Ankara, ülke içindeki “düşmanlarla” savaşı tam gaz sürdürürken, dünyada barış rüzgârları estiriyor.
Dün iktidarın önde gelen üç gazetesinin birinci sayfasında, “Dış politikada yeni dönem”, “Dış politikada hedef: sorunsuz çember”, “Ermenistan ve İsrail’le ilişkilerde yeni dönem” başlıklarıyla hemen hemen aynı haber yayımlandı.
Her üçünde de Erdoğan ile kurmaylarının geçen aylarda gerçekleştirdiği toplantı ve brifinglerde dış politika konularının tüm detaylarıyla masaya yatırılıp Türkiye’nin çevresinde “sorunsuz bir çember” oluşturulması için yeni bir sürecin başlatılması kararı alındığı, öncelikli 4 hedefin ise “Ermenistan, İsrail, ABD, Körfez ülkeleri” olarak belirlendiği anlatılıp bugüne kadar neler yapıldığı ve bundan sonra neler yapılacağı anlatıldı.
Konumuz İsrail’le “normalleşme” olduğu için sözkonusu haberlerde bu konuda verilen bilgileri aktarmakla yetinelim.
Çamlıca Kulesi’nden Erdoğan’ın konutunun fotoğrafını çektiği gerekçesiyle “casususluktan” tutuklanan İsrailli turist çiftin serbest bırakılmasının, ilişkilerin geliştirilmesinin ilk adımı olduğu vurgulandı.
İşte bu vurgu, ister istemez Gazeteci Sedef Kabaş’ın Erdoğan’a “hakaret” iddiasıyla geceyarısı gözaltına alınıp, ertesi gün tutuklanması ile İsrailli çift olayının nasıl sonlandığını hatırlattı. Ki, o olayı 2 ay önce “Erdoğan önde hukuk arkada” başlığıyla detaylıca yazdık!..
İsrail’le ilişkilerin geliştirilmesi için bundan sonra atılacağı bildirilen adımlar ise şöyleymiş:
Büyükelçiliklerin karşılıklı açılması bekleniyormuş… Ancak öncesinde, “iki ülke karşılıklı olarak, kullanılan dile dikkat edecekmiş”!..
Anlaşılan o ki; Ankara, bundan sonra İsrail için örneğin, “terör devleti, zalim, katil” demeyecek!..
AKP-Hamas İlişkisi
İki ülkenin “dil” meselesi çerçevesinde, yine dün ve üstelik iktidarın “amiral gazetesinde” yayımlanan bir başka habere dikkat çekmeden evvel, AKP’nin -İsrail başta olmak üzere birçok “dost” ülkenin “terör örgütü” saydığı- Filistin İslâmi Direniş Hareketi HAMAS’la ilişkisini ana hatlarıyla özetleyelim.
Sene 2006’ydı; dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Hamas Lideri Halid Meşal’i Ankara’ya davet etti; ama onunla Bakanlık’ta değil, AKP Genel Merkezi’nde görüştü. O sırada Esenboğa’dan şehre gelen Başbakan Erdoğan’ın ise -yolda Meşal’le karşılaşmamak için- bir mobilya mağazasında “incelemeler yaptığı” öne sürüldü.
Gül-Meşal görüşmesine İsrail Başbakanlık Sözcüsü Raanan Gissin, şu ifadelerle tepki gösterdi:
“Terörist bir örgütün başıyla ilişkiye geçmek Ortadoğu sürecine vurulacak en ağır darbedir… Merak ediyoruz, örneğin İsrail hükümeti Abdullah Öcalan’ı ve onun adamlarını muhatap alıp konuşsa, onları İsrail’e davet etse Türkiye Başbakanı ne hisseder?”
Gül, davet öncesinde ABD ve İsrail’e bilgi verildiğini, her iki ülkeden “olumlu izlenim” aldıklarını bildirirken, İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni de Gül’ün, Hamas’la görüşüleceği konusunda 3 gün önce bilgi verdiğini söyledi; ama devamında, “Biz bu görüşmelerden hoşlanmıyoruz.” dedi.
2011 yılına gelelim; Başbakan Erdoğan, “Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmediğini, Hamas’ın işgâl altındaki ülkesini korumaya çalışan bir siyasi parti, bir direniş hareketi olduğunu” kaydetti.
Yine o yılın sonunda; AB’nin terör örgütleri listesini güncellediği, ancak Hamas yer aldığı için Türkiye’nin bu listeyi veto ettiği öne sürüldü. Hamas’ın halen AB’nin terör örgütleri listesinde yer aldığını belirtip başka olay ve açıklamaları hatırlatalım.
Dönemin Türkiye Büyükelçisini “alçak koltuğa” oturtma kriziyle bilinen İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, sonrasında “Şaka yapmıştım. Türkiye’ye saygılıyız. Türkiye, Hamas’ın İsrail’i tanımasını ve terörü bırakmasını sağlarsa, her Türk’ün elini öperiz.” mesajı verdi.
