İçeriğe geç

Erdoğan’ın “İmralı Hesabı”nın Anlamı!..

Erdoğan’ın önceki gün partisinin Meclis Grubu toplantısında; “Şu anda Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki, her yer şu anda tozpembe. Değil, onların da kendi içinde ayrı bir hesaplaşmaları var ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar.” demesi tartışılıyor.

Devletin başındaki kişinin ağzından çıkan bir cümlede; Türk hukuk sistemi yerle yeksan edilmiş, “İmralı hukukuna” üstünlük tanınmış, terör örgütünü kurup yönetmekten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış -Suriye örneğinde olduğu gibi örgütü halen de yöneten- biri, yargılaması süren bir diğerine karşı tercih edilmiş… Dahası, bir yandan teröristler ve siyasi uzantılarıyla mücadele edilirken, öte yandan Ankara ile İmralı arasında bir iletişim olduğu mesajı verilmiş. Elbette ki, tartışılmalı.

Sahi neler oluyor?

Bundan 9 gün önce de Erdoğan’ın, bir grup AKP milletvekiliyle yaptığı kahvaltılı toplantıda, “AKP’nin Kürt meselesinin çözümünde çok önemli ilerlemeler sağladığının” konuşulduğu, “Kürt meselesinde daha özenli bir dil kullanılsın” önerisinde bulunulduğu ve Erdoğan’ın bunları “dikkatle dinlediği” bilgisi paylaşılmıştı.

Bunun üzerine “Sırada Hangi ‘Açılım’ Var?” başlıklı yazımızda; Biden’la görüşmeden sonra AKP’nin dış politikada yaptığı hızlı “açılımları” sıraladıktan sonra, “Ancak biliyoruz ki; ABD’nin, Türkiye’den Suriye’deki PKK/YPG ile ‘müttefik’ olması ve yeni bir ‘çözüm sürecini başlatması’ gibi talepleri de var.” deyip kahvaltıdaki o konuşmaların “altını çizmekle” yetinmiştik.

Şu sıralarda gündemde başka bir konu daha var. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, AKP’ye muhalifken şiddetle karşı çıktığı, “Kürtçe seçmeli ders” artık sadece özel okullarda değil, devlet okullarında da uygulanıyor ya; önümüzdeki dönem bu dersin seçilmesi için adeta bir kampanya yürütülüyor. Kampanyanın başını elbette ki HDP ve kimi STÖ’ler çekiyor, CHP de destekliyor.

İşte bu süreçte, Erdoğan’ın o kahvaltılı toplantısından hemen sonra, AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş partisinin Şanlıurfa’daki bir toplantısında şunları anlattı:

Biz ana dili ve farklı kültürleri zenginlik olarak kabul ederken, hiç kimsenin de ana dil üzerinden ayrılıkçı bir siyaset oluşturmasına müsaade etmez ve bununda doğruluğunu asla kabul etmeyiz. Kürt kardeşlerimizin de, Arap kardeşlerimizin de ana dilleri kendileri için kutsaldır. Aynen Türk kardeşlerimiz gibi kutsaldır. Ana sütü kadar helaldir… Bu memlekette uzun yıllardır devam eden, ret, inkar ve asimilasyon politikalarını ortadan kaldırarak, bu memleketteki bütün yurttaşlarımızın, etnik kökeni ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, eşit ve özgür yurttaşlar olmasını sağlayan Recep Tayip Erdoğan öncülüğündeki bu siyasi harekettir.”

Suriye’de “Ateşkes”

Suriye’deki YPG/PKK’nın teröristbaşı Öcalan’ın, hem de İmralı’dan verdiği talimatla kurulduğunu, başında da yine Öcalan’ın, “manevi oğlum” dediği Mazlum Kobani’nin olduğunu ve geçen süreçte o yapılanmanın hangi boyuta geldiğini biliyoruz. Sözde meclisleri var, 7-8 ülke tarafından “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” olarak tanınıyor.

Geçen hafta sonuydu; Savunma Bakanı Hulusi Akar, 2021 yılını değerlendiren bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, terörle mücadele ve Suriye konusunda özetle şu ifadeleri kullandı:

“Teröristler neredeyse hedefimiz orası… Bu yaptıklarımızın hepsi meşru müdafaa kapsamında ilgili arkadaşlarımızla karşılıklı görüşerek yapılan icraatlardır.”

“Hem ABD ve hem Rusların daha önce yapılan mutabakatlara uymalarını bekliyoruz. Mutabakatın sürmesine, ateşkesin sürmesine istikrarın devamına katkı için çalışıyoruz… Ateşkesin de kalıcı hâle dönüşmesini istiyoruz.”

Hemen burada ABD ve Rusya’yla yapılan anlaşmaları hatırlatalım.

Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı’nın başladığı gün Trump Erdoğan’a, “Aptal olma, akıllı ol” şeklindeki mektubu gönderdi. Ardından Başkan Yardımcısı Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo Ankara’ya geldi. Görüşmelerden sonra 120 saatliğine harekatın durduğu açıklandı. ABD, “ateşkes” ifadesini kullanırken Ankara, “Ateşkes değil, ara” dedi. Yine ABD tarafı, “Türkiye’yle Kobani’de operasyon yapmaması için anlaştıklarını” öne sürerken Ankara, “herhangi bir garanti vermediklerini” bildirdi.

