması gerekenlerin gündeminde yer bulamayacak.

Çünkü ekonomik krizdeyiz, çünkü açlıkla sınanıyoruz ve kimsenin başını kaldırıp da etrafımızdaki vahim gelişmelerle ilgilenecek durumu yok!..

Hani muhalefet partileri, “Geliyor gelmekte olan” diyor ya; onlar gelene kadar “Gidiyor, gitmekte olan” bilmem ne kadar farkındalar?

Müyesser YILDIZ
14 Aralık 2021

Kategori:Uncategorized