İçeriğe geç

Emekli Amirallerin Avukatından Sert Çıkış: “’Montrö Bahane Hedef Cübbeli Amiral’ Deniyor. Öyle Olsa Ne Olur?”

Geçen yıl yayımladıkları bir duyuruyla Montrö Sözleşmesi ve cübbeli amiral” hakkındaki görüşlerini kamuoyu ile paylaşan 103 emekli amiral ve 1 emekli general hakkında “Devletin güvenliği veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma” suçundan açılan davanın görülmesine bugün başlandı.

Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmanın bugünkü celsesine sanıklardan Abdullah Akgül, Abdullah Can Erenoğlu, Ahmet Şenol ve Atilla Kezek ile avukatları katıldı.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ve Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Atatürkçü Düşünce Derneği yöneticileri, KUMPAS-DER Başkanı Ahmet Tatar ile emekli Orgeneral Hurşit Tolon başta olmak üzere çok sayıda emekli subayın da izlediği duruşmanın başlangıcında Mahkeme Başkanı, sanık avukatlarının “Derhal beraat kararı verilsin” yönündeki taleplerine ilişkin olarak Savcı’nın mütalaasını sordu. Savcı, davanın esasına girilmeden ve delil tartışması yapılmadan bu yönde bir kararın verilmesinin hukuken mümkün olmadığı değerlendirmesini yaptı. Mahkeme de yerleşik teamüllere göre, davanın esasına girilmeden beraat kararı verilmesinin mümkün olmadığını belirterek taleplerin reddine karar verdi.

Silivri’yi Çağrıştırdı

Duruşmada ilk sözü alan bazı sanıkların avukatı, İstanbul Barosu eski Başkanı Ümit Kocasakal, öncelikle SEGBİS kaydı yapılmasını istedi ve bu talep kabul edilerek sistem açıldı. Devamında usul hakkındaki itirazlarını dile getiren Kocasakal şunları söyledi:

Bir yurttaş olarak Montrö’ye ve Mavi Vatan’a sahip çıkan emekli amirallerimize teşekkür etmek ve tarihe not düşmek için buradayım. Bu dava bana Silivri’nin acı anılarını çağrıştırdı. O zamanki mahkeme başkanı Hasan Hüseyin Özese’ye, ‘KMK’ya değil, CMK’ya uyarsanız sorun yok.’ demiştim. O da ‘KMK ne?’ diye sormuştu. KMK, keyfi muhakeme kanunuydu. Elbette sizler CMK’ya göre yargılama yapacaksınız. Ancak birtakım itirazlarımız var, çünkü bu çocuk oyuncağı değil. Bazı sanıkların ifadelerini talimatla aldırdınız. Tüm sanıkları duruşmaya çağırmadınız. Oysa dava vatan gibidir, parçalanamaz.”

Sanıklar, hakkında suç duyurusunda bulunan kişi ve kuruluşların müşteki değil muhbir olduğunu, suçtan zarar görmedikleri için müdahillik taleplerinin kabul edilmemesi gerektiğini belirten Kocasakal, emekli amirallerin duyurusundan sonra Yargıtay’ın yaptığı açıklamayı da, “Bu bildiri mi daha vahim, Yargıtay’ın bildirisi mi? VAR odasındaki Yargıtay bunu söylüyorsa, adil yargılanacağımıza nasıl inanalım? Müsabakanın sonu ne olur, bilinmez.” sözleriyle eleştirdi. Kocasakal, bu davada siyasilerin beyanları dışında bir delil bulunmadığını ve sanal suç yaratıldığını, bunun sonucunda “FETÖ”cülerin bayram yaptığını, Yunanistan’da ise neredeyse milli bayram ilân edildiğini vurguladı. Kocasakal sözlerini şöyle tamamladı:

Kimse darbe tüccarlığına soyunmasın. Fikir açıklamak için birilerinden izin mi alınacak? Emeklilermiş. Vatan sevgisinden emekli olunur mu? Darbeleri iyice sulandırıp karikatürleştirmeyelim. Kendimizi de suçluyorum, hakim ve savcı olarak sizlerin arkasında yeterince duramıyoruz. Tutuklamaları, tahliyeleri mahkemeler mi yapıyor? Sosyal medyada yapılıyor. Bu iddianame bir kara lekedir.”

Tarihimizde Emekli Darbesi Var mı?