Peki ateşkes” veya “ara”; 120 saatte ne yapılacaktı? YPG, sınırımızdan 32 kilometre geriye çekilecek, güvenli bölge oluşturulacak, terör örgütünün elindeki ağır silahlar toplanacak ve ABD, Türkiye’ye uyguladığı yaptırımları kaldıracaktı. 2 yıl geçti, hangisi oldu? Hiçbiri; YPG/PYD yerli yerinde duruyor, ABD’nin silah sevkiyatı sürüyor!..

Şubat’ta İdlib’de 34 askerimizin şehit edilmesinin ardından 5 Mart 2020’de Rusya’yla yapılan ateşkes anlaşmasına geçelim. Bir hafta içinde M4 karayolunun kuzey ve güneyinde 6’şar kilometre derinliğinde bir güvenlik koridorunun oluşturulması, normal muhaliflerle teröristlerin ayrılması kararlaştırıldı. Yaklışık 2 yıl geçti, İdlib sorunu devam ediyor. Dahası Rusya, Türkiye’yi “sorumluluklarını yerine getirmemekle” suçluyor.

Durum bu iken Bakan Akar’ın, sadece Rusya’yla değil, ABD’yle varılan mutabakat için “Ateşkesin kalıcı hale dönüşmesini istiyoruz.” demesi çok ilginç değil mi?

Teröristbaşının “Manevi Oğlundan” Diyalog Mesajı

Ankara’da “açılımların” yaşandığı bugünlerde Suriye’den, teröristbaşının “manevi oğlu”, ABD’nin sözde genereli Mazlum Kobani’den de bazı mesajlar geldi.

Öncelikle sözde özerk yönetimin 10 yıldır var olduğunu belirtip çözüm için uluslararası baskı gerektiğini, “Fırat’ın doğusu ile batısı arasında uluslararası sponsorlukla bir anlaşma yapılması durumunda Suriye’deki tüm sorunların zamanı gelince çözüleceğini” kaydetti.

ABD ordusundan sonsuza kadar burada kalmasını ya da bizi korumasını istemiyoruz. Bunun yerine onlara, siyasi bir çözüme ulaşılana kadar kalmaları gerektiğini söylüyoruz.” dedi.

Barzani’yle hiçbir sorunları olmadığını belirtti.

Türkiye ile barış yapılması umudu var mı?” sorusunu da şöyle cevaplandırdı:

Türkiye ile olan farklılıklarımızı diyalog yoluyla çözmek istiyoruz. SDG olarak Türkiye ile PKK arasındaki savaşta taraf olmadığımızı defalarca dile getirdik. Onlarla her türlü görüşmeye hazırız. Ankara hükümetinin temel sorunu, AK Parti ile Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP arasındaki mevcut yakınlaşmanın Kürtlere savaş açmayı hedeflemesidir. Suriye’deki Kürt varlığını reddediyorlar. Ancak bu saldırgan yaklaşımın uzun sürmeyeceğini düşünüyorum. Şu anda zayıflıyorlar, iç ve dış baskılardan sonra bir sonraki adımı (diyalog) atacaklarını düşünüyorum.” şeklinde cevapladı.

ABD ile YPG/PYD arasında son günlerdeki bazı temasları da aktaralım.

Rojava’da düzenlenen Uluslararası Mezopotamya Din ve İnanç Kongresi’ne katılmak için Kamışlı’ya giden ABD’nin Uluslararası Din ve İnanç Özgürlüğü Komitesi (USCIRF) Komiseri Nadine Maenza, Mazlum Kobani ve sözde kadın savunma birlikleri (YPJ) komutanı ile görüştü.

Suriye’deki sözde yönetim ve Barzani bölgesi arasında “diyolag” çalışmaları hızlandırıldı. Bu kapsamda Mazlum Kobani ve ENKS heyeti ile görüşen ABD’nin Suriye Misyonu Başkan Yardımcısı Matthew Pearl, “Kürtler arasındaki diyaloğun başarısına odaklandıklarını” vurguladı.

Bahçeli Ne Diyecek?

Hem Ankara’da, hem Suriye’de bir şeyler olduğu ortada.

Şimdi gel de Erdoğan’ın İmralı mesajından bir gün önce Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Bahçeli’nin Grup toplantısında, 2016 yılında “terörle mücadele vizyonu” için önerdiği 8 maddeyi hatırlatma ihtiyacı duyması; ama bunu yaparken, o zaman dillendirdiği, “Yabancı ülkeleri teröriste destek vermekle suçlarken, hükümetin aynı mihraklarla yaptığı müzakerelerin kendi söylemlerimizi yalanlamıyor olması şarttır.” ifadesine yer vermemesine dikkat kesilme!..

Bu önerileri tekrarlarken o cümleyi çıkarması tamamen tesadüf müydü, yoksa birtakım duyumlara ya da bilgilere sahip olması mıydı?

O yüzden teröristbaşının İstanbul seçimleri üzeri yayımlanan mektubunu, “HDP’nin istismarına müdahale” diye yorumlayıp adeta olumlu karşılayan Bahçeli’nin, Erdoğan’ın İmralı’ya verdiği son payeye ilişkin değerlendirmesi çok önemli olacak.

Böylece yeni sürecin yol haritası daha da netleşecek!..

Müyesser YILDIZ
14 Ocak 2022

Kategori:Uncategorized