2012 başında İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, çoğunluğu Türkiye, Katar ve İran’dan olmak üzere Hamas’a her yıl 900 milyon dolar aktarıldığını öne sürdü. Bu arada Hamas’ın Ankara’da ofis açacağı konuşuldu. İddialar üzerine dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Hamas’ın Türkiye tarafından geçmişten bu yana tanınan bir kurum, kuruluş olduğunu hatırlatıp, “Halid Meşal’in Türkiye’de yaşayacağı şu anda söz konusu değildir. Türk hükümeti tarafından ve farklı kaynaklardan kendilerine şu kadar milyon dolar verileceği de gerçek değildir.” açıklamasını yaptı.
CIA’ya Göre Hamas’ın Merkezi
Bir diğer ayrıntı; 2018’de CIA’nın “World Factbook” sayfasında, Türkiye’deki “dış merkezli terörist gruplar” sıralanırken Hamas’a da yer verildi. Amacının, “bağış toplama ve liderlik toplantılarını kolaylaştırmak” olduğu belirtilirken, “operasyon alanı” için “İstanbul” denildi. Sözkonusu ifadeler birkaç ay sonra Türkiye sayfasından çıkarıldı.
O süreçte başka gelişmeler de yaşandı. Örneğin İsrail Başbakanı Netanhayu, Erdoğan’ı yine “Hamas’ın en büyük destekçilerinden biri” olmakla suçlarken Erdoğan, “Netanyahu, BM kararlarını ihlal ederek 60 yılı aşkın bir süredir savunmasız halkın topraklarını işgal altında tutan apartheid bir devletin başbakanıdır. Elinde Filistinlilerin kanı vardır ve Türkiye’ye saldırarak suçlarını örtemez.” karşılığını verdi.
Erdoğan’ın Mayıs’taki Londra ziyaretinde Gazze’de yaşanan katliamlar gündemdeydi. İngiltere Başbakanı May, yanında açıkça Hamas’ı suçladığı halde Erdoğan tepki göstermedi.
İngiltere “Terör Örgütü” Demeye Hazırlanırken
Yakın döneme gelirsek; Kasım ortasında İngiltere İçişleri Bakanı Priti Patel, Hamas’ın siyasal kanadının da terör örgütü ilân edileceğini duyurdu. Buna sadece İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan tepki gösterdi.
Peki o sırada Ankara ne yapıyordu? İsrailli çiftin serbest bırakılmasının ardından İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ile ikinci telefon görüşmesini gerçekleştiren Erdoğan’ın, “mevkidaşına bölgede barış, hoşgörü ve birlikte yaşama kültürünün yeniden hakim kılınmasının zaruri olduğunu” vurgulayıp, “Filistin-İsrail ilişkilerinin gelişmesi ve barış sürecinin yeniden başlatılmasının öncelik taşıdığını” söylediği açıklanıyordu.
Hamas’tan “Normalleşme” Kınaması
O görüşmeden 1 ay sonra İstanbul’da gazetecilerle biraraya gelen Hamas’ın yurt dışı sorumlusu ve eski Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal ise, “Türkiye bölgede, işgâlci İsrail’den üstün hale geldi.” derken, “İsrail ile normalleşme anlaşması yapan ülkeleri kınadıklarını” bildiriyor ve “şimdiye kadar İsrail ile işbirliği yapan hiçbir Arap ülkesinin bundan fayda sağlamadığını” vurguluyordu.
Aynı gün, bu toplantıdan hareketle bir yazı kaleme alan AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay da Hamas’ın 34 yıllık mücadelesini övüp İsrail’i ağır ifadelerle eleştiriyordu.
Son olarak eski İsrail İletişim Bakanı Eyüb Kara’nın bu ay başında Hamas’ın lideri İsmail Heniyye ile hareketin önde gelen yöneticilerine suikast çağrısında bulunduğunu hatırlatıp, iktidarın gazetesi Sabah’ın dünkü haberine bakalım.
Hamas’ın “Denetime Alınması” Mı?
“EastMed rafa kalktı Türkiye formülü masada” başlıklı haberde, Erdoğan-Herzog arasındaki görüşmelerin “ilişkilerde yumuşama sinyali olarak” yorumlandığı ve ABD’nin EastMed projesinden desteğini çekmesinin ardından bölgedeki doğal kaynakların Türkiye üzerinden taşınmasına yönelik projelerin görüşülmeye başlandığı, İsrail ile bu konuda da işbirliği yapılabileceği anlatıldıktan sonra şöyle denildi:
“Yürütülen trafikte Gazze-Doğu Kudüs, Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının adil paylaşımı, gazın Türkiye üzerinden uluslararası pazara çıkarılması ve Hamas’ın İsrail karşıtı yayınlarının denetim altına alınması gibi başlıklar müzakere ediliyor.”
Hepsini anladık da, “Hamas’ın, İsrail karşıtı yayınlarının denetim altına alınması” başlığı neyin nesi?
“Normalleşme” için Mısır’ın Müslüman Kardeşler’in “frenlenmesi”, Suudi Arabistan’ın ise “Erdoğan’ın bir daha Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili konuyu gündeme getirmemesi” şartlarından sonra acaba İsrail de böyle bir şart mı koştu?!
Müyesser YILDIZ
26 Ocak 2022