Kocasakal’ın ardından bugün savunmaları alınan sanıklar özetle şunları anlattı:

Abdullah Akgül: “Hakkımdaki iddiaları şiddetle reddediyorum. İddia makamının, beylik tabancamızı ve kılıcımızı elverişli silah olarak değerlendirmediğini umuyorum. Her mesleğin teamül ve alışkanlıkları vardır. Bunların bilinmemesi yanlış değerlendirmelere yol açabilir. Bırakın emekliler arasında emir-komuta ilişkisini, görevdeyken bile emrinde çalışmıyorsanız emir-komuta yoktur. Tarihimizde emekliler tarafından harekete geçirilmiş bir muvazzaf kuvvet var mıdır? Mesleğimizin teamül ve kültürü birazcık araştırılmış olsa bu yanlış değerlendirmeler yapılmazdı. Bugün yetkililer, Milli Savunma Bakanlığı Montrö’nün önemine ilişkin açıklamalar yapıyor. Keşke bunlar bizimle ilgili tartışmalar sırasında söylenseydi.”

Abdullah Can Erenoğlu: “Bu süreçte hayatını kaybeden emekli amirallerimiz Orhan Özdemir ve Raif Naldemir’i rahmetle anıyorum. Devletimizin verdiği görevleri 40 yıl mutlak sadakatle yerine getirdim. Tüm darbe dönemlerini yaşadım. En büyük ihanetin darbe olduğuna inanan bir insanım. Bu ne muhtıra ne bildiridir; tamamen mesleki hassasiyetlerle hazırlanan bir duyurudur. Kalkışma olarak nitelenecek tek bir cümle yoktur. Asrın iftirası Balyoz’da 3 yıl hapis yattım. Balyoz ve benzeri davalarla, bizim üzerimizden Cumhuriyet’imiz, denizciliğimiz hedef alınmıştır. 15 Temmuz’da direnmek için Ankara’da sokağa çıkan ilk amiralim. Darbeyi kimin yaptığı beni ilgilendirmiyordu. Vatan sorumluluğu emekli olunca bitmiyor. Bu duyuru durup dururken yayımlanmadı. Bu çok önemli antlaşmayı 86 yıl önce bizlere armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına minnet borçluyuz. Bu vatan için canını vermeye hazır, onurlu bir amiral olarak suçlamaları reddediyorum.”

Ahmet Şenol: “70 yıllık hayatım boyunca ilk defa böyle bir ağır suçlamayla karşılaşıyor ve ilk defa mahkemeye çıkıyorum. Hiçbir suç unsuru taşımayan açıklama, tamamen iyi niyetle yapılmış bir bilgilendirmeden ibarettir.”

Evimizde Sadece Denizaltı Maketi Bulabilirsiniz

Atilla Kezek: “Balyoz davası kararının Yargıtay’da onaylandığı gün, TSK’ya bir cemaat örgütü marifetiyle kumpas kurulduğunu ve buna engel olması gerekenlerin etkisiz kaldığını düşünerek, muhtemel Deniz Kuvvetleri Komutanlığı makamından vazgeçerek, emekli oldum. Bizler 60-90 yaşları arasında emekli amiralleriz. Hiçbirimizin komuta ettiği askeri bir birlik ya da personel veya fırkateyn, hücumbot, denizaltı yok. Evlerimizde sadece bunların maketleriyle, görevden ayrılırken çerçevelenip görev anısı olarak verilen resimlerini bulabilirsiniz. Emekli amiraller olarak ekonomi, sağlık veya tarım politikaları konusunda açıklama yapmadık. Uzmanlık alanımız olan ve Türkiye Cumhuriyeti için hayati öneme sahip Montrö hakkında açıklama yaptık. Deniz kuvvetlerimizin tarikat ve cemaatlerden korunmasını ifade ettik. Bilgi birikimimizi, tecrübemizi kendimize saklayıp mezara götürmektense milletimize aktarılmasından daha doğal bir şey olabilir mi? Bunu, bizi yetiştiren Devlete ve Yüce Türk Milletine bir borç biliriz. Bugün Ukrayna savaşı sebebiyle Devletin en üst düzey yöneticilerinin Montrö konusunda söylediklerinin bizim açıklamamızdan hiçbir farkı yoktur. Bugün Montrö’nün önemi anlaşıldıysa, kendi adıma ödediğim bedele razıyım.”

Emin Sami Örgüç: “Hakkımızda suç yaratılmaya çalışılıyor. Sözkonusu duyuru tümüyle toplumu bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanı da ‘sarıklı amiral’in TSK’nın disiplin anlayışıyla bağdaşmadığını ve gereğinin yapılacağını söylemiştir. Özetle, duyuru metnine kendi irademle katıldım, beraatımı talep ediyorum.”

Ege’de 20 Adamız İşgâl Edilirken

Sanıkların savunmalarının ardından avukatlarının beyanlarının alınmasına geçildi. Av. Mehmet Ali Çerkez, sanıkların seslerinin titremesinin sebebinin burada olmayı hak etmemeleri olduğunu söyledi.

Av. Taner Gül, iddianamede “kamuoyu tepkisinden” söz edildiğini, ancak bunun doğru olmadığını, ülkenin yöneticileri ile bazı siyasilerin açıklamalarının dikkate alındığını belirterek kelimeler ve algı üzerinden yargılama yapıldığını kaydetti.

Av. Ahmet Erdoğan, sanıkların 40 yıllık emekten sonra burada yargılanmalarının son derece üzücü olduğunu ifade edip şöyle konuştu:

Duyuruda, gayet saygılı ve nezaket içinde Montrö ve sarıklı amiral konusunda görüşlerini belirtmişlerdir. Nokta. Ötesi yok. Montrö, Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’ndan koruyan bir sözleşmedir. İddianamenin dayandırıldığı suç duyurularına baktığımızda 81 ilden standart suçlamanın yöneltildiğini görüyoruz. Ege’de 20 adamız işgâl edildi. Keşke bu hassasiyet onlar için de gösterilse. Müdahil avukatlarına sesleniyorum; hukuk adına davanızı çekin. Savcı ve heyete sesleniyorum; derhal beraat kararı verin ki, ‘Ankara’da savcılar, hakimler var.’ diyelim.”

Av. Dinç Üner de suç duyurusunda bulunanlara dikkat çekerken, “Erzincan Tapu Müdürü Montrö konusunda ne kadar bilgili, öğrenmek isterim. 81 ilden bu kadar suç duyurusu, o imzaların da kontrol edilmesini isterdim.” dedi.

Suç Duyurularını Kim Örgütledi?

Av. Mustafa Güler ise emekli amirallerin Montrö hassasiyetini dile getirmesinin hepimizin çıkarına olduğunu, o duyurunun görev sorumluluğu içinde yapıldığını vurgulayıp şunları anlattı:

İddia olunan suç ani hareketle işlenebilen bir suç değildir, mütemadi bir suçtur. Planlama, görevlendirme yapılır. Aklı olan bunu gizli yapar. Değil, aleni olursa, TCK’nın akıl zayıflığına ilişkin 32’nci maddesi uyarınca, yargılama dışı bırakılır. İmza atmayanların bulunduğu bir ortamda suç için anlaşmadan söz ederseniz, bu iddianame de TCK 32’nci Madde kapsamında değerlendirilmelidir. Bu şikayetleri kim örgütlediyse onu bulup yargılamak gerekir, müvekkillerimizi değil. ‘Montrö bahane, asıl hedef cübbeli amiral.’ deniyor. Öyle olsa ne olur? Laiklik hepimizin koruması gereken bir ilke değil mi? Bu niye önümüze bir suç olarak getiriliyor? Duyurudaki, ‘Yüce Türk Milleti’ ve ‘aksi halde’ ifadeleri, suçun manevi unsurları sayılıyor. Bunları suç saymak tamamen suçtur. Bu iki kelimenin suç olduğunu ilk Cumhurbaşkanı söyledi. Sonra başka siyasiler tekrarladı. Onların emrindekiler fezleke düzenledi, onların atadığı HSK’ya bağlı olanlar da suç olarak getirdi. Bu dava iddia makamının davası değil. O siyasi beyanları iddianameye koyarak bir anlamda, ‘Bu dava benim davam değil.’ dedi ve onun için iki savcı imzaladı. ‘Muhtıra’yı ilk kim kullandı? Gazeteci olduğunu iddia eden Zihni Çakır diye bir adam kullandı. Kumpas yargılamalarını öven bir FETÖ artığıdır. İsterse hakkımda dava açsın. Şuna dikkatinizi çekmek isterim; Mustafa Kemal Atatürk, Amasya Bildirisi’ni yayımlayınca vatan haini ilan edildi ve hakkında dava açıldı. Bu davada gördüğüm tek suç şudur: sanıkların hakları ihlâl edilmiştir – burada mağdur olarak bulunmalıydılar.”

Duruşmaya yarın devam edilecek.

Müyesser YILDIZ
21 Mart 2022

Kategori:Uncategorized